kızım bana yaş pasta yaptı..


Yaş pasta demek hoşuma gidiyor,çikolatalı pasta,kremalı pasta ,doğum günü pastası falandan ziyade yaş pasta demek bana daha iştah açıcı geliyor.Pasta kekinin, ıslaklığını yumuşaklığını henüz yemeden hissettiriyor gibi.
İnstagramda takip ettiğim ''bloghoneybeetle''dan  bir tarifle yaptık yaş pastamızı. İnstagramdan öncede blog yazarıydı kendisi,yani eski komşulardan.
pasta o kadar lezzetli oldu ki kızcemin elinden çıkan bu güzel pastanın tarifini bloguma da ekleyiveriyim dedim,hem unutmam arada bende yaparım ya da deneyen olur belki.Üstelik instagramda sonradan aynı tarifi bulması zor oluyor.Geçip gidiyor resimler,bloglar öylemi ama..Neysee geçelim tarife;
Şöyle ki keki için;
*4 yumurta,
*1 su bardağı şeker ile çırpılır.
içine,
*yarım çay bardağı süt, katılır.
*1 su bardağı un,
*1 paket kabartma tozu,
*1 paket vanılya,
*3 çorba kaşığı kakao ilave edilir ve son bir kez çırpılarak altına yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kek kalıbına boşaltılır. 170 derece önceden ısıtılmış fırında 20 dakika kadar pişirilir.
(Kürdan testi yapıp ,pişip pişmediğini kontrol edin)
Beyaz kreması;
*2 çorba kaşığı un,
*1 kahve fincanı  toz şeker,
*1 paketvanilya,
*1 çorba kaşığı tereyağ ,
*2,5 su bardağı süt ile pişirilerek kreması hazırlanır.ara ara karıştırılarak ılıtılır,
iyice ılınınca içine
*1 paket toz krem şanti konularak kıvam alana kadar mikserlenir.(Un kavurulmadan)
Buzdolabında bir müddet dinlendirilir.
çikolata sos;
*1 tatlı kaşığı nişasta,
*2 çay bardağı süt,
*1 çorba kaşığı kakao,
*Yarım çay bardağı toz şeker, ocakta pişirilir, kaynamaya başlayınca içine,
*200 gr bitter çikolata ilave edilerek, ocaktan alınıp karıştıra karıştıra erimeleri sağlanır.
Ayrı ayrı hazırlanan bu kek ve kremalar, soslar en son aşamada birleştirilir.
Ilınan kek kelepçeli kalıptan alınıp altındaki yağlı kağıt çıkartılır ve tekrar kalıba
yerleştirilir.Üzerine;
*1 bardak süt dökülerek o meşhur yaş kıvama gelmesi sağlanır.Islanan kekin üzerine dolapta bekleyen krema yayılır.Ondan sonrada iyice ılınan çikolata sos dökülerek bir spatula ile pastanın üzeri düzenlenir. Kenarlarını biz tarifteki gibi antep fıstığı ile süsledik.Hindistan cevizi de olabilir kanımca.
Bir gece buzdolabında dinlenen yaş pastamız tam tetimatıyla oldu.
leziz mi leziz..
Yani arada bir yaş pasta da yapıp yemiyelim mi?
Hele ki doğum günümse:) kızım kendi eliyle bana yaş pasta yapmışsa,
nasıl mutlu olmayayım ki..



HALİÇ HATTI

Nasıl yağmurlu ,sular seller götüren bir temmuz ayı geçirdik, inanılmazdı.Bir yandan aşırı nemli ,yapış yapış bir sıcak ,bir yandan köpük köpük bulutlu gökyüzü.Aniden boşalan yağmur taneleri. Hele ki en güzeli ,pırıl pırıl güneşli bir havada aniden bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdu.Güneş ışıkları gökten inen damlaları pırıl pırıl parlatıyor, sanki yağmur değil de gökten altın renkli simli,saydam inci taneleri düşüyor gibiydi.
Bizde o gün ,bugün ,diye ertelediğimiz Eyüp Sultan gezisini ayın son gününe
nihayet denk düşürdük. Bizim buradan karşıya geçmek(Anadolu yakasından Avrupa yakasına) baya meşakkatli artık. Belki de biz üşeniyoruz, trafik falan
yorucu geliyor. Ama şu aralar İstanbul'da izin mevsimi çoğu insan tatile, memlekete falan gitti.Kalan sağlar yetiyor kalabalık yapmaya hala ama olsun yinede bir ferahlık seziliyor etrafta.
Arabamızı bu bahar ayında açılan AVM lerden birinin otoparkına çekip metroya
bindik.AVM'nin içinden direkt metroya geçiş var.Bu büyük kolaylık oluyor.Metro Tavşantepe durağına kadar uzadığından, eskiden boş gelen metro oldukça dolu geldi ama her nasılsa kibar bir genç bize yerini verdi, oturarak gitme şansına erdik. Gerci o kayan mavi koltuklarda oturmak marifet istiyor. Bildiginiz gibi daha çok insan ayakta istiflenip yolculuk yapsın diye, oturma koltukları kenarlara tek sıra halinde dizili. Kalın mika ya da plastik gibi bir maddeden, sert oturaklar. Bir de kaygan..Ayol her kalkış ve duruşta herkes birbiri üzerine kaykılıp duruyor.Neyse metrodan in, Marmaray'a geç,Üsküdar'da in, şehir hatları vapuruna geç. Nihayet mavi denizin üzerinde ,boğaz ve sonrası haliç manzaraları ile Eyüp'e doğru yola devam ettik.
(İstanbul gibisi var mı? dedirten büyülü manzaralar)
                        (Deniz kenarı,deniz havası mutluluk ,huzur ve yaz sıcağında                                                      acayip serinlik veriyor)
       (Bizimde gondollarımız,pardon sandallarımız varmış, biraz alaturka ama olsun, zaten biz de alaturkayız.)
Üsküdar -Eyüp arasında Şehir Hatları iskelesinden , her saat başı hareket eden motorlar var. Üsküdar'dan kalkan motorlar ,sırayla Karaköy, Kasımpaşa, Fener, Ayvansaray, Sütlüce ve Eyüp iskelelerine uğruyor.(1,95-tl) Yaklaşık 1 saat sürüyor,geze geze, trafiğe takılmadan seyahat edebileceğiniz ,harikulade manzaralı bir alternatif yol.  Biz Eyüp'e gittik. Daha önce gördüğüm, Eyüp Sultan türbesi ile ilgili geçen yazımda yazdığım olay, disiplinini yitirmiş neyse ki yine kadın erkek ,ayrı ayrı giriş ama içeride herkes istediği gibi duasını ediyor, neyse Allah kabul etsin diyip, geçeyim.

Biraz zaman geçirdiğimiz İstanbul'un bu güzel köşelerinden yine aynı yolla döndük, Karaköy'de bir yemek molası verdik. Sonra yine vapurla bu kez Karaköy-Kadıköy hattı.Arkasından Kadıköy-Tavşantepe metro istasyonu..
AVM otopark ve en nihayet evim evim güzel evim modu:))
Yani sanırım İstanbul'da bir gezmeye gitmek  ,yollarda geçirilen çokça saati göze almak demek.Gittiğiniz yerde ancak şöyle bir soluklanma vakti kalıyor insana.
Eve gelince de tabi ''canım evim, bi yorulduk sorma'' oluyoruz.

Özüm Çocuktur



Geçtiğimiz günlerde yazdığım gibi, temmuz ayı içerisinde okuyacağım diye aldığım kitapları bitirdikten sonra bir değerlendirme yaptım.Hangisini, tekrar oku deseler, okurum?Ve beni en çok etkisi altına alan kitabın;
Fakir Baykurt'un ''Özüm Çocuktur'' isimli hayat hikayesinin ,çocukluk kısmını anlattığı roman tadında kitabı olduğuna karar verdim.
Nasıl güzel bir anlatım, nasıl güzel, dürüst, doğal ,dümdüz hikayeler.
Fakir Baykurt Akçaköy'de geçen çocukluğunu ,hayallerini, kardeşlerini,annesini,babasını, komşularını öyle güzel anlatmış ki 30'lu 40'lı yıllarda köylerinin ve komşu köylerinin halini ,Tahir'in gözünden öyle sahici anlatmış ki yaşamış, görmüş gibi oluyorsunuz.
Sanki yanı başına çömdüğünüz dedeniz ,size çocukluğunu anlatıyor.
Bana bunu hissettirdi, elimden bırakamadım.Kısa kısa anılar; kimi komik, kimi trajıkomik, kimi acıklı, kimi hüzünlü, kimi sizi öfkelendiren,vay be dedirten hikayeler.
Fakir Baykurt'un hayatını kaleme aldığı sekiz ciltlik serinin diğerlerinde gözüm şimdi,onları da ilk fırsatta okumaya çalışacağım..

şaşkın..


 orada duruyordur.
bakmasını bilmezsen, göremezsin.
aranır durursun.
şaşkın.. şaşkın... (bi tıkla)