herşey bize kaldı..


Sabah erken kavramımız değişti.09.30 gibi erken bir saatte Migros'dan siparişler geldi. Genelde 3-4 gün gibi bir bekleme süresi oluyor,bir de istediğiniz bazı ürünler,markasına bağlı olarak, olmayabiliyor. Yine de gayet saatinde,ve düzgün paketlenmiş halde gelmesi hoşuma gitti. Dışarı çıkmamıza gerek kalmıyor. Ekmek ve ufak tefek siparişler için sitenin görevlisi harıl harıl çalışıyor.Fırın ekmekleri pakete koymaya başladı. Sucular siparişleri bekletmeden getiriyor. Elleri eldivenli , kalın maskeli herkese yetişmeye çalışıyorlar.
Bu zor zamanlarda çalışanların hepsine müteşekkiriz. İki haftayı geçti tam izolasyondayız. Umarım işe yarar.
Çünkü biliyorsunuz, herkes kendi kendinin kısıtlayıcısı oldu. Mecbur.
Dün Tv'lere çıkan CB. yine çok sevdiği kredi mevzusundan girdi, bağış kampanyasından çıktı. Kolonya ve maske dağıtacaklardı sahi o ne oldu?
Gelen var mı acaba?
Yardımlaşma iyidir.
Güven sorunu yaşamıyorsanız.
En ufak bir 'bu paralar doğru yerlere gider mi?' sorusunun kırıntısı geliyorsa aklımıza ,işte o zaman sorun var demektir ki bu da devletin taşın altına elini sokacağı olay değilse, ne zaman olacaktır? Hep mi halktan,hep mi bağış,hep mi hesap numarası. Zengin olanlar kendi aralarında duyursunlar, yapsınlar yardımlarını, bağışlarını.
Maaşlı vatandaş şu an ,sağ kalırsak, üç beş ay sonrasının derdine düşmüşüz
zaten.
Kredisi, faturası,okul taksidi,yurt parası, kirası,kaybedilen/kaybedilecek/bulunması zorlaşacak/ işlerin ,ödenecek vergilerin sıkıntısı sade vatandaşa çoktan kabus olmuş zaten.
Uzatmayayım,yardımı yapan ,elini cebine atan/atması gereken herkesin yardımlarının  ,yaralara gerçekten derman olacak yerlere gitmesini diliyorum.

Sık sık havalandırdığım salonun camından ,işlek caddenin trafiğinin sesi geliyor.
Tabii ki eskisi kadar değil. Trafik az olunca araç hızları da arttı.Otobüsler, minibüsler ,özel araçlar bir yerlere gidiyor yine. Umarım sadece işe gidenler dışardadır. Havalar ısınınca da bu hassasiyete dikkat edilir. Paldır küldür sahillere koşmayız yine ,inşallah.

Hadi bu gün bu kadar olsun..
Biraz da blogları okuyayım.
Ne var ne yok bakalım,malum pek hareketli bu aralar ortalık.







iyi ki doğdun 💑 pastası

Sağlığımız yerindeyse,
hayat normal akışında olması gerekenleri yapmamızı gerektiriyor.Moral motivasyon şart. Bugün bizim evde doğum günü var.
Eşimin doğum günü.
Pastamızı ben yaptım.Çekirdek ailecek kutladık ki en sevdiğimiz kutlama biçimi zaten bu :) Ağzımızın tadı hep yerinde olsun.
Neşemiz, sağlığımız ,inancımız yerinde olsun.

Bu pastanın tarifini vereyim bugün .Belki yapacak olanlar olur.
Malum pastaneler kapalı.En güzel pasta ,evde yapılan pastadır,sevgi ile aşk ile:)

Önce krema;
2,5 su bardağı(Yarım lt.) süt, 2 çorba kaşığı un, 1 çorba kaşığı tereyağ,
1/2 su bardağı tozşeker ve vanilya karıştıra karıştıra ,gözgöz olup kaynayana kadar pişirilir.Ocaktan alınıp ilk harı gidip ,ılınınca 1 paket toz krem şanti ilave edilip, iyice mikserlenir. Dinlenmesi için buzdolabına kaldırılır.

Kek için;
4 adet yumurta, 1 su bardağı(200 ml) tozşekerle iyice çırpılır.
1/2 çay bardağı süt ilave edilip çırpmaya devam edilir.
Kuru malzemeler; 1 su bardağı un+1 paket kabartma tozu+Vanilya+3çorba kaşığı kakao katılıp karıştırılır. 
Yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kek kalıbına hamur dökülerek ,önceden ısıtılmış 170 derece de 15 dakika pişirilir.

Çikolata Sos;
Keki fırındayken , 2 çay bardağı süt,1 çorba kaşığı kakao, 1 tatlı kaşığı nişasta, 2 çorba kaşığı toz şeker pişirilir. Kaynamaya başlayınca içine 120 gr bitter çikolata(daha yoğun çikolata seviyorsanız 200 gr a kadar ilave edebilirsiniz)
atılarak erimesi sağlanır.
En son aşama;
Ilınan kek kalıptan çıkartılıp yağlı kağıdı alınır, tekrar kalıba konur.
1 bardak sütle ıslatılır.
Beyaz pasta kreması ile kaplanır.
Üzerine çikolata sos sürülür ve buzdolabına dinlenmesi ve içini çekmesini sağlamak üzere kaldırılır.
Yapacak olanlara afiyet olsun.
Her günümüzün kıymetini bilelim.
Ağız tadıyla...

Kandil Simidi..

Kandil Simidi(Biraz tombul oldu ama tadı tam :)

Bugün itibariyle(22Mart) 65 yaş ve üzerine dışarı çıkma konusunda sınırlama  getirildi, denilince üzerime alınmamıştım.
Lakin'' 65 yaş üzeri veya kronik hastalığı olanlar..'' diye devam edince cümle ,
birdenbire olaya dahil olduğumu gördüm. Kurallara uyarım.
Zaten neredeyse 10 gündür, ilk defa cuma günü markete çıkmıştım.
 İyi ki çıkıp bir hava almışım. Alışveriş işleri artık evlatlara kalacak.
Gerçi ana yüreği evlatlardan,kendimden daha çok endişe ediyorum.
Hep yaş sınırı veriyorlarda, genç insanlarda hastalığa
yakalanabiliyor.
Bu tabii ki korona salgını olayını ciddiye almayıp ,
kendini tatile girmiş farzedip fellik fellik gezmeye çalışanların ya da yaş almış insanlarımızın park-bahçelerden meydanlardan kopamamalarının ,banklara veda edememelerinin sonucu.
Nedir o kardeşim, Belgrad ormanlarında mangal yapanlar, boğaz turuna çıkanlar,
sandalyesini kapıp sahile koşanlar.
Evde oturamayan bir insan topluluğu olmuş çıkmışız. Evler yuvalar batar olmuş insanlara. Demekki.
Bu kadar çıkan olmasa,kurallara azıcık riayet edilse '' 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar dışarı çıkmayacak'' sınırlaması da gelmezdi.
Ben artık topyekün eve kapanalım diyecek moda gelmek üzereyim.
Dün CB dan telefonlara moral motivasyon mesajı ,geldi.Gece de video yayınlamış. Kaçırmışım, bugün medyada vardı.
Teker teker başka tedbirlerde geliyor. Kuaför, berber, restoran ve lokantalar da kapandığına göre geriye pek bir şey kalmadı.
İş ciddi .
Evde oturalım.
Ev candır, huzurdur, diyelim.
Sağlıklı olduğumuz her güne, şükredelim.
Dua edelim..


aç mı kaldın sen?

Yıllardır bitemeyen caddenin karşısındaki inşaatta, aman bir faaliyet bir faaliyet.
Harıl harıl çalışıyorlar. Sabahın erken saatinde bir onlardan ses geliyor, birde
üst kattaki komşunun cam kenarına koyduğu ekmeği kapışan martılardan.
Uçarlarken öyle bir pike yapıyorlar ki cama çarpacaklar sanıyorum.Neyse teğet geçiyorlar.
Bu günkü vaka sayısı 359 kayıplarımız 4. Bakan her geceki açıklamasını yapmış.
Uykudan önce. Korku masalı.
Gazetelerde İdlib'de 3 askerimizin şehit olduğunu öğrendim. Makamları cennet olsun.Memleket onları asla asla asla unutmamalı. Salgın derdine düşenler,
senelerdir süregelen can acılarımızı unutmamalı.
Biz tuhaf huyları olan milletiz .Belki insanlık genelde öyle.Diğer toplumları bilmiyorum. Bir zamanlar değersizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya çalıştığımız,kimi zaman şiddete maruz kaldıkları için isyan ettirdiğimiz ama sonuçta ellerine düştüğümüz sağlık çalışanları için,dün akşam alkışlama etkinliği vardı.
Saat 21.00 de balkonlardan, pencerelerden alkışlandı fedakar, cefakar,çalışkan
sağlık çalışanları. Allah güç kuvvet versin onlara.
Her zaman dua ettiğim meslek insanlarındandır doktor, hemşire ve diğer sağlıkçılar.

Evet nasıl bir ilhamsa her gün yazasım geliyor. Sanırım kendimi moral açısından en rahat ,en iyi bu mecrada buluyorum. Hem blogları okumak, hem yazmak iyi gelmeye başladı.
Bir de misafirim var ben bunları yazarken.
Tam karşımda bir içeri bakıyor, bir dışarı. Üst katta ekmekler bitti anlaşılan,diğer
katları dolaşmaya çıkmış.
Cam kenarına ekmek vb. yem olarak koymayı sevmiyorum. Sonuç olarak apartman katlarında yaşıyoruz alt katımız ,üst katımız var. Komşularımıza rahatsızlık vermeye mahal yok. Yiyecek mi vereceksin, arka tarafta kocaman bir parkımız var ,orada yapılacak bu işler.
Kuşlar, kediler ,köpekler //zamanında yeterli ve gerekli barınaklar yapılmış olaydı bu kadar sokak hayvanı olmayaydı iyiydi ya neyse // bu dönemde aç ve ilgisiz kalmış olabilir.
Onları da unutmamak lazım..



Tahinli Kek



Bugün börek pişirdim.
Kek yaptım.
Ağzımızın tadı varken henüz, yiyelim istedim.
Börek; ıspanaklı sucuklu,
Kek; havuçlu,tahinli ve cevizli.
Tüm gün üç kere çay demledim. Haberlerin önünden kalkmayan eşimi
oyalamak kolay olmadı. Vehimler içinde.Hatta bir ara ateşim mi var benim,
diye dolaşıyordu. Televizyonda bir doktor insanların bu gibi durumlarda hastalık belirtilerinin aynısının kendilerinde olduğu endişesine kapılabileceğini anlatıyordu, tam da. Bak dedim; sendeki ruhsal bir şey.
İnsan bedeninin hangi bölümünden şüphe duyup o kısmını dinleyip yoğunlaşırsa
hastalık var ,diye düşünebilirmiş. Yine de ikimizde hem kendimiz hem evlatlar için endişeliyiz.
Ihlamur demledim.Bal katıp içtik.
Televizyonda ''7.Koğuşta Mucize'' filmi gösterime girmişti. Netflix de.
Canımız ağlamak istiyormuş demek.Açtım filmi izledim. Çok güzeldi.
En beğendiğim filmler arasına girdi.Bir süreliğine ortamdan uzaklaştırdı.

Sonra televizyonda haberleri açtık ki CB. çıkmış Ulusa Sesleniş yapıyor.
65 yaş üzerine kolonya ve maske dağıtılacakmış.
En düşük emekli maaşı 1500.-Tl olacakmış.Bayram ikramiyeleri Nisan başında
yatırılacakmış. LGS ve YKS ertelenebilirmiş. 20 bin öğretmen ataması yapılmış.
Öbürleri iş hayatını ilgilendiren konular falan işte. Aklımda kalanlar vatandaş olarak bunlar. Salgınla ilgili başkaca bir tedbir açıklanmamış.Herkes başının çaresine kendi bakacak , dışarı çıkma, temiz ol, ellerini yıka. Hastalık belirtisi görürsen Alo 184 ü arayıp ona göre hareket edilecekmiş.
Ben Çok Gezenti Burak Akkul'un Koronavirüsü hastası olması ile ilgili gelişmeleri Can Ataklı'dan dinleyince zaten olayın nasıl olduğunu öğrenmiştim.
Evlerden uzak yarabbim..
Annemleri aradım, onlarda riskli grupta tabii.
Pazara gitmişler! Artık bir şey demedim.
Sonra açtık ikinci bir ağlak film daha izledik;
''Annem''. Yani o da klasik bir fedakar anne, ailesini beğenmeyen ,sonra kıymetini anlayan kız çocuğu hikayesi.

Hava da bir soğuk ki sanırsın kışın ortasındayız.
Bugünlük bu kadar.

tüm yollar koronalı yerlere çıkıyor.


Bu sabah yine olağan dışı sessiz bir başka sabah. Yurtlara ümreden ve yurtdışından gelenlerin yerleştirilmeye başlanması ile staj için yurtta kalan kızım eve geldi.
Oğlumda Bursa'da evi kapatıp, apar topar İstanbul'a geldi.
Tabii bunlar belirsiz bir zaman için. Hep deriz ;işte bizim memlekette önü görmek zor, gelecek belirsiz, falan diye. Alın işte size, şimdi tüm dünya için belirsiz günler başladı. Bu evham ,endişe,korku,tedirginlik hallerini ,en son 1999 depreminde yaşamıştık.
O zaman bile daha iyiymiş.En azından deprem bir bölgede, başka şehirlere kaçma yolu var.
Şimdi tüm yollar koronalı yerlere çıkıyor.
Kaçacak yer yok.
Bir kabusmuşda ,uyandıran yokmuş gibi.
Tabii ki geçecek bu günler diyerek, kendimizi teskin ediyoruz.
Şimdiye kadar ne badireler atlattı insanlık. Bizde tarihin yazacağı böyle bir salgın dönemini yaşıyoruz. Ne kadar hafife alsak dahi,tarihe önemle geçecek günler yaşıyoruz, her yaşanan gün ne romanlara,ne filmlere, ne şiirlere konu olacak gelecekte. Tıpkı şimdi okuduğumuz o klasik eserlerdeki olaylar gibi konuların kahramanları ya da acizleri olacağız.
Rahmetli anneannem derdi;
''ah kızım ne yokluklar gördük, çaya atacak şeker bulamazdık ta üzüm atıp içerdik..''
Masal gibi dinlerdik,aklımıza gelmezdi bir zaman sonra bizde ne yiyip ne içicez diye düşüneceğimiz günlerin geleceğini. Hem de bir salgın yüzünden.
Göçmenler geldi aklıma.
Acaba şimdi yurtlarının kıymetini anlamış olabilirler mi?
Alın bizi,diye haykırdıkları ama onların itip kaktıkları ,dürtüp dışarı attıkları insancıklar şimdi o ülkelerin nasıl bir panik haine geldiğini görüp şaşkına döndüler mi?
Her geçen gün vaka sayısı artıyor. Devletin verdiği sayılardan başka bildiğimiz yok.İlk ölüm olayı gerçekleşmiş. Fakat yaşanılanları,gittikçe artan sayıları gördükçe sanki daha çoğalacakmış ,bizi alıştırıyorlarmış gibi bir durum var.
İşyerleri çoğu evden çalışmaya geçti. Çoğu yer kapalı.
Tedbiri elden bırakmamak, dışarılarda olmamak gerek.

Umarım sağlıklı günler bizi bekler, şifalar yağar insanların üzerine.
Bu kötü günlerden insanlık, azıcık akıl almış olarak çıkar.
Bilime,sağlığa, sağlığın çalışanlarına gerekli önem ve ihtimamı gösterir.

yine de ilkbahar gelmişti.

Evet şimdi de Koronavirüsünün sebep olduğu (Corona) (covid-19) Dünya Sağlık Örgütünce Pandemik (Küresel anlamda salgın) ilan edilen hastalık var.Ama ben yine de güzel bir şeyler olsun istedim. 
İlkbahar geldi.Baharlar açtı.
Papatyalar keza, yeşil üzerinde sarı beyaz gülümsüyor. Oysa dünyada yaşayan insanların kalpleri buruk,yaşam sevinci örselenmiş gibi.Haberlerde telaşe mahal yok ,denilsede ,yine de sanki panik havası oluşturulmakta. Aynı konu devamlı dönüyor. Kendimi dışarı attım. En azından dışarıda  her şey normal gibi görünüyor.Geçen sarı otobüslerde bir kaç maskeli insan, marketteki mavi plastik eldivenli kasiyer kız dışında hastalığı hatırlatan bir şey yok.
Hatta mangalcılar sahile çıkmış bile,ilk mangallarını kutluyor. Sanırım açık güneşli havaların Koronaya karşı etkili olduğunu düşünüyorlar. Marmaray istasyonuna giren çıkan dolu ,pek bir kalabalık. Yürüyen merdivenlerin başına oturmuş çingene çocukları birbirleriyle didişip, gelen geçenden bir şeyler isteyip duruyorlar. Zaten sudan çıkmayan ellerimiz, ha bre tekrarlan;
''Ellerini yıka, 20 saniye,kolonya kullan ,temiz ol vs. vs.'' nidalarıyla neredeyse kurumuşken bu çocuklara bakıyorum. Ten renklerini çözemeyeceğim kadar kararmış,güneşten yanık kirli yüzleri, yalınayaklar,saçlar yoluk yoluk. Kavga ediyorlar ,yoldan geçen esmer bir kadın ayırıyor onları. Ayırırken öyle bir hırpalıyor ki dövüyor sanıp ayaklanıyoruz.Ortalık bir karışıyor. Kadın en küçük olanlarını yürüyen merdivenlerin başına hırsla bırakırken büyük olanlar çoktan fıymış. Tam kadına minnetle bakacakken;
''Ağlayacağına Söyle Anana niye doğurmuş seni,sokaklarda büyü diye mi?!''
Çocuksuz bir kadının içi buz kesiyor.Suskunluk oluyor.Küçük oğlan burnunu çekiyor ağlıyor, kadın bırakıp gidiyor.
Yürüyen merdivenler ,üzerindeki bu kadar hengame ile şak, diye duruyor.Camiden çıkmış eve dönen yaşlı amcalar söylenip duruyor şimdi;
'' ya hu.. bu merdivenleri nasıl çıkacağız?!! '',diye.
Sarı saçlı garson kızımız çayları tazelemiş.Olaylara bakmaktan içememişiz.
Hesabı ödeyip kalkıyoruz.
Bu istasyon hep hareketli.
Corona şu an ,en son sorun gibi halleri var,etraftakilerin.Biz de öyle görünüyoruz.
Eve gelip haberleri bir açtık ki bir dizi önlemler. Okullar kapanmış. Ama havaalanları,camiler, kreşler, bakımevleri, dersaneler , AVM'ler ,istasyonlar, metrolar açık.Kalabalık olmaya müsait her yer açık.
Bir bildikleri vardır yine de böyüklerimizin,
Sanırım.Vardır.
Çok değil ,kısa süreler önce, çığda kaybettiklerimize, depremlere, şehit olan gencecik fidanlara yanıp yakıldık. Sığınmacıların hallerini görüp vicdan sızlattık.
Şimdi de hastalık.
Moralimiz diplere değdi.

Bari gelen şu ilk bahar güneşi içimize sıcaklığını, güzelliğini bıraksın da
nefes alıp, yaşamaya fırsat bulalım.