Yedigöller Milli parkına gidileceğini programda görünce 'sanırım Sapanca ya da Abant gibi
bir yerlerdedir ,eh orayı da görmüş oluruz ',dedim. Çünkü benim ,öyle dağ tepe yürüyüş falan
ilgim yok. Normalde Yedigöllere gidip piknik yapayım, dolaşayım diye aklıma gelmez. Birde virajlı dar yollar kabusumdur,gözlerim kapalı yolculuk ederim korkudan. Tur programında Yedi göllere ,gezdiğimiz otobüsle değil, Bolu merkezden minibüslerle gidileceğide belirtilmiş ,lakin önemsemedim, uyanmadım. Ne kadar kötü yollar olabilirdi ki yani. O kadar kişi gittiğine göre bende giderdim. Neyse,tura katıldık. Safranbolu ,Amasra gezdik. Son günümüz artık,Yedigöllere gidilip oradan da İstanbul'a dönüş..Otobüsle Bolu merkeze geldik. .İki midibüs araç ayarlanmış bizim grup için. Biraz eski araçlar. Otobüsden inip, bu midibüslere binildi.
Bolu merkez -Yedigöller milli parkı arası 42 km. Bir saat on beş dakika kadar sürüyor, dediler.
Yolda öğle yemeği için mangal yapılacağı için bu süre biraz daha uzayacakmış. Parkın içinde mangal yapılmasına izin verilmediğinden(gerçi sonradan yapanları gördük neyse) ,milli parka gelmeden yolda mola verileceğimiz anlatıldı.
Yola çıktık. Aman Allahım.
Önce dağtepe tırmanıyor araçlar, sonra döne döne bir vadiye iniyor, sonra döne döne tekrar tırmanışa geçiyor. Virajlar neredeyse tam tur. Çoğu yer, tek araba geçişe müsaade eder halde.
Başlangıç yolları zaten toz toprak, böbrek taşı düşürtür cinsten. Neyse ,sonunda mangal yerimize geldik.Yol kenarında bir ekip gelmiş, piknik sofralarını hazırlamış.Güzelce herkes karnını doyurdu.
Lakin aniden başlayan iri taneli yağmur ,bir kağıt bardak çay içmemize müsaade etmedi.
Yine koyulduk yola.Bir on dakika kadar sonra ,nihayet Yedi göller Milli parkı yazısını gördük , yalnız ortada göl yok. Tam dağların tepesindeyiz, yukarıda artık bulutlar. Meğer 5 km daha varmış Yedigöller Milli Parkı tabelasından sonra.Bu sefer yerin dibine iniyormuş hissi veren virajlı daracık bir yoldan aşağı inmeye başladık. Yolda aşağı indikçe, gökyüzü ile bağınız opuyor ,
yemyeşil bir fanusun içindeymiş duygusuna giriyorsunuz. Ve nihayet tansiyon çıkaran cinsten yolun sonunda, yedigöllere ulaştığınızda, aşağıda resimlerini verdiğim ,
muhteşem bir doğa sizi bekliyor.
Su yeşil, ağaç yeşil, kurbağalar şarkı söylüyor..Sanırım her mevsim ayrı renk tonlarında burada
doğa..
Burada kendimi ''Avatar'' filminin çekim platosunda geziyorum gibi hissettim. Okyanus dibinde
gibi hissettim.Çok değişik bir tabiat.
Anlayacağınız heyecanlanarak çıktığım yolun sonunda bu güzel
doğadan ayrılasım gelmedi. Bıraksalar uzun zaman geçirebilirdim.Lakin turla gidilince herşeykısa süreli.Belki siz günü birlik gelirseniz rahat rahat pikniğinizi yapar, üzerine bu renkli doğada
uzun yürüyüşler gerçekleştirirsiniz.
Dikkat!(Yaban hayvanlarıyla karşılaşmamak için sessiz yürümeyin) diye uyarı levhaları var.
Yeşilin her tonu ayrı güzel değil mi? Bayıldım manzaraya doğrusu...
YanıtlaSilKesinlikle .Yeşil zaten sevdiğim bir renktir ve doğaya en çok yakışan renkde yeşil.
SilBiz de kasımda gitmiştik, İstanbul'dan günübirlik pek akıl kârı değilmiş onu gördük :) Ama bir geceliğine orada kalmaya gitmek istiyorum :)
YanıtlaSilBahar halleri de güzelmiş ama sonbaharda git bir de :)
Tabii ki zor şeyler değil güzel şeyler akılda kalıyor:))Yolu göze alıp yeniden gitsemde kalır mıyım bilemedim..
Silyedi göller favori mekanlarımdandır, beni de hayran bırakmıştır kendine.
YanıtlaSilYalnız o yolu yokmu oldukça korkutucu olduğundan bikaç defadan fazla gitmeme engel olmuştur.
Doğa harikası. "Su yeşil, ağaç yeşil, kurbağalar şarkı söylüyor" bu söze de bayıldım:)
Sevgiler,
İnsanı yazmaya teşvik eden yerler arasında sanırım:) Sevgiler..
Sil