koskoca Şubat ayında hepi topu tek bir yazı yazmış olmamın kendimce sebepleri var elbet. Lakin bu kadar olaylı gündemde, benim gibi nacizane sade bir insanın günlük sıkıntıları, sevinçleri, mutluluk ve yahut endişeleri ne kadar önem arz eder ki. Gerçi tek bir insan ne yapabilir? Tek bir insan dünyayı değiştirebilir mi? Tabi ki evet. Bakınız o tek, o ''mühim'' insanların hepsi, o elimizden düşmeyen ekranlardan, gözlerimizin içine içine bakıyor. Şapkadan tavşan çıkartırcasına ,hoop! bir anda çıkmaz denilen savaşı çıkarıyorlar. Hani bu yıl 2022, çook muhteşem olsundu, salgın bitsindi!! Peki, bitti dediler, nisanda bitecek dediler, hafifledi dediler. Tamam o bitti de ,savaş mı çıkarın yerine denildi. Hiç mi rahat yüzü görmesin bu gariban, bu sade, bu hiç olan insancıklar. Zaten memlekette salgın bitti bitecek diye cebelleşirken, bir yandan fatura derdine düşmüştük, yılbaşından beri gözlerimiz ayçiçek yağı bir yandan, benzin fiyatları bir yandan buna bağlı her şeyin fiyatları bir yandan, fenalıktan fenalığa geçiyorduk ki savaş yan komşumuzda bitiverdi. Gerçi alt komşulardan alışıktık alışmasına da bu sefer zengin ve kibirli ve insan haklarını hep savunur görünür taraflarda olunca bu olay, biraz ürkütücü oldu.
Yani insan, her yerde,her zamanda aynıymış. Dili, dini, rengi ya da yaşadığı dönem ne olursa olsun maya aynıymış, huyu suyu değişmiyor, savaşı illa ki bir yerlerde yaşatılmak istiyormuş. Ne yazık!
Sade vatandaşlar , bizim gibi hiçler, fikirleri bir oydan öte yansımayanlar, ekmeğinin derdinde olanlar kendi yağıyla kavrulanlar ,öylece yaşayıp/belki de yaşamayıp/ dursun,diyorlar. Bir gün ellerinde, içine ne sığarsa onu koydukları ,bavulları ile yollara düşebilirler, kimse bize olmaz demesin ,sadece şimdi pastamızı yiyip kahvemizi içiyoruz diye, sıcak evlerimizde mutluyuz diye,'' an'' itibari ile mutluyuz diye gelecek ''an''lar da ne olacağımızı biliyoruz, sanmasın.
İşte bu epeydir ilk olan yazım aslında en sevdiğim Uludağ pastası yanında sade kahve ile başlamıştı. Tatlı tatlı konuşalım, diye. Derin derin nefeslenip yeniden pastaya ve tam tadındaki sade kahveye döneyim. Uludağ pastası ,adı memleketimden, tadı çikolatadan, krokandan.
Sevgili beyimle yıllar yıllar önce Ulus'taki Pelit pastanesinden alıp yerdik. Bizim için nostaljik bir tat. O zaman tek kümbet şeklinde, çikolata sosu üzerine ayrıca verilir şekilde satılıyordu. Şimdi baton pasta haline gelmiş , dilim halinde alınabiliyor. Her şey gibi pasta da değişmiş. Belki tadı bile farklı.
Ve bir keşke geliyor;
keşke hayatta ki her gün böyle tadı yerinde geçebilse..Huzur ve barış hep olsa.
Ne güzel olur muydu?..
Selam, bu da bizim şansımıza. Bir yerde evlerimizin içinde üçüncü dünya savaşının yansımaları yaşıyoruz. Bir yanda pandemi, bir yanda savaş, bir yanda pahalılık hangi yanımıza dönsek acaba. Kızgınız ama yaşam devam ediyor. Aklıma Ukranya'da savaştan kaçan insanlar geliyor. en azından sıcak evlerimizdeyiz. İyi m kötü mü karar veremiyorum. Umudumuzu yitirmeden yaşıyoruz. Sevgiler.
YanıtlaSilDaha beterini görmeyelim de.
SilPof. Öyle haklısın ki..
YanıtlaSilDünden beri bizim sokakta en az dört Ukrayna plakalı araç gördüm ve o zaman dank etti bana, yoksa tv izleyip üzülmekle yetinecektim, şu an katılacak projeleri araştırıyorum..
Buraya da göçen olmuştur da kendi memleket sorunlarımız ve eksiklerimiz öyle cokken başkalarina nasıl faydalı olmaya çalışacak bu millet bilemiyorum. Kendi söküğümüzü zor dikiyoruz yani☹
Siloyy uludağ pastası, bilmiyorum, en kısa zamanda bulup yerim, saol :)
YanıtlaSil