Bugünlerde

 Dışarıda hava aşırı derece sıcak, klimalı ortamlarda tv izlemek ve soğuk içecekler içmek en iyi gelen şey.

 Göçmen sorunu her ülkenin yapısına göre bambaşka sorunlarla karşılaştırıyor yaşayanlarını. Bu aralar soğuk görünümlü İskandinav ülkelerinin dizilerini sever oldum. Sırlarımız da bir Danimarka yapımı. 


Sıkıcı başlasa da sonrasında içine alıyor , meraklandırıyor konu. Bizim yerli dizi Mezarlık'la benzer yönleri var. Mezarlıkta, Emniyetin bodrum katında ,arşiv , depo işte ne derseniz benzer bir yerde kurulan ve eski çözülmemiş davaların yeniden gündeme getirilip çözülmesi olayıydı konu. Dept.Q da benzer bir mekanda emniyetin yeni oluşturduğu sorunlu polislerden oluşan ekip var. Benzer geldi bana. Tabi olayların örgüsü yerli dizilere göre daha gizemli, karmaşık ve sonu daha az tahmin edilebilir çıkıyor.

ve merakla beklediğimiz.
Bu günün dizisi de bu olacak.Gerçi sezonu ikiye bölüp yayınlamaları hoş olmadı ama neyse bitirelim bakalım.

🌸yeniden açan çiçek

Hibiscus-Rosa sinensis
🌸Üç dört yıldır açmayan japon gülümüz, balkonumuzun tek çiçeği nihayet bu yaz o güzelim kıpkırmızı çiçeklerini açmaya başladı. Yerini değiştirdikten sonra çiçek vermeyi bırakmıştı. Sanırım artık yeni yerini de seviyor, goncalar  açmak için sıraya girmiş. 

Japon gülü ,hibiscus türü bir süs bitkisi. Günü birlik çiçek açıyor ertesi gün yapraklarından çiçeğini atıyor . Bu ,çayı yapılan ,gıda sektörüne geçmiş olan türlerinden değil , melez bir tür. Çay , reçel gibi yiyecek içecek yapımında kullanılan türüne kerkede (Hibiscus sabdariffa ) deniliyor.
Çiçeğimizin on beş yılı var sanırım, belki de daha fazla. Evimize ilk taşındığımız yıllarda sitede görevli sitenin her şeyi diyebileceğimiz Mustafa bey vardı. İnşaatın bekçisiymiş sonra sitede bütün işlerden sorumlu görevli olmuş çok iyi bir insandı. Uzun bir süre  sitede çalıştıktan sonra, sağlık sorunları nedeniyle emekli oldu. Didim'de yazlık almıştı ,emekliliğini yaşamak üzere oraya taşındı. Çiçeklere çok meraklıydı, sitenin her yeri güllük gülistanlıktı o zaman. Giderken bürosundaki iki japon gülünün birini bize verdi diğerini komşumuza. Biz kırmızıyı aldık, diğer japon gülü sarı renkli çiçek veriyordu. İki rengi de severim ama kırmızı daha albenili geldi . İşte Mustafa abiden yadigar japon gülü bizimle o zamandan beri beraber. Mustafa abi kısa bir emeklilik yaşadı , tam da istediği gibi. Ama hastalığı peşini bırakmadı, onu aramızdan aldı götürdü, çiçekleri de yadigar kaldı. O gün bugündür bizim balkonu süslüyor. 
Görüyor musun bak, çiçekle başlayan yazı Mustafa abiyi anma yazısına döndü.
Oluyor öyle..


susun..

 Her sabah 'Fatih Altaylı Yorumluyor' youtube kanalını mutlaka dinlerdim. Katıldığım fikrileri olur, karşı olduklarım olur. Ama yine de dinlerim. Ulusal haber kanalları o kadar tek düze ki olan biteni Youtube üzerinden yayın yapan habercilerden dinliyoruz. Bu gazetecilerin yayınları o kadar çok izleniyor ki sanırım biraz da bunun etkisi ile gözün üzerinde kaşın var diye, haklarında soruşturmalar, şikayetler oluyor. Onları da teker teker içeri alırlarsa artık ne dinleyeceğiz bilemiyorum. Bu sabah Fatih Altaylı' da Koltuğu ve Emre yayında olayı kısaca özetlemiş  'Fatih Altaylı Yorumlayamıyor', demiş. Malum hafta sonu Fatih Altaylı' yı önce gözaltına aldılar, sonra tutukladılar, Silivri'de. Dolayısı ile doğru demiş ,Fatih Altaylı yorumlayamıyor. Belli ki  yakında kimse gıkını çıkaramayacak.  Şöyle düşününce dinlediğimiz doğru düzgün  gazeteci, yorumculardan hakkında soruşturma açılmayan, şikayet edilmeyen, gözaltına alınmayan yok gibi. Yok hatta. Saymayı bıraktığımız kadar sanatçı, gazeteci, yorumcu hatta sade vatandaş  sadece ve sadece muhalefet edip, eleştirdiği, başka bir yönetim istediği için /ki normal neredeyse çeyrek asırdır aynı iktidar var , değişmesi istenilebilir,/ gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı ve bunlar devam ediyor. İnfaz yasasında yapılan değişiklikle bir çok mahkum salıverilirken, sadece konuşan, yazan, eleştirel bakış açısı sunan, muhalefet eden pek çok değerli insan tutuklanıyor, mahkumiyetine karar bile verilmeksizin hapislere konuluyor.

Ben sadece bir vatandaşım. Ülkemi çok severim, ailemizde, okullarda öyle büyütüldük/m. Bu durum benim içimi sıkıyor, ruhumu daraltıyor. Var öyle keyif keka yaşayanlar ama ben onlardan olamıyorum. Zaten hayat pahalı, geçim derdimiz var, etrafımızdaki ülkelerde savaş can yakıyor bari ülkemizde huzurlu bir hayatımız olsa diyoruz.  Yok olmuyor, izin vermiyorlar. Ne olacak böyle , bilemiyoruz? 

İyi Bayramlar

 Bu yılın tadı tuzu kalmayan dini  bayramlarından bir tanesi daha geldi. Artık tamamen resmi tatil gözü ile bakılıyor, haftanın tatil olmayan diğer günleri ile birleştirilecek mi? Tatil dokuz gün olacak mı? soruları ile geçiyor. Bu sefer birleştirmediler, bir günü cuma bir günü pazartesiye denk geldi. Üniversiteye geçiş sınavları ,Liseye geçiş sınavları da bayram sonrasına kaldı. Dolayısıyla tatile giden az olmuştur diye düşünüyorum. Kurban kesme ritüeli ise artık ''Bir zamanlar'' diye anlatılan eski bayram anılarında kaldı. 

Ama adettendir  yine bir tepsi tatlı pişirdim. Klasik usul şekerpare. Kurban kesmesek de yemek olarak kavurma pilav ikiliside sofrada yer alacak.

Geçtiğimiz ay hastanelerden çıkamadık, bu ay bayramla başladı, uğurlu gelsin umarım. Yoksa ne memleketin huzuru var , ne ekonominin, ne siyasetin, ne insanların. Bari evlerimizin içi olabildiğince huzur ve mutlu olsun.

Okuyan herkesin Kurban Bayramı mübarek olsun.

Tatile gidenlere de güzel bir tatil dilerim.



Gül Gibi Tesadüf..(Yine bizi buldu)

Sahilde bir bankta oturmuş denizi seyrediyoruz. Biraz önce hafif bir tartışma yaşanmış , onun nedenleri, niye öyle yaptınları, sen de şöyle yaptınları mevzu edilmiş halde bir takım konuşmalar geçiyor aramızda. Sahil sessiz, bir tıkırtı, birinin yaklaşma sesi hafiften ve bir baktık eşimin yanına bırakılmış pembe parlak kağıtla sımsıkı sarılı bir çift kırmızı gül. Döndük arkamızı hemen, beyaz tişörtlü genç bir adam hızlı adımlarla uzaklaşıyor. Etrafa bakındık falan başka kimse de yok. Adeta eşime gökten bir çift kırmızı gül indi,  hanımının gönlünü al , diye. Resmen :)) 
Akşam gülleri gören oğluma bu olayı anlatınca; 'videoya çekmiş olabilirler bir ara böyle bir akım vardı sosyal medyada ', dedi. Bize baya güldü. Biz de güldük.
Gülü veren genç adam sen bizi güldürdün, seni de güldürenler olsun:)) 




 

evvelki gün


 Zeugma'nın Tarifi(tık tık) ile nihayet bende mercimek ekmeğini denedim. Bire bir uyguladım, lezzet şahane, kızımla damadım da bize gelmişti, ertesi güne bir dilim ancak kaldı. Beğendik,tarif için teşekkürler.

Çocuklar evlerine döndükten sonra ,akşam  beş bölümlük mini dizi seyrettik, sürükleyiciydi. 
Sirenler;
Amerikan kara komedi tarzında ,2011 yapımı bir oyundan diziye çevrilmiş. Devan(Meghann Fahy) ve Simone(Milly Alcock)  adında iki kız kardeşin, zengin bir adamla evli Michaela 'nın(Julıanne Moore) adadaki izole ve muhteşem hayatındaki etkileri, üç kadının hayatı, duyguları ve yaptıkları etrafında gelişen bir dizi. Etraflarında erkek olarak olaylara katkı sunan; babadan zengin bir adam, zengin bir sevgili, bunama teşhisi konmuş gazi bir baba , kaptan sevgili ve malikanenin her şeyinden sorumlu bir uşak var. 
Dizi kara komedi diye etiketlense de bana komediden çok gerilim hissi verdi. Ben ''mizah'' ve ''kara'' isimlerini yan yana düşünmeyi sevmiyorum. 



Haziran

 

pembe çuha çiçeği

Pazar gününün rengi pembe olsun. Haziran güzellikleri getirsin..
Yaz başlasın..
Şiirinde ne güzel demiş Küçük İskender;
''İki bahar arasında tutulmuş bir dilektir yaz.''

Rosa Eden