istanbuldakoronalıgünler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istanbuldakoronalıgünler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

yeni ev ,annemin ekmekleri..



Bu aralar etrafı dinleyince ,en çok serçelerin cıvıltıları duyuluyor. Karşı binanın klimalarının arka kısımlarına girip oralara yuvalanıyorlar. Kimbilir neden?Belki ortalarda fazlaca görülüp ,karga ve martılara bulaşmak istemiyorlardır .
Korunaklı geliyordur kabloların makinaların arası.
Sitemizin ustası kıyamadı serçelere,bu karantina günlerinde ,rengarenk kuşevleri hazırlayıp, yuvalandıkları yerlere yakın duvarlara astı.
Bakalım minik serçeler,kablolar arası yuvalarını ,bu yeni kuşevlerine değişecekler mi?
Çünkü bir yere alışıp orayı yuva bildiniz mi,oradan uzaklaşmak zor gelir.
**
Dün 65 yaş üzeri dışarı çıkma günüydü. Hava o kadar bunaltıcıydı ki annemle babam akşam üzeri kullandılar haklarını. Bize de kapıdan uğrayıp sıcak pide ve annemin bu aralar üzerinde büyük çaba ve uğraş verdiği yaş mayalı ekmek getirmişler. (Kaç yaşına gelirsek gelelim evlat oluyoruz ve ana babalar bizleri düşünüyor). Mayayı annem evde kendi yapıyor ve tabi ekmekleri de.Koronalı günlerde kendine uğraş edinip, bu konu ile ilgili bir çok video seyredip en sonunda kendi maya ve ekmeğini yapmaya başladı.
Bu sefer ki karışık unlu idi.
Eline,koluna  sağlık anne,çok başarılı,çok lezzetli olmuş:)




Yaz ce ee ,dedi..

Daha düne kadar ,akşamdan akşamları kaloriferleri bir gıdım yakıyorduk,hırkalar,montlar omuzlarda, kapişonlar baştaydı.
Hoppa bir baktık bir gece de yaz gelmiş. Dışarıya az çıkanlar olarak ,sık sık dışarı çıkanların giydiklerinde hava durumunu takip ediyordum.
Artık ona da gerek kalmadı.Balkon kapısından, açık pencere camından içeri ılık bir yaz havası kokusu buram buram giriyor.
İstanbul'a koronalı günlerde yaz da geldi.
Ekmek yapımıydı, pide pişirmeydi derken,Bayramdı seyrandı falan fişmekan bahar ,görünmeden ,kıyıdan kıyıdan geçti gitti,yaz başı geldi, şimdi  kışlıklar kaldırılacak,yorganlar dolaplara girecek,tatlı serin yaz geceleri başlayacak.

Kırlangıçlar hızlı hızlı uçuşup, serçeler çılgın gibi ötüşürken çarşamba günü neredeyse unuttuğumuz çocuk sesleri ,heryeri cıvıl cıvıl doldurdu. Ne güzelmiş dışarıdan şen şakrak çocuk seslerinin, bağırışmalarının, gülüşmelerinin gelmesi.
Özlemişiz.
Bu gün cuma , çarşamba dışarıya çıkan çocukların bir boy büyükleri dışarı çıkacak.
Aslında bunlar genel kural.
Yine çoluğunu çocuğunu dışarı her zaman çıkaran yok mu? Tabii ki var.
Bizim toplum da /belki her toplumda/ kuralları uygulamaktan pek hazetmeyen/önemsemeyen, sorulduğunda;'Bilmiyordum! 'a
sığınan ,içinden;amaan ne olacak?
diyen bir kesim vardır.
Herkes kendinden mesul. Ama dikkatli yaşamamızın sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkıyor, salgın kontrol altına alınıyor.
Ne güzel işte. 
Dikkatli yaşamaya, maske takmaya ,kalabalıklara girmemeye özen gösterelim. Maskeler artık ücretli de satılıyor. Tam benim ücretsiz maskem gelmişti ki maske satışı serbest bırakıldı .
Maskesiz çıkmam asla..




Sokağa çık/ma .

Sokağa çıkma yasağının ikinci günü, etraf o kadar sessiz ki.
Kulaklarınız dinleniyor.
Karga ve martıların sesi daha bir ekolu çıkıyor.
Çılgın gibiler.Uçuşup duruyorlar.
Bugün, ilçe ilçe hasta sayılarını gösteren bir haber vardı.
Bizim ilçede oldukça yüksek sayıda hasta görünüyor.
Yine korku çöktü ruhuma.
***
Sonra aşağıdan güvenlik aradı;Kargonuz var..
Ya hu! Migros'tan bugün gelmesi gereken kargo gelmedi.
Neredeyse 15 gün önce Trendyol'a verdiğimiz kargomuz, pazar günü olmasına
rağmen geldi. Gayet korunaklı ,maskeli,eldivenli kurye,
gayet güzel paketlenmiş ürünü bıraktı.
Paket silindi, dezenfekte edildi.Balkonda güneşleniyor.
Yiyecek siparişlerinin gelemiyor, giyecek siparişinin gelebiliyor olması, şaşırttı!
Kızcem sevindi ,en azından.
Balkondan dışarı baktım.Güneş şahane,hava limonata gibi.
Sessizliğin dışında bir şey yok.
**
Artık hayat böyle sessiz de akıyor işte ,derken,
tam da yine yokluktan ,Survivor Birleşme Partisi şarkılarına takılmışken,
tam da sokağa çıkma yasağının bitmesine, saatler kala,
Haydaaa!! yine memleket çalkalanıyor.
İçişleri Bakanı istifa etmiş.
Vayy canına..
Sorumluluğu ,kargaşanın vahametini,sonuçlarını görmüş.
Bravo,erdemli hareket..
derken..
son dakika..
İstifa kabul edilmedi, çağrıldı, görüşülecek....
Neler oluyorsa,
biz nereden bileceğiz birader..
Salgın bile siyasi olaylara ara verdiremiyor ..
Sonra gece saat 12.00 olur olmaz ,cadde vızır vızır araba doldu.
Bu saatte nereye gidiyorlardı birader..
haydaaa..

gelen kolonya ve maskeler


Kolonya nedir?
Kolonya genellikle limon kokulu bir çeşit ucuz parfüm.Etil alkol, su ile limon yada çiçek ,hatta bir zamanlar çok revaçta olan tütün esansı gibi hoş koku veren maddelerin karışımdan oluşturulmuş kokulu bir tuvalet malzemesi. Tüm zamanların en yaygın kullanılan parfümü olan kolonya, 1709 yılında bir İtalyan tarafından ,Köln'de üretilmiş.
İçindeki alkol oranı 70 derece 80 derece diye belirtilir.Ayılanı bayıltır.Cilde sürüldüğünde ferahlatır.

Kolonyanın kendi verdiği serinlik yetmez gibi, rahmetli anneannem kolonyasını evde mutlaka buzdolabında tutardı. Ne zaman ziyaretine gidilse dolaptan hemen kolonya çıkar , birleşen avuçlarınızın içine şişeden sallaya sallaya kolonya damlaları dökülür,siz kafi demeden de dökmeyi bırakmazdı. Yarısı yere saçılan, yarısı iyice ovuşturulan ellerde kalan kolonya ,en son burna götürülüp şöyle derin nefesle içe çekilirken ,kolonya şisesi tekrar dolaptaki yerine yerleşirdi.
 Yazın o kadar serinletici bir olay ki bu.
En çok limon kolonyası severdi .

Şimdi çok çeşitli kokulu kolonyalar var.
Ama limon kolonyasının yeri bir başka. Evde hemen her odada bir tane ,her daim bulundururdum.O nedenle hiç kolonya sıkıntısı çekmedik. Ufak plastik bidonlarla satılanlardan alırız, eşim şişeler bittikçe kolonyaları doldurur.
Hani bir zamanlar eczanelerde tombul cam kavanozlarda olurdu. Yanlarındaki plastik ,renkli yuvarlak pompalardan boş şişelerimize  doldurturduk o misal. Biz de kullan at yapmıyor, şişeleri doldurup duruyoruz.

Koronavirüsü dolayısı ile bu kolonya-temizlik-korunma  mevzuuları ortaya çıkınca ki hasta ziyaretlerine bile kolonya hediye götüren toplumuz ,zaten başköşede olan kolonya şişemiz, iyice evin uvertürü oldu. Her iş öncesi, her iş sonrası döküp döküp sürünüyoruz.Henüz dolaba girmedi, çünkü güneş yüzünü saklıyor, hava serin,kaloriferler yanıyor daha.
Azıcık ısınsın buzdolabına kaldıracağım bir tanesini.
Gelen gidene dökeriz diyeceğim ama kimsecikler gelip gidemiyor ki birbirine.
Şimdi bugün hava güneşli.
Camdan kontrol edeceğim dışarı çıkanları.
Dün CB. konuşunca yine heveslendik. Tam sokağa çıkma yasağı mı geliyor, diye.
I ıhh ,değilmiş. Sahra hastaneleri yapılacakmış 45 gün gibi bir rakam duydum. Yani 45 gün daha evde miyiz, anlamadım.O belli değil.Bu hastaneler kalıcı olacakmış, tek katlı, İstanbul'un her iki yakasında her daim çalışabilecek,1000'er yataklı,devletin kendi imkanları ile yapacağı hastaneler olacakmış.
Gayet güzel. Evden çıkma yasağı da olaydı ,iyiydi.
Bir kısım kendini korumaya almış ama dışarıda olanlar devamlı virüs taşıyıp,sağa sola geçirebilecek pozisyonda olursa ,bizim evde kalmamız ne kadar anlamlı olacak? 20 yaş altı ile 65 yaş üstü korunmaya çekiliyor da diğer yaşlar hastalık taşımayacak mı? Bir müddet sonra evde kalmaktan dolayı dışarıda insanlar dolaşırken kendimizi nasıl hissedeceğiz? Her dışarıdan gelen mikrop getirecek endişelerine gark olacağız.Kendimizi kapımızı her çalana fıs fıss dezenfektan sıkıp, maskeli, eldivenli olmazsa kapıyı bile açmayacağız..mı acaba??
Bu kolonya konusu da CB.nın göndereceğiz dediği kolonya ve maskelerin annemlere gelmesi üzerine yazıldı. Genç bir polis bey tarafından apartmandaki tüm 65 yaş üzeri büyüklerimize, temiz torbalar içerisinde, gayet kibar bir şekilde teslim edilmiş.

Neyse şimdi bende gidip,kendi kolonyamızdan  azıcık sürüneyim, içim ferahlasın.
Bu günlerin biran önce geçmesi dileklerimle ,yaşayalım görelim bakalım.

Her şeyin başı sağlık..




Duruyorum..

İnstagramda bakınınca,gördüm ki iki trend var;
1-Herkes ekmek yapıyor.(geçici iş)
Yapsın tabi.
Bende bu ekmek işine girmedim sanmayın ,hatta  geçen yazdı. Sırf ekmek hamuru yoğurabileyim diye/kollarım yoğurma işine gelemiyor/  mutfak şefide diyebileceğim ,stand mikser bile aldım.Kendisinden , çok memnunum.
Harika hamur işleri yapıyor,hatta köfte bile yoğuruyor.
İlk aldığım günlerde değişik unlarla çeşitli ekmekler denedim. Sonra devamı tabii ki gelmedi.Fırınımızın ekmeklerine devam.
İnstagram paylaşımlarında ikinci trend ,herkes;
2-Temizlik yapıyor ki(daimi işimiz,nankör işimiz, yap yap bitmeyen işimiz)



Bense, kaplan besliyorum evde.
Baksanıza ne kadar güzel bir şey yapmışlar:))
Kedi, köpek falan değil, en üst level ile başlayayım dedim,
Dizilerde bitince adını o kadar çok duyduğum Games of Thrones a başlayalım dedik eşimle. İlk başı çok vahşi gelse de,çoğu fantastik diziye göre , daha seyredilebilir ve sürükleyici bir konusu varmış.Hadi eşim seyreder de bu tip dizileri, ben bile ilk 3 bölümünü merakla ,bi solukta izleyebildim.

Vakit başka türlü geçmiyor.
Ama Mart geçti,Nisan bile geldi.
Bu günlerde geçecek elbet.
Havaya bakarsan sanki aralık mı desem ,ocak mı desem.
Gri,puslu,yağışlı,soğuk.
İş yapasım zaten yok.
Durasım var, boş boş şeylerle vakit geçiresim var..


herşey bize kaldı..


Sabah erken kavramımız değişti.09.30 gibi erken bir saatte Migros'dan siparişler geldi. Genelde 3-4 gün gibi bir bekleme süresi oluyor,bir de istediğiniz bazı ürünler,markasına bağlı olarak, olmayabiliyor. Yine de gayet saatinde,ve düzgün paketlenmiş halde gelmesi hoşuma gitti. Dışarı çıkmamıza gerek kalmıyor. Ekmek ve ufak tefek siparişler için sitenin görevlisi harıl harıl çalışıyor.Fırın ekmekleri pakete koymaya başladı. Sucular siparişleri bekletmeden getiriyor. Elleri eldivenli , kalın maskeli herkese yetişmeye çalışıyorlar.
Bu zor zamanlarda çalışanların hepsine müteşekkiriz. İki haftayı geçti tam izolasyondayız. Umarım işe yarar.
Çünkü biliyorsunuz, herkes kendi kendinin kısıtlayıcısı oldu. Mecbur.
Dün Tv'lere çıkan CB. yine çok sevdiği kredi mevzusundan girdi, bağış kampanyasından çıktı. Kolonya ve maske dağıtacaklardı sahi o ne oldu?
Gelen var mı acaba?
Yardımlaşma iyidir.
Güven sorunu yaşamıyorsanız.
En ufak bir 'bu paralar doğru yerlere gider mi?' sorusunun kırıntısı geliyorsa aklımıza ,işte o zaman sorun var demektir ki bu da devletin taşın altına elini sokacağı olay değilse, ne zaman olacaktır? Hep mi halktan,hep mi bağış,hep mi hesap numarası. Zengin olanlar kendi aralarında duyursunlar, yapsınlar yardımlarını, bağışlarını.
Maaşlı vatandaş şu an ,sağ kalırsak, üç beş ay sonrasının derdine düşmüşüz
zaten.
Kredisi, faturası,okul taksidi,yurt parası, kirası,kaybedilen/kaybedilecek/bulunması zorlaşacak/ işlerin ,ödenecek vergilerin sıkıntısı sade vatandaşa çoktan kabus olmuş zaten.
Uzatmayayım,yardımı yapan ,elini cebine atan/atması gereken herkesin yardımlarının  ,yaralara gerçekten derman olacak yerlere gitmesini diliyorum.

Sık sık havalandırdığım salonun camından ,işlek caddenin trafiğinin sesi geliyor.
Tabii ki eskisi kadar değil. Trafik az olunca araç hızları da arttı.Otobüsler, minibüsler ,özel araçlar bir yerlere gidiyor yine. Umarım sadece işe gidenler dışardadır. Havalar ısınınca da bu hassasiyete dikkat edilir. Paldır küldür sahillere koşmayız yine ,inşallah.

Hadi bu gün bu kadar olsun..
Biraz da blogları okuyayım.
Ne var ne yok bakalım,malum pek hareketli bu aralar ortalık.