Bir yanda bahar gelmek için bekliyor ,bekler iken tüm çiçeklerin döküp, yaprağa durdu ağaçlar. Diğer yanda kış, gitmemek için kapı aralığına ayağını koymuş, son soğuklarını üfleyip duruyor. Yağmurunu, rüzgarını salmış ortalığa.
Biz de bu yağmurda aşı olmaya gittik. Aşı sıramız geldi, ne mutlu bize. Ben beyimden torpilli olarak sıraya karıştım. En yakınımızdaki özel hastanede olduk ki babam da orada olmuştu aşısını. Yine aynı eli tüy gibi hafif hemşire yaptı aşılarımızı. Sanırım ,bir tek aşıcı hemşire var. Aşının ilk başladığı zamanlardaki heyecanlarını, telaşlarını aşmışlar, çok daha sakin bir şekilde davranıp aşıları yapıyorlar. Yeni moda selamlaşma şeklide ''Antikorunuz bol olsun..'' şeklindeymiş aşı olanlar arasında.. Tabi antikorlar ,ancak 2. doz aşıdan sonra oluşuyormuş.
Aşıları olduk olmasına da bizim buralar kırmızı ötesi, site de kimse burnunu dışarı çıkarmıyor, hasta çok etrafta.
Yine de kapalı olan şehirlerdeki lokanta ve kafeleri de açtılar. Eh haksızlığı bir nebze giderelim diye düşündüler, sanırım. Nasılsa 2 hafta sonra ramazan ve ramazan da tüm yiyecek içecek yerleri kapalı olacakmış. Herkes niyetli olacağına göre, dışarda kim yiyip içecek ,değil mi ama?!
Şu anda uygulanan 'kontrolü olmayan tedbirlerin', sadece' dostlar alışverişte görsün' şeklindeki eski sözümüze uyduğunu düşünüyorum. Herkes başının çaresine baksın, kendi tedbirini kendi alsın, yapacak bir şey yok.Diyorum, noktamı koyuyorum.