ne oluyor sana blogger?

 Sabah en sevdiğim şeylerden; blog okuma listesinden komşuları dolaşayım dedim, bugün yazasım yoktu. Bu aralar blogger da mı bir hoşluk var, bilemiyorum. Çoğu takipte olduğum ve okumadan geçmediğim bloglarda şu aşağıda görülen yazı çıkıyor ve okuma yarıda kalıveriyor. 


Bir süredir gelen yorumlar spama düşüyor, postlar zor okunuyor . Benim yayınlarda da böyle oluyor mu bilmiyorum. Reklamlı bloglar mı ? desem , değil karışık. Neyse teknik bilgisi olan arkadaşlar belki değinir bu konuya, umarım benim laptop ile ilgili değildir. Çünkü kendi bilgisayarım miyadı doldurup çalışmayı kesince, sevgili beyimin laptopunda bana ayrı bir oturum açıldı da oradan yazmaya devam ediyorum. 

Neyse bende bari bu arada iki kalem yazayım dedim, serin, gri  sanki  karadeniz kenarında yaşarcasına, devamlı yağmur geçişli bir İstanbul pazartesi günü sabahından./çok uzun oldu farkettim/ Yavaş yavaş tatil planları yapalım desek bile ısınmayan havalar heves etmemizi engelliyor. Bu haziranda böyle olsun bakalım, serin serin geçsin. İçimiz gri olmasın da varsın bulutlar gri olsun..

Güzel geçen günlerle dolu bir hafta diliyorum sevgili okuyucu.. 

bir kaç günlük..

 Bugün haziran ayının birinci günü perşembe. Nihayet benim açımdan mutlu ve telaşeli, ülkem açısından karmakarışık ,gergin,heyecanlı bir mayıs ayını devirdik. Ben kızım sayesinde hayatta oynadığım ya da üstlendiğim  rollerden bir çeşidine daha büründüm, kayınvalide olma yoluna girdim. Çok mutluyum. İnsanı evlatları ile ilgili en mutlu eden olaylardan biriymiş. Zaten anne olduktan sonra, sanırım en mutlu ve en mutsuz olduğum anlar hep çocuklarımla ilgili. Kendimle ilgili olanları çabuk atlatıyorum, hüzünlerim, duygu dalgalanmalarım, öfkelerim gelip geçiyor ama en çok çocuklarımla ilgili olanlarda sarsılıyorum,kafama takıyorum  ya da coşuyor, seviniyorum. Belki normali bu belki benimki anormal..


****

Dün öğlen yemeğe çıkalım dedik ,bir yağmur bir yağmur, oturduğumuz mekandan kalkamadık adeta. sonra tam arkamızdaki masada youtube dan takip ettiğimiz Haluk Özdil'i gördük . Onlarda ailece yemekteydi. Kalkarken selam verdik, ne kadar hoş ve samimi ,biraz da şaşkın karşıladı. Sanırım kendisi de nasıl takipçileri olduğunu merak ediyordur:) İşte eşimde onlardan biri, sıkı takipçisi:)

Yediğimiz yemek biraz soğuk geldi fakat lezzetliydi, hani çıkarmışlar ama garson beklemiş tezgahta bizim masaya gelebilmesi için, gibi. Hesabı öderken bunu da ilettik kendilerine. Aman efendim hiç bu kadar ilgili bir işletmeci görmedim, adam çırpındı, yok yenisini getirteyim, yok şöyle, yok böyle. Hemen bize çay söyledi ki yemek üstü çay ikram edilen bir yer asla değil. Çıkarken kapıya kadar uğurladı. Şaka değil bu, şaşırdık! 


*****

Kurak Günler filmini izledim. Konu güzel, oyuncular, çekilen yerler güzel ,sade seyirci olarak beni mutlu etti, tabii bir çok ödül sahibi bir film. Lakin o sonu açık, konusu bitmemiş, yarım kalmış hissi yaratan filmleri hiç mi hiç sevmiyorum. Benim hayal gücüme kalmışsa son baştan da ben hayal edebilirdim konuyu, etmedim, sonunu niye edeyim. Seyirci olarak sonu olmayan filmlere 'sinir' oluyorum.


*****

Erikler kirazlar pazarda boy göstermeye başladı çoktan. Domatesler tadını buldu artık, yaz sebzeleri tezgahlarda sıra sıra dizili. Havalar ısınmasa da yaz geldi dedirtiyor artık ağız tadımız. Fiyatları için artık ahlanıp  vahlanmayacağım, herkese ne ise bize de o, madem ki yüzde elli iki bu düzenden memnun, e ben de memnunum o zaman..

*****

Elveda Haziran isimli bir romana başladım. Sarah Jio'nun .Baştan sarmadı diyebilirim. Çok sıradan, çok işlenmiş, öylesine bir aşk kitabı gibi. Onun için yavaş gidiyor.Umarım temmuza kalmadan bitiririm Elveda Haziran'ı.  Bazı romanları hemen bitmesin diye sindirerek okurum. Bazılarını heyecandan hızla bitiririm, bu ikisinden de değil. Şöyle güzel bir aşk romanı okumayalı epey oldu, var mı acaba?



*****