Akdağmadeni Eski Kilise


Akdağmadeni  Yozgat'ın yemyeşil ,şirin , sessiz sakin bir ilçesi. Akdağ eteklerinde kurulu, çok eski bir yerleşim yeri olan ilçenin Akdağ olan ismi, dağdan çıkartılan çinko-kurşun gibi madenler , bunlar için kasabaya gelip yerleşen madencilerden dolayı'' Akdağmadeni'' olarak değiştirilmiş. Geçen günlerin birinde haberlerde Akdağmadeni ilçesinde adeta bir dolu felaketi yaşandığını izleyince, yakın zamanlarda orada olduğum aklıma düştü, tam zamanında ,şahane bir bahar havasında Akdağmadeni'nde  olduğumuzu düşünüp ,yörenin o sakin huzurlu havasından ve aklımda kalan popüler olmayan ,gördüğümüzde bize hayal kırıklığı yaşatan antik kilisesinden bahsetmek istedim. 


Yozgat gezimiz sırasında rehberimiz bizi Akdağmadeni Kilisesine götürmüştü.(ki kendisi de ilk kez ziyaret etmiş burayı, sora sora bulduk:)!)  Gördüğümüz manzara tam bir hayal kırıklığı oldu. Evet güzel, yemyeşil ,sakin bir ilçenin bir mahallesinde , tam anlamıyla harabe, bakımsız, terkedilmiş, defineciler tarafından hallaç pamuğu gibi oyulmuş ama hala ayakta kalıp tarihe tanıklık etmekte olan bir yapı. 
Biz kilisenin içine girip dolaşırken bir köylü teyze geldi. Etrafdaki evlerden birinde oturuyormuş. Yapıya kim geldi diye merak etmiş. Evde oturuyordum, baktım gelenler var ? kimmiş dedim, dedi.
Nerden geldiğimizi? sordu. Şaşırmıştı. Arada gelenler oluyormuş. Özellikle seçim zamanı gelip burayı mutlaka onarmalı? falan diye atıp tutuyorlar, sonra unutuyorlarmış. Burası defineciler tarafından baya aranmış belli, duvarları yazılmış, içinde otlar bürümüş. Kötü halde. Oysa , hangi kurum ilgileniyorsa, biraz bakım onarım ile turist çekip hem ilçe insanına hem Yozgat'a faydalı olabilir. 
Biz biraz daha köylü teyze ile muhabbet edip oradan ayrıldık. Teyze neredeyse hepimizle ilgilendi, mahallesinin fahri rehberi gibi anlattı durdu. Bunun dışında bu geziden hepimiz buruk, şaşkın halde ayrıldık. Memleketimizin her karış toprağında tarihe tanıklık etmiş bir çok yapı var ve galiba çoğu bakıma ihtiyaç duyuyor. 

Ben Yozgat'ın Akdağmadeni eski kilisesi ile ilgili yazıyı ve resimleri buraya bırakıyorum. Belki ilerde bu yapı onarılıp, turizmin hizmetine sunulur. Sizlerde o halini görürsünüz.Kim bilir??

Boşlukta Sallanan Adam



Yazar; Saul Bellow (1915-2005) Kanada doğumlu Amerikalı yazar. Nobel Edebiyat Ödülünü 1976 yılında almış.

Boşlukta Sallanan Adam
Türkçesi ;Neşe Olcaytu
Sayfa sayısı;215

Roman ,kahramanımız Joseph'in 1942 yılının 15 Aralık ve sonrası 9 Nisan  tarihleri arası günlükleri şeklinde yazılmış .Savaş dönemi  askere çağrılmayı bekleyen ,başkaca bir işi olmayan Joseph , karısı İva, yaşadıkları pansiyon müşterileri, sığ akraba ilişkileri,Joseph'in düşleri, yaşadıkları, iç dünyasının ışığında kahramanın ağzından anlatılmış romanda. Çoğunluğu insan ruh hali ile ilgili bir dönem kitabı belki ama yine tüm usta yazarlarda olduğu gibi Saul Bellow'un da zamansız duygu ve ilişkilerle örülü bir anlatımı ve yalın bir dili var. Çeviri de kitabın rahat okunmasını sağlıyor.
Saul Bellow da okuduğum yazarlar arasına katılmış oldu.  Bakalım bundan sonraki hangi büyük yazar olacak?
Tüm okuyanlara güzel bir gün olsun.


Aşıklar Müzesi

 

Türkiye'de Amasya ili sınırları içerisinde bir Aşıklar Müzesi olduğunu biliyor muydunuz?
 2013 yılında açılmış olan müze de  Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı , Romeo Juliet gibi ünü yıllardan yıllara yayılmış, efsane olmuş aşk  hikayeleri üzerine sahneler sergilenmekte . 
Aynı zamanda ,Amasya ilinin meşhur aşıkları Ferhat ile Şirin'in temsili mezarları, dağ üzerine yapılmış heykelleri bulunan, Ferhat'ın Amasya'nın dağlarını delerek suyun gelmesini sağladığı kanalları görebileceğiniz, ardından da çay bahçesinde ,sıcak bir elma çayı içerek yol yorgunluğunuzu atabileceğiniz bir tesis, bir park burası.
Esas konumuz olan aşkın kahramanları olan Ferhat ile Şirin'in efsaneleşmiş, kulaktan kulağa yayılmış hikayelerine gelince;

Ferhat ,Amasya Sultanı Mehmene Banu'nun kızkardeşi olan Şirin'e sevdalı bir nakkaş ustasıdır. Öyle aşıktır ki bütün eserlerini onu düşünerek yapmaktadır.
Şirin ile evlenebilmek için Sultan'dan izin ister.Ama kendisi de Ferhat'a aşık olan  Sultan Banu, ondan hiç olmayacak bir şey ister. Çok uzaklarda dağların ardından suyu şehre getirirse, Şirin ile evlenebileceğini söyler.
Ferhat ,başlar elinde külünkle dağları delmeye.Aşığa dağ mı dayanır. Vurdukça vurur, kazdıkça kazar Ferhat. Kazmasının sesi dağlarda yankılanır.


Sonunda azmin elinden bir şey kurtulmaz ya, dağlar delinir, sular yolunu bulup şehre akmaya başlar. Suyun sesi şehirde duyulunca, Banu bakar ki kız kardeşi elden gidecek ,Ferhat'a;
-Hala ne uğraşırsın Şirin çoktan öldü, deyince, Ferhat'ta kahrından çıldırır, kendini kayalardan aşağıya atar.
Şirin de hasretle beklediği Ferhat'ın öldüğünü öğrenince, kederinden aynı yerde kendi canına kıyar.


Efsane bu ya, her yıl birbirine kavuşamadan ayrılan bu iki aşık gencin mezarında sevdalılar için bir gül açarmış, ama aralarında mutlaka bir kara çalı bitermiş.
Gökten üç elma düşmüş.
Biri bana,
biri sevgili okuyucuya,
bir diğeri de hikayeleri mutlu sonla biten tüm sevenlere olsun.


Not; Müze giriş ücreti 10 TL 
2022 mayıs ayı.