sırada ramazan pidesi var.


Ramazan ayı başladı. Ramazan ayı başlayınca, oruç tutarız. Oruç sadece aç kalmak değildir .
Herşeyden önce nefsimize hakim olmamız ki bunun için sadece açkalmamız değil, yalan-dolana bulaşmamak,riya, gıybet yapmamak,hak yememek , etrafımıza daha fazla maddi manevi yardım etmek vs. gibi her türlü insanı duygularımızın da olumlu yönde geliştirmemiz beklenir.
Umarım hepimizin sağlıkla ,afiyetle geçireceği bir ramazan ayı olur.
Evet ramazan ayında ilk akla gelen tüm gün yemek yememek.Onun için de akşam iftar sofraları her zaman çok iştah açıcı gelir. Sofraya ne konulursa can çeker, bir kase çorba bir dilim pide bile insanı kendinden geçirir.
Bu yıl fırınlarda pide kuyruğuna girmek ,mangal gibi yürek ister.
Malum sosyal mesafesi ayrı, maskeli eldivenli giyinip kuşanması ayrı.İşi çok.
N'apalım ,karantina günlerinde yapılan ekmekler yerini ramazan pidesi yapımlarına bıraktı. Dün itibariyle.

İlk denemem; kuru mayayla.

Tabii ki tıpkı bir pide görünümünde olmadı:)Pişmeden önce şekli güzeldi, ama biraz kabarınca toparlanır gibi oldu.Bir de çörekotu eksikmiş neyse.Niyet önemli.
İçi ve tadı tam bir pide oldu. Ne poğaça gibi, ne pastane pidesi gibi.
Youtube'den MasmaviMutfak'dan denedim.
Tarifi şahane vermiş. Ben onun ölçülerini yarıya indirdim.Ama tam yapsaymışım daha iyiymiş.
İkinci daha mikemmel olacak.
..ve evet görüntü de tamamdır.

Günaydın evdekiler..


Dün akşam 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı değişik bir çoşku ile kutlandı.Apartman balkonlarından,evlerin pencerelerinden saat 21.00 'da İstiklal marşı okundu.
Alkışlar, marşlar, lazer ışıkları ile aydınlanan sokaklar,evlerden sallanan Ay-Yıldızlı bayraklar, çok tuhaf bir atmosfer yarattı. Kısa bir süre de olsa etraf aydınlandı. Başka bir dünyanın kapısı aralandı.
Aralanan kapıdan içeri çocukların şen kahkaları, cıvıltıları, gülen yüzleri girdi.
Sonra yine kapı kapandı, gecenin yıldızlı serinliği sessizlikle elele ,etrafımızı sardı.
Aynı zamanda Ramazan ayının ilk günü bugün. Allah oruç tutanların orucunu kabul eylesin. Gece davulcunun sesi derinden duyuldu, pencereler tekrar ışıdı.Sonra ezan sesi..
Güneşin erken ışıklarıyla, benim için uzun gece sabaha erdi.
Parlak bir sabah,herkese gün aydın olsun.

Gitmek, kitap ve Maske Şifresi

Geçen yıl tam bu zamanlar Nobel Edebiyat ödüllü yazar ALBERT CAMUS'un büyük bir salgın hastalığı, bu hastalığın sosyal ,kamusal ,zengin ya da fakir bireysel olarak insanlar,aileler üzerindeki sonuçlarını yazdığı VEBA isimli romanını (Türkçe çevirisi:
OKTAY AKBAL) okumuşum.TIK TIK TIIK  
Okurken biraz zorlanmıştım. Ama kitabı kenara koyduğumda hayat sıradan akışındaydı,herşey ''normal''di.


Bu sabah da her şey ''normal ''görünüyor.Camdan bakınca ,gök süt mavi,kırlangıçlar havada şen şakrak uçuşurken ,mavi deniz pırıl pırıl ,ohh!! şahane, misss gibi havayı içine çek, dedim kendime. Evdesin,yediğin önünde yemediğin ardında, çoluk çocuk yanında. Bu günlerde geçecek.
Her şeyin geçip gittiği gibi. Çoğu yaşanan gibi uzaklarda bir hayal olacak.Yaşadım mı ben bunları ya hu! diyeceksin, hikaye gibi anlatacaksın. Burada en mühim nokta;
Sağlıklı ve hayatta olursan. Başka bir diyara göçersen o ayrı.
İlla dırlanacağım, ne boktan günler, nasıl geçecek, nerede benim eski gezenti günlerim ,niye dışarı çıkmıyorum, bak herkes fik fik dışarda ,diyorsan.
Sen bilirsin, buyur kapı orada.Maske de yanda.Çık.
Git gidebilirsen..

 Bu arada unutmadan yazayım dün ailemizin üç bireyinin telefonuna
''Sayın ..,İstanbul Eczanelerinden 5 adet maskeyi .... koduyla ücretsiz alabilirsiniz.
Zorunlu değilse sokağa çıkmayın #HayatEveSığar.. diye mesaj geldi.
Sağlık Bakanlığının gönderdiği üç mesaj da ,sadece eşimin adına.
Yani şimdi eşim gidip sadece kendine mi alacak o beş maskeyi?
Yoksa,üç telefona gelen aynı şifre de olsa ,üç ayrı telefon olduğuna göre bir kere de 15 maske alabilecek mi?Ya da,
 Üzerine telefon hattı yoksa maske de mi yok?

Anlayamadık.
Neyse bizim maskemiz taaa fi tarihinde şu domuz gribi çıktığında aldığımız maskelerimiz var, idare ediyor.Şükür. Çünkü tam 1 aydır dışarı hiç çıkmayıp kendimizi muhafaza etmişken,şimdi bu salgının zirve yaptığı zamanlarda, eczane eczane dolaşıp maske almaya çalışmak büyük risk olacaktı.
Çıkmak zorundaysanız ,dikkat edin,tedbiri elden bırakmayın,maske,eldiven takmadan çıkmayın. Başka insanlara mesafeli durun. Sağlıkçıları dinleyin.
Dikkat etsin ki herkes , bir an önce bu illetten kurtulalım.
Zorunlu değilsek, evden çıkmayalım.
Sağlıkla evde oturmak çok güzel.


Sokağa çık/ma .

Sokağa çıkma yasağının ikinci günü, etraf o kadar sessiz ki.
Kulaklarınız dinleniyor.
Karga ve martıların sesi daha bir ekolu çıkıyor.
Çılgın gibiler.Uçuşup duruyorlar.
Bugün, ilçe ilçe hasta sayılarını gösteren bir haber vardı.
Bizim ilçede oldukça yüksek sayıda hasta görünüyor.
Yine korku çöktü ruhuma.
***
Sonra aşağıdan güvenlik aradı;Kargonuz var..
Ya hu! Migros'tan bugün gelmesi gereken kargo gelmedi.
Neredeyse 15 gün önce Trendyol'a verdiğimiz kargomuz, pazar günü olmasına
rağmen geldi. Gayet korunaklı ,maskeli,eldivenli kurye,
gayet güzel paketlenmiş ürünü bıraktı.
Paket silindi, dezenfekte edildi.Balkonda güneşleniyor.
Yiyecek siparişlerinin gelemiyor, giyecek siparişinin gelebiliyor olması, şaşırttı!
Kızcem sevindi ,en azından.
Balkondan dışarı baktım.Güneş şahane,hava limonata gibi.
Sessizliğin dışında bir şey yok.
**
Artık hayat böyle sessiz de akıyor işte ,derken,
tam da yine yokluktan ,Survivor Birleşme Partisi şarkılarına takılmışken,
tam da sokağa çıkma yasağının bitmesine, saatler kala,
Haydaaa!! yine memleket çalkalanıyor.
İçişleri Bakanı istifa etmiş.
Vayy canına..
Sorumluluğu ,kargaşanın vahametini,sonuçlarını görmüş.
Bravo,erdemli hareket..
derken..
son dakika..
İstifa kabul edilmedi, çağrıldı, görüşülecek....
Neler oluyorsa,
biz nereden bileceğiz birader..
Salgın bile siyasi olaylara ara verdiremiyor ..
Sonra gece saat 12.00 olur olmaz ,cadde vızır vızır araba doldu.
Bu saatte nereye gidiyorlardı birader..
haydaaa..

Alef izlerken ,sokağa çıkma yasağı geliyor..

TV'de günlerdir reklamı dönen Alef dizisi başlamıştı. Ödüllü yönetmen Emin Alper'in dizisini ilgiyle izliyordum.Kendisinin Kızkardeşler Filmi , geçen yıl izlediğim en güzel film olarak aklımda mesela.
Sağlık Bakanı 'da konuşmuştu, pek bir şey demedi,açıkladı işte yine olağan bilgileri.
Sağlık Bakanı'nın konuşmalarını  bizim evlatlarda ilgi ile bekliyor ve dinliyor. Sanırım gençler tarafından babacan ,sakin tavırları ,açıklayıcı ve endişeye mahal yok ama tedbirli olalım ,açıklamaları ,sorulara elinden geldiğince verdiği cevapları dolayısıyla seviliyor.Bu güzel geliyor bana.

Ben Alef dizisinde İngiltere'den gelen Komiser Kemal[Kenan İmirzalıoğlu] ile klasik Türk Polisi Komiser Settar'ın[Ahmet Mümtaz Taylan] bir travesti ve ünlü bir yazarın cinayeti ile ilgili çalışmalarını merakla izlerken ,eşimde yan koltukta kulağında kulaklık haberleri takipteydi.
Dedi;
-Ayvalık'a falan giriş çıkışlar yasaklanmış, İstanbul'da da bir çok meydan, cadde,yol kapatılmış..

Sonra dizi piç oldu tabii.
Meraklandık ,bir baktık sokağa çıkma yasağı tivitleri dönmeye başladı.
Haber kanalları ''Son Dakika'' ibareleri ile çalkalandı.

Derken yine de ,bir elimde telefon olmak üzere, kendimi dizinin ikinci bölümüne verdim.
Alef ne demekmiş?
İbranice'de alfabenin ilk harfi imiş. Ses değeri yokmuş.Sesini ünlü işaretlerinin üzerine konan noktalamalardan alırmış.Sayısal değeri 1 miş. İlk şekli ile öküz kafasına benzetiliyormuş vs. vs.
Bu arada sevgili halkımız sokağa çıkma yasağı olacak diye açık olan market, şarküteri,fırın,tekel vb. ne kadar dükkan varsa koşmuş, ne bulduysa(Kola alıp çıkan gördüm ekranda!!!) almaya çalışıyor.Sokaklarda birden vızır vızır araba sesleri, ekranda uzayan kuyruklar, kaynaşan insanlar.
Ahh.. benim güzel insanlarım.
Korona sizi dışarıda bekliyor diyorlar,
umursamıyorsunuz.
Ahh!! benim güzel devletim..
Sen bunun önlemini neden almazsın ya hu!!

Alef iki bölüm yayınından sonra bitti.
Değerlendiremedim, güzel mi ,taklit mi, benzerlerinin çok mu gördük,konu çok mu bilindik, daha anlayamadım.Biraz karanlıktı  sadece.
Kısmetse devamını seyredeceğiz artık.

gelen kolonya ve maskeler


Kolonya nedir?
Kolonya genellikle limon kokulu bir çeşit ucuz parfüm.Etil alkol, su ile limon yada çiçek ,hatta bir zamanlar çok revaçta olan tütün esansı gibi hoş koku veren maddelerin karışımdan oluşturulmuş kokulu bir tuvalet malzemesi. Tüm zamanların en yaygın kullanılan parfümü olan kolonya, 1709 yılında bir İtalyan tarafından ,Köln'de üretilmiş.
İçindeki alkol oranı 70 derece 80 derece diye belirtilir.Ayılanı bayıltır.Cilde sürüldüğünde ferahlatır.

Kolonyanın kendi verdiği serinlik yetmez gibi, rahmetli anneannem kolonyasını evde mutlaka buzdolabında tutardı. Ne zaman ziyaretine gidilse dolaptan hemen kolonya çıkar , birleşen avuçlarınızın içine şişeden sallaya sallaya kolonya damlaları dökülür,siz kafi demeden de dökmeyi bırakmazdı. Yarısı yere saçılan, yarısı iyice ovuşturulan ellerde kalan kolonya ,en son burna götürülüp şöyle derin nefesle içe çekilirken ,kolonya şisesi tekrar dolaptaki yerine yerleşirdi.
 Yazın o kadar serinletici bir olay ki bu.
En çok limon kolonyası severdi .

Şimdi çok çeşitli kokulu kolonyalar var.
Ama limon kolonyasının yeri bir başka. Evde hemen her odada bir tane ,her daim bulundururdum.O nedenle hiç kolonya sıkıntısı çekmedik. Ufak plastik bidonlarla satılanlardan alırız, eşim şişeler bittikçe kolonyaları doldurur.
Hani bir zamanlar eczanelerde tombul cam kavanozlarda olurdu. Yanlarındaki plastik ,renkli yuvarlak pompalardan boş şişelerimize  doldurturduk o misal. Biz de kullan at yapmıyor, şişeleri doldurup duruyoruz.

Koronavirüsü dolayısı ile bu kolonya-temizlik-korunma  mevzuuları ortaya çıkınca ki hasta ziyaretlerine bile kolonya hediye götüren toplumuz ,zaten başköşede olan kolonya şişemiz, iyice evin uvertürü oldu. Her iş öncesi, her iş sonrası döküp döküp sürünüyoruz.Henüz dolaba girmedi, çünkü güneş yüzünü saklıyor, hava serin,kaloriferler yanıyor daha.
Azıcık ısınsın buzdolabına kaldıracağım bir tanesini.
Gelen gidene dökeriz diyeceğim ama kimsecikler gelip gidemiyor ki birbirine.
Şimdi bugün hava güneşli.
Camdan kontrol edeceğim dışarı çıkanları.
Dün CB. konuşunca yine heveslendik. Tam sokağa çıkma yasağı mı geliyor, diye.
I ıhh ,değilmiş. Sahra hastaneleri yapılacakmış 45 gün gibi bir rakam duydum. Yani 45 gün daha evde miyiz, anlamadım.O belli değil.Bu hastaneler kalıcı olacakmış, tek katlı, İstanbul'un her iki yakasında her daim çalışabilecek,1000'er yataklı,devletin kendi imkanları ile yapacağı hastaneler olacakmış.
Gayet güzel. Evden çıkma yasağı da olaydı ,iyiydi.
Bir kısım kendini korumaya almış ama dışarıda olanlar devamlı virüs taşıyıp,sağa sola geçirebilecek pozisyonda olursa ,bizim evde kalmamız ne kadar anlamlı olacak? 20 yaş altı ile 65 yaş üstü korunmaya çekiliyor da diğer yaşlar hastalık taşımayacak mı? Bir müddet sonra evde kalmaktan dolayı dışarıda insanlar dolaşırken kendimizi nasıl hissedeceğiz? Her dışarıdan gelen mikrop getirecek endişelerine gark olacağız.Kendimizi kapımızı her çalana fıs fıss dezenfektan sıkıp, maskeli, eldivenli olmazsa kapıyı bile açmayacağız..mı acaba??
Bu kolonya konusu da CB.nın göndereceğiz dediği kolonya ve maskelerin annemlere gelmesi üzerine yazıldı. Genç bir polis bey tarafından apartmandaki tüm 65 yaş üzeri büyüklerimize, temiz torbalar içerisinde, gayet kibar bir şekilde teslim edilmiş.

Neyse şimdi bende gidip,kendi kolonyamızdan  azıcık sürüneyim, içim ferahlasın.
Bu günlerin biran önce geçmesi dileklerimle ,yaşayalım görelim bakalım.

Her şeyin başı sağlık..




Duruyorum..

İnstagramda bakınınca,gördüm ki iki trend var;
1-Herkes ekmek yapıyor.(geçici iş)
Yapsın tabi.
Bende bu ekmek işine girmedim sanmayın ,hatta  geçen yazdı. Sırf ekmek hamuru yoğurabileyim diye/kollarım yoğurma işine gelemiyor/  mutfak şefide diyebileceğim ,stand mikser bile aldım.Kendisinden , çok memnunum.
Harika hamur işleri yapıyor,hatta köfte bile yoğuruyor.
İlk aldığım günlerde değişik unlarla çeşitli ekmekler denedim. Sonra devamı tabii ki gelmedi.Fırınımızın ekmeklerine devam.
İnstagram paylaşımlarında ikinci trend ,herkes;
2-Temizlik yapıyor ki(daimi işimiz,nankör işimiz, yap yap bitmeyen işimiz)



Bense, kaplan besliyorum evde.
Baksanıza ne kadar güzel bir şey yapmışlar:))
Kedi, köpek falan değil, en üst level ile başlayayım dedim,
Dizilerde bitince adını o kadar çok duyduğum Games of Thrones a başlayalım dedik eşimle. İlk başı çok vahşi gelse de,çoğu fantastik diziye göre , daha seyredilebilir ve sürükleyici bir konusu varmış.Hadi eşim seyreder de bu tip dizileri, ben bile ilk 3 bölümünü merakla ,bi solukta izleyebildim.

Vakit başka türlü geçmiyor.
Ama Mart geçti,Nisan bile geldi.
Bu günlerde geçecek elbet.
Havaya bakarsan sanki aralık mı desem ,ocak mı desem.
Gri,puslu,yağışlı,soğuk.
İş yapasım zaten yok.
Durasım var, boş boş şeylerle vakit geçiresim var..