Makarna..

 Matt Haig yüzünden oldu..Akşam yemeğim yoktu. Ben oturmuş Matt Haig'in ''Rahatlama Kitabı''nı okuyordum. O cümleye denk geldim; 

''Ulaşılacak hiçbir dış görünüş ;makarna yememeye değmez.'' Tabi onlarca rahatlatıcı tavsiyede bulunan Matt Haig sana bununla mı hitap etti, dersen sevgili okuyucu, evet karnım zil çalmaya çoktan başlamışken kitabın vurucu cümlesi bu oldu. Fıstık ezmeli ekmek de vardı ama ben tam bir makarna delisiyim. Şimdi sevgili beyimden dolayı az yesem de makarnayı çok severim. Onun için kalkıp doğru mutfağa gittim.

Bende önce bir adet kuru soğanı ve sarımsakları ince ince doğrayıp zeytinyağında kavurdum. İyice şeffaflaşana kadar, sonra yazdan kalma domates sosundan ilave ettim. Kırmızı soslu severim makarnayı birazda biber salçası koydum. Tatlı kırmızı biber, karabiber, kekik. Biraz sulandırıp kaynamaya bıraktım kısık ateşte. Bol suda haşlanan makarnaları süzüp ,sosun içine atıp bir güzel karıştırdım. Sonra servis sırasında üzerine bol beyaz peynir , onlar da hafif eriyecek, hmm, yemede yanında yat misali, kolay, lezzetli ve ama asla ve asla ucuz bir yemek değil , artık.. Memlekette bir paket makarna on liraları geçmişken hayat rahatlamaya pek müsait değil sevgili okuyucu. Oysa bir zamanlar kafa dağıtmak için mutfakta yemek yapmak terapi gibiydi. Oysa şimdiler de pahalılık akıldan çıkmıyor. Yokmuş gibi davranmak , e ben alıyorum ya tüm dükkanlar dolu, her şey tıkırında işte, diye düşünmek, bana doğru gelmiyor. Bugün iyiyiz ya yarın?! demeden yaşayacağımız günler gelsin istiyorum..

Hepimize iyi pazarlar sevgili okuyucular.. 







dizi seti


Dün tüm öğleden sonra sokağımıza giriş çıkış tam bir keşmekeşti. Yine bir dizi seti sokağa ,sokağın tam da en civcivli zamanında ,gelip konuşlandı. Herhalde dizi seti ulaşım araçlarını kullananlara ,en kötü yerlere en mükemmel park etme konusunda ödül verilmeli. Ciddiyim. O koca koca karavan ve kamyonetleri daracık alana nizami park etme konusunda şahaneydiler:) 
Bu muhit dizi/ film çekimi konusunda çok hareketli bir plato görevi görüyor genelde. Sahilde genelde sık karşılaşıyoruz, malum İstanbul'un en güzel manzaralarından biri Anadolu yakasında. Adalar Manzarası ve sahil yolu filmcilerin sevdiği yerler. Bir de ara sokaklar da  karşılaşıyoruz. Bizim bu muhit de film ekiplerini sık ağırlar oldu. 
Ne kadar çok emekçisi var bu sektörün. Tamamen yabancısıyım, lakin buradan şahit oluyorum karıncalar gibi çalışmalarına. Öylesine bir düzen içindeler ki hızlıca gelip yerleşip ,işlerini bitirip yine aynı hızla ,arkalarını da tertemiz bırakıp, geldiklerinden çok daha sessizce gidiyorlar. Kutluyorum.
Bir cumartesi günü onlar dışarda harıl harıl çekim yaparken , sevgili beyim yürüyüşte , bende bari emekçilerin çalışmaları boşa gitmesin , seyretmediğim dizi bölümlerini izleyeyim..
Akşam yemek mi yok? Yaparız bir şeyler..

nisana giriş..

 

******Mart bitti , nisan beşinci gününe girdi bile. Uzun bir ay olan mart benim için çok telaşeli geçti, günlerin hakkını veremeden, aklım başka bir yerlerde, bedenim evde gibiydi. Mart başında bahar gibi bir günde askere teslim ettiğim evladı, kar kış kıyamet bir günde  yemin törenine katılıp aldık ,eve geldik.Marşlar, yeminler, alkışlar, rap rap yürüyüşler ,çok duygulu, gururlu bir gündü. Hafif hafif kar yağıyordu , bahar sanıp henüz açmış açık yeşil çimenlerin üzerine. Kar nedeniyle açık havada günlerdir provalarını yaptıkları töreni , yemekhanelerinde kapalı alanda yapmak zorunda kaldılar. Orada da güzel oldu.  Lakin evlat sağlam gitti, baya hasta geldi. Geldiğinin ertesi doktora gitti, günde iki iğne, antibiyotik ,damlalar vs. vs.. Buna da şükür , geldi geçti. 

******Nisan ayı yağmurlarla başladı. Kuraklık olacak diye korkuluyordu ama sanırım bu yağmurlar barajlara iyi gelmiştir. Evde olduğum zamanlarda siyaset takip etmekten alıkoyamıyorum kendimi bu aralar. Önümüzde çok çok önemli bir seçim var. Gerçi bundan önceki her seçim çok önemliydi o zamanlar ciddiye alınsaydı , iyi düşünülseydi ,muhalefete diyorum, bu günlere gelinmezdi. Şimdi nasıl olacak da demokrasiye tekrar geçebileceğiz telaşındalar da bakalım seçim ne gösterecek. Bana, ne muhalefet açısından, ne yönetenler açısından garanti gibi gelmiyor. Çok az kaldı artık..

*******Bir kaç blog komşusunda gördüğüm ''Biz Kimden Kaçıyorduk Anne'' dizisine başladım. Perihan Mağden'in romanından uyarlanmış. Siyasetten bunalınca iyi geliyor diziler. Netflix de yayınlanıyor orada en son Crown 'u izlemiştim sanırım. Melisa Sözen i beğenirim oyuncu olarak. Yanında kızını oynayan Eylül Tumar'da geleceğin oyuncularından sanırım. Henüz üçüncü bölümdeyim lakin bana bu diziyi Turizm bakanlığı mı yaptırdı dedirtti ,doğrusu. Ne güzel bir Türkiye tanıtımı. En azından ilk üç bölümde ne oteller varmış memlekette dedirtti. Polisiye ,psikoloji ,kaçış gibi konular birarada, sevdim ben diziyi. Sonuna kadar izleyince yine fikrimi yazarım.

******* Bugün dışarıdaki işlere başlamadan bir iki satır yazmak istedim. Kesiyorum şimdilik sevgili okuyucu, nisan yağmurları hepimize bereket ve sevinç getirisin.