Biraz yazlık zamanı..

 


Yaz başında babamın ani bir kalp rahatsızlığı geçirmesi nedeniyle gitmiştik Ayvalık'a.  Yaşlı insanlara kalp spazmı ya da kalp krizi her zaman bildiğimiz belirtilerle gelmezmiş. Babamda da aşırı mutsuzluk, yorgunluk, bezginlik ve sıkıntı hissi ile gelmiş anlaşılan .Çünkü yazlığa gittikten sonra tek sıkıntısı annemin buydu babamdan işittiği ve hissettiği. Meğer kalp krizi geçirmiş. Ayvalık devlet hastanesine götürdüler hemen ah! ah! koskoca hastane binası var lakin anjiyo yapılamıyor. Hastanede kısa bir bekleme süresinden sonra  eski bir ambulansla Körfez'deki özel bir hastaneye nakledildi, orada başarılı bir müdahale ile tıkalı damara stent takıldı, çok şükür iyileşti. Şimdi sağlıklı, tabi beden olarak, ruhen sıkıntılar evhamlar  kendini dinlemeler devam. Biz çok kalamadık yanlarında çünkü oradayken eşimde yüksek ateş ve sindirim sistemi bozukluğunu yaşatan mikrobik bir duruma yakalandı, apar topar dönmek zorunda kaldık. Neyse herkes iyileşti sonunda. 

Biz şimdi tekrar Ayvalık'a gidip bir kontrol edeceğiz durumu.Bakayım telefonda annemin ''iyiyiz'' dediği gibiler mi? Babam artık çok yaşlı. Ama maşallahı var bu güne kadar her şeylerini kendi başlarına yapabiliyorlar, çarşı pazar, alışveriş işte ne ihtiyaç varsa. Annemin sarı noktasından kaynaklı görme sorunu devam, yine de çoğu yaşıtlarına göre iyiler. Her şeyi beraber yapmaya alışmışlar mesela şimdi pazar alışverişine gidemiyorlar diye, annem küskün. Bazen komşuya sipariş veriyor ya da onlarla gidiyor. Bazen oradan gelip geçen sebzeciden alıyorlar . Ama ısrarla kardeşimden yardım istemiyor. 'gelin alışverişimizi yapın' demiyor. Çok zorda kalmadıkça tabi. Başkasına muhtaç olmak zor bir durum. Çocuğun bile olsa. Kalça protezi ameliyatı olduğumda bunu yaşadım. Karakteriniz başkasından yardım almaya müsait değilse çok zor oluyor o inadın kırılması. Hastaneden taburcu olmadan önce duş almam gerekiyordu ve ilk kez yabancı biri beni yıkamıştı /cenazemden önce/ tanımadığım bir kadın. Bir de moral verici konuşmalar yapmıştı ki sormayın gitsin. Zor ama imkansız değil ,alışılıyor. Her şeyin insanlar için olduğuna inanırım.  

Yine konu başka bir yereler bağlandı , kısaca Ayvalık'a gidiyoruz bir süreliğine. Tabii her zamanki gibi ne zaman döneceğimiz bir plan dahilinde değil. Meşhur lafımız 'kısmet'. Bazen hafta oluyor kalma süremiz bazen ay. Hepimiz alıştığımız şekilde yaşamak istiyoruz ve bu bazen mümkün olmuyor. Ortama ayak uydurmaktan da sıkılabiliyoruz. Onun içinde gidiyoruz ,bakalım nasıl döneceğiz. 

''kısmetse'' yaşayıp göreceğiz.



çeşit çeşit durumlar..

 Resimde tam çıkmamış ama sinek kovucu bu alete bayıldım .Pilli, üzerinde iki yumuşak kayış var ,sürekli dönüyor.Sipariş verdik eve gelecek bakalım.Yazlığa giderken götüreceğim. Kahvaltı masasında sinek kovalamak hoş olmuyor, herkesin eli peyniri, zeytini, domatesi yellemekle meşgul olmasın:) Sinek gelirse pervane , kedi gelirse fıs fıslı su. Garson her türlü çareyi hazırlamış. Kedileri severiz ama yemek yemek için üzerimize atlamalarına gerek yok, hepimiz temastan hoşlanmayız sonuçta. Tabi o kadar şımartılmışlar ki herkesi aynı sanmaları normal.

Mahallenin dondurmacısı ünlü olup şubeler açınca mekanı çok şık hale getirmiş. Her masada sarı limonlar, kendileri siyah beyaz çizgili tişört, beyaz pantolon ve hasır şapkalarla İtalya'da dondurma yiyoruz hissini vermişler. Amalfi'de miyiz acaba?
Tam böyle hissedecek gibi oldum yan masada telefonu görüntülü açıp limon saksına dayamış bir adam var. Bıdır bıdır tek düze konuşan kadına ''Hayattan bezdirdin beni be'' diyerek telefonu kapatınca, İtalya'dan memlekete kesin bir dönüş yaptım. Dondurmacıda bile mutsuz olmak , üzücü..
Kafalar karışık diyorum ya hep ondan. Arka masanın pidesi geldi; Müşteri; ''yok ben bunu istemedim, dışı yarım içi tam olacak dedim'' dedi. Garson ustasının çağırdı ,usta da anlayamadı. Müşteri ısrar ediyor 'Dışı yarım , içi tam, daha önce yedim burda '' Hayır anlaşamadılar , ustanın yaptığı pideyi yedi mecbur.
Biz de anlamadık önce 'Dışı yarım ,içi tam' nedir diye.. Hatta üzerine bir süre geyik yapıp güldük eve dönerken.