haziran, en sevdiğim...

Aman efendim ne güzel püfür püfür esen efil efil bir Haziran ayı geçiriyoruz.
Bu da not etmeden geçilecek bir şey değil.
Blogumun yapraklarına kayıt olarak
 belirtirim ki son yıllarda İstanbul'da yaşadığımız
en serin Haziran ayı  ki neredeyse yorganları kaldırıp pikelere geçtiğimize pişman olacağız.
Bir yayla havası ki ara sıra çiseliyor arada dolu bindiriyor, (Camlar yeni silinmiş umurunda mı??)
Kimileri bu durumu Mübarek Ramazan ayına bağlarken kimileri çok çok sıcak geçecek bir yaza bağlıyor.
Lakin zaten kaldı elimizde bir Temmuz bir Ağustos.
Ağustosun zaten 15 i yaz 15 i kış derler  .Neyse yaz mevsimini hemen bitirmeyeyim,
çünkü kısmetse bir tatile çıkmak lazım.. Biraz İstanbul'dan uzaklaşmak,  kafa dinlendirmek lazım.
Daha zaman var gerçi, olsun hayali de güzel tatile çıkmanın.
 Balkon güzelim , her sabah muhteşem kırmızı bir çiçek vermeye başladı.(maşallah)
Bu Japon gülü.
Yerini pek sevdi , kışın budasak da baharda coştukça coşuyor.Birkaç kez budanmışlığı var,
tatile gidince susuz bırakılıp kurumuşluğu var,
lakin inatla direnip her seferinde daha da dallanıp budaklandı.Yirmidört saatlik ömrü var ,
sonra kuruyup düşüyor kendiliğinden.



Bir çiçeğe bakıp ta mutlu olanlardanım ben,
bu ne kafası diye düşünler olabilir ama güzel olan mutluluk veriyor işte.

Bayram öncesi bu çiçek size ,
benim gibi çiçeğe bakıp gülümseyenlere Güzel günler diliyorum , canı gönülden.


kadın ve erkek ayrımı



Bazı illerde pembe otobüs, kadınlara ayrı metro vagonu haberleri falan var ya hani, kadınlar ayrı erkekler ayrı.Hatta geçtiğimiz günlerde bir Anadolu Lisesinde kız ve erkek öğrencilerin ayrı sınıfta okuyacağına karar vermiş bir okul müdürü.Öylesine okuyordumda dün bizzat bir ayrımının içinden geçince bir fena oldum doğrusu. Nasıl sinir bozucu bir şey.
Biz kadınlar bunlara nasıl müsade ediyoruz, usul usul koyun gibi sessizce uyuyoruz
sinirlenip kızdım. Ya sabır! dedim, burası yeri değil çemkirmenin.


İstanbul'da her mevsim ,her ay ,her gün sabah akşam binlerce kişinin ziyaret ettiği
Eyüp SultanTürbesi burası. Özellikle Ramazan aylarında ziyaretçileri dahada fazla.
Şaşalı kıyafetleriyle sünnet çocuklarını getirirler ben kendimi bildim bileli .
Kurban kesmeye bile gidilirdi önceleri Kurban bayramlarında. Şimdi yapılmıyordur sanırım bu .
Adak adayan, şükür için giden, dua etmeye giden,turistik giden. Yani ziyaretçisi çok fazla.
Bir kaç sene önce tadilatta falandı türbe .Sonra yapılmış geçen yaz gidemedik. Bu sene geçen gün, hadi gidelim dedik.
Türbenin girişini bayanlar ve baylar diyerek ikiye ayırmışlar.Önce eşim sinirlendi ne oluyor diye
sonra ayrı ayrı girdik ayakkabılarımızı elimize poşetlerle alıp(İçerde yerler halı kaplı,cami gibi ayakkabılar çıkartılıyor.Bu da ayrı bir giriş kalabalığı yaratıyor.Niye gerek duymuşlar anlamadım)
        Tamam ayrı ayrı soktunuz içeride kadınlar çok kalabalık ,genelde gruplar halinde gelmiş, erkekler daha  seyrek bir kuyrukla ilerlediler. Ama biz duvar dibinde kalakaldık, içeri girmek zor
Hemen eşimi bulup yanına geçtim sırada erkekler ve bir ben,kadınlar duvar dibinden sırayla içeri giriyor erkekler hemen türbenin önünden ilerliyor.
Türbenin olduğu yerde yüksekçe bir setin üzerinde elinde bir değnek, başı beyaz takkeli
orta yaşlı,beyaz gömlekli bir adam bağırıp duruyor ''bayanlar duvar tarafı ,erkekler bu taraf ''diye.
Hadsiz,
Densiz.
Sonra sırada eşimi ve beni yanyana görünce usul usul kenara geçip oturdu, bekçiyle muhabbete daldı.
Kadınlar duvar dibinde  uzaktan sessizce  dualar ederken, beyleri türbeyi en önden
görüyorlardı. Tamam türbeyi uzak yakın görmüşsün önemli değil, duada nerede olsa edilir
yeter ki gönülden olsun,
lakin bu kadarda kendimizi itip kaktırmayalım kardeşim.Oraya zaten gelmişiz eşimizle, dostumuzla, kim kime napacak.
''Rahat etsin bağyanlar'' , kısmı hikaye, kandırmaca.
kendinizi öteletmeyin, ayrıştırmayın..
Hayata aynı şekilde doğarak geliyoruz,
dünyada kadın ve erkek birlikte yaşıyoruz.
bunu sakın unutmayın.
ayrıştırmayın kendinizi.
Biz değerliyiz , insan olarak  unutmayın.
Herkese iyi bir hafta diliyorum,Günaydın olsun.

babalar günü..

Yine bir Haziran ayı 3. pazarı.Babalar günü.
Böyle özel anlam yüklenen günlerde güzel bir şeyler yazabilmek için klavyenin başına geçince ,
nereden başlasan eksik,
neleri anlatsan az,
nasıl anlatırsan anlat araları boş satırlar oluyor.
Bundan dolayıdır ki;
     Sevgi dolu, merhametli, her daim kucak açıp çocuğunun yanında olan
gücüyle varlığını hissettiren ,her şekilde destek olan, en önemlisi onlara ''Seni seviyorum '' diyebilen,
tüm babaların babalar günü kutlu olsun, diyorum sadece.






gözler kitap satırlarında;huzursuzluk..


Bazen tam bir paylaşım hazırlıyorum ,
sonra bir şey oluyor gündemde tüm hevesim kaçıyor.
Öyle boş boş kalakalıyorum.
Sonra hayat seyrinde akıyor usul usul.
Bir kitap bitiriyorum o sırada.
 Hem kitabın konusunu düşününce hem de bu savaş ve şehit olaylarını haberlerde izleyince ,
diyorum ki
iflah olmaz bir düzence sarıp sarmalanmışız.
Bak işte  Mardin'li Hüseyin ,Meleknaz'a aşık olmuş.Nereden bilsin, bu aşk onu nasıl bir nedenle   ölüme sürükleyecek.
nereden bilsin ,'Hem iyinin hem kötünün bir arada olabileceğini' 
İnce bir kitap lakin anlattıkları çok çok ağır.


Epeydir kitap okumuyordum. Livaneli'nin yazdığı Huzursuzluk'la,   yine kitap sevgim depreşti:)
Yaz da geldi ,sıcak havaların en keyifli yanı uzun günlerin, bol bol kitap okuma zamanı yaratması.