çeşit çeşit durumlar..

 Resimde tam çıkmamış ama sinek kovucu bu alete bayıldım .Pilli, üzerinde iki yumuşak kayış var ,sürekli dönüyor.Sipariş verdik eve gelecek bakalım.Yazlığa giderken götüreceğim. Kahvaltı masasında sinek kovalamak hoş olmuyor, herkesin eli peyniri, zeytini, domatesi yellemekle meşgul olmasın:) Sinek gelirse pervane , kedi gelirse fıs fıslı su. Garson her türlü çareyi hazırlamış. Kedileri severiz ama yemek yemek için üzerimize atlamalarına gerek yok, hepimiz temastan hoşlanmayız sonuçta. Tabi o kadar şımartılmışlar ki herkesi aynı sanmaları normal.

Mahallenin dondurmacısı ünlü olup şubeler açınca mekanı çok şık hale getirmiş. Her masada sarı limonlar, kendileri siyah beyaz çizgili tişört, beyaz pantolon ve hasır şapkalarla İtalya'da dondurma yiyoruz hissini vermişler. Amalfi'de miyiz acaba?
Tam böyle hissedecek gibi oldum yan masada telefonu görüntülü açıp limon saksına dayamış bir adam var. Bıdır bıdır tek düze konuşan kadına ''Hayattan bezdirdin beni be'' diyerek telefonu kapatınca, İtalya'dan memlekete kesin bir dönüş yaptım. Dondurmacıda bile mutsuz olmak , üzücü..
Kafalar karışık diyorum ya hep ondan. Arka masanın pidesi geldi; Müşteri; ''yok ben bunu istemedim, dışı yarım içi tam olacak dedim'' dedi. Garson ustasının çağırdı ,usta da anlayamadı. Müşteri ısrar ediyor 'Dışı yarım , içi tam, daha önce yedim burda '' Hayır anlaşamadılar , ustanın yaptığı pideyi yedi mecbur.
Biz de anlamadık önce 'Dışı yarım ,içi tam' nedir diye.. Hatta üzerine bir süre geyik yapıp güldük eve dönerken.

istemeyen okumasın

 

Türk milleti olarak üzgünüz yine şehitlerimiz var. Gencecik evlatlarımız hayatlarına başlamadan şehit oldular. Tek tek hepsi için üzgünüz, makamları cennet olsun. Onları kaybederken bir de öğrendik ki daha önceden şehit olup ,devlete teslim edilmeyen bir şehidimiz varmış ve onu arama çalışmaları sırasında oluyor bu vahim olay, bu felaket. Çok üzücü.

***

         Kafalarımız karışık, bir de sıcak mı sıcak havalar, hepimiz ambale olduk. Sadece kendi sorunlarımız,aile içi olaylarımız, dertlerimizle meşgul olabilsek, ne iyi olur. Öyle yapmaya çalışıyoruz. Üç eski arkadaş buluştuk mesela geçen gün , sohbet muhabbet, biraz gıybet sonra konu bir yerden ya hayat pahalılığına ya hapisteki henüz yargısı başlamamış ilimizin belediye başkanına falan geliyor. Bilmiyorum benim çevrem mi böyle ilgili bu kadar memleketle.Hafta sonu magazin programlarını izleyelim diyoruz bazen. O programlar ilk başladığında neyse o şekil devam ediyor. O şunla, bu ötekiyle Bodrum plajları ile başlıyor Çeşme ile devam ediyor.  Bu programları yapanlarda '' beach'' fiyatlarının yüksekliğinden, herkesin alınmadığından konu açıyorlar.   Gezi programlarını izliyoruz ,orada da yine en ucuz sezlong-şemsiye fiyatı sahil beldelerinde 250-300 TL lerden başlıyor ,diye anlatıyor Mert Savaş. Sonra bir bakıyoruz bu güzelim cennet parçaları, Çeşmesi, Seferihisarı çatır çatır yanıyor, köyler boşaltılıyor, canlılar ölüyor, tarlalar, ağaçlar toptan yanıyor. Bu seferde hayda! yangın uçağı konusu tekrar tekrar önümüze geliyor, hatta bazıları para toplayıp biz alalım ,paylaşımlarına getiriyorlar konuyu.  Her şey o kadar sırtımıza yüklenmişken bir uçak almadığımız kalmıştı yardımlaşarak!                    ****

Daha önce de yaşanmıştı bir kez daha yaşanıyor . Televizyon haberciliği yapan kanallardan SözcüTV on gün süreyle yayın yapamayacak. RTÜK 'e göre yayın ilkeleri ihlal edilmiş ve böyle bir ceza öngörülmüş. Dolayısı ile yine bizim istediğimiz haber kanalından haber izleme hakkımıza engel olunmuş oluyor. RTÜK'e göre sakıncalı sayıldığı için. Oysa bu bizim yani seyircinin, halkın, vatandaşın kendi kararı olmalı.Bizim de beğenmediğimiz bir çok şeyi konuşan kanallar var .Seyretmeyi tercih etmiyor ve seçim yapma hakkımızı televizyon kumandasının tuşlarına o kanalların tuşlarına basmayarak kullanıyoruz.

Sözcü'nün yanındayız . Bizim haberleri istediğimiz kanaldan izleme hakkımız olmalı. Yayın yapmama cezası kanala olduğu kadar ,seyircisine de verilmiş bir ceza olmuyor mu?