yerel seçim.

 31 Mart 2024 Pazar; 

Yerel seçim ama sanki genel seçim havasında geçen bir yerel seçim. Düşünün ki en yüksek makamdaki kişi CB seçim çalışmalarında bizzat çalıştı,son güne kadar. Tüm bakanlar, yetkililer , adaylarla beraber memleketi karış karış gezip dolaştılar. Vaatler havalarda uçuştu.  Neyse bizim bir oyumuz var, vatandaşlık görevi onu da ihmal etmiyoruz , bizim de yapacağımız bu.

Sabah erkenden oy kullanacağımız okula gittik. Bizim sandıkta diğer sandıklardan fazla sayıda seçmen vardı, saat dokuz olmasına rağmen neredeyse on beş yirmi kişi sıradaydı ve sıra yavaş ilerliyordu. Tabii ki kimliğimizi ve seçmen kağıdını sandık kurulu görevlisine verip ,diğer görevliden üç adet upuzuun oy pusulalarını alınca sıranın neden uzadığını anladık. Bir metreye yakın bir pusula, diğerleri de onun kadar uzun neredeyse. Bir de arıyorsun oy vereceğin partiyi, dikkatle basmaya çalışıyorsun ki oyun geçersiz olmasın. Ne kadar çok parti varmış. Parti ufalanması.Okuldan kalan bir tanımlama bizim memleketin siyasi hayatı hakkında. Çoğu sanırım tabela partisi, kim onlara bilip de oy veriyor , anlaşılır değil. Bir çok da bağımsız aday var listede. Üç tane de muhtar adayı varmış, bir kadın iki erkek. Oy pusulalarına evet basıp açık mavi zarfa katlayıp koymak zahmetli imiş yine:)

Maaile oylarımızı kullanıp ,görevimizi yaptık. Şimdi heyecanla akşamı bekliyoruz diyemiyorum, heyecan yok sadece merakla bekliyorum. Bakalım bizim sevgili oy veren  İstanbul ahalisi bu günkü durumdan memnun mu? Yoksa değil mi? 




Okuduklarım; Benim Küçük Şaheserim


 Bloglar vasıtası ile tanıdığım yazar Mert Ofluoğlu'nun kitabını da diğer kitap siparişimin yanına eklemiştim.Bir süredir okuyamıyordum Mahfi Eğilmez'in FON ve Mert Ofluğulu'nun Benim Küçük Şaheserim isimli romanları ile bu zinciri kırıp okumalara başladım baharla birlikte. 
 Daha önceden de yazdığı romanları var Mert Ofluoğlu'nun , onları henüz okumadım, bu okuduğum ilk romanı. Kitap okumayı çocukluğumdan beri çok sevdiğimi ve yaşımı da hesaba katarsam çok fazla sayıda kitap okumuşumdur . Okuduğum kitaplardan bazısı güzel bile olsa ,hepimize olduğu gibi, elimde sürünür , bazısı su gibi akar gider bitmeden elimden düşmez. Yeni yazarlara karşı da önyargılı olanlardanım. Hele ki zamanımızda her isteyenin kitap yazıp bastırabilme imkanı varken ki roman da Azade bu konularla ilgili yazar olma yolunda ilerlerken çokça düşünüyordu. Romanın kadın kahramanı Azade bir Edebiyat öğrencisi ,yazdığı yayınlatamadığı bir romanı var. Bu konuda tüm destek ya da köstek sevgilisi Ali Cengiz'den geliyor. Sonrasında Azade'nin  tesadüfen aldığı bir kitap onu Atlas'la buluşturuyor ve gizemli Atlas ile Ali Cengiz arasında kalan Azade farkında olmadan karmaşık bir olay yumağının ipini çözme yoluna giriyor. Sevgili Mert Ofluoğlu' romanı, bitmeden elimden bırakamadıklarımın arasına girdi. Kitabın konusu güncel, karakterler aramızda sıkça karşılaşabileceğimiz görüntüde ama iç dünyaları bambaşka ve tabii ki bitişe kadar tahmin edemediğim bir son./Buna bayılırım/ İsminden dolayı baştan şüphelendiğim Ali Cengiz ve masum olması gereken bir Atlas dışında:) Oldukça cesur sahnelere de yeltenilmiş romanda. İki günde heyecanla okuyup bitirdim. Güzel bir roman olmuş.

Sevgili blog komşumuz , yazar Mert Ofluoğlu'nun emeklerine, kalemine sağlık. Daha nice güzel kitaplarını okuruz umarım, başarılarının devamını diliyorum. 

Ev kazası..

 Ramazan ayı güzel güzel geçerken geçen akşam annem bizi iftara çağırdı. Yorulma anne, gerek yok dedik ama heves etti, kıramadık. Maşallah yaşı ilerlese, bazı hastalıkları olsa da hala dinç böyle yemekler vermeyi seviyor. 'Tatlıyı ben yaparım , sen ona uğraşma', dedim.'Yok, güllaç aldım yapıcam' dedi. Güllaç da ramazanın en ünlü tatlısı. Akşam gittik ki ne görelim ,işaret parmağı kocaman dolamaç halinde beyaz sargı bezi ile sarılı, yüzü de sargı bezi kadar beyazlamış oturuyor. Yemekleri pişirmiş tatlıyı yaparken kuruyemişlerini blendıra koymuş çekmiş, sonra blendırın bıçak kısmı arasında kalan parça var mı diye parmağı ile temizlemeye kalkıp aynı anda prize takılı olan blendırı da çalıştırınca olanlar olmuş. İşaret parmağını parçalamış alet. Neyse ki teyzemle aynı binada yaşıyorlar , hemen en yakın hastaneye gidip parmağa dikiş attırmışlar. Antibiotik, tetanoz aşısı vs. Olayın ilginç yanı bizim haberimiz yok. Biz de almış pideleri iftara gitmiş hala misafir gibi. Parmağa mı üzüleyim, o halde yine iftar vermeye çalışmasına mı üzüleyim, bize haber vermemesine mi bozulayım. Yemekler boğazımıza dizildi o parmağı gördükçe. Dün ikinci pansumana gittik, doktor baktı,'tam kapanmamış ama cumaya kadar düzelir dikişleri alırız'  dedi. Beterinden korusun Allah. Ev kazaları oluyor , dikkat etmek lazım ama işte görünmez kaza, isteyerek olmaz ama olur. Elektrikli ev aletlerini işi bitince mutlaka prizden çekmek lazım, artık bu da kendime hatırlattıklarım arasında. Anneme de çocuk gibi her şeyi tembih eder halde buluyorum kendimi bazen ama olacak olan yine oluyor işte. 

*Bu gün dikişler alındı, durum iyi .Kazasız belasız günler olsun..

son üç

 


Mahallede yol ,kaldırım ,park herşey son hız inşaat halinde. Sabahın erken saatinde başlıyorlar, geceye kadar. Biraz bitsin de nasıl biterse bitsin hesabı. İki gün sonra bu yapılanlar dökülmezse iyidir. Yemyeşil parkımızı söktüler her yeri parke taşı ve çim halı ile kaplandı. Saksı saksı çiçekler getirildi, kesilen ağaçların yerine başka bitkiler ekildi. Bu kadar son haftaya niye bırakıldı burası bilemiyorum sanırım nasılsa bu mahalle bize oy veriyor kafası:/ Dikkatli yürümek icap ediyor çünkü taşları döşeyerek aralarına kumları döktüler zamanla oturacak yerli yerine umarım. Şu her belediye seçimlerinde kaldırım yenileme geleneği bizim ülkeye mi ait sadece acaba?

Mart 2019 ayında neler olmuş?

Bu aşağıdaki yazı 4 yıl öncesine ait. Değişen pek çok şey var, değişmeyen de pekçok şey var. Unuttugumuz neler var,hatırlayalım bakalım;

"Mart 2019 tarihi biz Türkler için sık sık yaşanan , ''Yine ,yeni bir'' seçim propaganda ayı olmaktan öte gidemedi.


*Geçtiğimiz yıl ,2018 mart ayında Dolar;3,92.TL
                                                          Euro; 4,86
                                                          Gr.Altın;166.TL imiş.Bu benim günlük notlarımdan;
 Bu yıl   ,           2019 mart ayında Dolar;5,58.TL
                                                       Euro;6,28.TL
                                                       Gr.Altın;231,59
Bunu buraya not olarak düşüyorum..Unutuyoruz ya.Aklımızda bulunsun.

* Türkiye'nin ikinci özel kanalı olan ,28 yıllık Flash TV  yayınlarını durdurma kararı alarak, kapandı. Bursa'dan yayın yapan TV'nin  yayına ilk başladığı yıllarda yayınlanan ''Gerçek Kesit'' programının sıkı bir takipçisiydim, fii tarihinde.

*Çorlu'da 25 kişinin hayatını kaybettiği kazada mahkeme üst düzey yöneticiler ve TCDD'nin kovuşturulmasına gerek olmadığı yönünde karar aldı. (yine takdir-i ilahi dedik)

*Enflasyon yüzde 19,67 olarak açıklandı. Ne yapıldı edildi seçim sağolsun, fiyatlar düşürüldü, enflasyon da düştü. Bizim aralık ayında 15 lira 50 kuruşa aldığımız damacana su fiyatını bile 14 liraya düşürdü firma.Valla bu indirimlerin devamını nisan ayı ve akabınde de diliyoruz.

*Bu yerel seçimler vesilesi ile memleketin bekasında bir sorun olduğunu, ama sebebinin tam olarak neden ve ne şekilde olduğunu anlayamadık .

*Yine bu seçimlerde ''din'' konusu,sonuna kadar kullanıldı, hatta ''herkes kullansın,n'apalım'' dahi denildi.

*Tarihin sıfır noktası olarak tanımlanan Göbeklitepe ören yeri resmi törenle açıldı.2019 Göbeklitepe yılı olarak ilan edildi.
Netflix'de bunu kaçırmayıp başrolünü Been Saat'in oynayacağı ''Atiye'' isimli dizinin Göbeklitepe ile ilgili olduğunu duyurdu.

*2013 yılından beri kapalı olan Gebze-Halkalı Banliyö tren hatları
en nihayet ,12 martta açıldı. İyi ki seçim olmuş ,dediğimiz olaylardan biriydi.
Şükrettik, malımızı kaybettirenleri ,buldurdukları için alkışladık.

*Patatesde vergi sıfırlanarak 200 bin ton patates ithal edileceği açıklandı. Soğanda memlekete İran'dan gelmeye başlamıştı.

*Büyüme rakamları açıklanınca, 2018 son çeyrekte küçüldüğümüz görüldü.
E herşeyi dışardan ithal edersek nasıl büyüyecektik ki!!

*Yeni Zelanda'da bir cani ,iki camiye saldırı düzenledi, 49 müslümanı feci şekilde öldürdü.Üstelik bu vahşeti, sosyal medyadan canlı yayınladı .
Ölenlere Allahtan Rahmet diliyorum.

*Denizli Acıpayam'da 5.5 şiddetinde bir deprem oldu, artçıları günlerce devam etti.

*Diğer mahalleleri bilmiyorum ama bizim mahalleden örnek verecek olursak, herkes muhtar adayı olmuş gibiydi.Üstelik bayram çocuğu gibi kapı kapı dolaşıp oy istediler.Anlayamadım bu muhtarlık hevesini:)

Seçim seçim seçim diye diye Mart ayının son gününe geldik.
Pek çok olay seçim konuşmalarının ardında kaldı,
seçileceklerden çok, seçilmeleri için uğraşanları, dinledik,izledik.Keşke
hep olumlu, güzel yönlerinden bakıp bir nevi polyannacılık oynayabilsek.
Tıpkı Güldür Güldür 'deki gibi haberler izlesek.Var  böyle haberler.
Acaba diyorum Nisan haberlerini bende mi bu gözle takip edip, bu aylık haber serime bu şekil yapsam..


Öylesi  ya da böylesi ,artık diyecek tek bir şey var,
haydı bakalım,
yarın sandık başına.
Memleket için hayırlısı olsun, çalışkan ,doğru ve dürüst ,yaşadığı yere faydalı çalışmalar yapacak olan insanlar seçilsin ,
diliyorum."

21 mart ,çiçek sabahı

Sabah yürüyüşünde karşıma çıkan çiçekler henüz tek tük. Mart ortasına geldik ama hava serin hala, henüz yerler, ağaçlar çiçeklenmedi de taze bir yeşillik var sadece. Bol yağmur alınca rutubetli hava her yeri yeşillendirdi. Duvar dibinde bu frezyalar açmış. Frezyalar dostluğu, güveni, huzur  ifade eden çiçeklermiş. Rengine göre farklı manalar atfedilmiş bu güzel narin çiçeklere. Beyaz olanları gelin çiçeği olarak tercih ediliyormuş ve ben bir gelin adayı annesi olarak sabah ilk gördüğüm çiçeğin frezya olmasını güzellikle, şansla kabul ediyorum:) Numerolojiye *göre 9 rakamına tekabül ediyormuş yani bencil olmama ve sorumluluk duygusu.
Bu yukarıda resmi görülen ise defne yapraklı kartopu çiçeği. Aslında bir tür çalı bitkisi kendisi. Kışın turuncuya çalan kırmızı top top ufak meyveleri şubat mart aylarında böyle beyaz çiçek yumaklarına dönüşüyor. Biraz mum çiçeğini de andırıyor ama bunların kokusu yok. Malum mum çiçekleri güzel bir rayiha salar . 
Malum bugün 21 Mart. Ekinoks yani ilkbaharın başlangıcı, gece ve gündüzün eşitlendiği bir mevsim günü. Çoğu kültürlerde Bahar Bayramı olarak kutlanıyor.
Ben de karşıma çıkan bu çiçeklerle bahar bayramınızı kutluyorum.


*NOT; Numeroloji; Evrende herşeyin sayısal bir kurgu içerdiğini,rastlantısal değil, sayısal bir düzen içerisinde olduğunu varsayan,  sayıları inceleyerek yaşam, insan, karakter ve geleceği sayılarla analiz eden bir kehanet ve keşif yöntemi. 

mahallede seçim çalışmaları

 Pencereyi açmak için cam kenarına gittiğimde gördüm, muhalefetin astığı ''Tam Yol İleri'' yazılı kocaman pankartın altına bu sabahta diğer bir muhalefet ''Özümüzde Ahlak Var'' diye kocaman harflerle yazan başka bir bez afiş asmış .Cadde zaten şenlik yeri gibi , bayrak ve adayların neredeyse yerleri süpürecek boyutta büyük bez afişleri ile dolu heryer. O afişlerin çoğu gelip geçen kamyon/Burası İstanbul ama sokaklarda devasa hafriyat kamyonları olmazsa olmaz hale geldi/, otobüs gibi büyük araçlara sürüne sürüne lime lime olmuş şimdiden. Halkın sanırım bayramlarda bile  böyle çoşkulu,  neşeli ,heyecanlı gösteri ve insanlara rastlama olasılığı olmuyor. Bizim insanımız artık mutlu olmayı unuttu ,eğlenmeyi bilmez oldu. Ama seçilecek adayların astıkları resimleri öyle aydın ,neşeli, pırıl pırıl güzel ve yakışıklı resimler ki vay be dedirtiyor. Bir de çok sayı da muhtar adayı var. Şimdiye kadar kapımızı iki tanesi çaldı. Bir tanesi ,üzerinde ismi yazılı gazoz kapağı şeklinde ama çay bardağı altı kadar büyük , beyaz bir şişe açacağı getirdi. Yanında türbanlı hanımı ile dolaştı kapıları tek tek oy istedi. Öbürü ,bizim halihazırdaki muhtarımız ki sanırım bu üçüncü dönemi olacak, o da oy pusulalarımızı getirdi, yanında oğlu ile pek telaşlı,'' az günümüzü kaldı , gece gündüz çalışmalıyız ''diye diye gitti. Tam da akşam vaktiydi biz yemeğe oturmuştuk. Seçim mahallede heyecanlı çalışmalarla geçiyor. Arka sokaktaki parkı bitireceğiz diye gece gündüz çalışıyorlar desem yeridir, bizim salaş yemyeşil parkımız süslendi püslendi, bambaşka bir yer olma yolunda , biraz ilerde de pati parkı yaptılar o daha çabuk bitti ama ikisine bir  açılış bekliyoruz artık mahallede. Bu arada Pati Parkını hiç duymamıştım daha önce evcil hayvanları olanlar için yapılmış, yani bir laf vardı ;Şaban güzeldi, çiçek açtı.  Yani mahalle de öyle olma yolunda. Bakalım göreceğiz bu şenlikli hava 1 Nisan da tam da şaka günü kimler şaka yapacak:/

ramazan pidesi

 


Pide; un, su, tuz ve maya karışımından oluşan bir çeşit hamur . Kelime kökeni Yunanca . Pita yani yassı ekmek manasında . Bizde çok sevilir toplumca pide yemeye bayılırız, ramazanda da ekmek niyetine sofralarda pide bulunur. Ramazan sofralarında olmazsa olmazdır.  Ramazan pidesi ile ilgili Değirmenden Mektup Var blogundaki paylaşımı görünce benimde bir zamanlar yani çok değil üç yıl öncesi pideli paylaşım yaptığım aklıma geldi, döndüm baktım (TIK TIK)  O dönem yani hafızalarda unutmaya yöneldiğimiz hatta hiç olmamış gibi davrandığımız pandemi dönemiydi ,herkes evde ekmek ya da pide yapıyordu. Benimde yaptıklarım o paylaşımda var. Ramazan Pidesi Ankara'da sanırım 15 TL imiş. Recep bey'in yazısından öyle anladım , bizim buralarda ise /mahalle fırınımızın güncel fiyat listesi yukarıda/ pide 25 TL , küçük boy bir pide üstelik genelde üzerine serpilen susam ve çörekotundan da kısılmış halde. Geçen gün aldığımızda üzerinde numune niyetine bile susam serpili değildi. Ülkemizde serbest piyasa ekonomisi tam anlamıyla uygulanıyor pide fiyatlarından da belli, 10 TL ye de pide var 60 TL ye de. Keseniz hangisine müsaitse ondan alıp yiyebiliyorsunuz. Peki pişirme standart, lezzet ve kalitesi fiyatı ile doğru orantılı mıdır? Öyle olması muhtemeldir ,diye düşünüyorum, yoksa niye farklı farklı fiyatlar konulsun. 

Bir haftası biten ramazan sağlıkla, afiyetle, huzurla geçsin, iyi pazarlar.

ev hali


Güzel bir kek yaptım, tart kek kalıbında. Bu kalıp sayesinde kekin içine istediğiniz krema veya sos koyabiliyorsunuz. Kek kabarmadan pişiyor iç kısmı boş kaldığı için başka malzemelerle doldurabiliyorsunuz. Beyaz krema pişirdim, üzerine de evde kalan son iki portakalla sos yapıp döktüm, uydurma tarifimle  şahane kek oldu.
Kısmetlisi de varmış, babamla annem de geldiler çaya. Köşedeki simitçiden simit almışlar. Bu simitçinin tam yanımızdaki binanın altına açılması iyi mi oldu kötü mü oldu bazen bilemiyorum. Sıkı müşterisi olduk , kahvaltı da çayda  çokça simit yer olduk. Allah için güzel yapıyor. Bize baya uzak bir mesafede idi ama fırının bulunduğu apartman dönüşüme girdi simitçi de bizim burada köşede yıllardır pastane olarak el değiştirip duran  ,bir türlü iş yapmayan dükkana taşındı. Meğer bu dükkan simitçi fırını olmalıymış, şimdi çok iyi iş yapıyor. Ne demişler iş bilenin kılıç kuşananın.
**

Kuru Otlar Üstüne


 Netflix'te oynamasına çok sevindim Kuru Otlar Üstüne filminin. Çünkü ben bu filmi sinemada  gidip izlemem. Film ile ilgili değil aslında. Pandemiden sonra henüz hiç sinemaya gidip film izlemedim. Soğudum, ihtiyaç duymuyorum, hala kalabalık /ki sinema salonlarının tıklım tıklım olduğunu sanmıyor olsam da/  fiyat pahalılığı  /bir sürü internet kanalına para ödüyorum istediğim filmi izliyorum/ gibi bir kaç neden var . İşte mesela, sinemaya gitmedim film bana geldi. Netflix sık sık zam yapıyor fiyatlarına bir zahmet kaliteli, ödüllü filmleri de getirsin artık.
Film üç saat gibi uzun bir zamanı kapladığı için üç günde seyrettim dersem gülmeyin. Film ile ilgili değil ben bu filmi başından kalkmadan üç saat seyrederdim, ama evde olunca tamı tamına kendime ayırdığım üç saatim olamadı, ondan dolayı. Hatta son bir saatini sabah erkenden kalkıp ev ahalisi uyurken izledim sakin sakin. Filmi kesinlikle beğendim. Sadece bir seyirci olarak hem konusunu hem oyuncularını severek izledim. Sessiz sessiz yağan karlı sahneler ruhumu dinlendirdi. Bu coğrafyalarda yaşadığım için belki tanıdık da geldi. Sonra teknoloji gelmiş dağda bayırda navigasyon kullanılıyor, cep telefonlarla şahane fotoğraflar çekiliyor derken okula gelen yardım kolileri, ayağında lastikle okula gelen kız çocukları, kardeşi için bot seçenler, çözül/e/meyen bir fakirlik. Samet öğretmenle Sevim in arasındaki görünmez ilişki sanırım dokunulmayan konulardan. Ortaokul öğrencilerinin zamanımızda bu kadar özgüvenli bir şekilde öğretmenleri ile diyalog kurabilmeleri ,gerek ders dışı gerek ders içi ,güzel geldi. Öğrenciler cesurlaşmış bizim zamanımıza göre, dedim kendi kendime. Tabii ben neye göre ödül veriliyor bilemem, uzman değilim sinema sanatı konusunda lakin üç saatlik filmin son bir buçuk sahnesinde olan Nuray karakterini oynayan Merve Dizdar'a bu ödülün niye verildiğini tabi ben anlamadım. bence Sevim  şahaneydi mesela ve film baştan sona onun üzerine kurulmuştu. Filmin konusu nasıl geçiyor diye pek çok yere baktım /tabi ki kopyala-yapıştır/ hep aynı şekilde ve cümlelerle özetlenmiş. Oysa esas konu Samet Sevim arasında geçiyor filmden bana geçen bu duygu. Sevim karakterini oynayan Ece Bağcı Şikago Uluslararası Film Festivalinde en iyi yardımcı performans ödülü kazanmış. Kutlarım bence çok iyiydi Ece Bağcı. Cannes Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülü kazanan Merve Dizdar'a sözümüz yok zaten hem iyi bir oyuncu hem bu sıralar dizilerde sıkça izledik/izliyoruz kendisini. Filmin başka bir güzelliği de Samet'in  aralarda çektiği portre fotoğrafları idi hepsi etkileyici, hüzünlü, huzurlu.
Güzel bir Nuri Bilge Ceylan filmi idi, iyi ki izledim .



sağlık olsun.

 

Mart ayının birinin sabahı acil kapısında beklerken.  

Mart ayının birinin akşamı hastane odasında hemşirenin gelip serumu değiştirmesini beklerken.
Sevgili evladım dışardan yediği yemekten feci halde zehirlenince kendimizi apar topar hastanede bulduk. Çok şükür iyi şimdi, bol serum, antibiotikler kısa sürede toparladı. Çalışanlar hasta olunca rahat rahat iyileşme süreci yaşayamıyor, bir an önce işlerine dönmek istiyorlar. Son yıllarda dışardan yemek söylemek günümüz yeni kültürü gibi oldu ,özellikle çalışan aileler ve ayrı yaşayan gençler arasında. Dışardan yemek konusunda çok fazla seçenek, çok fazla reklam ,çok fazla yönlendirme var , ne yazık ki. Bu iyi bir şey mi, diye sorgular oldum kızım hasta yatağında kolunda serumlarla yatarken. Daha önce de gıda zehirlenmeleri ile karşılaştık tabi ama bu sefer biraz daha kötüydü durum. Ev de de başımıza gelebilir ama dışardan aldığımız yemekler ne derece hijyen koşullarına uygun pişiriliyor, hadi pişirildi ne derece doğru servise çıkıyor? Gençleri  hazır yemeğe yönlendirip tembelleştiriyorlar biraz sanki.
 Artık bugün ''Ne pişirsem ?'' değil, bugün  ''Ne yesem?'' sorusu kafaları meşgul ediyor. 

Ağız tadınızın sağlıkla buluştuğu, güzel bir hafta diliyorum.