yine mi?


Şu yukarıda görülen su damacanasının fiyatı bir seferde 35 TL'den 41 TL'ye çıktı. Yani şaşırmayalım hayata devam edelim, diyorum yine şok oluyorum. Geçen zam Aralık ayı ortalarında gelmişti, 35 TL olmuştu ama henüz bir ay olmadan 41 TL olmuş. Ya hu devletin bize verdiği zammı emekli maaşlarımızda görememiş, henüz maaş günümüz gelmemiş iken her şeyin hop hop hoop artıvermesi ,
.... sinir bozucu. Kelime bulamadım. 
Evet asabi bir günümde olabilirim. Hayat böyle yapıyor. Her gün ne zamlandı diye yaşar olduk. Gencinden yaşlısına.. Kanıksama hızımız müthiş..
EFT taktiklerini uygulayıp, duygularımı kontrol etmeye çalışayım en iyisi bu sabah, yeterli gelecek mi?? Hiç emin değilim..

Madem konumuz su, su ile ilgili gayet anlamlı dizelerle konuyu bağlayıp, güne sinir stres yapmadan devam edelim. 
Ne demiş Neyzen Tevfik;

Hayat çatlak bardaktaki suya benzer,
İçsen de tükenir içmesen de.
Bu yüzden hayattan tat almaya bak,
Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da.



Kış Bitti Müjdesi Veren Gün ,Bugün..

 

Erbain 21 Aralık-30 Ocak arasındaki kırk günlük süreye verilen isim. Arapça bir kelimedir, kırkıncı anlamına gelir. Zemheri de derler, aşırı soğukların olduğu dönemdir hatta 18 ocak günü kış mevsiminin en soğuk günü sayılır. Ülkemizde de en soğuk mevsim Aralık, Ocak ve Şubat aylarıdır ve bu dönemde hava sıcaklıkları genellikle 0 'ın altına iner. Gerçi Istanbul' da bu kadar soğuk görülmese de buranın soğuda ayrı üşütür yaşayanlarını. Kuru değil nemli bir soğuktur hele o karayelli rüzgarı ile birlikte fenadır. Onca güzel günle geçen kış tabii ki soğuk yüzünü de gösterecek. Soğuk olunca eve kapanma dönemim başladı, bu havalarda yürüyüş hiç bana göre değil. 
 Televizyon karşısında oturma günü bugün.Dün izleyemediğim , şu aralar en sevdiğim dizi '' Güzel Günler'' i izlemek üzere çay demlenip yanına da  muzlu kek pişirdim. Ecem Erkek ve Binnur Kaya yüzümüzü güldürüyorlar bu dizi de tabii ki diğer oyuncularda. Bu tip aile dizileri daha fazla olmalı.
 Tarifini de paylaşayım, belki denemek isteyen olur;


 



haftalık..

 

 Bu hafta annemle başladı, önce doğum günüydü kendi aramızda kutladık. Poğaçalar ondan , kurabiye ve pasta benden:) Torunları ve kardeşim gelemediyse de kalpler bir olsun dedik, malum mesai ve okul günü herkes işinde gücünde. Ertesi gün annemin sarı nokta tedavisi için gözüne yapılacak enjeksiyon için bu kez hastane de bir araya geldik. İkinci iğnesini de oldu sağlıkla şükür. Sarı nokta göz hastalığını önce babamda duymuştuk. Şimdi annemde de ortaya çıktı. Sarı nokta makula dejenerasyonu ,bir çeşit retina hastalığı. Gözdeki makula denilen bölgenin bozulması ile ortaya çıkan bir göz hastalığı. Kuru ve yaş sarı nokta diye ikiye ayrılıyor. Babamda iğne tedavisine ihtiyaç olmadı, hatta son kontrolde ilerlemesi durmuş. Ama annem 3 kez enjeksiyon olacak . Bir de bununla ilgili vitaminler varmış. Başımıza geldikçe dertler ve neşeler, neler öğreniyoruz neler.. Tüm hastalara şifalar diliyorum. 

***

Yarım kalan yazıma devam edene kadar cumartesi oldu, kızcem geldi güzel havadislerle evimiz canlandı, hareketlendi. Bu gün yine yazamam başka vakit bulup. Benim için sadece sabah saatleri sakin geçiyor, diğer zamanlar bir koşturmaca çoğu zaman da düşününce boş bir telaş olduğunu anlıyorum ama yine de öyle oluyor. Herkes kendi zamanını yaşarmış, benimki de bir garip telaş işte.

***

Bu hafta havalar soğuyunca dizi  seyretmek keyifli oldu. FAUDA nın 4. sezonu yayınlanmış ,onu izledik. BEHZAT Ç. nin  yeni serisi  ÇEKİÇ ve GÜL 'ün son bölümü ile finale erdirdik. Biraz aksiyonu gerilimi bol dizilerle geçti bu hafta . Toplumca alışkınız artık gerilime, dizilerde yadırgamıyoruz. Bu haftasonu bazı olumlu bazı olumsuz eleştiriler alan ŞAHMARAN isimli diziye bir bakacağız. Beğenirsek tamamını izleriz, yoksa yarım kalanlar arasına katılır.

******

Güzel bir hafta sonu olsun, keyifli, neşeli, muhabbetli,aşklı meşkli..



bizim buralar..

Günaydın, yine sabahın sekizi, günlerden pazar,etraf sakin mi sakin, hava da yine nefis.  Ocak ayında kombinin yanmadığı gün hatırlamıyorum ama bir kaç gündür kaloriferleri akşam bir kaç saat hariç yakmak gerekmiyor. Tabii evimizin güneye bakması tüm gün güneş alacak şekilde konumlanmasının bunda etkisi var, ama ocak ayında hiç bu şekilde güneşle ısınmamıştı ev hatırladığım kadarı ile. Tabii ki bu gelen doğalgaz faturaların etkilememiş, bu ay  ;dokuz yüz bir lira fatura geldi. 
Günün güzelliğini kendimizi dışarı atıp bol bol yürüyüş yaparak  arada sevdiğimiz yerlerde çay molaları vererek değerlendiriyoruz.
Yakacık en sevdiğimiz yerlerden .Bu cümlenin sonunda ya da içerisinde ''değişmeyen'' kelimesini de kullanacaktım ama sildim. Değişim ancak eskisine göre daha düzenli ve estetik, daha bir gelişmişlik getiriyorsa olumludur. Oysa Yakacık'ın en güzel yeri öylesine duruyor. Mesela şu telefon kulübesi anıt sayılabilecek bir çınar ağacının dibinde. Bir zamanlar  bu çınar ağacının dibinde, tatlı su akan bir çeşme var. Buraya çay içmeye gelenler bidonları ile gelir ve meşhur Yakacık suyundan bidonlarını doldururlardı/k. Şimdi çer çöp dolmuş, çeşme de musluksuz, kapalı. 
Hava öyle güzel ki moral bozup olumsuzlukları görmeyelim ,diyerek yolumuza devam ettik. Çay bahçesinde kış nedeniyle kaldırdıkları bahçe masalarını tekrar yerleştirmişler, biz de kenarda bir yerde oturup, gökdelenlerle dolu olan Kartal ve az ilerde görünen Pendik manzaraları eşliğinde buradan başka bir yerde zor yiyebileceğiniz lezzetteki lahmacunlarımızı yedik, nefis çayımızı içtik. Ustasının eline sağlık.


 güzel duygularla geçireceğiniz bir pazar günü diliyorum..

Günler Zaten Güzeldir,

'Çirkin olan bizim hislerimiz'' Okuduğum Ahmet Ümit kitabından bir cümle. Kahinlerin prenslere verdiği öğütlerinden. Doğru değil mi?Her gün harika renklerle doğuyor, içimize dönmeden bakarsak dünyaya ,her gün muhteşem renkli bir gökyüzü , güneşli, yağmurlu ,karlı , sisli, rüzgarlı çeşit çeşit doğa oyunları. Hele ki son günlerde güneş öyle  kavuşma anları yaratıyor ki renkler inanılmaz güzellikte, her an değişe değişe karanlığa ulaşıyor gün. Aynı şey sabah gün doğumunda da var, pamuk şeker gibi pembeler , süt mavileri ,bakmalara doyulmaz bulutlar. Ama işte iç dünyamız iyi değilse günü de yaftalıyoruz;

'' bu nasıl gün'' falan diye. Ruhumuz ,zihnimiz olumlu düşüncelerle, güzel duygularla dolu olabilse günler hep güzelliği ile görünecek gözümüze. Söylendiği kadar kolay değil bu insanlar için. Ne kadar olumlama yapmaya çalışsak da etrafımız ,yaşanılanlar, ilişkide bulunduklarımız buna müsaade etmiyor olabilir.

Bu günlerde bu konu üzerine ,pek yapmadığım bir şey üzerine bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.  Duygularımızı özgürleştirme ile ilgili. Şimdiye kadar ilgimi çekmeyen belki de ihtiyacım olmayan konular bile olabilir. Bakalım ne derece devam edebileceğim, neler öğreneceğim. Yaş kemale erse de hayatın öğretecekleri bitmiyor, bizim de tedbir almamız varsa öğrenmemiz gerekenler, ders almaya devam etmemiz lazım demek . Böylece hayatın renkleri daha net görünecektir, eminim..

gezegenlerden jüpiter..

 

Komşu mahalle de böyle güzel bir park olduğunu bilmiyormuşum. Pek oralara kadar yürüyemiyoruz. O mahalle yokuşta kalıyor , bizim güzergah sahil tarafı, düzayak. Parkın içine  güzelde bir kafe açılmış Belediye tarafından. Yeni açılan bu kafeteryalara gezegen isimleri verilmiş, buradakinin ismi  sistemin bilinen en büyük gezegeni ;Jüpiter. Gayet güzel, temiz , yeni ve ucuz. Dört TL ye çay nerede içilir artık bilmiyorum. Kartal'da üç adetmiş bu kafelerden .Genelde çay bahçeleri, kafeler deniz kenarına açıldığı için , mahalle içlerinde, apartman aralarındaki boşlukların da bu şekilde değerlendirilmesi güzel olmuş. Sonuçta ilçe denize doğru değil kuzey tarafa, içerilere doğru gelişmekte. Herkes de her yürüyüş istediğinde ya da azıcık hava almaya ihtiyacı olduğunda sahile koşacak değil sonuçta içeri kısımlarda nüfus fazlalaştı, yeni mahalleler oluştu,lazım böyle sosyalleşme alanları, parklar, yeşillikler. Hele ki betonlaşma ,yapılaşma bu kadar fazlalaşmışken ilçede.

 Bol muhabbetli bir buluşma oldu , kendi gürültümüz bize yeterken, yan masada sekiz yaşına basan Pamuk Prenses kıyafetli küçük bir kızın doğum günü kutlanıyordu. Önce  balonları şişirdiler,kenarlara konsepte uygun afişler astılar, anne ve yakınları getirdikleri mamaları mutfağa bıraktılar, servis orada hazırlandı. Fakat biraz gürültü artınca pastalarını kesmeden önce biz kalktık, mor kıyafetli pamuk prenses arkadaşları ile koştururken anneler pasta öncesi börek çörek tabaklarının tadına bakmaya başlamıştı. Doğum günleri daha çok çocukla, daha çok eğlenceli, gülmeli, şarkılı, neşeli ,oyunlu olmalı kesinlikle. Kuru gürültülü değil asla.

Dönüşte yürüyelim dedik, usul usul yağan yağmurun altında yokuş aşağı güzel yürüdük annemle, biraz muhabbet, biraz dedikodu yol nasıl geçti anlamadık. 

Bir gün daha sona erdi. 

iletişim


 Dün acayip bir baş ağrısına tutuldum, gerilim tipi ,fena vurdu. 

Oğlumun tavsiyesi; Anne oksijene ihtiyacın var ..

Varmış, dışarıdaki ılık  sonbahar havasındaki oksijen beni açtı, gerilim biraz azaldı. Takvim yaprakları Ocak ayının onaltısını gösteriyor ,havalar o yönde değil. Uzun süredir görmediğimiz güneşli tatlı bir hava var. Tam dışarda havamızı alıyorduk ki bir telefon geldi, can arkadaşımın annesi bir haftadır hastanede yatıyormuş. Geçen sene geçirdiği covid den bir ufak parça kalmış bedeninde ve aylardır zaten süregelen rahatsızlığı onu yatağa düşürmüş. Hastane bize çok yakın ,dönüşte uğradım. İyi görünüyordu ama daha yatacak sanırım çocukluğumun en güzel teyzelerinden biriydi, hala da öyle..Tüm hastalara şifa diliyorum.

Birbirimizi ,candan sevdiklerimizi sık sık aramalıyız, bazen ihmal ediyoruz , etmemeliyiz, onlar da beni aramıyor  dememeliyiz, 'ama'ların arkasına sığınmamalıyız.

Dostluk ve arkadaşlık zor bulunan nimet yani gerçek olanı, göstermelik ya da geçici, iş icabı olanları değil.. Olanlara sahip çıkmalı ihmal etmemeliyiz, birbirimize lazımız..💛  

C2C


iyi haftalar, 
dün akşam bir yandan Survivor izlerken bir yandan  epeydir elimde sürünen , şal diye başlanıp, ufak bir diz battaniyesine /TV battaniyesi de deniyor/  dönüşen örgümü bitirdim. C2C model deniyor bu tığ işi modele. Yani Corner To Corner, Türkçesi ''köşeden köşeye'' Bu battaniye ile birlikte elde kalan iplerim bitti, 2 diz battaniyesi ve bir büyük tek kişilik battaniye** tık tık tık **örmüş oldum ,kalan ipler değerlenmiş oldu. Pandemi dönemi örgüleriydi bunlar, karışık mı karışık ruh hallerimi yansıttığı için biraz da cafcaflı oldu renkleri ama sıcak mı sıcak tutuyor :) Bu tip model,C2C örgü tekniğini tığ işinde kullanmak  hoşuma gitti, ekleme derdi de yok, bir uçtan başlıyorsunuz diğer uçta bitiyor. Bundan sonraki projemi biraz daha planlı yapmayı düşünüyorum, önce renklerimi seçip ,iplerimi alıp yine bir tek kişilik battaniye örmek niyetindeyim. Bu sefer ki yine köşeden köşeye ama bunun farklı yapım aşamaları var, görünüm farklı. 
Bakalım kısmetse örüp paylaşırız.

şarkıyı kim söylüyor?

 Dün akşam film saati yaptık ve ''Bursa Bülbülü'' filmini izledik. /Yine fazlaca uzun bir film ama fena değil beş üzerinden üç yıldız, tabi seyirci olarak benim fikrim./ 

Filmi izlerken Ata Demirer ile düet yapan şarkıcı ile ilgili Ö. ile iddialaştık; Ben şarkıyı Özge Özaçar söylemiştir dedim, sevgili bey;''.. yok bu ses çok daha iyi , bunu bir şarkıcı söylemiştir '',dedi. 

Filmin sonunu bekledik sanatçı ismi için. Gogıllamaktansa, filmin sonunda akıştaki isimleri okumayı severim, orada yazacaktır nasılsa ,dedik ..



Evet şarkıları Bursa Bülbülü filminde, Ata Demirer ile birlikte söyleyen kişi Melek Büyükçınar 'mış.
Güzel bir ses..Filmin en beğendiğim yanı, şarkılarıydı galiba.. Filmdeki gazino havasından sonra TV'de Şarkılar Bizi Söyler' e geçip müzik ziyafetine orada devam ettik. Yeliz şahane okudu, Alpay yaşına rağmen  sesi ile bravo dedirtti, Gökhan Tepe 'de güzel sesi ve şarkıları ile iyi geldi, güzel bir akşam seyirliği oldu. Müzikli bir akşamdı..


Gün başlıyor.


Bu sabah dolaptaki üç yufka ile anne böreği pişirdim. Bol maydonozlu peynirli içi var. Sosuna 2 yumurta, biraz zeytinyağ,  2 kaşık yoğurt ve biraz su ilave ettim. Sabah pişti ama geceden döşeyip buzdolabına atmıştım, böylece sabah sadece böreği  fırına vermek kaldi. 
Kokusu mutfağı ve tabii ki evi sardı.  Şimdi çay demlenecek. Derken şaak elektrikler gitti. Çalışan bulaşık makinesi  kombi buzdolabı sessizliğe büründü. Nasıl da ses kirliliği yapiyor evin içinde bu aletlerin çalışması ,birden ortam sessiz sakin kaliverdi. Elektrik kesildiğinde elimiz kolumuz bağlanıyor, her şey ona bağlı yaşıyoruz.  Evin tek karanlık kısmı banyoya  iki mum yaktım. Sonra kahvaltı hazırlamaya devam..
Kahvaltıdan sonra yürüyüş ve annemle babama uğrayıp kahve saatini onlarla 
yapma fikrindeyim. 
Herkese mutlu,ışıklı bir hafta sonu olsun . 
 

zamlardan bir demet..

 

Dün temizlik günüydü, bu gün temiz camlara yağmur yağma günü. 

Temizliğe yardıma gelen hanımlar zam yapmış, haklılar, bir de yardımcı bulmak öyle zor ki. İtiraz şansı yok,biz de yaptık olağan zammı doğal olarak.

Fırıncı ekmeğe zam yapmış 5 TL olan beyaz ekmek 6 TL olmuş, aması var; gramajı da 200 gr dan 240 gr.a çıkmış. Yani meğer daha önceleri ekmeğin gramajını kısıp bir de üzerine fiyatını artırıyorlarmış. Gururla gösterdi ;'' Bak abla şu rafa eskiden 5 sıra ekmek diziyorduk, şimdi 4 sıra ancak oluyor, büyüdü ekmekler''.

Annemle konuşuyoruz telefonda, babam her zaman süt aldıkları yerden süt almış.  Mandıra tarzı bir dükkan süt aldıkları yer . Hazır yoğurtlar dokunuyor diye, kendisi evde mayalıyor yoğurdunu. '' Ah kızım 3 lt. süt 80 TL olmuş Sütçü 'de'' diye dertlendi. Yani ..

Artık her gün,' bugün neyi zamlı göreceğiz 'diye merak eder oldum, ağzımdan yel alsa keşke ama bu gün yarın sucudan da zam bekliyorum .

Sanırım her yaştaki insanı şaşırtan fiyatlar gördüğümüz bir dönemden geçiyoruz, geçiriyoruzdur ve geçip gideriz umarım..


Çirkin Kadın Yoktur..

 


Dün derneğin  toplantısından sonra biraz yürüyüş yaptım Kartal'da çarşı içine doğru,oradan Marmaray'a geçip eve oradan dönerim dedim. Çarşı sakin , meydan İBB ile  sanırım ortak yapılan çalışmalarla güzel bir hale büründü.  Ortada duran ulu çınar ağacı  ortaya çıkmış  , altına banklar, karşısına agora şeklinde oturma yerleri  aralara yeni fidanlar ekilmiş. Bir tek demiryolunun hemen alt kısmında merkez caminin karşısında Eski Hamam yıkık dökük sadece bir kocaman kubbe olarak kalakalmış.200 yıllık hamam  uzun yıllar faaliyette kaldı, yakın zamanlara kadar  Kartal halkının kullandığı hamam kimbilir hangi bürokratik işlemler gerektiğinden ,kısayol yok sanırım, öylece çıplak kalmış ortada, restorasyon yapılmayı bekliyor. 

Çarşıda her köşe başında diyeceğim sıklıkta ''Beauty Shop'' lar var. Bir zamanlar sadece Ajda'ların ulaşabildiği güzelliğe ,gençliğe, gerdirmelere, botokslara ,ipek kirpiklere,çeşitli işlere yarar masajlara lazer ,terapi vs. her türlü güzellik işlemlerine ,artık her bütçedeki kadın ulaşabiliyor. Bizim oturduğumuz caddede bile bir tane açılmıştı, sonra caddenin karşısına açıldı, şimdi gelirken baktım biraz daha ileriye yeni bir tane yapılıyor tabelası asılmış yeni ''Beauty'' cumuzun. 

Güzellik konusundan sonra çoğalan ikinci adresler; Bijütericiler ,onlarda sıra sıra. Bijüteri; değeri olmayan malzemelerden üretilmiş takı, süs eşyası demek aynı zamanda bunların satıldığı dükkanlar da bu isimle anılıyor. Malum altın fiyatları zirvede olunca kadınlar da bu tip süs eşyalarına ilgi alaka gösterip onları takıp takıştırıyor.   

Kadınlar böylece süslenmenin yolunu bir şekilde ucuzdu, pahalıydı artık nasıl uygunsa buluyor.

Bakına bakına nihayet Marmaray' a geldim.  Arada çarşı teftişi yapmayı seviyorum. Ne var ne yok, ne gündemde ,yeni açılan nereler var ,keyifli oluyor. Ama şu da var ki dikkat çekecek şekilde, çarşının eski canlılığı,kalabalığı yok. 

Belki soğuktandır, belki başka sebepten. 

güneşi seviyorum diyorsun..



Dün yılbaşından sonraki ilk buluşmamızı yaptık ailecek. Ana-baba ,kardeş ve eşi toplaştık. Yılın neredeyse dörtte üçü  Ayvalık'ta yaşıyorlar ,sanki onlar değil biz gurbetteyiz buralarda. Onun için kışın birarada olmak güzel oluyor. Bir kaç senedir kışları da Ayvalık'ta kalıyorlardı.Orası da baya soğuk oluyor şaka değil. Bu kış  İstanbul'a gelelim dediler lakin sanki Ayvalık havasını İstanbul'a getirmiş gibiler. Kardeşim günlük güneşlik İstanbul havası karşısında;
''valla kışı özledik şöyle kapalı havaları görmeyi uyanınca..'' dedi de doğru diye düşündük. Her şey zamanında olmalı.
Kuraklık kapıda mı yoksa?
Barajlarda su seviyeleri çok azaldı , diye altyazılar geçmeye başladı TV'deki haberlerin ekranlarından.Umarım susuz bir yaz geçirmeyiz.

Malum bir araya gelinince sofralar kurulmadan olmaz. Bir çay sofrası kuruldu dolayısıyla. Menüye ;Mercimekli köfte, Pazılı Pirinçli Burma Börek ,Kabaklı Soğanlı Kiş yaptım çayın yanına. Tatlılar da kardeşten geldi. Yedik içtik. Kilolara dikkat etmeliyim sözü yine pazartesiye kaldı.
Endokrin Doktoruma gittiğimde en stres yaratan şey o tartıya çıktığım dakikanın gelmesi .Bu sefer 6 ayı geçmişti gitmeyeli, kilo aldığımın da farkındayım. Doktor bey ;'buyrun kiloya da bakalım' diyince, baya ısrarcı oldum tartıya çıkmamak konusunda. Ama inatçı doktor , benden fena. Böylece aylardır yüzleşemediğim kilo rakamımla yüzleştik. Merhabalaştık. Umarım vedalaşacağız da. Neyse ki doktor bey telaşlanacak kadar bir şey görmedi, 3-5 kg nun lafı olmaz dedi. Şimdi bir dahaki randevuya kadar ne yapıp edip bu kiloyu azaltmam lazım. Bakalım,diyorum ve herkese güzel bir hafta diliyorum.




çay bahçesi pardon Cafe ..



Sanki ılık bir sonbahar günü yaşıyoruz bir kaç gündür. Her zaman gittiğimiz çay bahçesi cumartesi olması dolayısı ile kalabalık, her masa dolu. Ö. koştur koştur önden gidiyor,müşterileri kalkmak üzere olan bir masayı gözüne kestirmiş. Biraz geç kalsa, öteden hızla gelmekte olan sarı saçlı kadın ile gözlüklü adama kaptırabileceğimiz ama sayesinde kaptırmadığımız deniz manzaralı masamıza kuruluyoruz:) Hava güneşli ama batıdan batıdan esen rüzgar üşütüyor.  Gidip çaylarımızı da alıyor Sevgili Bey, oturuyoruz. İki çay 30 TL. Fiyat konusuna takıntılıyım bu aralar.Gezegene yeni düşmüş gibi oluyorum. Pet şişe su 10 TL. Geçtiğimiz bahar da Pelit'te bir kahve ye 15TL verince şaşırmıştık. Şimdi bir çay ' Cafe ' sıfatlı  orta halli çay bahçesinde 15 TL. Kahve 30 TL , hava soğuk salep içeyim derseniz 50 TL. Diğer ''ecnebi '' cafe fiyatları da 50 TL den başlıyor. Belki milyonlu rakamların olduğu dönemlerde Bankacılık yaptığım için, bol sıfırlı günlere geri mi döneriz ,düşüncesi sarmış olabilir beni, lakin o yıllar da bile bu kadar fiyat artışı hatırlamıyorum ben. Bu fiyatlarda acaba diyorum; artık ilçemizin de yavaş yavaş beynelminel /uluslararası/ mahiyete bürünmesi , mesela kasa  sırasında benim önümde genç iki Kuzeyli çift ve bebekleri,  salonda öndeki masada sıcak Güney ülkelerinden, daha ötedeki masada Afrika kıtasından geldiği besbelli olan komşuların oturuyor olması ,etken olmuş olabilir mi? Bana ihtimal dahilinde geliyor..
Neyse hava şahane, çay demini almış, manzara derseniz bence bu sahilin en güzel manzarası. 
Keyfimizi bozmayalım, çayımızı içelim, sonra biz yürüyüşe devam..

kaç çeşit insan..

 

Kızım geldi bu hafta sonu için. Ayrıca keyfim yerinde. Yeni bir iş arayışı içerisinde kendisi. Çalıştığı yer oturduğu yere çok uzak ve iş biraz hafif geldi ona. Yeni nesil genç insanların bu daha iyisi olsun anlayışına hayranım. Neden olmasın ki?

Biz ellili yaşlarını yaşan nesil /hadi genelleme yapmayayım/ insanlarının çoğunluğu, daha çok kabullenmeye, kurallara nedensiz uymaya ,hakkımız yense de içimizden homurdanmaktan başka bir şey yapmamaya koşullu gibiydik. Evden başlayıp, okullarda devam eden bir disiplin içinde büyüdük,küçüklere sevgi ,büyüklere saygı düsturumuzdu. Sebatkar olmak iyi bir şeydi; girdiğimiz işte emekli olana kadar çalışmak; evlenince, mutlu mutsuz, bir yastıkta kocamak gibi..Kendimizden çok elalem önemli idi.

Sanırım biraz benden huy almışlar evlatlarım. Kendi yollarında cesur adımlar atmakta ısrarcı olabiliyorlar.Bazen bu ana baba için üzücü, iç acıtıcı oluyor buruk tatlar bırakıyor.Öyle olsa da her zaman kendi kararlarını uygulamalarından yanayım genç insanların. Yeter ki yanlarında iyi insanlar olsun.

/Takvim yapraklarından bir alıntı yapayım bu sabah./ 

Anton Çehov 'a göre üç çeşit insan varmış,tabi yaşadığı zamana göre ,değerlendirmiş Usta Yazar;

1-Ekmek gibidir.; Her zaman ararsın,' bazen' bulursun 

 2-İlaç gibidir; İhtiyacın olduğunda ararsın'pek az' bulursun.

 3- Mikrop gibidir; Sen aramasan da olur.Çünkü o seni 'her zaman' bulur.''

Soframızın baş tacı Ekmek her zaman bulunsun, İlaç uzak olsa da hep var olsun, aman amann diyeyim,Mikrop hayatımıza bulaşmışsa yok olup şifasını bulsun.

Güzellikle dolu bir hafta sonu diliyorum..



Manzara seyir..

Karşıda Sedef  Adası Çınarcık'ın tepeleri ile birleşmiş ,mavinin her tonu arada pembeler, sarılar, turuncular var. Denizi gören manzaramı tek bozan şey, sahilde yükselmekte olan yeni inşaatın yukarı doğru uzanmakta olan koyu renkli demir çubukları ve gece gündüz hızla çalışan,katlar çıktıkça boyu yükseltilen iki koca vinç. Her sabah bakıyorum, deniz manzaramın son kalan kısımlarını da kapatacak bu binalar  acaba kaç katlı olacak?


 *Sisli bir sabah. Klasik İstanbul sisli günleri başladı anlaşılan.   Martılar karşı damda pusmuşlar, bekleşiyorlar kıpırdamadan, uyuyorlar belki daha. Geçen kış kırmızı ondulün kaplı çatı baharda yenilendi ,şimdi mat koyu füme rengi  kaplaması ile pırıl pırıl duruyor manzaramızda. Martılar gelmesin diye ipler CD ler falan taktılar ama onlar yine yerleştiler yeni dama.  İzlemeden durmamız mümkün değil , tam karşımızdalar martı komşular:) 


*SİS; yatay görüş mesafesini 1 km. altına indiren ,Stratus bulutunun/alçak yerlerde bulunan gri bulutlar ana bulutgillerden/ yerde ya da yere yakın yerde olmasıyla da açıklanabilen bir hava olayı. Yere inen su buharının donarak küçük kristal ve su damlacıklarının yoğunlaşması ile  bulutların etrafımızı sarması. Beyaz bir dünya haline bürünme ..

İşte bugünler sisli Istanbul günleri. Ayrı bir sihri var sisli havanın. 

Hava soğuk değil o kadar, şu an doğalgazı tüm gün değil , sabah ve akşam yakıyoruz. Gündüz kapalı. Ona rağmen sekiz yüz doksan yedi lira geldi. Bin lira da gelebilir, daha soğuk, Karayelin Istanbul' u buza kestiği havalar başlayinca. Şu aralar sadece sis ve güneş var. 

Neyse maaşlarımıza yüzde 25 zam yaptılar, sonra bir 5 puan daha arttırip yüzde 30 a bağladılar. Ama belli olmaz belki yarın bir 5 daha olur !

Rahatça öderiz gelen faturaları!?






 

Terliklerin sırrı..

 

Geçtiğimiz yıl yani 2022 yılında güzel memleketimin ,daha önce görmediğim pek çok ilinin havasını teneffüs edip, suyunu içtim, yemeğinin yedim. Yolundan geçtiklerimi saymıyorum.Kendime göre baya yer gezip gördüm . Biraz da baba mesleğinden dolayı görmediğim fazla il kalmadı, inşallah onları da görmek kısmet olur.  Bu güzel iller içerisinde şaşırtanlar oldu ,ummadığım kadar güzel bulduğum  oldu, hayal kırıklığı yaşatan oldu ama hepsi de kendine özgü güzel yerler. Bir kere ülkem güzel, verimli, pek çok şey yapılabilecek, üretilebilecek  bereketli topraklara sahip, tarih kokuyor,bir çok medeniyetler gelip geçmiş, çoğunun hatırası bizlerin ziyaretine açık, şaşkınlık içinde bırakıyor bizi. Doğa harikaları var, insanı kendinden geçiren doğa harikaları apayrı güzellikte. Dağlar, göller, nehirler hepsi ayrı güzel..

 Yeter ki kıymet bilelim.. 

Gittiğim yerlede ilginç hikayelerle, yaşanmışlıklarla karşılaştım. Bunlardan birinden bahsetmek isterim. Yukarıdaki fotoğrafta  gördüğünüz üzerinde terlikler,ayakkabılar asılmış ağaç Amasra'da Fatih Camiinin hemen karşısında. Altına bir bank konmuş, gelip geçen dinlensin diye. Ağacın olduğu sokakta bizi yine fotoğrafta gördüğünüz köpek  karşıladı/daha önce bahsetmişimdir/ köpek korkusu olan biriyim buna rağmen bu köpek hiç ürkütmedi beni. Sevimli bir şey hemen poz vermelere geçti''bakın eserime '' der gibi. Bu sevimli köpek Amasra'da sokakları dolaşırken evlerin önünde bulduğu terlik,ayakkabı ne bulursa getirip bu ağacın altına bırakıyormuş. Mahalleden bir ev sahibide bu terlikleri bu ağaca asmaya başlamış, gelip geçerken belki sahibi bulur diye. Tabii ki böyle bir şey olup da terlikleri almaya gelen olursa bizim sevimli havlayıp duruyormuş. Kimbilir neden böyle bir vazife edinmiş sevimli köpek.  Bunu bilmiyoruz ama Amasra 'da Fatih Camiisine gelenler,hemen karşısındaki ağacın etrafında, mutlaka bu köpekle karşılaşıyorlar..

Bir de Amasra resmi bırakalım. Amasra'ya ikinci gelişim,ilki İlkbahar mevsimindeydi,bu sefer Sonbahar ziyareti oldu. İlkbahar ziyaretini tavsiye ederim. Şu aralar liman çalışması varmış, gemi seyahatine de uygun gelecekmiş Bartın'a bağlı olan bu güzel ilçemiz.


tren gelir boş gelir

Geçtiğimiz günlerden birinde  AVM'deydik , sevgili bey bir kaç  şey almak için market kısmına girmişti. Alışveriş kısmı genelde o'nda, seviyor dolaşa dolaşa alışverişi .Ben nokta atışı, alacağım neyse ona odaklı girip hemen alacağımı alıp çıkarım. Öyle ona da bakayım buna da bakayım ,hoşlanmam, sıkılırım. İhtiyaçlarım neyse listelidir, genelde aklımda olur kağıda da dökmem, alır çıkarım.
Neyse efendim, bekliyorum ortaya artık kirden rengi dönmüş kırmızı ve gri  bir üçlü, iki de tekli koltuk konulmuş. Birine iliştim. Hem kirli görünüyor , oturması da bir o kadar kalk da git dercesine, rahatsız edici. On dakika otursanız beliniz tutulur. Salonun ortasındada yeni yıl temalı müziğini tıngırdata tıngırdata gezen bir trencik var. Önde kırmızı lokomatifi, arkasında renkli boyalı vagonları, AVM yi turlayıp ,sonra bu meydandaki durağına geliyor. Yanıma iki kız çocuklu bir anne ve büyükanne geldi.Kızlar kıpır kıpır gözleri trende,yerlerinde duramıyorlar.  Büyükanne gidip lokomotifi kullanan genç delikanlıyla  konuştu, sonra tıs tıs geldi kızının yanına;
''35 TL imiş,'' 
''bir kişi hem de'' dedi fısır fısır.
Sonra kızların gözü arkada,  bir yandan çocuklara bahaneler üretip ,bir yandan torbaları alıp, toplaşıp uzaklaştılar.
Orada beklediğim süre içinde sevimli dört vagon ve bir kırmızı lokomotifi olan trencik sadece 2 çocuk gezdirip getirebildi:(

Sevgili beyde alacağını almış ,çıkıp geldi, evimizin yolunu tuttuk. Aklım çocuklarda kaldı..

gün aydın..


Bu gün dünyayı istediğin bir renge  boya 
Rengarenk batan günü al karşına 
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf ,temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikaye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt 
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama 
Birikmiş sevginden herkese bir parça ver
Bir tebrik,bir arama bin umuttur insana 
Mutlu yıllar , mutlu yıllar sana.
                                       Can Yücel. 

Bodoslama

Nedir dersek, işte aynen bu şekilde. Kelime olarak denizcilikte kullanılan Rumca kökenli kelimedir bodoslama; ''.Gemi omurgasının baş tarafından yukarı uzanan ağaç veya demir direklerden her biri'' Bu  sözlük anlamı. İkinci bir anlamı ; halk arasında yaygın kulllanımı ; pervasızca, doğrudan, direkt başlamak, girişmek hatta dalmak:) Yani konuya..


Evde okuyacak kitap kalmayınca ,almaya da üşenince , kitaplıkta okumadığım kitap var mıdır ki dedim, pek öyle bir alışkanlığım yoktur oysa. Aldığım kitabı mutlaka okurum. Ama varmış;

Baktım bir cep roman aralarda kalmış,duruyor. İçinde de bir kart. Kitabın içine saklamışım. Yıllar önceki bloglararası hediye çekilişinden bana düşen armağan. Nicholas Sparks 'ın DÜĞÜN isimli romanı sevgili blog arkadaşım EREN den bana içinde anlamlı bir not ile hediye edilmiş. Ben de okumaya başladım. Hikayesi meğer bana uygunmuş;) Çocuklarını büyütmüş ,olgunluk çağındaki bir çiftin ,bir yandan kızlarının düğününe hazırlanırken ,hayallerinde kalmış olan aşklarını yeniden canlandırma çabalarını anlattıkları bir hikaye. Bir düğün hazırlığı var, bir aile var, sevgi var..Güzel bir hikaye tam bu zamanlarda hepimize lazım olan mutluluk var. Yani sonunda.. Mutlu son. Mutlu sonlu hikayeleri severiz..

Bu arada kitap bana 2011 yılında gelmiş.15.12.2011. Fiyatlara bakar mısınız? 9.90 TL inanılmaz.Şimdi okumaya değer bir kitabın fiyatı neredeyse 100 TL olmak üzere ,belki de bunu yazarken olmuştur.Çok şey değişiyor yıllar geçtikçe ama en hızlı değişen bu aralar fiyatlar sanırım.


Sevgili Eren blogunu halen devam ettiriyor..Kendisine güzel hediyesi ile bana yeniden buralara dönme arzusu verdiği için yine buradan   selamlar , sevgiler gönderiyorum.

🎄🎉🎆🎈

Yeni yılın 2023'ün Ocak ayının ilk pazarı ve 1. gününden, güneşli ,ılık, pırıl pırıl sabahından okuyan okumayan herkese gün aydın olsun..

Başlasın 2023.