hem sıcak hem tatlı


Bir soba başında oturmayalı uzun yıllar oldu. Ankara'daki ilk evimiz sobalıydı, lojmana taşındık orada da soba yakılıyordu. Linyit kömür, kok kömür , sobanın külünün boşaltılması, soba borularının sökülüp temizliği,  evlerde kömürlük olması, sobayı tutuşturmak için çok hoş kokan çıraların istiflenmesi, evin duman tütmesi vs. vs. Bunlar hayatımızdan Ayrancı'daki kaloriferli eve taşınınca bitti, maziye karıştı. Tabi şimdi nostalji yaratıyor anılar canlanıyor, işte üzerinde ne güzel kestane pişirir, ekmek kızartır, çay demler diye güzel yönlerini anımsıyor ,anlatıyoruz.İnsanların belki akşam soba başında toplanması bir arada olması aileyi güçlendirir, birleştirir.Lakin soba zahmetli , sobalı evde yaşamak zordur, bir oda ısınır diğer odalar buz keser, bir arada oturma mecburiyetini getirir.
Uzun zaman sonra bir soba yanı bulunca rehavet gelmedi değil, bir de üzerinde mis gibi ıhlamur kaynatılıyordu, ondan da bir bardak içince sımsıcak oturup kaldık soba yamacında. 
Bu tatlının adı Nata. İnternette bazen yiyelim, tadalım, nerede ne yenir falan gibi içerikleri takip eder sevgili beyim Kadıköy'de Moda da Nata diye bir tatlıcıya denk gelmiş. Biz de bir Kadıköy gezimizde gidip tadına bakmıştık. Belem turtası ya da pastel de nata isimleri ile bilinen bir Portekiz tatlısıymış.
Dışı milföy hamuru tarzı, iç dolgusu muhteşem bir krema. sanırım esas sır bu kremada. Çünkü bu resmini gördüğünüz başka bir fırının yapmış olduğu Nata, görünüş evet birebir, fakat gerek hamurun çıtırlığı/çıtırdeğil/ gerek krema dolgusu/pirinçunlu muhallebitadı var/ asla aynı değil. Uyarlanmış, tadı da çok güzel ,ama aynı asla değil.
Yine de çayın yanında gayet güzel gitti.  

Hepimize güzel bir hafta dilerim. 
İstanbul için de biraz kar:)

Bir Türk Uzayda..

 

"Astronot" ve "uzay yolcusu" terimleri genellikle eşanlamlı olarak kullanılır, ancak bazı durumlarda bazı farklılıklar olabilir. Bu terimler genellikle uzayda seyahat eden veya uzayda görev yapan kişileri ifade etmek için kullanılır, ancak kullanıldıkları bağlam ve kontekse bağlı olarak anlamları değişebilir.

1. **Astronot:**
   - "Astronot" terimi genellikle profesyonel olarak eğitilmiş ve uzayda görev yapan kişileri tanımlar. Bu kişiler genellikle bir uzay ajansına bağlı olarak uzay uçuşlarına katılırlar, uzay araçlarında görev yaparlar ve genellikle uzay istasyonlarında uzun süreli konaklamalara katılırlar.
   - Astronotlar genellikle özel eğitim almış, fiziksel ve zihinsel olarak sağlam bireylerdir. Uzaydaki görevleri genellikle uzun vadeli bilimsel araştırmalar, uzay istasyonlarının bakımı ve geliştirilmesi gibi konuları içerir.

2. **Uzay Yolcusu:**
   - "Uzay yolcusu" terimi daha genel bir anlam taşır ve bu terim, uzayda seyahat eden herhangi bir kişiyi ifade edebilir. Bu, profesyonel astronotlar dışında, özel bir etkinlik veya turistik amaçlarla uzaya gitmek üzere eğitilen kişileri de içerebilir.
   - Uzay yolcuları genellikle kısa süreli uzay seyahatleri için eğitim alabilirler ve genellikle profesyonel uzay ajansları tarafından değil, özel şirketler veya girişimler aracılığıyla seyahat edebilirler.

Bu nedenle, genel olarak konuşursak, bir astronot genellikle uzayda bilimsel veya uzay keşfi görevleri için eğitilmiş bir uzmanı ifade ederken, "uzay yolcusu" terimi daha geniş bir anlam taşıyarak uzaya seyahat eden herhangi bir kişiyi ifade edebilir. Ancak bu terimlerin kullanımı, zamanla ve değişen uzay keşif ve seyahat dinamikleriyle birlikte evrilebilir.
*****
Bu bilgilerden sonra ülkemizde ilk defa bir Türk, F16 pilotu 15 yıl Hava Kuvvetlerinde görev yapmış olan Albay rütbesindeki Alper Gezeravcı SpaceX uzay yolculuğuna katılacak. Uzaya çıkıp yerçekimsiz ortamda14 günlük bir göreve gidip çeşitli Türk üniversitelerinden gelen 14 farklı deneyi yapacak. Bu gezi için ödenen meblağ 55 milyon dolar . Bu tip uzay yolculuklarında çok yüksek bedeller ödeniyor.Buna bir çeşit yatırım gözüyle bakarsak umarım gençlerimiz için ilerde özendirici bir tür yatırım olur. Alper Gezeravc'nın bu uzaya gidip gelmesi umarım uzun soluklu uzay çalışmalarının bir başlangıcı olur , bu konulara ciddi yatırımlar yapılır. sadece göstermelik değildir ve uzun soluklu bir programı vardır da gelecek için güzel bir yatırım adımı olur. Günümüze kadar 600 kadar insan uzaya gitmiş ,şimdi de bir Türk olarak Alper Gezeravcı gidiyor ,kendisi bu konuda bir sembol olarak görülebilir, teknolojik olarak atılacak yeni adımlara önayak,gençlere yeni bir rol model olabilir.
Neden olmasın.
Atatürk'ün dediği gibi;
İstikbal Göklerdedir.

2024 yılı emekliler yılııı



Yaşasın ve kutlu olsun efendim. Dün itibari ile 7.500 TL olan en alt düzeyde emekli maaşı 10.000 TL ye çıktı, üstüne üstlük yüzde 37,57 olan zam oranının üzerine bir de ek yüzde 5 refah zammı geliyormuş.  Türkİş in açıkladığı verilere göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 14.431 TL . Yani sadece karnını doyurup asgari şartlarda geçinmek için on bin lira yetmez, nasıl olacak bilmem. Toplum olarak herhalde geçinme konuşunda herkes uzman , başarılı. Enflasyonun tüm eziyetini sanırım emekliler çekecek. Kemeri sadece emekliler ve memurlar sıkacak.:/ öbür türlü itibarımız hasar görür.

istanbul=trafik


Haberlerde İstanbul'un yaşanılmaz şehirler arasında üçüncü sırada olduğunu dinledim. Doğrudur. Yaşanılmaz şehirler arasına soktular gençliğimizin en yaşanılabilir canım İstanbul'unu. Taşı toprağı altın diye diye göç ala ala kendinden geçti, doldu taştı, çilekeş şehir halini aldı. En önemli sorunu da tabii ki trafik.
Dün Anadolu yakası Küçükyalı ile Bostancı Marmaray İstasyonuna kadar olan bölümü ,dikkat edin; burada yaşayanlar aradaki mesafeyi bilirler belki 5 ya da 10 dakika, yan yana iki semt arasını tamı tamına bir saat 30 dakika da kat ettik. Allah'ım o 1, 5 saat boyunca konumuz İmamoğlu idi arabada. Kulakları kızarmıştır adım geçiyor bir yerlerde  diye. Sanırım pek çok kişi aynı kişiyi ,iş çıkışlarında aklından geçiriyordur.
Buraya bir metro istasyonu yapıldı, Dudullu Bostancı. Her daim toplu taşımadan yanayım büyük şehirlerde. Alkışlıyoruz, kutluyoruz. Lakin  meydan hala /ki metro açılalı epey zaman oldu, kutlamalı törenli,/ yolu kapatacak şekilde bırakılmış, güzel güzel gelen sahil yolu, Bostancı'da birden tek şeride ralli gibi virajlı, dolambaçlı bir hale geliyor, ortada hala bariyerler, kum yığınları, Beton firmasının teşkilatı, rezalet. Bu ne zaman bitecek? Beş dakikalık yolu 1,5 saate çıkarmak nasıl bir durum. En azından önümüzde yerel seçimler var belki bitirirler o zamana kadar, sanırım o kadar öngörüleri vardır.
Kartal'dan beş buçukta çıktığımız evimizden Feneryolu'na vardığımızda saat yedi buçuğu geçmişti. 
Yani akşamın diğer kısımları güzel geçti ve dönüşte sanırım herkes perişan evine ulaşmış, yollar boşalmış, şehir erkenden uyumuş gibiydi. Tabi malum yarın sabahın kör karanlığında aynı telaşe yine başlayacaktı, kısmetse...

yas


Henüz geçtiğimiz günlerde şehit olan askerlerimizin üzüntüsü içimizdeyken bu hafta sonu tekrar gelen acı haberlerle yüreğimiz parçalandı. Yıllardır o kadar çok genç evladımızı kara toprağa verdik ki .. Üzülmekten başka yapacak bir şeyimiz yok, üzüntü, öfke, neden soruları kafamızda dönüyor. Sonrasında gelen ''misli'' ile başlayan ''etkisiz hale getrildi'' ile biten ''Klişe'' cümleler hiç bir işe yaramıyor, dinlenmiyor bile belki. Hele o vatan uğruna şehit olan askerlerin yaşadığı yerleri, aile ocaklarını görünce üzüntüler bin kat artıyor. Yoksulluk ,fedakarlık bu ülke insanın kaderi mi? Bu kadar mı baş eğmeye, herşeye razı olmaya alışmışız. Vah ki vah..

Behzat Ç. Başkan

Haberler başında vakit geçirirken baktım ''Amirim'' Ankara'dan Etimesgut belediye başkan adayı olmuş/cakmış. Kesin galiba. Mansur Başkan biraz itirazcı olmuş bu işe falan. Bu, seçim haberlerinin en şaşırdığım haberi oldu. Gerçi her meslekten belediye başkan adayı oluyor özellikle doktorlar ,sonra mühendisler, yani  film sanatçılarından da oldu keza Fatma Girik Şisli belediye başkanı olmuştu. 1989-1994 yılları arasında Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den (SHP) O zamanlar 80 sonrası partiler kapalıydı malum, SHP kurulmuştu. 
Şimdi de Erdal Beşikçioğlu yine Cumhuriyet Halk Partisinden seçime katılacakmış, Etimesgut milliyetçi oyların çok olduğu bir bölge imiş ,aday gösterilmesi ne derece isabetli imiş vs. gibi konular konuşuluyor. Bence seçilir her halde vardır bir kitlesi bu işe soyunduğuna göre Behzat Ç. amirimin:) Bilmiyorum Ankaralılar ne düşünüyor ama.
Bence herkes yeri geldiğinde elini taşın altına koymalı ve Erdal Beşikçioğlu 'da bunu yapmış. 
Başarılar dileriz kendisine.
Bakalım İstanbul'da böyle şaşırtan bir aday çıkacak mı?


sıradan..

 Yağmurlu günler, aralıksız yağıyor. Gözlükçüye gidip yeni yakın gözlüklerimi alamadım bir türlü. Bugün semt pazarı var oraya da gitmek eşimin işi, pazar işi onda. O getirecek ben pişirecek, işbölümü böyle. Oldum olası alışveriş için gezmeyi sevmem, alınacak neyse onu alıp gelmeye odaklanırım, o benim tersim sever dolaşmayı. Gerçi son zamanlarda pazara gidip geldiğinde genelde hesap kitap yapar oldu üç kişiyiz evde bin liradan aşağı gitmez oldu bir pazarda. Herkes kendi kendine dertleniyor, iki konuşuyor üçüncü de başka konuya geçiyor.  Bazen rastlıyorum bazı hesaplardan işte şu olay için şu markayı boykot ediyoruz şunu yapıyoruz bunu yapıyoruz, bir tane de rastlamadım ki hayat çok pahalı her şeye zam geldi, ulaşım daha yeni zamlandı falan hadi şunu sosyal medyada protesto edelim falan. Adam kendini bir Alışveriş Merkezinde bilmem kaçıncı kattan aşağı attı, borcum var,açım ,çocuklarıma bakamıyorum diye, ufacık bir haber oldu sadece. Bir zamanlar esnaf yazar kasa fırlatmıştı, kriz çıkmıştı, şimdi kendini atıyor insanlar ,vah vah!tüh tüh!  Yok.  Tabi bunda cezalandırma korkusu var, malum hemen kapınıza geliyorlar. Pustu herkes. Yıllar önce hatırlıyorum 2010 yıllarında benzin 5 TL olacak diye Nihat Sırdar'ın vardı öyle bir protesto çağrısı, dörtlüleri yakıyorlardı, korna çalıyorlardı falan. Ben de o yıllarda sabahları çocukları okula bırakıyordum , yolda giderken radyodan dinliyorduk, tabi ki sanırım dava açılmıştı hakkında. Öyle.. bizi korkuyla bastırdılar. Ama başka ülkeler için istediğinizi yapın, kendi dertlerimiz kendimize kalsın, mutsuz, neşesiz  dolaşıp duralım.

Hadi gününüz güzel geçsin.

bugünkü mod;çay-tv


kızıl goncalar..

 Dün akşam Kızıl Goncalar dizisi yerine RTÜK tarafından gönderilen yayınlar paylaşıldı FoxTV de.

Artık ne izleyip ne izlemeyeceğimize RTÜK karar veriyor ki bu bir sansürdür. 

Neden sansürleniyor dizi ;

''Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılıklar bulunması sebebi ile'' iki kez durdurma cezası verilmiş. 

Dizinin çekim yapıldığı kurumlardan Darülaceze Başkanlığı da çekim izinlerini iptal etmiş. Yapımcı şirketin yayınladığı iptal belgesinde yazanlar da enteresan. Ben diziyi izledim hiç de öyle manevi değerleri aşağılama falan yok ha bizim görmediğimiz şeyleri paylaşıyor ,ekrana yansıtıyor diye bazı sinirler bozulduysa bilemem. Benim bildiğim ülkemizde 30 Kasım 1925 tekke ,türbe ve zaviyeler kapatılmış,kanunla ve kanun hala geçerli. Ama tabii bu bir dizi , yani hala onlar varmış ,dizide orada olanlara değinilmiş  ,bazı sivil toplum dernekleri diziye eleştiri odaklı bakmış, dizi kaldırılsın istemiş,tamam da beğenmeyen izlemesin bin çeşit kanal var, dizi var. Kızılcık Şerbeti için de aynı şeyi yapmışlardı n'oldu dizi şimdi pek mi ahlaki değerli oldu, dünür dünürün kız kardeşi ile , dünürün kardeşi dünürle maşallah herkes herkesle aşk içinde. İnanın bu kadar baskı ile Kızıl Goncalar'da aşk meşk işlerine evirir konusunu herkes rahatlar, iki kadın bir erkek ya da iki erkek bir kadın konular böyle daha ''normal'' oluyor ve manevi değerlerimiz pek bir rahatlıyor milli duygularımıza da değinilmemiş oluyor böylece..


pazar


Beni Kandıramazsın isimli diziyi  izledim bu hafta sonu, yapacak başka bir şey yoktu, yine bir ay arayla gribe yani yeni adıyla ''influenza''ya maaile yakalanınca ,n'apalım oturup dizi izledik. 
Karşımızdaki eczane nöbetçiydi bu hafta sonu, önünde kuyruk bitmedi, salgın var diyorlar yine:/ 
Hava da kapalı kış kendini gösterdi nihayet. 
Evde kalan bir muza kararmaya başlayınca kimse rağbet etmedi, muz kendini bir anda çikolatalı,fındıklı bir kekin malzemesi olarak buldu.  
Muzlu kek hem de pasta tadında kek, tatlı hasta iken de mutlu ediyor.

Arada haberlere de baktık ki İstanbul'un iktidar partisi adayı belli olmuş; Murat Kurum. Bakalım bol çekişmeli bir seçim süreci ve heyecanlı bir yerel seçim bizi bekliyor. 
Şuna da bir türlü alışamadım; Türkiye Cumhuriyeti'nin ,tüm Türk halkının, Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yöneten bir kişinin ''Taraf'' olması. Başta kim olursa olsun sanırım buna hiç alışamayacağım. Umarım ilerde değişir bu değişik sistem.
İyi haftalar...  

sabahtan akşama.

 Bu sabah  sevgili Ceren'in Proje365 blogundaki Kendini DE Sevmek yazı serisini bir solukta okudum. Kendimin ona çok benzeyen huyları olduğunu gördüm ki muhtemelen ben onun ablası hatta annesi yaşında olabilirim . Yaşla alakalı değil tabi her an insan bir şeyler öğrenip ,uygulayabilir hayatında ve görüşünde değişiklik yapabilir ,ana tema aynı kalmak kaydıyla. Çünkü doğuştan gelen bazı huylar alışkanlıklar ,yüklenenler vardır ki değişmez, sanırsın değişti bir müddet sonra gerip bıraktığınız lastik gibi başladığı yere geri döner. Bu yıl fazlasıyla stresli geçti benim açımdan ki olumlu ve güzel şeyler bile stres kaynağı olabiliyor ,iyisi de fenası da vardı yaşadıklarımın , onun için bu yazı serisi bana harika geldi, düşünmemi sağladı hele o fazla konuşan içsesimi ne yapmam gerektiği ile ilgili konular özellikle benim içindi. 

İç sesimi dinleye dinleye ,epeydir ihmal ettiğim gözcü randevusuna gittim. Kalabalık yoktu yine de randevular sarktı, en sinirlendiğim şey. Göz numaralarım değişmemiş neyse ki .Asıl amacım tabi ki hem babam hem annemde sarı nokta hastalığı olunca acaba bende de var mıdır? endişesini gidermekti. Neyse ki şimdilik öyle bir şey görülmüyor, şükür.


Şimdi akşam olmak üzere ve ben pencereden gök yüzünün her saniye başka bir muhteşem renk skalasına dönüşünü hayranlıkla seyrediyorum. 

 

nereye kadar gidecek böyle..

 İstanbul'da bir yerden bir yere  araçla gitmek zorlaştı, gitseniz de park yeri bulmak mucize, isparklar da dünya para oldu.İyi ki raylı sistemler ve toplu taşıma var. Yoksa ben çok severim İstanbul'da gezmeyi, ama artık bana zul geliyor, gezmek uğruna en aşağı iki üç saat araç içinde sıkışıp kalmak gezme hevesimi iyice törpüledi, bilmiyorum sadece bana mı öyle geliyor. 

Arkadaşlar buluşma planı yapmışlar ,aslında orta bir nokta fakat benim evden ulaşmam boş! trafikte bir saat ,dönüşte bir buçuk saat. Üstelik oturduğun sürenin bir kısmını aman okul trafiğine iş çıkışı trafiğine kalmayayım telaşı. Bir de bitmeyen kaldırım, park vs. düzenlemeleri ile ilgiliçalışmalar, malum yerel seçim var. Bilmiyorum, her şeyi ,İstanbul'da yaşamayı güzel güzel yazıyorlar da İstanbul artık sadece kendi muhitinde güzel galiba. Bir de internet haberlerinde gördüm ,İstanbul'da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti yüzde yetmiş sekiz artmış ,kırk dokuz bin lira olmuş. Bu da en düşük standartlarda yaşamdır kesin. Buna yaşamak mı hayatta kalmak mı? denir, bilemedim.




simit bile lüks olmak üzere..


Bizim mahallede ,hemen karşımızda bir simitçi var. Çay saatlerinin ,kahvaltının baş tacı; simit ve çay. Düne kadar simit10 TL idi. Bu gün ben çayı koymuşken sevgili beyi de simitçiye gönderdim  eczaneye de uğrayacaktı zaten. Geldi sıcacık simitlerle ;
- Simit 12,5 TL olmuş, dedi.😕
Sabahta 30'lu yumurtaya 135 TL iken 150 TL verdik. Siteye yumurta getiren biri var, ondan alıyoruz. Şubata kadar zam yapmayacağım, diyor. Ya hu şubata ne kaldı ki. Bu günkü zam haberleri böyle yeni yıl zamlarla gelir, vergi resim ve harç zamlarını biliriz de diğer bütün her şey de zamlanıyor artık yeni yıl gelir gelmez. 
Ama biz daha maaşlarımız ne kadar artacak bilmiyoruz , artacak olan kısım şimdiden uçup uçup gidiyor onu biliyor ve görüyoruz:/


yılın ilk günü.

 Yeni yılın ilk günü anneme ve babama gittik, sokaklar o kadar sakin ve sessizdi ki pandemi günlerini anımsattı.Sanki bir pazar sabahı. Zaten hafta içi tatil olduğunda bana hep cumartesi pazar hissi verir. Hava da bahar ayları gibi serin ve rüzgarsız. Güzel.  Ama annemlerin sokak aynı zamanda benim eski oturduğum sokak ve bir zamanlar çok güzel günlerimin geçtiği evim şimdi yerle bir, yıkım işlemi tamamlanmış kocaman boş bir taş ve moloz yığını halinde dümdüz edilmiş. Bu ara eski evlerin yıkım işi çoğaldı, pek çok ev yıkılıyor, bazısının yerine hemen yenisi inşaa ediliyor bazısı öylece boş arsa olarak kalıyor. şu an oturduğumuz evin de deprem dayanıklılık testi sonuçları henüz çıkmadı, uzun süreli bir işmiş anlaşılan bakalım önümüzdeki ay belli olacakmış. Bekliyoruz. Şimdi sokaklarda kaldırımlarda ağaç da yok, evle birlikte ağaçlarda gitmiş , sokak sadece beton apartmanların gölgelerinden oluşuyor, ağaç gölgesi kalmadı sokak ve kaldırımlarda. 

Annem yine ekmek pişiriyordu, evin içi sıcacık ekmek kokmuştu, babam yine kulaklıklarını takmamış bizi görünce gidip taktı. Alışamadı bir türlü kulaklık olayına, tabi yapay bir aletle duymaya çalışmak zor olabilir ama hiç duymamaktan iyidir. İlk zamanlar hep kullanıyordu sonra sonra evde pek takmamaya başladı, artık ısrar etmiyoruz kendi ayarlıyor kullanım durumunu. Akşam O Ses Türkiye yi izlemişler, tek eğlenceli program bir O Ses Türkiye varmış bir de Kanal D de Sibel Can'ın programı ikisi arasında dolaşıp durduk dediler. Çocukları gelmese de o yine zeytinyağlı dolma ve mayonezli salatasını yapmıştı.Çok güzel yapar. Bizde çay eşliğinde bir güzel yedik:) 


Atatürk yoksa maçta yok

Yeni yıla yaklaşırken duyulduğu andan itibaren tartışma konusu oldu Süper Kupa Finalinin Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde oynanması meselesi. Ne kulüpler ne de taraftarlar bu işe rıza göstermişlerdi. TFF Türkiye'nin tanıtımı açısından faydalı olacağı gibi bir düşünce!! ile maçın Arabistan'da oynanmasını istemişti /güya/  Öyle böyle derken ayın yirmidokuzu  yani maç günü geldi. Türkiye'de taraftarlar maç izlemek için ekran başında beklerken yayınlardan gördüler ki Arabistan'daki maça çok az sayıda seyirci gitmişti. Bu arada duyumlar gelmeye başladı , Arap yetkililer Atatürk formaları ile maça çıkılmasına , ne futbolcular ve hatta seyirciler için bile izin vermemişlerdi. Seyirciler İstiklal Marşı okurken stadta müziğin sesi yükseltilmişti ki bunu TV de izledik. Ve ilk defa dik bir duruş sergileyen Türkiye'nin iki güzide futbol takımı oldu. Atatürk yoksa Türkiye' de yok ,maç ta yok ,dediler. Döndüler geldiler. Tabi bu arada İstiklal marşımızın okutulmayacağı , Arap marşının da çalınmak istendiği gibi şeyler de duyulup yayıldı. Fenerbahçe ''Yurtta Sulh Cihanda Sulh'' ve ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' pankartlarının açılmasına da karşı gelindiğini açıkladı.  Gergin bir bekleyiş oldu sonuçta maç iptal edilerek ileri bir tarihe ertelendi. Şimdi yeni yılda TFF bakalım ne yapacak, takımlar için bunun sonucu ne olacak. Lakin o kararlar ne olursa olsun yine iki büyük takım ki ben Galatasaraylıyım bu duruş ve kararları ile taraftarın gönlünün en baş köşesine geçip oturdular. 
Her şey para değildir.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ,100 yıllık Cumhuriyetimizin kurucusu , ilk ve tek gerçek lideridir.
Öyle de kalacaktır.