biten bayramın ardından.

 Bayram bayram dedikleri de geldi geçti, tatile gidenler döndü, misafirlikler bitti, evde pişen tatlıların dibi çoktan geldi.  Ah şu bayramlardaki tatlı , şeker, çikolata alışkanlıkları yok mu? Fena. Mutlaka bir tatlı pişer evde, öyle görmüş öyle alışmışız.  Kimse kapıyı çalmasa da o tatlı evdekiler için pişecek bir kere kesin. Bu bayram çocukların çok sevdiği Bülbül Konağı tatlısını yaptım(tık tık)  Damat da tatlı seviyor artık evlat sayısı üç oldu onun da sevdiği şeyler dikkate alınmaya başladı:) Kapıyı çalan çocuklara çikolata ikram edildi ama fazla çocuk gelmedi bu bayram , sitede tatile gidenler çok , otoparktaki araba sayısının azalması bunun en önemli göstergesi oluyor böyle dönemlerde. Zaten olsa kime ne, kimse kimseye bayramlaşma ziyaretine gitmiyor, o bizim çocukluğumuzun en güzel anılarından. Yaşadığımız yerlerde mutlaka az tanısın ,çok tanısın hemen herkes bayramda birbirine bayramlaşma ziyaretine giderdi. Kahveler, tatlılar ikram edilir, komşular birbiri ile aynı evde karşılaşır, ertesi gün ziyarete gidilen ev mutlaka iade-i ziyarette bulunurdu. Üç günün yetmediği zamanları bilirim. Herkes temiz giyimli, çocuklar yeni giysili, evler kolonya, tatlı kokulu, insanlar nazik, çocuklar mutlu. Şimdiki zamanla kıyaslayamayacağım ortamlar.  O zamanlar evlerde bulunmak insanları bunaltmıyormuş demek ki kimse gezelim ,aman evde n'apıcaz oturup da, demiyormuş.Şimdilerde kendimizi dışarı atacak zaman kolluyoruz. Ama bu İstanbul için bayramlarda geçerli olmuyor pek , çok çok çok kalabalık . Aşırı kalabalık, rahatsız edici kalabalık. Bunda bedava ulaşımın etkisi var diye düşünüyorum. Bence artık bayramlarda bu ulaşım bedavalığı konusu düşünülmeli. Neyse evli evine köylü köyüne döndü, şehir normal rutine kavuştu sanırım. Yarın çalışanlara ,öğrencilere uzun tatil sonrası sendromlu olacağı muhtemel  pazartesi ile yeni bir hafta başlıyor, tatil kadar güzel geçsin dileyelim. Bizde de bir takım tatlı telaşelerin son demleri artık, kalan işlere devam , bakalım..

Güzel bir nisan gününün, güzel bir erguvan ağacı hatırası ile bahar  mutluluğu bloga da değsin, yayılsın mutluluk..

Erguvan ağacı



 

FON

 Mahfi Eğilmez'in FON isimli polisiye romanının sonuna gelmek üzereyim. Bu kitap yani Fon, yazarın kara roman üçlemesinin üçüncüsü . Romanlarda bazı karakterler süreklilik içeriyor ,Murat ve Rüya her üç romanda da var olan karakterler mesela. Fon; İnferis ve Sahte Sultan'dan sonra yazılmış. Ben sırasına göre okumamış oldum . İnferis'ten sonra Fon'a geçtim. Sahte Sultan'ı da alıp okumam şart oldu. Bu üçleme kara roman türüne yakın romanlar, diye bir bilgi var. Kara Roman okuru sadece suçlu ve suç üzerine değil arka plandaki toplumsal olayları, siyasi eksiklikleri , sosyal hatta hukuki kirli ilişkileri, çevre sorunlarını ,kültürel bozulmaları, büyük kent sorunlarını da düşünmeye iten bir roman türü olarak belirlenmiş. Klasik polisiyeden izler taşımakla birlikte bu tip konulara da dikkat çekerek kara roman türü ortaya çıkmış oluyor.

Fon'da yüksek gelir vaadiyle zengin insanlardan para toplayıp Slalom Fon'unun kurulması, bu fonun siyasilerle hukuk dışı ilişkileri, Fon'un batması ile işlenen cinayet,intihar ve bazı sansasyonel olayları çözmek yine kahramanlarımız Rüya ve Murat'a düşüyor.