sarı nokta

 

Annem 2024 yılının son haftasında ciddi bir göz ameliyatı oldu. Kendisinde bir kaç yıl önce teşhis edilmiş sarı nokta göz hastalığı vardı. Yılda bir iki kez ,tedavi için, göz içi enjeksiyonu oluyordu. Ama yazın son aylarında yüksek tansiyon atağı geçirip gözüne pıhtı atınca bir gözünün maalesef kanama neticesi görme yetisi kayboldu. Bir süre başka tedavi uygulansa da görme yetisi yerine gelmeyince Vikrektomi ameliyatı olmak zorunda kaldı. Vikrektomi gözümüzü arka kısmında yani esas görme alanımızın bulunduğu, mercek ile retina arasındaki boşluğun temizlenmesi olayına deniliyormuş. Annemde o kısım kanla kaplanınca görme olayı bitti. Bu ameliyat gözün arka kısmındaki kanamaların temizlenmesi için tek çare. Başka durumlarda da vikrektomi ameliyatı tek çare olabiliyor. Zor ve ciddi bir ameliyat tam üç saat sürdü. Neyse ki hala çok iyi genç doktorlarımız var , canla başla çalışıyorlar. Kendi doktorumuz profösör olan hocası ile birlikte yaptılar. Çok şükür başarılı geçti ve üç dört günde toparladı. Tabi henüz görmesi düzelmedi o üç ay sonra yeni bir operasyon sonunda olacak. Bu zor bir süreç. İnsan başına gelmeyince bilemiyor. Sarı nokta babamda da var fakat onunki kendiliğinden durağanlaştı, sıkıntı yaratmadı. Annemdeki farklı bir türü sanırım. Neyse ki bir gözünde diğeri ile yaşamını rahat bir şekilde sürdürüyor. 

Bugün doktorumuza gittik, kontrol sonuçları çok çok iyi çıktı. Rahatladım, sevindim. Göz tetkiklerini ihmal etmemek belli aralarla gidip göz muayenesi olmak gerekiyor. 

Bu arada Aile Hekimleri yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme yönetmeliğindeki bazı maddelerin değişmesi talebi ile protesto haklarını kullanarak bu hafta yani 6-10 Ocak 2025 tarihlerinde ,üçüncü kez, bir hafta işi bırakma eylemi yapacaklar. Geçenlerde ilaç yazdırmaya gittiğimizde de baktık çalışmıyorlardı. Sanırım artık her ilacı da yazamayacaklarmış. Biz de konuya oradan vakıf olduk. Yoksa çok fazla gündem olmuyor henüz.  Haklarını aramak yasal kurallar çerçevesinde her çalışanın hakkıdır, umarım hem çalışanın ,hem hastanın lehine gerekli olan ne ise yapılır. 

Harlan Coben; Missing You

 Netflix'de *Harlan Coben imzalı beş bölümlük bir mini dizi izledim; Missing You. Harlan Coben romanlarının diziye çevrilmiş halini izlemeyi seviyorum. Bu dizide romandan uyarlanmış. Aile bağları, arkadaşlık ,aşk hem gizemli hem gerilimli olaylarla örülmüş ve bir şekilde umulmadık bir yöne çevrilip sonlanıyor. Kahramanımız güçlü bir kadın rolü çizen Dedektif Kate ,polis olan babasını bir cinayet sonucu kaybetmiş. Bu olayın ardında çok sevdiği nişanlısı da sırra kadem basıyor bir daha da asla irtibat kuramıyor onunla. Aradan on bir yıl gibi bir zaman geçmişken ,kaybolan bir profösör ve kaybolan bir anneyi arama çalışmaları sırasında Kate eski nişanlısının izine rastlıyor ,üstelik birbirinden bağımsız gibi görünen bu iki kayıp vakasının da aslında bağlantılı olduğu ortaya çıkıyor ve olaylar çorap söküğü gibi çözülmeye başlıyor. Kate bu olayları çözmeye çalışırken , kendini yıllardır annesi ve arkadaşları tarafından saklanmış sırların içinde buluyor. Bu sırlarda kayıplarla ilgili mi? O kadar da ipucu vermeyeyim, belki izleyecek olan olur.



Not*Harlan Coben Amerikalı bir roman yazarı, genellikle gerilim, korku, gizemli olaylar üzerine yazdığı romanları ile ünlü.

evlilik, kuşak farkı ve modern hayatın getirdikleri..

      


Geçtiğimiz yıl bizim evin en önemli ve en mutluluk veren olayı kızımızın dünyaevine girmesi idi. 'Dünya Evine Girmek' tabiri yeni evlenen, yeni bir başlangıç yapan, kendilerine yeni bir dünya kuran çiftler için kullanılır. Evlilik sorumluluk isteyen bir müessese, karar vermesi de yürütmesi de hem güzel hem zor olabiliyor. Umarım çok mutlu olurlar. Ülkemizde ekonomik şartlar,  sosyal şartlar üstüne bir de İstanbul yaşamı şartları , burada doğmuş büyümüş olsalar da  genç insanları bu yaşlarında bunaltabiliyor. Kiralar çok yüksek, mutfak giderleri çok çok fazla ki yeni nesil kadınlar pek yemek pişiren tarafta değil .  o da ayrı bir masraf kapısı. Geçenlerde annem için hastanedeydik, asansörde bir yemek getirici genç ile karşılaşınca şaşırdım. ''Ablacım artık sizin nesil son buldu, şimdi hiç kimse evde yemek yapmıyor ''dedi. gerçekten de öyle. Kızım yurtta kalırken onu görmeye gittiğimizde yeni idi bu yemek siparişçiler , yurdun önün vızır vızır motokuryeler gelip gidiyordu. Sonra işyerlerinde görmeye başladık. Şimdi her evin önünde yemek getir götürcüler yemek taşıyıp duruyor. Demek ki yemekler evde pişmiyor,dışardan siparişle geliyor. Biz kendimize eziyet etmişiz demek. İşten gel, koştur koştur mutfağa gir, yemek pişir, topla , yıka. Keza hafta sonu bir kaç çeşit pişir, koy dolaba  falan. Şimdi her çeşit sulu-susuz yemek bir uygulamaya bakıyor. Ne kadar sağlıklı ya da sağlıksız ileri ki zamanlarda ortaya çıkar. Her nesil kendi usulüne göre yaşıyor, kendi düzenlerini kuruyor. Bu da kuşak farkını oluşturuyor.

Bunu bugün mutfakta yemek yaparken düşündüm, ben hala yemek yapmayı seven taraftayım. Biraz alışmışlıktan, biraz da gerçekten keyif aldığım ,rahatladığım bir ev işi olduğundan.Bir de anne yemeklerimi seven çocuklarım var. Daha fazla sebebe gerek yok tek bu madde yeter benim için. 

Aman neyse işte ; ister dışardan yiyelim ,ister kendin pişir- kendin ye yapalım ,yeter ki ağzımızın tadını bozmayalım.

Yeni yılın ilk günü.

 Koca bir yılı daha devirmişiz, geriye bakınca; ne çabuk geçmiş ,ileriye bakınca ;daha çok var, diyoruz yine yeniden . Geçen yıl gibi bu yıl da İstanbul'da günlük güneşlik bir hava da 2025'e merhaba dedik ve bu gün yeni yılın ilk günü. Özel gün tatillerinde olduğu gibi pazar günü hissinde bir salı günü yaşanıyor.  Gece güzel geçti, saat 12 olduğunda sitedeki bloklardan birinin çatısından havai fişekler atıldı, ilk kez oluyor ve çok güzeldi. Sanırım kutlamaları seven yeni bir komşumuz var. Sahilden de havai fişekler fırlattılar , görüntüler neşe saçtı, 10 'dan geriye doğru sayarken içimizde yeni bir yıla girmenin çocukça bir heyecanı vardı. Kısa süreli bir heyecan ve mutluluk anı. 10, 9, 8, 7, 6, 5,4,3,2,1  hoppaaa hoşgeldin 2025. Bu kadar ,gerisi aynı .Tv'de Yılbaşı programı çok fazla seçenekli değildi. TV8 de O Ses Türkiye Yılbaşı özel programını izledik. En eğlenceli hatta tek eğlenceli kanaldı diyebilirim. Yalnız HalkTV yi de es geçmeyeyim. Saat 12 de bir baktık , eski dönemlerin en önemli olayı, dansöz çıkmış. Anadolu Ateşi gösteri gurubu kısa ama nefis bir oryantal gösterisi sundu. Hem de Nesrin Topkapı'dan ders almış bir dansçı tarafından sunuldu gösteri. Ayrı bir nostalji oldu. Bir zamanlar yılbaşı gecesi hangi dansöz çıkacak konusu sansasyon yaratırdı:) Kıyafeti , dansı olaydı dansözlerin. Halk Tv unutmamış konuyu. TV8'de Burat Kut ile neşelendirdi ekrandaki eğlenceyi. O da ayrı bir nostaljiydi. Burak Kut gençliğimizin bebetosu, hala da güzel yüzlü ve güzel sesli bir insan. Yine kanalları zaplarken bir baktık NOW 'da dizi tekrarı var! Özel kanallardan bir tek Kanal D de özlediğimiz Sibel Can'lı müzik programı var, Show'da Güldür Güldür, diğerleri hiç, sanki ' sizin eğlence neyinize' modundalardı. Oysa ne kadar ihtiyacı var insanların haftada bir iki gün şarkılar söyleyip, gülüp eğlenmeye. İnsanların bu ihtiyacını yok sayıp , unutturmaya çalışıyorlar farkında mısınız?