Neyse ki bu çirkin binalı manzarayı güzelleştiren kumrularımız var. Son bir kaç aydır bizim pencere ve balkonlara da dadandılar. Çocukken guguk kuşu derdik kumrulara.Karınlarından gelen kesik kesik boğuk seslerinden dolayı ;
gu guu guk, guu guuu guk..
😃
Ağızlarını açmadan ,karından gelen bir sesle ötebilen nadir kuşlar.Bazı yörelerde yusufçuk kuşu deniliyor. En çok da kumru ismiyle biliniyor.Güvercine benziyorlar ama daha küçük ve daha kahverengi kuşlar.İnsanlardan pek de ürktükleri söylenemez.
Kumru kuşları sevgi kuşu olarak bilinir.Şarkısı bile var;
''Baharı bekleyen kumrular gibi,sende beni bekle sakın unutma...''
Yavrularını boğazlarından çıkan kursak sütü ile ağızdan ağıza besledikleri için belki sevgi kuşu adını almışlar.
Belki de eşlerinden ayrı yaşayamadıkları,hep çift olarak yaşadıkları için sevgi kuşu denilip,adlarına şarkı yazılmış, aşık çiftlere kumrular gibi,denilmiş.
Kimbilir.
Genelde yerleşik kuşlardan olan kumrular , ağaçları özellikle çam ağaçlarını tercih ederlermiş .Bildiğiniz kır kuşlarıymış aslında.Lakin bakın yukarıdaki manzaraya .Gördüğünüz gibi beton binalar arasında yeşillik yer bulamayınca , pencere kenarı, balkon ,panjurüstü, klima makinalarının arasında da gayet güzel yaşıyorlar. Zaten yayılmacı (istilacı)kuş türlerindenmiş kumrular. Eskiden yaşamadıkları yerlerde bile yaşar olmuşlar.
Betonlaşmış şehir hayatında ,bize doğanın parçası olduğumuzu hatırlattıkları için seviyorum kumruları,
arada gelen güvercinleri,
cıvıl cıvıl ötüşen serçeleri,
acelesi var da bir yere yetişiyormuş gibi jet hızıyla geçen benekli sığırcıkları,
devamlı havada volta atan kocaman beyaz kanatlı martıları
ve hatta çirkin sesli kara kargaları.
İyi ki var İstanbul kuşları..
Gününüz aydın, haftanız kuş sesleri gibi cıvıl cıvıl olsun.