DEHA



Başlamasını beklediğim dizinin,neredeyse bir saate yakın
süren özeti bitsin diye beklerken takıldığım film.
O upuzun siyah kirpikli tatlı kızı görüp ,filmini seyretmemek mümkün değildi.
Dayısı rolündeki Frank'i ise Marvel filmlerinin Kaptan Amerikası,diye hatırladım .
Mary ,intihar eden annesinin ardından, kendini suçlu hisseden dayısı Frank
ile yaşamakta olan 7 yaşında bir kız çocuğu.
Fakat annesi ve anneannesi gibi müthiş bir matematik zekasına sahip.
Çözülmeyen tüm büyük problemleri çözebilecek kadar.
Dayısı Frank, onu herhangi sıradan bir çocuk gibi yetiştirip, dehasını köreltmek
isterken(tabi bunun için kendince geçerli sebepleri var)
zengin anneanne tam tersi Mary'nin bu yeteneğini geliştirmek peşinde.
Bu iki farklı istek, Mary için açılan velayet davası ile devam edip işin iyice
sarpa sarmasına neden oluyor.
Bir yandan anne ile çocukları arasındaki derin sorunlar açığa çıkarken,
diğer yandan  dayısından ayrılmak istemeyen Mary, ne yapacağını bilemiyor,
büyük bir üzüntüye düşüyor..
Velhasıl oldukça acıklı bir film.
Dramatik..
Filmi izleyince benim beklediğim dizide yalan oldu.
Artık haftaya özetinden izlerim.
Film ,diziden kat be kat güzeldi..
Seyretmediyseniz, bu tip film izlemekten hoşlananlara tavsiye ederim.

Güzel bir hafta olsun...

indirim başlamış..


Alışveriş sizi rahatlatır mı? Beni;evet.
Hele  gönlüm güzelse, keyfim yerindeyse .
Enflasyon rakamları açıklanmış, 2017 yılı için yüzde 12 ye yakın.
Yani, alım gücümüz azalmış.Cebimizdeki aynı paraya,
daha önceki yıllardan daha az şeyler alabiliyormuşuz.
Mutfak masraflarından ,enflasyonun ne kadar arttığını,
ev geçindirenler net bir biçimde görüyor zaten.
Dışarda bir bardak çay bile en basit yerde üç lira,bir fincan türk kahvesi
sekiz-on lira olmuşken, çarşı pazar da ne ucuz,diyemeyiz.Hayat maalesef pahalı.
Hele şu günlerde ,her yönden.
Neysee.
Her şey ederinin üzerine çıksa da, mağaza mağaza dolaşmak, indirimli birşeyler
alıp sevindirik olmak, kadınların her daim hoşuna gider.Bu aralar, mağazalarda
yüzde 50 aman üzerine yüzde 20 daha falan diye indirimler var. Her zaman kullanacağımız,
klasik parçalar almanın tam vakti.
AVM lerde henüz yeni yıl süslerini, rengarenk ışıklarını kaldırmamışlar.
Sakin olsun diye erken gittik geçenlerde.
Siyah kışlık bir bot elimde, inceliyorum.
hoşuma gidiyor,kızıma gösteriyorum ;
''Bu nasıl'' ,''güzel'' diyor .
otuzsekizi istiyoruz. Kadife kumaş kaplı deneme koltuğunun kenarına,
poşetlerle birlikte kendimi de bırakıyorum.
Çocuk numarayı aramaya depoya, giriyor. Bir müzik yankılanıyor,
koridorlarda her zaman çalanlardan farklı.
Enstrüman sesi. Saksafon ve gitar. Ali Babanın çiftliği mi o çaldıkları?? evet.
Yerimden kalkıp mağazanın dışına çıkıyorum.
İspanyol şapkası gibi geniş kenarlı siyah şapkalar, siyah kostümler giymiş üç esmer
adam, bir küçük kız çocuğuna şarkı çalıyor.
Annesi babası ile birlikte kız ,şarkılara tempo tutuyor.
Bir ayağı yere ufak darbelerle vururken ,ellerini çırpa çırpa şarkıya eşlik ediyor.
Şarkı bitiyor, ''pembe panter şarkısı, mini mini bir kuş şarkısı'' ardı ardına yankılanıyor.
Tam dalmışken ,neredeyse bende el çırpıcam, delikanlı
'' hanımefendi getirdim otuzsekiz numarayı ''diyor ..
''yalnız siyahı yok kahverengi de otuzsekiz, kalmış''..
Eh,indirim bu, beden ya da numara sıkıntısı olur mu? olur..

İstanbullunun en fena derdi..

ocak ayının çarşambası,
tam okulların çıkış saatine denk gelmişiz. Gri puslu bir hava var.Hava kirliliğini ,nefes
aldıkça genzinizi yakan, is kokusundan alıyorsunuz.Tüm minibüsler tıklım tıkış geliyor.
İnsanlar ayakta rahat dursun diye ,içerdeki koltuk sayılarını azalttılar.
Gençliğimde okula giderken ,hatırlarım minibüslerde
ayakta yolcu almak yasaktı. Şimdi hatırlamaz gençler,'' trafik kontrolü '' diye bir şey
vardı gündüz yollarda. Eğer kontrol varsa ,şöför ya da muavini ''ayaktakiler çöksün''
evet evet ,ayaktakiler çöksün ,diye seslenirdi,
yarı bellerinden eğilmiş  3-4 yolcuya. Onlarda aradaki daracık koridorda
çömelirlerdi ,oturuyorlarmış gibi. Kamera şakası gibi.
Şimdi dolmuşta ayakta gitmişsin,oturmuşsun kimse umursamıyor.
Ne ayakta yolcu alıyorsun ,diye şoföre ceza var,
ne de insanların böyle istiflenmiş halde yolculuk yapmaya itirazı.
Kişi kendine değer vermiyorsa, başkaları hiç vermez.
Git de ,var da varacağın yere ,nasıl varırsan var, der.
Ana caddeye yürümeye karar verdik.
10-15 dakika yürüdük.İyi de geldi aslında.
Amma velakin cadde kilit, baş belası trafik durmuş.Arabalar duruyor, yayalar ilerliyor.
Çünkü neden;
caddenin yan tarafındaki tren yolu yıllardır insaat halinde , yolun yarısı kapalı,
köprüler kapalı, yaya geçitleri kapalı.  Neredeyse beş yıldır devam eden bir
Marmaray inşaatı . Sanki atla deve, bitiremediler gitti.
Genç olsak yürü Kartal'a kadar ,nasılsa vasıtaya binsen
gitmiyor, içerisinde oturacaksın.Lakin yorgun ayaklar
öyle demiyor.
 Söylene söylene biraz daha yürüdük,
 trafik hafif açılır gibi olduğu yerde bindik bir alamete,
gidedurduk evimize..
Demişti canısı ''alayım seni çıkışta'' diye. Söz dinlemedim, yorgunluktan bittim..
--------
(foto.int.alıntı)

karaorman pastası

Keyfim pek yerinde a dostlar..Çocuklarım geldi,
 yarıyıl tatili için. Finaller süresince hasret kaldım onlara.
İki üç hafta evim şenlenecek ,çok şükür.
Diyetteyiz eşimle dört aydır, mutfakta hamur işleri, pasta,kurabiye
falan pişmiyor bu süre zarfında. Geçen ay annemin gününe pasta yapmıştım
en son .O haftasonu da kızım gelmiş dolapta pastayı görünce pek bir
sevinmişti.
'' Aman dedim, bozmak yok ,o anneannen için,''
yüzü düşmüştü canım kızımın.
Bu bana dert oldu.
Yarıyıl bittiğine göre , şöyle  şerefine bir pasta yapayım,
kızım ,oğlum,yisin bi güzel,dedim.
Karaorman pastası internette çeşitli tarifleri var , ben kendime göre uyguladım.
Kekini kendim yaptım, ama kelepçeli kek kalıbım biraz geniş,
benim pastam gördüğüm tariflerdeki gibi ,
üç değil, iki katlı oldu.Güzel de oldu.Arasına hem pastacı kreması,
hem vişne kreması hem krem şanti kullandım.
Keki için;
*4 yumurta, *1subardağı toz şeker,*yarım s bardağı yoğurt,
*50 eritilmiş tereyağ, *7 çorba kaşığı un,*3 çorba kaşığı kakao
*kabartma tozu, vanilya, bir çimdik tuz.
Pastacı kreması;
*1 yumurta sarısı *2 ço.kaşığı un,*1 çorba kaşığı nişasta,*3 çorba kaşığı kakao,
*yarım lt.süt*vanilya.(Koyu bir krema çırpa çırpa soğutuluyor)
Vişne kreması;
*1 çorba kasesi kadar vişne(dondurulmuş aldım) *3 toz şeker,* 1 tatlı.kaşık nişasta,
*azıcık su..
*keki ikiye böldükten sonra ıslatmak için 1 su bardağı soğuk süt(1 tatlı kaşığı şekerli)
Pasta pişip, dolapta soğumaya bırakıldı.Ama,
kızım bu sefer tedbirli:
''Bizim mi? annanemin mi??'' dedi.
''Size yaptım canım dedim, yiyin afiyetle''..
.............
Ağız tadınızın bol olduğu ,bereketli
bir hafta diliyorum.....
Görüşürüz..

Arif V 216 filmi


Çarşamba günü sinema günü yaptık. Normal günlerden farklı olarak çarşamba günü
bilet fiyatları 12 TL. Bu nedenle de çok kalabalık oluyor sinema.
 Film konusunda tercihimiz yoktu:gidince bakarız dedik.
Gittik ,baktık, gördük ki,
tek tercih şansımız var;
 
Sinemadaki salonların 5 tanesinde, hemen her saatte gösterimde olan ArifV216 filmi
oynuyor. Diğer bir tanesinde bir çizgi film, diğerinde macera, birinde de başka bir yerli
film.Macera filmi zaten sabah tek seans konmuş gösterime.
Dolayısıyla film izlemek gayesiyle gelmiştik, Arif V 216 dan başka da seçenek yoktu.
Filmin o kadar reklamı yapılıyor ki Cem Yılmaz'ı fiminden önce, televizyonun hemen
her tür programında o kadar çok izledik ki ,filmide görmeyen bir biz olmayalım ,
eksik kalmayalım ,mecburen, dedik.
Film iki saat sürüyor. 1969 yılında geçiyor. Eskinin yerli filmleri tadında.Konusu da
o filmleri hatırlatıyor. Rol almayan oyuncu kalmamış gibi. Zeki Müren konusu
filmin en güzel yanı bence.Mert Fırat harika bir Sadri Alışık olmuş.
Filiz Akın'ı hiç anlayamadım hangisiydi:)




Bir seyirci olarak filmi nasıl buldun derseniz ,
çok güzel ,çok beğendik, çok güldük, diyemem. En çok kim, hangi
eski yıldızı canlandırmış, onları seyretmek hoşuma gitti filmde.
Zeki Müren'li sahneler hele hele onun kostümleri ile ilgili olaylar
şahaneydi:))
Biraz uzattıkları bir iki sahne de vardı.
Neyse bizde eksik kalmadık, seyrettik, emeklerine sağlık diyelim.

Söylemeden geçmiyim;
Ekseriyetle şu geçerli bir kuraldır;
beklentiyi çok yukarılara koyarsan, biraz hayal kırıklığı olur ,
olur olur.Ne yazık ki..

yeni yılda ilk kitap siparişlerim


 2017 de son okuduğum iki kitap da güzel kitaplardı.
 
En çok Leyla'nın Evi 'nden etkilendim.Zülfi Livaneli'nin sevmediğim kitabı yok ki zaten.
Kördüğüm , Ayşe Kulin 'in , günümüz olayları etrafında ördüğü bir macera hikayesi.
Hafızasını kaybeden, Gizem adı verilen Esra adındaki genç doktorun
başına gelen olmadık işler, çözülmesi zor sorularla
onun hayatının içine dahil oluyoruz, onunla beraber sırlarını çözmeye çalışıyoruz.


Yukarıdaki fotografta gördüklerinizde, bu ay okuyacaklarım.
 Paulo Coelho 'nun pek çok eserini okudum. On Bir Dakika da onlar arasına katılacak.
 Ayşe Kulin 'de romanlarını takip ettiklerimden.
John Verdon ise ilk kez okuyacağım bir yazar. Uzun zamandır polisiye bir roman
okumamıştım. Bu bir seri imiş.Beğenirsem diğerlerini de alacağım
kısmetse..
Bir de söylemeden geçmiyim,içinden kitap ayracı çıkan kitapları  çok seviyorum.
Diziler, kitaplar yanında çaylar kahveler, belki biraz da müzik..
Henüz sert yüzünü göstermeyen,
şimdilik güneşli kış mevsimi böyle böyle geçecek artık..

en sevilen diziler..

Tabii bizim evde..
2017 de yeni başlayan dizilerden, yayın akışlarına yetişebildiğim kadarıyla,
beğenerek izlediklerim var. Pek çok dizi çevriliyor , reyting uğruna,rekabet için
aynı güne bir kaç dizi sığdırılmaya çalışılıyor. Sonrası kayıt yapan,
tekrar gösterimi olan  çeşit çeşit yayın aletleri çıkıyor piyasaya. İnsanlar ya kayıttan
ya internetten ya da diğer günlerde tekrarlarından izliyor dizileri.
Sonuçta ,dizi sektöründe çalışan binlerce emekçi var. Neredeyse bir sinema filmi
uzunluğunda(bazen çok bunaltsa bile) bölümler çekiliyor. Ortada bir emek var.
Üstelik kurufasulye bile ithal ettiğimiz bu dönemde ,dizileri yurtdışına ihraç ediyoruz
memleketede   faydaları dokunuyor böylece. Zaten kış mevsimi,
akşamları sıcacık evlerimizdeyiz.(şükür)

Geleyim bana göre ,hangi diziler seyredilesi;
Geçen sezon başlayan , bu sezonada geç bir başlangıç yapıp,
yoksa birileri istemedi de bitirdiler mi diziyi?, diye düşündüğümüz'
'Vatanım Sensin'' en favori dizim.
Perşembe günlerinin vazgeçilmezi.

Lakin perşembe akşamı ,bu sezon , çeviri dizisi olarak başlayan ''Bizim Hikaye'' de
en güzel dizilerden. Güzel yurdumun ,güzel insanına pek güzel uyarlanmış.
Traji komik bir dizi.Çok zor şartlarda yaşayan, çok sevimli bir aile(babası hariç)nin
yaşamını anlatıyor.Hep köşklerde, yalılarda geçen zengin hayatı anlatan dizilerin
tam da aksi.
l

Pazartesi ''Çukur'' var.İstanbul'un arka mahallelerinde bir mafya ailesinin genç
lideri  etrafında dönüyor. Biraz ''İçerde'' dizisinin havası var.En basidi, müzikleri
benziyor. Yinede iyi oyuncular ve iyi oyunculuk var,seyrettiriyor.

Salı yine iki güzel dizi peş peşe.
''Kadın'' bir Uzakdoğu dizisi uyarlaması. Uyarlanmış mı gayet de güzel.
Önce Beren Saat oynayacakmış sonra Özge Özpirinççi kapmış rolü.İyi ki de
kapmış, nefis bir oyun çıkartıyor. Hele o çocuk oyuncular yok mu? yaa çok tatlılar.
Ne kadar çocuk oyuncu çıkar oldu piyasaya di mi?? Hepsinide allah nazardan korusun,
güzel rol yapıyorlar zamane çocukları..


''Ufak tefek cinayetler'' önce seyretmiyordum.Tutmaz falan sandım.Yanılmışım.
10.bölüm yayınlanınca, bende internetten ilk bölümden itibaren izledim.Çünkü çok konuşuluyordu.İzledikçe ağzım açık kaldı valla.
Ne entrikalar ,ne dedikodular aman aman..Biraz Amerikanvari
hayat tarzı taklidi olmuş gibi ama vardır böyleleri de bizdede.
Kadınlar arasında da, dürüst olalım , böyle şeyler olmuyor  değil hani.
Bir de asıl konu ;kim ölmüş? kim katil?
merak ediyorum doğrusu. Merak uyandıran konular ilgimi çeker.


Cumartesi akşamları da ''Bahtiyar Ölmez'' e takılıyoruz.Yetkin Dikinciler sayesinde
başladık ,devamda ettik izlemeye. Komik, eğlenceli bir dizi..Gülüyoruz..


Akşamları yemek sonrası çay ya da ıhlamur eşliğinde
bu kış, bu diziler seyrediliyor bizim evde.




İstanbul'dan yeni yılın ilk günü

pırıl pırıl bir hava..
günlük güneşlik.
Tarih 01.0cak.2018 pazartesi  .Fotoğraflarla size de göstereceğim gibi
bizim buralar:
 yürüyüş yapanlar,
 piknik yapanlar,
 güneş ışıklarının yansımaları,pırıltıları,

 Olcay'ın bisikletini bekleyen Kartallı kedicik,

güneşlenen  sahil kedicikleri,

 yürüyüş sonrası birer demli çay içmek isteyenlerle dolu..


Tabi soğuk var mı? Var ..
O kadar olacak, Ocak ayına girmiş bulunuyoruz nihayetinde..