üç malzemeli börek


Evlatlar okullarına gidip ,evde yine  bir eşim bir de ben kalınca mutfak işleri azaldı. Pratik,hafif yemekler tercih etmeye başladık. Sağlıklı yaş almak açısından bu mühim bir konu. Tabii ki evlatlar içinde ,eve geldiklerinde elimden geldiğince sağlıklı menüler hazırlamaya dikkat ediyorum artık. Ne kadar erken başlarlarsa sağlıklı beslenmeye özen göstermeye,  onlar için o kadar iyi olur.
Herkesin sağlık öyküsü ayrıdır ama çoğu hastalığın beslenmeyle birebir ilişkisi vardır,eminim. Mesela ben uzun yıllardır tansiyon ilacı kullanmamı, çocuk ve gençliğimde aşırı tuzlu yememe de (diğer sebeplerle birlikte)bağlıyorum. Tuzun fazlasının ne kadar zararlı olabileceğini yaşayarak öğrendim.Şimdi beslenme ile ilgili konularda doktorlar her platformda açıklamalar yapıyorlar, bizi bilgilendiriyor, aydınlatıyorlar.
Şanslıyız.
Efendim konu başlığı üç malzemeli börek lakin oraya gelemedim daha. Yemek tarifleri o kadar çok ki akıllı telefonlardan sonra ''bugün ne pişirsem'' derdine düşen pek kalmamıştır sanırım. Bu konuda İnstagramda takip ettiğim bazı kullanıcılar  pek güzel tarifler veriyor. Bunlardan bir tanesi Canan Hastürk
namı diğer ''@fitmühendisçe'' . Üç malzemeli börek tarifini ondan aldım,
Çok lezzetli oldu.Yapımı gayet kolay;
* 3 yumurta,
* 3 çorba kaşığı yoğurt,
* 3 çorba kaşığı un..
Kendisi buğday unu dışındaki diğer un çeşitlerini önerse de ben 1 kaşık mısır unu, 2 kaşık buğday unu kullandım.
Karbonat  kullanmadım(bana dokunuyor)
*tuz karabiber,kekik.
Ve içine arzunuza göre isterseniz peynir çeşitleri, belki zeytin, yeşillikler,
baharatlar konabiliyor.
Çok az tereyağ ile yanmaz yapışmaz tavada, kısık ateşte , kapağı kapalı
alt üst pişiriyorsunuz.Benim tavam biraz genişçeydi, karbonat da kullanmadığım için pek kabarmadı.
Tadı çok lezzetli oldu. Her öğüne yenilebilir bir yemek.Hafta sonu denemek isteyenler için yazayım dedim.
Mutlu bir pazar günü sizinle olsun..

cüzdan mevzuu


 Yukarıdaki resim 16 Nisan 'da çekmişim ,halkın cebini etkileyen rakamları 2017 ve 2018 tarihleri arasını mukayese ederek gösteriyor. O dönemde bir artış olmuş resimlemişim.Geçene akşam da her akşam seyrettiğimiz Fox Haber de seçim sonrası yani 25 Haziran 2018 ve okulların açıldığı gün olan 17 Eylül 2018 tarihleri kıyaslanmış.
Görüyorsunuz işte, nereden nereye gelmiş.
Düşünün bakalım aldığınız maaşlar nisan ayında neydi? Eylül ayında ne oldu?
Yukarıdaki göstergeler kadar arttı mı?
Sadece ekranlarda görmüyoruz tabi. Hepimiz bir ev geçindiriyoruz. Faturalar
arttı, pazarda fiyatlar artık neredeyse 6-7 TL den başlıyor, kasaplarda et fiyatlarına zaten yanaşılmıyordu bir de şarbon vakası ile üzerine tüy dikildi.
Fazla söze gerek kalmıyor..
Günaydın..

Not;Çayın yanına simit güzel olurdu ama simide 25 krş.zam zam gelmiş;
       1 lira 50 kuruş olan simit fiyatı 1 lira 75 kuruş olmuş..

asla mı asla bir MİM ;



Asla Yapmadım;
inatçıyımdır, yapmam dediysem, yapmamışımdır.

asla itiraf etmem;
şişşt herkesin bir sırrı olabilir.Söylemem..

asla dememeli;
çocukları bunaltmamak adına, devamlı şunu yaptın mı ,bunu yaptın mı  dememeli..


asla söz etmem;
hoş olmayan şeylerden..


asla gitmem;
Temmuz-Ağustos sıcağında güney illerimize..

asla bitmesin;          
mavi gökyüzünün beyaz pamuklu bulutları..

asla yemem;
bakla..

asla hazetmem;
çıkarcı insanlardan, emrivaki işlerden..

asla vazgeçmem;
Evlatlarımdan.

asla affetmem;
Rahmetli Yıldırım Gürses'in güzel sesiyle söylediği;
Ateş olup yaksan da ,gonca güller taksan da,ahu olup baksan da
Affetmem ASLA seniiii..



sondan başladığım blog komşusu MAİ'nin mim sorularının cevapları işte böyle.Bakarım demiş,  yaparım demiştim.Ne zormuş.Hem yokmuş benim öyle pek ''Asla ve kat'a'' larım.Belki yaş gereği o kadar katı bir insan olmaktan caymışım. Grileri gören tarafım ağır basmaya başlamış çoktan.
Asla kelimesi ağır bir kelime ,hayatımızın her anına bulaştırmadan  kullanmalıyız.
Hayat ,söylediğimiz her büyük lafı bize yedirmesini çok iyi bilir.
Büyük büyük konuşmayalım..Kesin tavırlar koyarken ,az biraz pay bırakmayı unutmayalım..
Hadi bakalım, yapmaya niyetlenenlere kolay gelsin..

şaşırtı ceza



Arada sırada E-Devlet'e girip hesabınıza bir bakın. Umulmadık sürprizler
orada saklanmış olabilir. Biz tatile gitmeden önce, öylesine bakarken
alnımıza şak! diye  bir trafik cezası pusulası yapışıverdi. Tabi pusula falan
lafın gelişi. Sadece araç plakası, anlamadığım rakamsal kodlar ve 108-TL
ceza. Şaşırdık! öyle trafikte fink atmışlığımız yoktur, bu yaşta pek dikkatli
gidip geliriz. Kodları araştırdık ki bizim koda tekabül eden 108-TL bedel,
yanlış park yeri cezasını gösterirmiş..
Tarih 16 Nisan. Tabi bu yaşta hafızayı zorladık
 ''ayol biz 16 nisan da nereye gidip nereye yanlış park etmişizdir'' Aradan üç ay geçmiş.Bahar geçmiş, seçim geçmiş, yaz geçti geçecek.
Üstüne üstlük eşim asla otopark dışına park etmez,valeye vermez. Çıkamadık işin içinden.
Öyle kaldı .Herşeyler affa girer, bizim ki affa da girmez ya ,dursun bakalım böyle yeri yurdu belli olmayan ceza mı olur,diye bıraktık.
Tatil dönüşü şak! bir muhtarlık ihbarnamesi''Geldik yoktunuz'' gibilerinden.
Bu arada biz tatildeyken muhtar face hesabından yazmış;
''Minibüs yolunda kaldırım kenarlarına park eden araçlara trafik cezası kesiliyor,
bilginiz olsun'' ,diye ama bizim evin otoparkı var, bu cadde üzerinde park etmişliğimiz ,en fazla 5-10 dakikalığına o da kırkda yılda birdir.
Gidip muhtardan ihbarımızı alınca ,108-TL 'lik cezanın nedeni fotoğraflarla
elimize geçip anlaşıldı.Uzaktan yakından fotolamışlar güzelce.
Efendim olay yerinde; muhitimizde anlı şanlı reklamlarla, konserlerle açılan bir AVM'nin cadde üzerinde, trafik çizgisi ile park olarak ayrılmış yerinde onlarca,dizili araçtan biri olarak fotoğraflanmışız. Sanırım bir kamera varmış.Yola paralel çekmişiz, önümüz arkamız park halinde, dizi dizi araç. Çünkü orada ne bir park yapılmaz levhası var ne de trafiği engelleyecek bir durum. AVM yeni açılmış,araçlarda ön tarafta ayrılan yere sırayla parketmiş, ancak oltaya takılan balıklar gibi, belki de hepsine artık bilmem ya da biz piyango şanslısına, 108.-TL lik cezalar yapıştırılıvermiş.
Kısa gündeki kar.
Cezamızı paşalar gibi gidip ödedik.İçime oturdu mu oturdu.Evde bulunsaydık ihbarı aldıktan sonra 15 gün içinde yapılan ödemelerden indirim yapılıyor.Ama ilkbaharda kesilen ceza, taa sonbaharda mı gelir kardeşim.
Şimdi gördükçe merak ediyorum ben;
her hafta sonu sahil boyu ,hemde en işlek caddede mangal yapıp piknik yapıcaz diye,çift sıra araç park edenlere ceza kesiliyor mu? diye
Geniş  kaldırımlı,dar cadde ve sokaklarda, banka önlerinde, işyeri, dükkan,
okul önlerinde trafiği felce uğratarak park edenlere ceza kesiliyor mu? diye .
Trafik önemli, kontrol edilsin.
Yola çıkınca ''telefonla konuşmadan araba kullanan ''yok mesela.Herkesin
bir eli direksiyon bir eli kulağına yapışık gibi..
Bunlar da görülsün.
Emniyet kemeri taksın herkes; taksilerin müşterisi, okul servislerinin öğrencileri
özellikle.
Öğrenci demişken,
bugün 17 eylül..
Okullar açıldı,bizim evin önünde bir okul olduğundan bunu en net farkedenlerdeniz. Bir neşe ,bir canlılık geldi sokağımıza.Tüm öğrencilere
başarılar ve zihin açıklığı diliyorum.


Masalını Yitiren Dev

  Ağustos ayında tatilde elimdeki kitabı bitirip, okuyacak yeni bir kitap ararken, komşumuzun;
 ''Bak bunu oku ,seveceksin '' diye verdiği Adnan Binyazar'ın (ki okuduğum ilk kitabı) Masalını Yitiren Dev, isimli romanı yazarın çocukluk anıları ile ilgili bir kitaptı. İlginç bir rastlantı ki bu yaz okumak için seçtiğim kitaplardan ikisi ,
iki ünlü yazarın çocuklukları ile ilgili anılarını anlattıkları romanlar olmuştu. Sanırım uzun zamandır okuduğum en güzel iki kitap da bu iki kitaptı;
Özüm Çocuktur  ve Masalını Yitiren Dev isimli kitaplar .
İki usta yazarda ,Özüm Çocuktur  ve Masalını Yitiren Dev isimli kitaplarında 40'lı 50'li yıllar Türkiyesinden ve yaşanan yoksul hayatlardan bahsediyor.
Biri köy çocuklarının dramını diğeri şehirde de ne yokluklar yaşandığını, öksüzlüğü, yetimliği ,akrabalığı,kardeşliği anlatıyor.
Masalını Yitiren Dev isimli kitapta anlatılanlar çok içli. Çok acıklı bir hayat başlangıcı öyküsü.Hayatın acımasız olduğu kafaya kakılırcasına gerçekçi yazılmış. İçinize işleyecek ,yüreğinizi cız ettirecek, gözpınarlarınızı yaşla dolduracak bir kitap.
Kesinlikle okumanızı öneririm.

Kitabı okuduktan sonra bir gün trafikte kırmızı ışıkta beklerken,bir elinde su tabancası diğer elinde cam sileceği arabaların arasında yalınayak dolaşan çocukları görünce,değişen ne ki, dedim.Sekiz yaşında,altı yaşındaki kardeşiyle babasının  hamallık yaptırdığı Adnan ile günümüzde yalınayak çöp karıştıran , başı bitlenmesin diye kazınmış oğlan çocuğunun farkı ne? Zaman geçmiş ama bazı şeyler her devirde,farklı şekillerde devam ediyor.
Hiç mi gelişmemiş  toplumumuz.
Adnan Binyazar da 14 yaşına kadar okul yüzü görmemesine rağmen ,tıpkı Fakir Baykurt gibi köy enstitüleri ve eğitim enstitüleri sayesinde çocukluğundan çok çok farklı bir yaşama geçiş yapmış. Yazdıkları ile bir çok insana dokunmuş, cümleleriyle gönül bağı kurmuş.
Şimdi o kadar kalabalık bir nüfusa sahibiz ve eğitim-öğretimi neredeyse ''paran varsa var'' dahiline sokmuşuz ki acaba elindeki su tabancasıyla, araba camı silmek için kırmızı ışıkta bekleyen yalınayak çocuk, böyle bir şans yakalayabilir mi ?
mümkünatı var mı?
kim bilir..

yazlık da bir yere kadar

Bir ay gibi uzun bir aradan sonra tekrar İstanbul'a dönmenin hüznünü yaşıyorum.Bir burukluk var üzerimde.Garip bir ikilem.Hem evimi özlemişim,hem oraları bırakmak zor gelmiş.
Yeşillik, deniz, sakinlik ,sessizlikten sonra içine düşülen, kalabalık, gürültü, develi cüceli çirkin bina müsveddeleri,bir hengame,bir curcuna.
Tüm güzel şeyler gibi tatil günleri de çabucak bitip, anılara geçiş yapıveriyor.

Tüm gün mandalinaların ne zaman kızaracağını, incecik dalların o koca ayvaları nasıl taşıdığını, bu yıl bol bol ayva reçeli yapacağımızı konuşmak elbette çok daha cazip. Havada hep ılık bir rüzgar. Bir sabah bahçede  fır fır uçuşan kırlangıçlar ne güzeldi mesela.Coşmuşlardı adeta ,dakikalarca kanat çırptılar bahçede.Böyle alçaktan uçmaları soğukların geleceğinin delaletiymiş. Kırlangıçlar sadece uçuşan böceklerle beslenirlermiş.Ay garibanlar birde gök gürültüsünden çok korkarlarmış.
 Onlar bahçede uçadursun biz, uçuk mor renkli yasemin çiçeğinin kokuları eşliğinde sabah kahveleri içip , telefon aracılığı ile bile olsa :)fallar baktık.
 Komşu evlerin tüm ahalisi gelmiş, torun sesleri bahçelerde, parklarda ,kuşlar gibi cıvıl cıvıl..
Sahil deseniz mavi gökyüzü, mavi deniz ,fışır fışır dalgalar, denizde yüzen balıkları izlemek ayrı keyif.Tam kehribar rengini almış iğdelerle dolu iğde ağaçlarının altında eylül güneşini izlemek ayrı bir duygu.
Yanlarında sıralanmış ılgınlar ,rüzgarlara eşlik eder ,sakin sakin sallanır.

 
 Eylül gelip evli evine ,köylü köyüne dönünce sahillerde hüzünleniyor sanki, yalnızlık çöküyor ,bir dalgalar bir kıyılar ,yapayalnız kalıyorlar.
Evet ,dalga sesleri, yerini trafik sesine, guguk kuşları ve ağustos böcekleri sesleri
yerini martı çığlıkları ve karga bağırtılarına bıraktı.
Ahh ahh.
Gel de sabahları evin önünden geçen simitçinin sıcak sıcak simitlerini arama.
Mangal kokuları, evden eve komşu muhabbetleri,  deniz ve güneş yorgunluğu,
akşam bahçe sefaları, çay keyifleri  daha bir sürü, ufacık ufacık mutluluk anlarını gel de arama. Üstelik çocuklarda okullarına dönünce ,bir yalnızlık da bizim eve konacak.
evet evet kesinlikle;
Yaz mevsimi,tatildeyken güzel.

Not:Bu yine tatil sonrası sızlanma yazısı oldu ama
İstanbul'a alışmak zor anacım.