Hadi be oğlum..


 Ali ,küçük yaşta annesini kaybetmiş, ona hem analık hem babalık yapan
babası Haşmet Kaptan ile küçük bir sahil kasabasında yaşamaktadır.Geçimlerini kıt kanaat denizden sağlamakta, yine de huzurlu bir hayat yaşamaktadırlar.
Bir gün Ali ,tek gecelik yaşadığı bir ilişki sonrası baba olduğunu öğrenir.
Oğlu Efe'ye bakmak zorunda kalır.Önceleri çok zorlansa da Efe ve babası arasında çok güçlü bir bağ kurulur.
Hayatlarına bir melek misali yerleşen Efe'nin   doğuştan gelen
bir rahatsızlığı vardır. Etrafı ile hiç iletişim kurmaz.
Ali için zorlu bir hayat mücadelesi başlamıştır.Efe  için ellinden gelen çabayı göstermektedir.
Tüm kasaba halkı da Efe 'yi korur ,kollar.
Fakat Efe onları duymaz, bakmaz, konuşmaz.Ta ki bir gece ,bir müzik sesi kulağına çarpana kadar..

Biraz ağır bir film.
Bu kış gününde yazı anımsatan , çekim mekanları
o kadar güzel ki ,filmin hüzünlü hikayesi  rahat izleniyor.
Eski filmlerdeki gibi herkesin herkesle dost olduğu yardımsever komşuluk
ilişkilerinin  yaşatıldığı bir mahalle havasındaki kasaba(Kaş) gerçekten
bir özlem yaratıyor.
Baba oğul ilişkisi hem Haşmet kaptan ile oğlu ,hem Ali ile Efe arasında
duygusal yoğunluğu fazlasıyla yaşatacak şekilde güzel anlatılmış.
Ama arada sorular var, şu neden böyle bu neden böyle diyorsunuz?
Artık o da sizin hayal gücünüze bırakılmış.

Bilmiyorum benim mi ağlayasım vardı ,diyeceğim ama seyircilerin
çoğundan burun çekme sesleri gelmeye başlayınca anladım ki
pek çok seyreden gözyaşlarını yanaklarına doğru bırakıvermiş.
Acıklı,mutlu,hüzünlü,neşeli yani pek çok duygulu bir film.
Tavsiye ediyorum.
Seyredin..


İDO Kartal iskelesi

Yaşadığımız yeri elbette seviyorum, ne de olsa doğduğum yer.Uzun yıllardır buradayız.Sahilimiz ,bence tüm İstanbul sahillerinin arasında en güzellerinden biri hatta üst sıralarda denilebilir.Çünkü tam karşımızda Adalar var.
Eski yıllarda Kartal ,deniz ulaşımın en çok olduğu yerlerden biri idi. Benim küçüklüğümde Yalova-Kartal arasında kocaman arabalı vapurlar çalışır, karşıya geçişler meydandaki iskeleden yapılırdı. Sonra  bizim Kartal meydanından sahil yolu geçince,arabalı vapur iskelesi Eskihisar tarafına taşındı.
Ancak İDO'nun küçük bir iskelesi kaldı.Yalova'ya giden deniz otobüslerinin seyrek de olsa seferleri vardı.Biliyorsunuz İstanbul'un her yanı deniz ve ben deniz ulaşımının artmasından ,insanların püfür püfür iyot kokulu deniz havasını alarak seyahat etmesinden yanayım.
Neyse efendim bu bizim İDO iskelesi , sanırım bir yılı geçti, bir gün kapandı.
Aşağıdaki gibi de bir pano asıldı kapısına.
Bizim Bursa'ya gidip gelen bir öğrencimiz olduğundan bu iş bizi ilginlendirdi tabii ki. Yaşadığımız yerden Yalova'ya geçme imkanı varken, bu imkan yıllardır ilçeye hizmet olarak sunulmuşken, şimdi trafik olduğu saatlerde onbeş yirmi hatta daha uzun sürelerde gidilen Pendik'teki terminal kullanılacaktır.
(İskele yerine terminal kelimesinini kullanılmasıda tuhaf,iskele deyin liman deyin.
Terminal nedir? Otobüs terminali, uçak terminali  olur, Pendik terminali nedir?)
Neyse tadilat olacağı için ,yapılacaktır, diye bekledik. Aradan günler, aylar,
mevsimler geçti.
Tık yok.
Aynı tabela duruyor, içeride bir inşaattır, bir düzenlemedir ,hak getire.Yok.
Hatta simitçi tezgahı bile yan tarafta toz tuttu, öylece duruyor.
Bizim çocuk gelip gittikçe Pendik iskelesinden arabalı vapurla, pardon(hangi yüzyıldan kaldıysam) Pendik terminalinden ''hızlı feribotla'' gidip geliyor.
Geçen iskelenin hemen yanında çay bahçeleri var.Orada çay içicez,hava
pek güzel.İDO'nu önünden geçiyoruz.Baktık tabela hala duruyor.
Dur bir Belediye'ye soralım dedik, sosyal meydadan yazdığım mesaja Kartal Belediyesi hemen cevap verdi;
-Bizim konumuz değil, Beyaz Masa'ya iletin,bu konu ile İDO kurumsal ilgilileniyor.İDOKurumsal özel bir kurum, her kurum ayrı kanunlarla idare edilir,biz karışamayız vs.vs.
Pek şaşırdım!
Hemen ardından Beyaz Masa yazdı, sorumu dikkate almışlar;
-Konu İDOKurumsal ile ilgili..
Pek şaştım!
Hemen akabinde İDOKurumsal yazdı;
-Kartal iskele alanı İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde onay aşamasında bulunan sahil düzenleme çalışmaları kapsamında yenilenecek.
Sahil düzenleme projesi, İBB Alt Yapı Projeler
müdürlüğünce yürütülmektedir.
Sonra en son Beyaz Masa yazdı,
-Konu İDOKurumsal ile ilgilidir vs. vs.
Bu cevaplarla anlayacağımızı anladık.

Bizim fincandaki kahve falında
 üç vakte kadar mı, beş vakte kadar mı bilmem ,
bu sahilde birşeyler olacağı çıktı.
Biz ne zaman deniz ulaşımı başlayacak derken,
bir de sahilimizi doldurup,
bizi denizlerden iyice uzaklaştırmayı düşündüklerini öğrendik.
Demek ki o zamana kadar da, 
bu  iskele ''terminal tadilatta ''tabela yazısı
aldatmacasıyla , kapalı kalacak..

(attığım taş suya düştü..)


okuma durumları..



ON BİR DAKİKA

Önce şöyle bir göz gezdireyim,nasılmış, diye başlayıp ,
hemencecik bitirdiğim bir kitap oldu On Bir Dakika. Paulo Coelho yine güzel bir hikayeyi
yine güzel bir dille anlatmış. Bir kadın dilinden, gönlünden, bedeninden anlatılmış bir aşk
yaşamı.Maria' nın Brezilya'da başlayan hiç beklemediği bir şekilde İsviçre'ye uzanan
hayatta kalma ve aşkı bulma mücadelesi.  Sonunda, hayatın ''onbirdakika''
lık bir olay etrafında döndüğüne inanan Maria isimli roman kahramanı ,gerçek hayatta
varolan bir kadının yaşam öyküsünden kurgulanmış.
Ne kadarı gerçek bilemeyiz. Ne de olsa yazarı bir erkek.
Cesur bir anlatım, güzel bir kitap.Tavsiye olunur.


KURT GÖLÜ
Tam bir polisiye roman.Heyecanlı bir roman ,
 katilin kim olduğunu baştan anlayamadığınız türden.
John Verdon 'un okuduğum ilk kitabı bu. Özellikle polisiye hikaye severler
tanıyordur belki ama ben yeni okudum, sardı beni.
Sanırım diğer romanlarını da okuyacağım .

Şimdilik bu kadar okuma yeter,
herkeslere şöyle güzeel ,keyifli bir pazar günü diliyorum...

Görüşürüz..

soy ağacı

E-Devlet uygulaması kapsamında başlatılan Alt-Üst soy bilgisi sorgulama
ile ilgili ilk haberleri izlediğimde şaşırdım. Doğrusu önce ne gerek var diye
düşündüm. Oysa halk gerek görmüş, bir talep patlaması yaşanmış ,sistem
yoğunluktan kitlenmişti bile.
Sonra yeniden açıldı diye haberler çıktı. Bizde soyadı kanunu bile 1935
yılında yürürlüğe girmişken, en fazla kaç yıllık çıkar ki soylar,
ondan öncesi kayıtlar nasıldı, var mıydı falan derken,
 bu kadar konu edince ,meraklandık.
Meraklı milyon kişi arasına girip sorgulama yaptık.
TC numaranız ve şifrenizle girdiğiniz E-Devlet uygulamasında
Alt-Üst Soy Bilgisi Sorgulama kısmına giriyorsunuz, hemen hemen
bir saat sonra telefona bir mesaj düşüyor.Sorgulama işleminiz
hazır , girip bakabilirsiniz diye.
Nüfus ve vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Alt Üst Soy Belgesi
adı altında bir nevi nüfus kayıt örneği dökülüyor önünüze.
Bir tuhaf duygu.
Benim soyağacımda anne tarafımda beş kuşak öncesini ,
yani;
Annesinin, annesinin, annesinin, babasının ,babası
var..Doğum yılı;1837
Baba tarafım üç kuşak geride.
Babasının babasının babası..Doğum yılı;1866
 Birdenbire karşınıza çıkan büyükleriniz.
Doğum yılları, yerleri..
Bildiğiniz, hiç duymadığınız isimler.
Değişik bir tecrübe..

iyi haftalar...

belki de o gün bugündür.
İyi haftalar,
okullar açıldı,
yeni dönem başarılar getirsin öğrenci evlatlara.

Çocuklar Duymasın Tutku'su

Pazar gecesi dizimiz ''Çocuklar Duymasın''.
2002 yılından beri ,bazı yıllar ara verse de, devam eden
Pınar Altuğ ve Tamer Karadağlı 'nın
başrolünde olduğu komedi tarzı bir aile dizisi.

 İlk bölümlerinde, küçük oğulları havuç lakaplı Emre ve Duygu yüzünden
sorunlu evliliklerini yürütmeye çalışan genç bir karı koca
rolündeki Meltem ve Haluk , daha sonra boşanmaktan vazgeçip mutlu mesut yaşadılar.
Kavga edecekleri zaman herkesin gözü önünde olmasın diye, ''mutfak'' diyerek birbirlerini
mutfağa çağırıp, orada tartışmaları pek hoş ve manidardı.
Bu arada sezonlar boyu devam eden dizide,''mutfaak''
diye diye kavga eden  Haluk ile Meltem ayrılacak derken ,yakın
arkadaşları ,can ciğer dostları Gönül(dominant teyze) ve Selami boşandılar.
(laf aramızda Selami başka bir diziden emekli olma yolunda ilerliyor)
Gönül'de  daha sonra  (zero) Tuna ile evlendi. Emre ile Duygu
büyüdü.Havuç üniversiteli oldu, evden ayrıldı,
Duygu evlendi ,Meltem ve Haluk'un dünürleri oldu,torunları oldu,
işten çıktılar, evleri değişti yani olaylar olaylar..
Bir Türk ailesinin yaşayabileceği olaylar Meltem ve Haluk'un çevresinde ,
komedi katılarak anlatılmaya çalışıldı yıllarca.
2017'de yeni sezon başladı. Bu sezon sakin geçiyordu ki Meltem aniden boşanmaya karar
verdi.Aslında ani değil taaa 2002 de vereceği kararı ancak hayata geçirmeye fırsat buldu.
Haluk'da bunun üzerine gurur yapıp evi terkedince işler değişti.Meltem onun bu işi
hemen kabullenmesine bozuldu, Haluk inat etti falan derken,
hiç ummadıkları bir anda işyerindeki kırmızı saçlı sekreterin arkadaşı,
Tutku araya giriverdi. Haluk'a saplantılı bir şekilde aşık olan Tutku
ailenin içine de girmeyi başarıp Meltem'e etmediğini bırakmadı.


Haluk ile Tutku 'yu bir arada ''kek'' yerken gören Meltem ,
Haluk'un hayatında başkası var diye, için için perişan olup,
 pişmanlık içinde yüzerken, Tutku bir yandan da Haluk'u elde etmek
için Meltem'in bir sevgilisi olduğuna Haluk'u inandırma taktiklerine girişti.


Yani ortalık yanıyor..Tutku ile birlikte olaylar heyecanlandı.
Tabii ki bu bir dizi,
ama gerçekte de böyle değil mi?
iletişimde bulunmayıp, karşımızdaki ile konuşmayıp, karşımızdakine güvenmeyip,
işi gurur ve inada bindirirsek ,
sonuçlar tahmin edilemez hale gelebilir..

Bakalım bu akşam Tutku, yine neler edecek, Meltem ve Haluk'a.

doğum günü

Üzerine limonları dilimleyip koymuş,jölesini de limon ağırlıklı, portakal rendeli yapmış.
Cheescake e bayıldığını söyleyince
kzımın kankisi;
'' tamam anneanne ,ben sana yapıp getireceğim ''demiş. Taa yazlıktan sözleşmişler.
Kızım ve kankileri, bu yaz üç dört gün annemde kaldılar.
Anneanne, dede diye döneniyorlar,pek sevmişler birbirlerini.
Kışında böyle cheescakeli bir gün yapalım sömestrede, demişler.Kankilerin
gelicez diye, haber verdikleri günde,  annemin
doğum gününe denk gelmesin mi! Şahane bir tesadüf oldu.
Annem karşısında torunu,torun kankisi ve kızını görünce çok sevindi.
Yolumuz üzerindeki pastaneden bir tane mum aldık.Fırıncı, sanki bilir gibi
mumu da sarı vermiş.
Limonlu cheescake, üzerinde limon dilimlerinin arasında sarı ufak mumu
yakıp ,anneme doğum günü şarkısıyla üflettik.
Resim çekeyim dedim,ay durun dedi annem bir ruj süreyim.
Koşturdu odasına ruj sürmeye.Bordoya çalan  renkteki rujunu sürmüş,
yanaklarına da allık.
Babam da geldi ,kızlarla annemin arkasına, güle oynaya poz verdiler.
Sonra demlenen çaylarla,cheescake yedik. Çok lezzetli olmuştu.
Vişne çürüğü renginde, yaka düğmesi parlak taşlı ,şifon bir gömlek aldım, pek peğendi.
İyi günlerde giysin..
Sağlıklı uzun yaşların olsun anne..