Çekmeceleri düzenlerken elime geliverdi. The Beatles ..Ünlü İngiliz müzik gurubu. Almanya'ya rahmetli amcam ve yengeme ziyarete gitmiştik. Babamın turuncu bir Reno marka aracı vardı, onunla. 18.yaş günümdü ve Darmstadt' da kutlamak kısmet olmuştu. Pasta falan hatırlamıyorum ama bu güzel longplay'i hediye olarak aldığımı unutmuyorum.
Aslında genel olarak Türk müzisyenlerini dinlerdim, hatta folklora ve halk danslarına merakım vardı.Bir Alman şarkıcı ya da müzisyende bilmiyordum ama Beatles'i biliyordum. Babam Kıbrıs'tan bir müzik dolabı getirmişti. Şimdilerdeki konsollar gibi daha ufak; ön tarafında radyo, iç kısmında longplay çalar ve kenarlarda hoparlörler. Tabi hepsi şık kahverengi bir mobilya tasarımında. Annemlerde hala duruyor. O pikapla gençliğim boyunca Beatles'la dans ettiğimi iyi hatırlarım.
Başka longplaylerim de vardı ama çok azını bu günüme taşımışım. Kalanlardan biri de Nilüfer'in Hey Gidi Güner Hey albümü. Nilüfer'i de çok severim .
Çekmeceden çıkan bu iki plak aslında bana şunu düşündürdü; müzik, hayatımızın takvimi gibi. Beatles'ı her dinlediğimde Darmstadt' taki o 18.yaş günüm gözümde canlanır. Nilüfer'in sesiyle ise üniversite yıllarım, arkadaşlar, içimdeki o gençlik heyecanları geri geliyor. Oysa iki plak arasında yıllar, ülkeler, diller var ama bıraktıkları his aynı; insan olduğumuzu hatırlamak.
Şimdi o plaklardaki şarkıları çalmak , dinlemek biraz nostalji kokuyor ama Beatles ve Nilüfer ve onun gibi başkaları sadece şarkı söylememiş, hayatımıza fon müziği olmuşlar. Bu yüzden müzik zamansız, her dilde her coğrafya da insanı insan yapan duyguları hatırlatabiliyor.
Kim bilir, belki sizin çekmecelerinizde de sizi yıllar öncesine götürecek bir plak, bir kaset ya da küçücük bir bilet köşesi vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder