dünden kalan..

 Dün hava o kadar şahaneydi ki , pırıl pırıl güneş masmavi gökyüzü, ılık mı ılık bir yumuşak hava. Dışarda yapmamız gereken işleri bu güzel havada hallettik. Bu günlerde  tatlı bir telaş içindeyiz ,bakalım nasıl altından kalkacağız bu tatlı telaşenin. İkiz evlatların genelde önemli anları hep birbiri ile aynı zamana gelip çatıyor. Bazen birinin derdine keder duyarken diğeri öyle mutlu bir şey yaşıyor ki anne kalbi nasıl ikiye ayrılacağını şaşırıyor. Sevinmek ve dertlenmek aynı kalbin içinde sıkışıp ayrı ayrı çarpıntı yapıyor. Bunu dönem dönem yaşıyorum. Ve yine öyle bir dönemden geçmekteyim. Bakalım nasıl devam edecek sevgili okuyucu..

Bir süredir hiç resim çekmek gelmiyor içimden. bakıp bakıp geçiyorum, güzellikler gözüme görünmüyor nedense. Lakin dün öyle güzel bir köşeye denk geldik ki bu güzel havada işlerimizi hallederken, resimlemeden duramadım. İstanbul'un her köşesinde apayrı bir manzara oluşabiliyor tabi ki buna sebep deniz ve güneş ve tekneler. İyi ki marmara denizi var İstanbul için. Sular , martılar, vapurlar bu şehir de olmasa idi ,bu şehir İstanbul olur muydu? Saydıklarımın hepsi İstanbul'a ayrı bir yakışıyor. Deniz ve şehir bir arada, her yerde olduğundan farklı güzel görünüyor İstanbul'da.


****

Orkideler

 

Orkide, genellikle Orta Asya ülkelerinde ve Afrika kıtasında da sadece Tanzanya civarında yetişen bir özel ve güzel bir çiçektir. Ülkemizde de Yalova civarında orkide çiçeği yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır. 


Orkide çiçeği bakımı için ,öncelikle ortamın sıcaklığı önemlidir. Orkide çiçeği çok fazla güneş sevmeyen ama aydınlık ortamlarda bulunmayı da seven bir çiçek türü olduğu için direkt güneşe maruz bırakılmaması gerekir. Evler için en ideal ortam pencerenin direkt ön tarafı değil, pencere yanları olmalıdır. Işığın tül arkasından gelmesini sever. Saksı seçimi, orkide yetiştirmek için önemli bir unsurdur. Genellikle şeffaf saksılarda, kökler de ışık alacak şekilde yetiştirilir.

Orkide çiçeği ,sulama işlemi haftada bir kez yapılmalıdır. Sulama işleminden 10 dakika kadar sonra su tabağında biriken suyun boşaltılması gerekir. Orkide çiçeği sulama işlemi için kullanılan suyun oda sıcaklığında olması çiçek için faydalıdır.


Orkide çiçekleri bazen hemen kuruyup dökülürler. Bu  sorunun birkaç cevabı olabilir. Orkideler tomurcuklarını açmadan döküyorsa ya bitkinin gövdesinde veya köklerinde ya da orkidenin bulunduğu ortamda bir sorun vardır. Az veya fazla sulama bitkiyi strese sokar ve tomurcuklarını dökebilir. Orkide çiçekleri dökülmesinin bir diğer nedeni ise yanlış sulama rejimidir. Orkide çiçeği sulama işlemi haftada bir kez yapılmalıdır ve sulama işleminden bir kaç dakika sonra, kökler suyu emmince tabakta kalan suyun  boşaltılması gerekir.  

 Yeni haftaya,  orkidelerimin resimleri ile süslenmiş, orkide çiçekleri hakkında ufak bilgiler paylaşan güzel bir yazı yazarak başlamak istedim ki haftamız da renkli, mutlu, istediğimiz gibi geçsin.

21 Mart

 21 Mart ekinoks, her yıl ilkbaharının başlangıcını ve güneş ışınlarının  dünyanın ekvator bölgesine tam olarak dikey  düştüğünü ifade eder. Bu tarih, hem kuzey yarım küre, hem de güney yarım küre için eşit gündüz ve gece sürelerini ifade eder. Ekinoks sözcükleri, Latince "aequus" (eşit) ve "nox" (gece) sözcüklerinin birleşiminden oluşur.

Ekinoks, Dünyanın yörüngesindeki konumu nedeniyle gerçekleşir. Dünya yıl boyunca boyuna dönerken, eğik eksenli yapıya göre güneş ışınları farklı açılarda düşer. Ancak ekinoks sırasında, Dünya'nın ekseninin düzlemi Güneş ile Dünya'nın merkezi arasında tam olarak dik açı yapar, bu da güneş dalgalarının ekvator bölgesine tam olarak dikey olarak düşmesine neden olur.Bu tarihten sonra güneş ışıkları kuzey yarımküreye dik açıyla vurmaya başlar, geceler kısalır, gündüzler uzar.

21 Mart ekinoks, astronomi ile ilgili olaylarla da birçok kültürde önemli bir tarihtir. Örneğin, İran'da Nevruz Bayramı olarak kutlanır ve baharın başlangıcını temsil eder. Ayrıca, Meksika'daki Chichen Itza piramidi de ekinokslar sırasında güneş ışıklarının basamaklarda yansımalarıyla iki başlı  yılan şeklindeki bir gölge oluşturacak şekilde inşaa edilmesi dikkat çekicidir.

Ekinoks ayrıca tarım ve bahçecilik açısından da önemlidir. Yeni bir mevsimin başlangıcını simgelediği için, bu tarih çiftçilerin hasat zamanlarını ve ekim planlarını belirlemelerine yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, 21 Mart ekinoks hem astronomik bir olay, hem de kültürel ve turistik,mistik  önemi olan bir tarihtir. Bu gün, doğanın yeniden canlanması ve yenilenmesi için bir fırsat olarak kutlanır.

Bu gün aynı zamanda Nevruz Bayramıdır; İran, Türkiye, Afganistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve diğer bazı ülkelerde kutlanan bir bahar bayramıdır. Nevruz kelimesi Farsça kökenlidir ve "yeni gün" anlamında gelir.

Nevruz bayramı, baharın başlangıcını kutlamak için 21 Mart'ta kutlanır. Bu tarih, gün ve gece hayatının yaşandığı ve günün daha uzun olmaya başladığı bahar ekinoksu ile denk gelir. Bu nedenle, Nevruz bayramı aynı zamanda doğanın yeniden canlanması, taze başlangıçlar, yenilenme ve umut gibi temaları da kutlar.


21 Mart Bahar bayramı iyilik, yenilik ,bereketli günlere vesile olsun..




Dünya Mutluluk Günü

 

Günaydın ve iyi haftalar sevgili okuyucu,

Bu sabah bilgisayarı açınca tam sağ köşede, bugün Dünya Mutluluk Günü vs. vs. vs.. gibi bir ilan görünce hiç duymadığım ama en sevdiğim kelime olan mutluluğun da günü mü varmış , aman ne güzel diyerek bir araştırma yaptım ;

Uluslararası Mutluluk Günü, 20 Mart'ta her yıl kutlanan bir gün. Bugün, Birleşmiş Milletler tarafından 2013 yılında kabul edilmiş ve mutluluğun önemine dikkat çekmek, insanların mutluluğunu artırmak ve dünya çapında daha mutlu insanların olduğu toplumlar oluşturabilmek için bir düşünce günü olarak kutlanıyor. 

Uluslararası Mutluluk Günü, insanların mutluluğa ulaşmalarına yardımcı olabilecek konuları ele almak için farklı etkinliklerle   kutlanıyor. Bu gün, eğitim, sağlık, iş yaşamı, insan ilişkileri ve sosyal sorumluluklar gibi yapılandırmalarda insan mutluluğunu artırıcı çabaların çoğaltılması hedefleniyor. 

😊

Evet dünya özellikle son aylardaki ülkemiz büyük sıkıntılardan, felaketlerden, acılardan geçiyor. Hiç kolay günlerde değiliz.' Hadi Mutlu Olun' demek sözcükler de bile tuhaf duruyor. Lakin bunca iyi olmayan olay karşısında ,en büyük öncelik insanların refahı, yüzünün gülmesi , mutluluğu tekrar yakalayabilmesi olmalı. Yeni ve gelecek nesiller için bunu yapmamız gerekli.

Hasılı, madem bugün Dünya Mutluluk Günü umarım insanların dolu dolu gülebileceği, refah içinde huzur ve neşe ile yaşayacağı günler yakın olsun. Mutlu olmaktan korkmayalım. 

Normalimiz mutluluk olsun Sevgili Okuyucu. Belki o zaman diğer insanlara daha çok yardımımız dokunur, onlara da ışık oluruz.

😊

Bahar Yorgunluğu

 

Bahar yorgunluğu, ilkbahar aylarında bazı insanlarda ortaya çıkan bir durumdur ve genellikle  mevsim değişiklikleri sırasında hissedilir. Bahar yorgunluğu, genellikle insanların kendilerini yorgun, halsiz ve bitkin hissetmeleri şeklinde kendini gösterir. Bu durumun nedeni, vücudunuzun kış aylarında alıştığı rutinlerin bahar aylarında değişmesiyle ilgilidir.

Bahar yorgunluğu, vücudunuzun kış aylarında artan melatonin ve azalan serotonin seviyelerinin bahar aylarında değişmesiyle ilgilidir. Bu değişiklik, vücudunuzun biyolojik saatini ve hormon seviyelerini etkiler. Ayrıca, bahar aylarında artan güneş ışığı miktarı, vücudunuzun doğal uyku düzeninizi etkileyebilir.

Bahar yorgunluğu belirtileri arasında halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, iştah değişiklikleri, sinirlilik, konsantrasyon zorluğu ve depresif duygular bulunur. Bu belirtiler, kişiden kişiye değişebilir ve bazı kişilerde daha şiddetli olabilir.

Bahar yorgunluğunu azaltmak için yapabileceğiniz bazı şeyler şunlardır:

🎕Düzenli egzersiz yapmak,

🎕Daha sağlıklı, hafif yiyeceklerden oluşan  bir diyet benimsemek,

🎕Düzenli uyku düzenine uyum sağlamak,

🎕Güneş ışığından bol bol yararlanmak, açık havada zaman geçirmek,

🎕Stresi azaltmak için yoga veya meditasyon yapmak,

🎕Vitamin ve mineral takviyeleri almak,

🎕Kendinize zaman ayırmak ve dinlenmek için fırsatlar yaratmak,

Bahar yorgunluğu genellikle kendiliğinden geçer ve özel bir tıbbi tedaviye gerek yoktur. Ancak belirtileriniz çok şiddetliyse veya uzun süre devam ediyorsa, bir doktora görünmek faydalı olabilir. Doktorunuz, daha ciddi bir tıbbi durumunuz olup olmadığını kontrol etmek için bazı testler yapabilir ve size yardımcı olacak tedavi yöntemleri önerebilir.🎕






Son Dişler

Bilindiği gibi  Yirmi Yaş dişi , ağızda en son çıkan ,en arka sıradaki büyük dişlerdir ve genellikle 17 ila 25 yaşları arasında çıkarlar. Bazı insanlarda   hiç çıkmazlar, bazıları içinse hem çıkar hem sorunlar yaratırlar. Bu dişlerin çıkmamasının nedeni, ağızda yeterli yerin olmamasıdır. Yirmi yaş dişi ile ilgilenmezseniz; ağrı, şişlik, çene sertliği, diş çürümesi, diş eti enfeksiyonları ve diğer sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

Bazı insanlar için, yirmi yaş dişleri çıktıklarında hiçbir sorun yaratmazlar , diş hekimleri tarafından sadece izlenirler. Ancak, diğer bazı insanlar için, yirmi yaş dişleri ağrılar, iltihaplar, kistler vb gibi sorunlara neden olabilirler. Yirmi yaş dişleri, diğer dişlerle uyumlu bir şekilde çıkmadıklarında da sorun yaratırlar. Bu durumda, diş hekimi tarafından çekilmeleri önerilebilir. Bazı insanlar için yirmi yaş dişleri çıktıklarında da ortodontik bozukluklara neden olabilirler ve bu durumda diş hekimi tarafından tedavi edilmeleri muhtemeldir.

Sonuç olarak, yirmi yaş dişleri bazı insanlar için hiç sorun yaratmazken, diğerleri için  çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilirler. Bu nedenle, diş hekimi kontrollerini yaptırmak, diş sağlığımızı korumak önemlidir.

               Bu konu bizim evde ,kızım nedeniyle gündem oldu. Dişindeki ağrı nedeniyle ki genelde maalesef diş hekimi muayenesine bu nedenle gidiliyor, yirmi yaş diş kökü çene kemiğine paralel çıkmış. Diş kökü yatay vaziyette, gömülü  durup duruyor. Ve yukarıda bahsi geçtiği şekilde diğer dişleri etkiliyor ve tabii ki ilerde kemiğe yapışması , kist oluşması gibi sorunların oluşmasını vaad ediyor.  İhmale gelmez. Hemen bir çene cerrahından randevu alınıp yatay vaziyetteki diş, dört parçaya bölünüp, bulunduğu yerden alındı. Bir kaç dikiş ile kazasız, ağrısız ,sızısız hallettik.  

Sağlığımızı ihmal etmeyelim, hepinize sağlıklı, olabildiğince mutlu bir hafta sonu dilerim.




şakayık

Geçen günlerde ziyaretime gelen komşum bana bir saksı şakayık çiçeği getirdi. Daha önce hiç evimde yetiştirmedim , bana gelen muhteşem güzellikteki şakayık çiçeğini şöyle bir araştırdım nasıl bir çiçekmiş , nasıl bakım istermiş diye;  

Şakayık çiçeği, Paeonia adlı bitki ailesine ait olan ve Asya ve Avrupa'nın birçok bölgesinde yetişen bir çiçek türü. Büyük, gösterişli güle benzeyen çiçekleriyle tanınan şakayık, genellikle pembe, kırmızı, beyaz ve sarı renklerde görülür. /Benimki sarı mı sarı/ Yaprakları tüysüz ve yeşildir./Maydanoz yaprağını andırıyor narin ve çabuk sararan ince yapraklar .Suyu ve nemi çok seviyor./ Bahar ve yaz aylarında açan şakayık çiçekleri, bahçelerde, parklarda ve çiçekçilerde yaygın olarak görülür.

Şakayık çiçeğinin anlamı, farklı kültürlerde farklılık gösterir. Genellikle sevgi, şefkat, saflık, zenginlik ve mutluluk sembolü olarak kabul edilir. Antik Yunanistan'da, şakayık çiçeği, tanrıların ve tanrıçaların güzellik sembolü olarak kabul edilirdi. Çin kültüründe ise şakayık çiçeği, zenginlik ve refahın sembolüdür. Ayrıca, Japon kültüründe şakayık çiçeği, aşkın ve mutluluğun sembolü olarak kabul edilir.

Şakayık çiçeği ayrıca tıbbi amaçlar için de kullanılır. Kökü, geleneksel Çin tıbbında ağrı kesici olarak kullanılır ve aynı zamanda bazı cilt sorunlarının tedavisinde de etkilidir.

Sonuç olarak, bir çiçek diyerek geçmemek lazım ne anlamları , ne yararları var. Sevgi, şefkat, saflık ve mutluluk sembolü olarak kabul edilen şakayık çiçeği güzelliği ve sembolize ettikleri ile , bahar ve yaz aylarında ,doğanın en güzel yüzlerinden biri olarak insanların ilgisini çekmeye devam ediyor.






muhabbet

 

Bu hafta nasıl çabuk geçti anlamadım. Evlat gidince ev bir boş kaldı. Bir kaç gece kapıyı kilitlemeye tereddüt ettim, sanki dışardan gelecek, anahtarı ile kapıyı açıp girecek hissi gitmedi zihnimden. Neyse tabii ki böyle ayrılıklar olsun. Salı günü kahveye topladım anneler grubumuzu. 8 mart öncesi Kadınlar günü kutlaması oldu. Kahvenin yanında nane likörü ikram ettim, uzun süredir yapmadığım bir ikramdı nostalji yaşattım bizim altın kızlara:) 

Babamın memleketini görme arzusu çoğalınca annemi ve onu Pendik'ten gemiye bindirip yolcu ettik. Bir kaç gün kalacaklar Mudanya'da halamda.  Bu yıl yazlık hayalleri ötelendi malum mayısta seçim var, artık kısmetse oy kullanıp öyle giderler Ayvalığa. Yarın 10 Mart bakalım seçim maratonuna start verilecekmiş. Bekliyoruz heyecanla adaylar da az çok belli artık. 

Tabii ki haftanın benim için en can sıkıcı olayı bulaşık makinasının eror/hata/ vermesi oldu.Tam da misafirlerim gelecek çat  diye bozuldu. Beyaz eşya tam bir piyango işi. Bulaşık makinası her yıl en az bir kez tamire gidiyor. Üstelik iyi de bir marka güya. Yenisini almamakta direniyorum. Alıp makinayı gittiler, çalıştırıp söküp bakacaklarmış, neyi var neyi yok. Çaresi yoksa artık mecbur değişecek. Umarım vardır.

Sevgili bey Kadınlar Günü münasebetiyle akşam beni yemeğe çıkardı. Epeydir iki kadehin belini kırmamışız iyi geldi. Dönünce de yeni başlayan Benim Adım Farah adlı diziyi izledik biraz. İranlı bir kadının Türkiye'deki maceraları. Demet Özdemir'i pek izlemezdim,genelde romantik komedi tarzıydı dizileri ama bu dizide farklı bir rolde, Engin  Akyürek için de izlenir dizi zaten.

Sabah lodoslu bir güne uyandığımız gibi Marmara denizinde de deprem olmuş 4 e yakın sanırım. Yine bir pırpır oldu yüreğimiz.

Allah'ım artık şu yeryüzüne bir sakinlik verse, bir huzur bulsak biz insancıklar biraz da olsa.

Şimdilik havadisler böyle..

kısa bir süreliğine Asker annesiyim.

Bir asker kızı olarak dünyaya gelmeme rağmen, asker annesi olmak  tahmin edemeyeceğim bir his yaşattı bana. İnsanın evladını  asker ocağına teslim etmesi, onların büyümelerini izlerken ki safhalardan en özel olanlardanmış. Bu kadar duygulanacağımı tahmin edememişim. Halbuki şu kapıdan içerisi benim için çok tanıdık, böyle yerlerde büyüdüm, askerlik nasıldır, asker ailesi nasıl yaşar, asker çocukları  neler hisseder  bilirim de işte  asker annesi ne hisseder onu da yeni öğrenmek nasip oldu.

Bütün vatana emanet çocuklarımız sağlıkla , sıhhatle bu görevlerini yerine getirip teskerelerini alıp, ailelerine kavuşsunlar..

Ülkemizin geçirdiği bu zorlu günlerde ,birlik ve beraberliğimiz bozulmasın, insanlarımıza hoşgörü ve huzur hakim olsun  dilek ve dualarımla hepimizin Berat Kandili mübarek olsun, dualarımız kabul olsun, diyorum.

Pazar kabağı


            Gerçekten de öyle. Bal kabağının bu kadar çeşitli ürünlerde kullanılması muhteşem. Her türlü tatlısı-tuzlusu  yapılmış . Burası neresi derseniz; Sakarya ilimize bağlı Pamukova'da bir yol üstü dinlenme tesisi. 

Sakarya 'da ile özel coğrafi işaret almış  kocaman kocaman beyaz kestane kabakları Sakarya nehri boyunca uzanan tarlalarda yetiştiriliyormuş.Bu bölgenin iklim şartları bu kabağın yetişmesi için çok uygun bulunmuş. Bu beyaz kestane kabaklarının bir özelliği  diğer kabaklara göre daha fazla dilimli olması. Bu nasıl bir fark yaratıyor derseniz daha fazla dilim daha dayanıklı olmasını sağlıyormuş. Kalorisi de 100 gr da sadece 26 kaloriymiş , doymuş yağ ve kolestrol içermiyorlarmış:)
Tabii ki Pamukova'daki tesadüfen girdiğimiz bu mekanda tatlısından, lokumdan,böreğinden ,çorbasına her türlü üründe kullanılmış balkabağı. ben kendim pişirmeyi hiç denemediğim Bal Kabağı çorbasından denedim. Üzerine ceviz ve yağ yakmışlardı, koyu içimli nefis bir çorba olmuştu.
''Çorbaya ekmek doğrasana'', ''Ekmeksiz yeme mideni tutmaz'' ,'' ekmekle sıyırsana'' gibi gibi özellikle ana tembihleri ile büyümüş bir nesilde tabii ki ekmeksiz yemek olmaz. Tencere yemeklerimiz en güzel ekmekle yenir. Çorbanın yanında getirdikleri ekmekler yan taraftaki odun fırınındanmış. Lezzetli ,tok ekmeklerdi .Böyle yol üstü bir yerde böyle bir fırın beklemiyordum.Evde ekmek yoktu zaten , bir tanede ekşi mayalı tam buğday ekmeği aldık. Ekmekler her biri ayrı süslenmişti. Hepsinden alasım geldi.
Dönüş yolumuzda bir diğer durağımız Osmaneli İlçesindeki  Prof.Dr. Yunus Söylet Şifalı içmeler tesisi oldu. Çook eski, yaklaşık 1400 yıldır hastalara şifa kaynağı imiş bu sular. Her biri ayrı bir kaynaktan aktığı ve ayrı bir derde deva olduğu söyleniyor ve İstanbul ÜniversitesiTıp Fakültesi tarafından  bilimsel araştırmaları yapılıp ilgili bilgilendirme yazısı da duvarda asılı duruyor. Dört çeşme yan yana, birisi mide, birisi egzama, biri safra, bir diğeri böbrek dertleri içinmiş. Bilenler bidonlarla gelmişti. Biz birer su şiseşi doldurup aldık. Normal su gibi yudumlayıverdiğim şifalı su, meğerki bayağı tuzlu  su imiş, tansiyonu olanlar dikkatli içmeli diye, uyarı yazısı da vardı zaten açıklamalı yazıda. 

 Bu çeşmelerin olduğu yerde aynı zamanda konaklama imkanı da var, ufak ufak otel odaları inşaa edilmiş, yemyeşil doğa içinde sakin ve güzel bir yer olmuş.  
Bu bölgeye kısa gezimizle ilgili anekdotlar burada dursun. Daha fazla kabak tadı olmadan:) yazımı keseyim.
 Sebebi ziyaretimi ayrıca  yazayım sevgili okuyucu.
İyi pazarlar diliyorum..

yine de tadımız kaçmasın..

 Hava tozlu imiş, Afrika'dan toz bulutları gelmiş, gerçekten güneş kat kat kalın tüllerin arkasından bakarcasına solgun, beyaz, dağınık görünüyor. 

Evdeki işleri toparladıktan sonra baktım Ö. canı sıkkın oturuyor, deprem yine evde en çok onu etkiledi.

-Hadi dedim, gel sana kahve ısmarlayayım. (Yüzü aydınlandı. )

-Hem de yürürüz biraz.  (Biraz düştü mü yüzü sanki.)

-Zaten arabayla çıkmayın diyorlar ,çamur yağacakmış. Arabayı yeni yıkattın. (Yüzü sebebi makul bulup kabullenme  şeklini aldı)

Çoğunlukla gidip bahçesinde oturduğumuz kafenin bahçe kısmına servis açılmamış, içeri girip üst kata çıktık. Bir tatlı iki servis ve iki de kahve söyledik. Sanırım geçen bahar 15-20 TL olan Türk kahvesi şimdilerde 55 TL olmuş. Kısa bir süre önce 45 TL idi. Artık kahve hatırı, kırk yılı çok çok aştı.  Fiyatlara bakmak istemesem de görmezden gelemiyorum.  Bu fiyat artışlarına alışmak zorunda mıyız? Yoksa git gide paran varsa/çok varsa/ ye iç, gez toz; yoksa ... evinde otur mu ,demek zorunda olucağız kendi kendimize.


Umut dolu güzel bir cumartesi ve pazar diliyorum. Kafamızı ,her şeye rağmen, güzel şeylerle dolduralım, gözümüz gönlümüz iyilikle dolsun, ağzımızın tadı yerinde olsun..




gelip geçerken..

     

   

          Genç bir kız ile genç bir erkek uzun zamandır görüşmüyorlardı belli ki yolun ortasında sarılıştılar. Kızın upuzun siyah saçları, erkeğin ince uzun boyu var.  Yirmili yaşların başlarında gibiler ,hasretle birbirlerinin yüzlerine bakıp bakıp karşılaştıkları için şaşkınlıklarını dile getirdiler,''nasılsınlar, iyi misinler, ayy nasıl gördüm de şaşırdım seniler '',cümleler sıra sıra diziliyor. İkisi de çok sevinmiş , uzun süredir görüşmedikleri için karşılaştıklarına. Gülen yüzleri , göz göze bakışıp durdu. Sonra kız kolundan çekiştirip gelsene diye diye, az ötede kendisini bekleyen anne babası ve küçük kardeşinin yanına götürdü delikanlıyı. Mutlulukla yan yana gelen grupta delikanlı, uzun boyunu hafif öne eğerek elini önce anneye uzattı ki ; kızı gibi güleç yüzlü kadın ,elini yüreğine koyup /aklımın köşesinden bile geçmeyecek olan/ şu cümleyi kurdu  yine gülümseyerek ;

-Abdestim var...

Afallayan bir delikanlı..

-Annem Şafidir..

Açıklamaya çalışan bir genç kız. 

Yanlarından geçip giden böyle bir muhabbeti ,böyle bir kavuşmanın sonunda ummayan tabii ki biz..

Herkesin inancı kendine de bilemedim ki, böyle mi ifade etmelidir insan kendini, ilk gördüğüne,belki de ilk kez tanıştığına?!


bazı düşünceler..


 Kader; baş eğenleri kendi haline bırakır, isyan edenlerin elinden tutar.
F. Rabelais

           Bizim gibi toplumlarda ise isyan etmek asla ve kat'a hoş görülmez. Ne aile içinde, ne toplum içinde ne de yönetenler içinde.  Belli başlı ,ezberlenmiş zamana uymayan, kimce konulduğu belli bile olmayan bazı kuralların , söylenmiş sözlerin dışına çıkanlar mırıltılar daha da ileri homurtular ve dahi sallanan parmaklarla karşılaşabilir. 
           İnsanların nerede neler söyleyebileceği evet kişisel sınırları, özgürlükleri, ahlaki değerleri aşmamalı, saygı çerçevesinde olmalıdır. Lakin toplumca illaki olacaktır zamanı gelince; isyan edilip had sınırlarını aşanlara sloganlarla laf sokulup, anlamayanlara anlatmaya, gaflet içinde olanları uyarmaya, işitmeyenlere duyurmaya çalışılacaktır.  Bir elin nesi var, iki elin sesi var misali. İnsanlar kendilerini yönetenleri değiştirmek isteyebilir, bunu söyleyebilir, memnun değilse memnuniyetsizliğini dile getirebilir. İster şarkı ile türkü ile ister sloganla şiirle, manilerle. Nasıl isterse.
Değil mi ki sadece ve sadece onlar/halk/ oy verdiği için oradasınız , demek ki geçicisiniz  kimlerin gelip , kimlerin geçtiği gibi..