yürüyüş manzaraları

 Biraz ferahlamaya ihtiyacımız vardı. Uzun bir yürüyüş oldu, tabi bana göre. Baharda daha sık yürüdüğümüz yollara çıktık bu sefer, ara yollar sokak araları gezmeleri, mahalle teftişlerine ara verdik. Her defasında yeni bir inşaatla ,dönüşüme girmiş eski bir apartmanla karşılaşmaktansa , gözümüz gönümüz açılsın,  deniz kenarına inelim hadi dedik.

Papatyalar erkenden açıp etrafa beyaz beyaz saçılmışlar. Oysa ki kar taneleri olmalıydı yerlerdeki bu kış mevsimin şubat ayının son haftasında. Olmadı, yumuşak bir şubat geçiyor papatyalarda kar tanelerinin yerini alıvermiş. Razıyız, hoşumuza gidiyor .
Belediye parkları çiçeklendirmeye devam ediyor, menekşeler ekilmiş, güller budanmış, ağaçlar da budamadan nasibini almış. Havaya düşen ilk cemreden sonra suya ve toprağa da cemreler düşerse artık filiz vermeye başlayan ağaçlar da hafiften taze yeşil rengine kavuşur.Kuru dallar göğe uzanıyor.
Sahilde deniz durgun, bulutlardan süzülen güneş ışık huzmesi denize yansımış, parlak pırıl pırıl,  yaldızlı kağıt gibi de durgun
Yürüme yolu sakin, henüz kalabalıklar yok ama motosikletli çaycılar köz ateşte çayları demlemiş, çekirdek çıtlamalar hafiften başlamış yerlerdeki kabuklardan belli yine. Rejisör sandalyeli piknikçiler de ufak gruplar halinde sıkı sıkı giyinmiş ,üşüye üşüye oturuyorlar güneşli alanlarda. Öyle; yazın ağaç altı serin yer kapmaca , kışın güneşli alanlara çıkmaca. 
Buralarda keyifler böyle, bazen güneş bazen gölge kapmaca. Yorulunca bu sarman gibi bizde biraz gölgelendik, biraz içecek keyfimizi iyice yerine getirdi.
Epeydir resim çekmiyordum, bir sürü kare yakalamışım bu sefer. O anı yakalayıp resim karesine saklamak sonradan izlemek , güzel. Şimdi anneme yardıma gideceğiz, yarın çocuklar gelecek mantı partisi var. Mantının hamurunu bizzat annem yapar, açar ,biz yardımcılar da kapamasından pişirmesinden ,sofrayı hazırlayıp kaldırmasından sorumluyuz. Maaile bir hafta sonu mantı yemeğe toplanacağız. Bu günlük bu kadar.
****

Mutlu günler, mutlu haftalar olsun ..


hayatın başka bir tarafı.

 Şubat güzel havalar, erken açan badem ağaçları, tam zamanı olan sarı mimozalar, hafiften cıvıldaşmaya başlayan serçe kuşları ile güzel geçiyor. Yaşayanlara, nefesi yetenlere. Bu hafta hemen hemen birer gün ara ile tanıdık iki yaşlı beyin cenazesi oldu. Tesadüf ikisi de aynı apartmanda altlı üstlü oturuyordu. Bir gün arayla iki gece aynı apartmanda duadaydık. Makamları cennet olsun, diyelim vakti gelen göçüp gidiyor. Bizim mahallede cenaze namazlarının kılındığı cami hemen ilçe mezarlığının arka kısmında.  Eski Kartallılar genelde bu ilçenin en eski mezarlığına defnediliyor. Ben de arada anneannemi ziyarete gelirim de epeydir gelmemiştim ,vesile oldu gidenler. Anne tarafımdan hepsi burada. Dedemin yattığı yere ulaşmak imkansız gibi çünkü ara yol yok kıyıdan köşeden diğer mezarlara basmadan gitmeyi denemek lazım ,çok zor. Anneannemin tarafı daha ara yollu. Bizim mezarlıklarda buna dikkat edilmemiş eskiden. Bunu bilen annemin amcası  nüktedan bir insandı '' ..beni öyle arkalara değil yola yakın gömün , gelene geçene bakarım ..'' diye espri yapardı. Allah rahmet eylesin ,gerçekten de kabri tam da en önde, caddeye bakıyor. Böyle ufak anılarda hatıra kalıyor gidenlerden Mezarlığın sessizliği etkileyicidir. Mezar taşlarındaki yazılarda. Arada sonumuzu oracıkta görsek de hiç oraya gitmeyecek gibi yaşamamız da enteresan gelir. Ne güzel yaratılmışız.

İçiniz kararmasın sakın  bunlarda hayatın gerçeği. Yemyeşil ağaçların kuruması gibi insanlarda aynı, önce yeşerip sonra kuruyor. Önemli olan yaşadığımız zamanları doğru ,faydalı , güzel işlerle geçirebilmek. Kalp kırmamak, geride hoş anılar bırakmak. 

Bu gece kandil gecesi ,Berat Kandili. 
Allah içtenlikle edilen tüm dularımızı kabul etsin, Kandiliniz mübarek olsun.

Nusretiye Camii/İstanbul


Şubat 2019 ayında neler olmuş?

Bir dönem aylık böyle kısa kısa gündemi en çok meşgul eden haberleri yazıyordum. Geriye dönüp bakınca 2019 un şubatı çıktı karşıma, havadisler hemen hemen aynı ,yine yerel seçim öncesi 
bakın neler olmuşmuş;

''Yılın kısa ayı ,Şubat ayının da sonuna gelip geçtik. Şubat ayı kış mevsimin tam da ortası sayılabilir.
Hava soğuk bir kış havası olsa da yine de haberler çok çok sıcak oldu.
İşte acısıyla, tatlısıyla kulağımıza ve gözümüze çalınan havadisler;

🌁Şubat ayı günlük- güneşlik havalarla başladı.(İstanbul dolayları 15-16 dereceler)

 🌁Türkiye nüfusu açıklandı.2018 yılı itibari ile Adrese Dayalı Kayıt Sistemine göre nüfusumuz 82 milyon 3 bin 882 kişi olarak açıklandı.
En kalabalık şehrimiz ;15 milyon 67 bin 724 kişi ile İstanbul. İstanbul o kadar kalabalık ki Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya toplansa ,ancak bir İstanbul ediyor neredeyse.

🌁Türkiye-Yunanistan arasında Survıvor yarışması başladı. O kadar çok reklamı döndü ki not etmesek olmaz.

🌁Şubat'ın dördünde ,18 milyon öğrenci için 2. dönem dersleri başladı.

 🌁Şubat ayındaki en şaşırtı ,acı, felaket,üzücü haberi, oturduğum ilçeden geldi.Kartal'da ) 8 katlı Yeşilyurt apartmanı ,gündüz vakti, durduk yere, yerle bir olup ,çöktü . Apartmanda yaşayan ,yoldan geçen 21 kişi hayatını kaybetti,bir çok kişi yaralandı. Yakınlardaki binalar boşaltıldı, bazı başka binalar da,yıkılabileceği endişesiyle, belediye ekiplerince  yıkıldı. Deprem ve sonrasında ne kadar hazırlıklıyız soruları bir kaç gün konuşuldu.Sonra  konu seçimin gölgesine terkedilip, kapatıldı.

🌁Galatasaray-Trabzon maçı; 3-1...

🌁Sancaktepe'de yine bir helikopter mahalle içine bir sitenin bahçesine düştü. Maalesef 4 askerimiz daha şehit oldu( Makamları cennet olsun)

🌁Patates ve soğandan sonra ,mevsim yaz da değildi ama patlıcan biber gündeme uzun süre kalkmamak üzere oturdu. (Zamanında ''Domates,biber ,patlıcan'' diye bu sebzelerin şarkısını yapan Barış Manço'yu, öngörüsünden ötürü, hürmetle anıyorum.Nur içinde yatsın.)

🌁Yerel seçimlerde seçilecek adaylar törenlerle açıklandı.Pek olaylı oldu, entrikalı, küsmeli, darılmalı, parti değiştirmeli falan değişik bir aday belirleme süreci yaşandı.Muhalefet oldukça sıkıntılı bir süreç yaşarken iktidar partisi konuyu halledip çalışmalara bile başlamıştı. En üst düzeyde yöneticimizin halka paket paket çay dağıttığı bile görüldü.

🌁Sebze-meyve fiyatları artınca ,yönetim buna el koydu. Şubat ayının en mühim ve en çok sözü edilen konusu:Tanzim Satış Çadırları ilk önce büyükşehirlerde olmak üzere,hizmete geçti.
Ey türk halkı, ey gidi ey!, sen ki patates soğanı
ucuz alıcam ,diye kuyruklarda nasılda şen şakrak minnet içerisinde bekledin. Yoksulluktan değildi bu aslında ,varlık kuyruğuydu, öyle açıklandı. Büyük bir markette de ucuz satılan patates ve soğana 3'er kiloluk kotalar konuldu.


 🌁Beşiktaş-Fenerbahçe derbi;3-3 (Fenerbahçe adına ben bile sevindim)

🌁Şubat ayı toprağa ve suya düşen cemrelerle baharın gelişini müjdeledi.
Yalnız müjdeyi alırken, bahara mı yoksa kara kışa mı giriyoruz, şaşırdık,
kar yağdı, buz gibi rüzgarlar esti.

 Öyle ya da böyle Şubat ayı  geçip gitti. Daha çok seçimlerle ilgili konuşmalar,aday seçimleri, aday atışmaları bol bol vaat dinlediğimiz ,bir kısacık ay oldu.
Mart ayı umarım güzel havadislerle dolu olur ,ki yaklaşan seçimler nedeniyle öyle olacaktır, diye düşünüyorum,
gözümüz gönlümüz de güneşli bahar havaları ile çoşsun taşsın diyorum..
Mutlu bir hafta sonu dileğimle..''




Eski Tatlara Yeni Etiketler

 


Yukarıda resmi görülen yer çocukluğumdan beri gittiğim ender mekanlardan biri, çok eski bir çay bahçesi. Ben çocukken annemin amcası Yakacık'da zabıta memuru idi o zamanlar ziyaretlerine gittiğimizde giderdik Ayazma'ya o çay bahçesi o devirden beridir var. Yakacık meydana kadar araçla gidilir sonrası Ayazma'ya kadar yürürdük. İki taraflı tek katlı bahçeli evler vardı. Daha çok gayrimüslüm vatandaşlar otururdu. Evlerin bir tanesinin bahçesinde Pamuk Prenses ve yedi cücelerin alçıdan yapılmış renkli heykelcikleri vardı. Şimdi hemen her bahçede var belki o tür heykelcikler ama o zamanlarda benim yaşlarımda bir çocuk için hayal ötesi idi. O yedi cüceli ev uzun yıllar kaldı sonra tabii ki sanırım sahipleri göçüp gidince önce bakımsız kaldı heykelcikler ,soldu boyaları renkleri sonra kırılıp döküldüler , şimdi zaten evin yerinde koca bir apartman var. Bahçeli evlerin hemen hepsinin kaderi apartmana dönmek oldu, bir kaç tane var aralarda onlar da işyeri olmuş. Bu yolun sonunda Ayazma meydanı vardır ortasında da dev bir çınar ağacı. Ağaç ki yıllara meydan okuyan anıt ağaç olma yolunda bir ağaç. Dibinde hala var olan , bir zamanlar önünde elinde bidonlarla insanların su sırasına girdiği bir çeşme vardır. Şu an çeşme bakımsız çer çöp içinde:/ Burada su kaynakları çoktur ve neredeyse tüm civar içecek su ihtiyacını bu ve bunun gibi bir kaç kaynak suyundan sağlardı. Önceleri bedava idi sonra paralı oldu bu kaynaklar sonra da kurudu yok oldu. Suyundan dolayı da bu Ayazma'daki çay bahçelerinin çayları çok güzel olurdu, semaverlerle masalara gelir doya doya içilirdi. Hala çayları güzel ama tabii ki artık yapılırken hangi su kullanılıyor bilmiyoruz. Bir de odun ateşinde çok güzel pide ve lahmacun yapılır ki biz başka yerde yediklerimizi hep buradakilerle kıyaslarız. Eskiden olduğu gibi kalmaya çalışıyorlar ama tabi ufak değişiklikler oluyor. Mesela bu sefer ilk kez masalara fiyat listelerini koymuşlar. Aslında hemen girişte fırının yanında kocaman bir fiyat tabelası her daim olur hala var ama şimdi masalara da koymuşlar. Kahvaltı vermeye de başlamışlar. Çorba ,tatlı vs.ilave olmuş menüye. Bilmiyorum sanırım ekonomik kriz buraya da uğramış, yeni çareler aranmaya başlamış. Umarım bu nadide işletmeler kendini koruyup daha uzun yıllar çalışırlar, sevdiğim yerlerin kapanmasına üzülüyorum, saçma gelebilir ama öyle, anılarım/ız var çünkü.



mahallede yeni mekan

 

Güzel bir yürüyüş sonrası  mahalleye yeni açılan yün evine uğradım. Her türlü örgü malzemesi, yün, ip, dikiş malzemesi, hobi malzemeleri vs. satışı yapılan bir dükkan.Küçük bir ön cephesi var ama içeri girince geniş ,büyük bir dükkanla karşılaşıyorsunuz.  Arka tarafında da ufak bir bahçesi var apartman boşlukları arasında, orasınıda  ufak bir kafe halinde düzenlemişler, iki üç masalık, etrafı  plastik yeşil çim benzeri çitle çevrili, yapma çiçeklerle hoş bir yer haline gelmiş. Arka odalarında iki hanım bir öğretmenden dikiş dersi alıyordu,  örgü kursları da varmış. Tam bir'' emekli olunca bir dükkan açarım'' denilecek hayal dükkanı olmuş, bir kadın hayalini gerçeğe dönüştürmüş, ne güzel, bravo. Sahibesi yoktu ama çalışan hanımlardan birisi eski bir komşum. Zaten onu görmek vesilesi ile gittim. Kendisi ,otuz yıl ev hanımlığından sonra, çocuklar da yuvadan uçunca, çalışmaya başlamış ,hem de tam mesai ,'herkes bana şaşırıyor, ama ben çok mutluyum çalışmaktan ' ,diyor. Biz kadınlar böyleyiz; bazen yıllarca çalışıp eve geçiş yaparız bazen de yıllarca evde saçımızı süpürge edip sonra da çalışacağız, deriz, az gelmiştir evde yaptıklarımız, biraz da başkası için çalışmayı seçeriz. En azından dışarda çalışmak para kazanmamızı sağlar. Şans eseri elde edebileceğimiz dost ve arkadaşlıklar da cabası olur. Ben de aylardır elimde bekleyen örgüm için eksik kalan yünlerimi aldım, biraz eskileri yad eden hoş sohbet  biraz alışveriş oldu, yine yürüyerek eve döndüm. Son zamanlarda yürüyüşü rutin hale getirdim, umarım vazgeçmem:)

***

üç beş gün..


 perşembe

Yine bir ''Üzücü hadise '' vakası. İnanılmaz bir sıradanlaşma hali. Benimki de tam tesadüf bu son iki ayda ikinci Üsküdar'a gidişim ve ikinci karşılaşmam. Ne kadar sık oluyor demek ki. Yapılan anonslarda şu istasyonda üzücü hadise meydana gelmiştir, seferlerimiz gecikmeli olarak gerçekleşmektedir, diyen kibar hatta gülümseyen robotik sesli anons.Haber değeri bile, şu biriken kalabalık kadar yok. Kim bilir kim ,kim bilir neden. İnanılmaz bir kalabalık birikmiş. Herkesin tek düşüncesi varacağı yer, başka bir şeye odaklanması mümkün değil. Yarım saat süren normal süre ,bir buçuk saate vardı eve gelene kadar. Üstelik yanımızda toplu taşımayı sık kullanmayan babam da vardı . Büyük şansızlıktı. Hep çocuklarla seyahat konusu gündemdedir fakat yaşlılarımızla da seyahat de de /uzun yolculuk ya da toplu taşıma fark etmez/ önem verilip ,dikkat edilmesi gereken şeyler, alınması gereken önlemler vardır. 

***

cuma

Lodoslu, ılık İstanbul günleri ile dolu geçen  Şubat ayı. Lodosun etkilerini aşırı hisseden biriyim, baş ağrısı mutlaka uğrar bu günlerde. İşte İstanbul'da lodossuz olmaz. İlla esecek. 

***

cumartesi

Yine bu hafta sonu bol dizili geçecek bana. Bıraktıklarım var , yeni başlayanlar , başlayacaklar var.

Seyrettiklerim geçen sezonlardan ; Yargı, Kızılcık Şerbeti, Yalı Çapkını, Aldatma ,Ömer.

Yeni sezona çıkanlardan; Sandık Kokusu, Gaddar, İnci Taneleri 

O kadar da fazla değilmiş. Şimdi yeni beklediğim Bahar dizisi var.

Tabii ki gününde izleyemediğim için çoğunu hızlandırılmış halde internetten izliyorum. 

***

pazar

Bugün şenlik var evde, kızımın nişanlısı kahvaltıya gelecek. tabii ki artık üç çocuğum var gibi tatlı bir hissiyata sahibim. Üç çocuk hep istemişimdir de sağlığım elvermedi pek. Şu arada dizilerde pek işlenen yüksek tansiyonlu gebelik sorunu ile mücadele edip, baya sıkıntılı bir süreç geçirmiştim, sonrasında da devam etti sorun. Neyse şimdi bir oğlum daha var , bizimkiler gibi o da kahvaltı da pişi seviyor. Tabii ki anneler çocuklarının sevdiği yemekleri pişirmeye bayılır.

*******


Ispanak ve Temel Reis


Ispanak, oldukça besleyici bir yeşil yapraklı sebzedir ve birçok sağlık yararı vardır. Özellikle bizim çocukluğumuzda ıspanak Temel Reis vasıtası ile  bizlere özellikle sevdirilmeye çalışılmış, bol demir ve güç kaynağı olarak  lanse edilmişti. Bunun neden böyle olduğuna şöyle bir gözatarsak;

Temel Reis'in ıspanak tüketimiyle özdeşleşmesinin kökeni, 1930'lu yıllara dayanmaktadır. Temel Reis (Popeye), ilk kez Elzie Crisler Segar tarafından 1929 yılında yaratılmış bir çizgi roman karakteridir. Ancak, karakterin popülerliği 1933 yılında Max Fleischer tarafından yapılan animasyon serisi ile büyük bir ivme kazanmıştır.

Temel Reis'in ıspanak tüketme alışkanlığı, animasyon dizisinin bir bölümünde, kötü karakter(Kabasakal)  Bluto'nun sevgilisi Olivia'yı(Safinaz) kaçırdığını gördüğünde, Temel Reis'in güçlenmek için hemen bir kutu konserve ıspanak yemesiyle başlar. Ispanak yedikten sonra Temel Reis, güçlü ve dayanıklı bir şekilde (Kabasakal)Bluto'ya karşı koyar ve Olivia'yı(safinaz) kurtarır.

Bu sahne, ıspanağın yüksek demir içeriğine atıfta bulunarak karakterin gücünü arttırmasını komik bir şekilde tasvir etmiştir. O dönemde demirin vücut için önemli bir mineral olduğu biliniyordu ve ıspanak, demir bakımından zengin bir sebze olarak tanıtıldı. Ancak, bir hata nedeniyle ıspanağın demir içeriği abartılmıştı. Ispanak, özellikle ABD'de, "güç veren sebze" olarak popülerlik kazandı ve çocuklar arasında sebze tüketimini teşvik etmek amacıyla kullanıldı. Sonrasında demir açısından o kadar da önemli olmadığı söylense de artık hafızalarda ıspanak demir açısından güçlü bir sebzedir intibası yer etmişti bir kere.

Sonuç olarak, Temel Reis'in ıspanak tüketimi popüler kültürde bir ikon haline geldi ve ıspanak, güç ve dayanıklılık sembolü olarak akıllarda kaldı.

 

Tabii ki bu günkü yazımın nedeni neredeyse sabah tüm vaktimin ıspanak köklerini ve yaprak kısımlarını  ayıklayıp, yıkayıp hem de sonrasında güzel bir ıspanaklı börek yaparak vakit geçirmem olabilir. Ispanak uzun uzun yıkanması gereken sebzelerden hele ki pazardan alındıysa; genelde kuru olarak alıyoruz ve baya çamurlu olabiliyor.

Ispanaklı börek, Türk mutfağında oldukça yaygın olan ve genellikle hamur ile iç malzemesi olarak ıspanak kullanılan bir börek türü hepimizin bildiği gibi. İşte leziz ,kolay bir ıspanaklı börek tarifi:

Malzemeler:
- Bir kilogram ıspanak( yaprak kısımları)
- 1 adet soğan
- 2 yemek kaşığı sıvı yağ
- Tuz, karabiber
- Yarım su bardağı su
- Yarım su bardağı sıvı yağ/tereyağ
- 1 adet yumurta
-  4 adet yufka

Yapılışı:
1. Ispanakları iyice yıkayıp doğrayın. Soğanı ince ince doğrayın.
2. Bir tavada 2 yemek kaşığı sıvı yağı ısıtın. Soğanı ekleyip pembeleşene kadar kavurun.
3.Tuz ve şeker serperek ovaladığınız ıspanakları ekleyin, karıştırın. Ocağı kapatın.karabiber ilave edin(ıspanaklar diri hatta çiğ kalsın) İç harç için beyaz peynir ilavesi de yapılabilir.
4. Ayrı bir kapta su,  sıvı yağ karıştırın.
5. Yufkaları tezgaha serin. 4 e bölün .Her birini üzerine sıvı karışımdan sürün 
6. Hazırladığınız ıspanaklı iç harcı yufkanın üzerine yayın. Rulo şeklinde sarın ,gül şekli olacak şekilde içe doğru yuvarlayın ve yağlı kağıt serili fırın tepsisine yerleştirin.
7. Üzerine yumurta sarısı sürün ve önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri iyice kızarana kadar pişirin.

Hafta sonu için gayet güzel bir aktivite ,hem yapması ,hem pişirmesi hem yemesi:)
NOT; 1 adet yufka bu yazı itibari ile 15TL. Malum son zamanlarda en çok konuşulan konu ;fiyat yükseklikleri.

bir pazar günü


 Asabi haleti ruhiye'm kızımı endişelendirdi;

-Anne sen fiyatları görünce böyle oldun kesin: ) 

Nasıl olmayalım ki. Son iki aydır çeyiz alışverişimiz hızlanınca ve fiyatların hızına yetişemeyince ruh hali bir bozuluyor. Bir dengesizlik var fiyatlarda olmayacak şeylere olmayacak etiketler konuluyor. Ondan dolayı da alacağımız şeyin ıncığını cıncığını inceliyor ,etikete varana kadar okuyoruz. Güven de yok çünkü ;alınacak malın, verilecek etiket fiyatına değip değmeyeceğine.

Sonra asabi halim geçti, çoğu işimizi hallettik. Bu arada yanımızdan ağlaya ağlaya bir çocuk geçti 'annemde annem', diye ,kaybolmuş! Dört beş yaşlarında , bir kaç kişi ilgilendi sonra orta yaşlı bir hanım elinden tutup sanırım güvenlik noktasına götürdü. Okulların tatilde olduğu son gün olduğu için çocuklu aileler çoğunluktaydı. Normalde asla cumartesi pazar AVM ye gitmem, genelde o günler calışan kesimin gitmeyi tercih ettiği günler olduğundan aşırı kalabalık geliyor bana. Mecbur olunca baya vakit geçirdik. Çıktığımızda açık hava ferahlattı. 

Taksi ile dönerken aklıma henüz çok yeni bir olay olan canice hayattan koparılan taksici geldi. Nasıl acımasız insanlarla bir arada yaşıyor ve görmüyoruz. Evet iyi insanlarda var hayatta ,sonrasında ailesine yardımlar edildi, destek olundu ama giden gitmiş bir kere .Bir de şu konuya takılıyorum, internette her an karşınıza çıkan zavallı taksi şöförünün katledilmesi görüntülerini yaymak ,haber diye vermek de kötülük değil mi o kişinin ailesi için, çocukları için. Bu da bir çeşit vicdansızlık değil mi? Toplum olarak çıldırmanın eşiğindeyiz gibi geliyor bazen.

**

Yeni bir haftaya başlarken güzel bir şey paylaşıp bitireyim bu günlüğü. Nazlı çiçek,rengine bayıldığım orkide, yenisi yanına gelince bir heves tekrar goncaya durdu ve nihayet açtı:) 

Mutlu bir hafta olsun.



 

mahallenin parkında son durum..

 



Böyle yemyeşil bir parkımız varDI. Hatta bu arazi oturduğumuz sitenin inşaat sırasında belediyeye bıraktığı pay gibi bir şey. Bir çok ağaç türü var parkımızda. Botanik parkı gibi. (Burada)Daha öncede yazılarımda geçmiştir, çünkü elimizdeki tek yeşil alan ve tek park burası, mahallenin beton blokları içerisinde.
Lakin ne yapıp ettiler yemyeşil parkımızı da tıpkı mahallenin diğer kalan yerleri gibi betona boğdular, işte en son hali. Üstelik o kadar güzel bir toprağı vardı ki parkın ,artık nereye taşındıysa, kamyon kamyon toprak götürüp yerine gelen çimento kamyonları ile işte böyle taşa çevirdiler parkımızı. 
Şimdi aynı belediye başkanı tekrar adaymış, oy bekliyor:/  Kişi ve parti fark etmiyor , sadece rantın dağılımı fark ediyor belediyecilikte , öyle bu işler, tamamen duygusal.

Harıl harıl çalıştıklarına göre mart sonundan önce bitecek parkımız, umarım çok daha güzel oldu, diye ben yanılırım, bakalım..