hem sıcak hem tatlı
Bir Türk Uzayda..
2024 yılı emekliler yılııı
istanbul=trafik
yas
Behzat Ç. Başkan
sıradan..
Yağmurlu günler, aralıksız yağıyor. Gözlükçüye gidip yeni yakın gözlüklerimi alamadım bir türlü. Bugün semt pazarı var oraya da gitmek eşimin işi, pazar işi onda. O getirecek ben pişirecek, işbölümü böyle. Oldum olası alışveriş için gezmeyi sevmem, alınacak neyse onu alıp gelmeye odaklanırım, o benim tersim sever dolaşmayı. Gerçi son zamanlarda pazara gidip geldiğinde genelde hesap kitap yapar oldu üç kişiyiz evde bin liradan aşağı gitmez oldu bir pazarda. Herkes kendi kendine dertleniyor, iki konuşuyor üçüncü de başka konuya geçiyor. Bazen rastlıyorum bazı hesaplardan işte şu olay için şu markayı boykot ediyoruz şunu yapıyoruz bunu yapıyoruz, bir tane de rastlamadım ki hayat çok pahalı her şeye zam geldi, ulaşım daha yeni zamlandı falan hadi şunu sosyal medyada protesto edelim falan. Adam kendini bir Alışveriş Merkezinde bilmem kaçıncı kattan aşağı attı, borcum var,açım ,çocuklarıma bakamıyorum diye, ufacık bir haber oldu sadece. Bir zamanlar esnaf yazar kasa fırlatmıştı, kriz çıkmıştı, şimdi kendini atıyor insanlar ,vah vah!tüh tüh! Yok. Tabi bunda cezalandırma korkusu var, malum hemen kapınıza geliyorlar. Pustu herkes. Yıllar önce hatırlıyorum 2010 yıllarında benzin 5 TL olacak diye Nihat Sırdar'ın vardı öyle bir protesto çağrısı, dörtlüleri yakıyorlardı, korna çalıyorlardı falan. Ben de o yıllarda sabahları çocukları okula bırakıyordum , yolda giderken radyodan dinliyorduk, tabi ki sanırım dava açılmıştı hakkında. Öyle.. bizi korkuyla bastırdılar. Ama başka ülkeler için istediğinizi yapın, kendi dertlerimiz kendimize kalsın, mutsuz, neşesiz dolaşıp duralım.
Hadi gününüz güzel geçsin.
bugünkü mod;çay-tv |
kızıl goncalar..
Dün akşam Kızıl Goncalar dizisi yerine RTÜK tarafından gönderilen yayınlar paylaşıldı FoxTV de.
Artık ne izleyip ne izlemeyeceğimize RTÜK karar veriyor ki bu bir sansürdür.
Neden sansürleniyor dizi ;
''Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılıklar bulunması sebebi ile'' iki kez durdurma cezası verilmiş.
Dizinin çekim yapıldığı kurumlardan Darülaceze Başkanlığı da çekim izinlerini iptal etmiş. Yapımcı şirketin yayınladığı iptal belgesinde yazanlar da enteresan. Ben diziyi izledim hiç de öyle manevi değerleri aşağılama falan yok ha bizim görmediğimiz şeyleri paylaşıyor ,ekrana yansıtıyor diye bazı sinirler bozulduysa bilemem. Benim bildiğim ülkemizde 30 Kasım 1925 tekke ,türbe ve zaviyeler kapatılmış,kanunla ve kanun hala geçerli. Ama tabii bu bir dizi , yani hala onlar varmış ,dizide orada olanlara değinilmiş ,bazı sivil toplum dernekleri diziye eleştiri odaklı bakmış, dizi kaldırılsın istemiş,tamam da beğenmeyen izlemesin bin çeşit kanal var, dizi var. Kızılcık Şerbeti için de aynı şeyi yapmışlardı n'oldu dizi şimdi pek mi ahlaki değerli oldu, dünür dünürün kız kardeşi ile , dünürün kardeşi dünürle maşallah herkes herkesle aşk içinde. İnanın bu kadar baskı ile Kızıl Goncalar'da aşk meşk işlerine evirir konusunu herkes rahatlar, iki kadın bir erkek ya da iki erkek bir kadın konular böyle daha ''normal'' oluyor ve manevi değerlerimiz pek bir rahatlıyor milli duygularımıza da değinilmemiş oluyor böylece..
pazar
sabahtan akşama.
Bu sabah sevgili Ceren'in Proje365 blogundaki Kendini DE Sevmek yazı serisini bir solukta okudum. Kendimin ona çok benzeyen huyları olduğunu gördüm ki muhtemelen ben onun ablası hatta annesi yaşında olabilirim . Yaşla alakalı değil tabi her an insan bir şeyler öğrenip ,uygulayabilir hayatında ve görüşünde değişiklik yapabilir ,ana tema aynı kalmak kaydıyla. Çünkü doğuştan gelen bazı huylar alışkanlıklar ,yüklenenler vardır ki değişmez, sanırsın değişti bir müddet sonra gerip bıraktığınız lastik gibi başladığı yere geri döner. Bu yıl fazlasıyla stresli geçti benim açımdan ki olumlu ve güzel şeyler bile stres kaynağı olabiliyor ,iyisi de fenası da vardı yaşadıklarımın , onun için bu yazı serisi bana harika geldi, düşünmemi sağladı hele o fazla konuşan içsesimi ne yapmam gerektiği ile ilgili konular özellikle benim içindi.
İç sesimi dinleye dinleye ,epeydir ihmal ettiğim gözcü randevusuna gittim. Kalabalık yoktu yine de randevular sarktı, en sinirlendiğim şey. Göz numaralarım değişmemiş neyse ki .Asıl amacım tabi ki hem babam hem annemde sarı nokta hastalığı olunca acaba bende de var mıdır? endişesini gidermekti. Neyse ki şimdilik öyle bir şey görülmüyor, şükür.
Şimdi akşam olmak üzere ve ben pencereden gök yüzünün her saniye başka bir muhteşem renk skalasına dönüşünü hayranlıkla seyrediyorum.
nereye kadar gidecek böyle..
İstanbul'da bir yerden bir yere araçla gitmek zorlaştı, gitseniz de park yeri bulmak mucize, isparklar da dünya para oldu.İyi ki raylı sistemler ve toplu taşıma var. Yoksa ben çok severim İstanbul'da gezmeyi, ama artık bana zul geliyor, gezmek uğruna en aşağı iki üç saat araç içinde sıkışıp kalmak gezme hevesimi iyice törpüledi, bilmiyorum sadece bana mı öyle geliyor.
Arkadaşlar buluşma planı yapmışlar ,aslında orta bir nokta fakat benim evden ulaşmam boş! trafikte bir saat ,dönüşte bir buçuk saat. Üstelik oturduğun sürenin bir kısmını aman okul trafiğine iş çıkışı trafiğine kalmayayım telaşı. Bir de bitmeyen kaldırım, park vs. düzenlemeleri ile ilgiliçalışmalar, malum yerel seçim var. Bilmiyorum, her şeyi ,İstanbul'da yaşamayı güzel güzel yazıyorlar da İstanbul artık sadece kendi muhitinde güzel galiba. Bir de internet haberlerinde gördüm ,İstanbul'da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti yüzde yetmiş sekiz artmış ,kırk dokuz bin lira olmuş. Bu da en düşük standartlarda yaşamdır kesin. Buna yaşamak mı hayatta kalmak mı? denir, bilemedim.
simit bile lüks olmak üzere..
yılın ilk günü.
Yeni yılın ilk günü anneme ve babama gittik, sokaklar o kadar sakin ve sessizdi ki pandemi günlerini anımsattı.Sanki bir pazar sabahı. Zaten hafta içi tatil olduğunda bana hep cumartesi pazar hissi verir. Hava da bahar ayları gibi serin ve rüzgarsız. Güzel. Ama annemlerin sokak aynı zamanda benim eski oturduğum sokak ve bir zamanlar çok güzel günlerimin geçtiği evim şimdi yerle bir, yıkım işlemi tamamlanmış kocaman boş bir taş ve moloz yığını halinde dümdüz edilmiş. Bu ara eski evlerin yıkım işi çoğaldı, pek çok ev yıkılıyor, bazısının yerine hemen yenisi inşaa ediliyor bazısı öylece boş arsa olarak kalıyor. şu an oturduğumuz evin de deprem dayanıklılık testi sonuçları henüz çıkmadı, uzun süreli bir işmiş anlaşılan bakalım önümüzdeki ay belli olacakmış. Bekliyoruz. Şimdi sokaklarda kaldırımlarda ağaç da yok, evle birlikte ağaçlarda gitmiş , sokak sadece beton apartmanların gölgelerinden oluşuyor, ağaç gölgesi kalmadı sokak ve kaldırımlarda.
Annem yine ekmek pişiriyordu, evin içi sıcacık ekmek kokmuştu, babam yine kulaklıklarını takmamış bizi görünce gidip taktı. Alışamadı bir türlü kulaklık olayına, tabi yapay bir aletle duymaya çalışmak zor olabilir ama hiç duymamaktan iyidir. İlk zamanlar hep kullanıyordu sonra sonra evde pek takmamaya başladı, artık ısrar etmiyoruz kendi ayarlıyor kullanım durumunu. Akşam O Ses Türkiye yi izlemişler, tek eğlenceli program bir O Ses Türkiye varmış bir de Kanal D de Sibel Can'ın programı ikisi arasında dolaşıp durduk dediler. Çocukları gelmese de o yine zeytinyağlı dolma ve mayonezli salatasını yapmıştı.Çok güzel yapar. Bizde çay eşliğinde bir güzel yedik:)