Sinop

Yolculuğumuz Kartal'dan başladı, uzun süredir gece yolculuğu yapmamıştım .Aman da aman hafta içi olmasına rağmen bu ne trafik öyle , TEM yolu mu E5 mi belli değil. Yolculuk nereye derseniz, Orta Karadeniz bölgesi. Bir süredir tarihlerini kovaladığım bir tur bu. Nihayet gerçekleşiyor. Sinop ve Kastamonu civarını dolaşacağız. Tur otobüsünde, şoför arkası 1 ve 2 numaralı koltuklarda biz oturuyoruz. Gece en önde gitmek biraz sıkıntı, ışıklar göz yoruyor ve devamlı şoförle araba kullanıyorsunuz. Gündüz daha iyi , panoramik manzaralar eşliğinde devam ediyor yolculuk.

Sinop:

 Sinop hep merak ettiğim bir şehir oldu . Büyük bir yarım ada üzerine kurulu üç tarafından denizin görüldüğü , çok güzel sahillerinin ve ilçelerinin olduğu bir kuzey  şehrimiz. Biraz nahoş bir durum olarak cezaevi  akla geliyor Sinop denilince. Bir de Sinop doğumlu ünlü filozof Diyojen. Şehrin girişinde heykelini dikmişler. Diyojen ,mutluluğun en basit şekilde, tıpkı hayvanlar gibi yaşanarak bile elde edilebileceğini savunmuş ve hayatını bir fıçı içinde elinde bir fenerle geçirmiş bir düşünür . En ünlü hikayesi, Büyük İskender ile olan diyalogdur. Herkesin kendisinden korkarak kaçtığı Büyük İskender'i görünce hiç istifini bozmayan Diyojen'e Büyük İskender sorar; ''Sen benim kim olduğumu biliyor musun?'' Diyojen; ''Sen, benim kölemin kölesisin '' der. '' Dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin.'' Bu cevaptan hoşlanan Büyük İskender ;'' ..dile benden ne dilersen .'' deyince, meşhur cevap gelir Diyojen'den;'' Gölge etme başka ihsan istemem.''



Cezaevi içinde restorasyon çalışması yapıldığı için dıştan görebildik. Tabii ki cezaevinin en bilinen hükümlüsü Sabahattin Ali ; ..dışarda deli dalgalar gelir duvarları yalar, aldırma gönül aldırma... Sabahattin Ali'nin kaldığı hücre denize yakın, dalga seslerini duyup durur. Hapishanenin etrafı ve şehrin etrafı olduğu gibi kale içi.Bundan mütevellit kaçılması mümkün olmayan bir cezaevi imiş burası . Üç kişi kaçmaya çalışmış bu hapishaneden. Bir tanesi bir şekilde duvarları aşıp denize atlamış, yüze yüze bir köye çıkmış .Tabi aç bilaç bir köylünün kapısını çalmış ve hey hak kadere bak ki evin sahibi polis çıkmış hoop tekrar hapishaneye. Bir diğeri idam mahkumu imiş yine deniz yolu ile kaçmayı başarmış. Baya bir kaçmaca kovalamaca yakalamışlar lakin o kaçtığı sırada af çıkmış cezası müebbete dönmüş ve bir zaman yattıktan sonra da afla dışarı çıkmak kısmet olmuş mahkuma. Sonuncusu fena. Kanalizasyonlardan kaçmaya çalışmış fakat çıkamamış, öylece kalmış işte oralarda.

Neyse bu kadar cezaevi muhabbetinden sonra Sinop sahillerini dolaştık. Çay bahçeleri, tekneler, gezen dolaşanlar, pırıl pırıl bir sahil. Türkiye'nin en mutlu şehri seçilmiş Sinop.  



Sinop'un eski ismi Sinope bir Yunan Tanrıçasıymış.

Arkeoloji müzesi de Sinop'ta görülmesi  gereken yerlerden, küçük bir müze , değerli eserlere sahip.









Sinop yakın çevresi içinde, ülkemizin en kuzey ucu olan İnce Burun üzerinde bir koy olan Hamsilos koyunu da görmeye gittik. Giderken sahil boyu harika kumsallar var. Yaz aylarında çok kalabalık oluyormuş ,denize girmeye  hem civardan hem buradan göç edenler  geliyormuş . Fakat öyle büyük oteller yok ,Güney ve Ege 'deki gibi,  sadece pansiyonculuk gelişmiş buralarda. 

Hamsilos koyu  manzarası ile büyüleyici .Deniz öyle bir karaya doğru girmiş ki  göl manzarası yaratıyor adeta. Hem yeşil hem mavi bir arada. Bu manzarayı görmek 65 yaş üzeri ücretsiz, diğer kişilere 25 TL. Genelde çoğu yerde park ve bahçeler giriş ücretleri 25 TL olarak sabitlenmiş gibi. Erfelek Şelaleleri de aynı ücrete sahip . Çaylar 15 TL ,Türk kahveleri de her yerde 50 TL idi.   

Erfelek takım şelaleleri de mutlaka görülmesi gereken yerlerden .Sinop çevresi ve ilçeleri tam anlamıyla  gezip görülecek yerlerle çevrili. Bu kadar güzel sahilleri olduğunu görmek beni şaşırttı. Gerze ilçesinde konakladık akşam, gece eğlenceleri müthişti. Gerze ''Yavaş Şehir'' lerimizden bir tanesi. Şansımıza sokak festivali vardı, el işi satan ufak tezgahlar, neşeli insanlar, canlı müzik yapan yerler,  tam hayallerdeki sahil kasabası gibi idi Gerze. Bir taraf yemyeşil ormanlar ,bir taraf deniz. Çok beğendiğimiz yerler arasına girdi. 


Tabii ki Sinop Mantısını yerinde yemeden dönmek olmazdı. Bir hamur bu kadar mı ince açılır ,çok lezzetli ve usta işi idi. Bir de nokul vardı yanında , hem  üzümlü ,cevizli bir çeşit tatlı çörek gibi hem de kıymalısı var poğaça gibi, onun da tadına baktık , beğendik.Nokul ülkemizde pek çok yerde farklı şekillerde var ,isim aynı tatlar da hemen hemen benzer. Bu civar insanı yemeklerinde hem tereyağ hem ceviz konusunda ellerini bol tutuyorlar dolayısı ile lezzeti de katlıyorlar:)

Sinop'tan akılda kalanların ancak bir kısmı bu paylaşım ile kaleme döküldü , tabii ki çok kısa  süre kaldık ama daha uzun kalabilseydik, diye gönlümüzü bıraktık.. Belki yine yolumuz düşer.