Hatay' a ömrümde ilk kez gitmiştim. Ekim ayı sonlarıydı. Güneşli, sıcacık bir hava karşıladı bizi. Sanki sonbahardan geri dönüp ,son yaza geçiş yapmıştık. Bir uçtan bir uca Amanos dağlarının eteklerine , Asi nehrinin kıyısı boyunca serilmiş bir şehir. Kadim uygarlıklara ev sahipliği yapmış. Müze Otel'in altında kalmış olan tarihi şehri gezerken buranın nasıl depremlerden gelmiş geçmiş olduğunu görüyorsunuz. Hala yerlerde görülüyor ki, eskimiş olsa da cazibesini sürdüre giden şehrin mozaikli ev tabanları, yolları dalga dalga. Belli, altında yer kaynamış adeta. Kayalara oyulmuş St.Pierre Kilisesi,Hatay Arkeoloji Müzesi, Habib-iNeccar Cami/ağır hasar almış/ , meşhur Uzun çarşısını, Asi nehri kenarındaki sokaklarını dolaştık. Trafikte karşıdan karşıya geçen yayaları görünce ,sürücülerin hemen durmalarına şaştık, deneme yaptık bir kaç kere karşıdan karşıya geçtik. Pöç Kasabında tepsi kebabı yedik. kasapların aynı zamanda kebapçı olması ilgimizi çekti. Yorgun geçen günün akşamına Harbiye tarafında bir otelde kaldık. Grand Boğaziçi Otel. Tam Harbiye Şelalelerinin yanında, yürüyerek şelaleleri gezdik akşam çok güzel ışıklandırmışlardı. Hataylılar ufak tefek hatıra eşyası sattıkları çadırlar, derme çatma dükkanlarda işinde gücündeydi. Otel çok kalabalıktı, pek çok grup olmasına rağmen tıkır tıkır işleyen aksamayan bir düzen kurmuşlardı. ne yemek sırası bekledik, ne otel odası. Akşam yemekte ,klavyesi başında eski taverna günlerini hatırlatan tarzda bir şarkıcı ,güzel eğlenceli şarkılar söyledi gruplara. İnsanlar mutluydu. Turumuzun son günüydü ve gezmekten yorgunduk. Yukarıda videoda görülen yer Petek Pastanesi 1942 .Uçak saatini beklerken mola verdik bir iki saat. İnsanlar işten çıkmış ya da akşam çayını içmek, arkadaşlarıyla buluşmak solunlanmak için burayı tercih etmiş. Şık ve merkezi bir mekandı anlaşılan. Hemen Eski Meclis Binasının arkasında/ağır hasarlı/Meclis Binası onarılıp Kültür Sanat Merkezi yapılmıştı. Birer kahve içtik. Ö. burayı tam gezemedik, diye sızlanıyordu. Ayrıca sırf Hatay'a gelmeli, dedik. Yıllardır öyle çok istiyordum ki güneydoğu gezisini.Uçak korkusu, maddi imkanlar, başka imkansızlıklar falan filan, nihayet bu yıl kısmet olmuştu, eşimi ikna edip gelebilmiştik buralara ki sonrasında Ö. benden çok anlattı gezdiğimiz yerleri, benden çok sevdi hatta şehirleri. PTT binasının önünde buluştuk diğer arkadaşlarla. Sonra da dönüş yolculuğumuz başladı.Şu an ağır hasardan sonra onarılıp yeniden uçuşlara başlayan Hatay havalimanindan İstanbul'a. Aklımız en çok Hatay'da kalmıştı. En çok Hatay'dan bahsettik. Aslında ŞanlıUrfa , Diyarbakır, Adıyaman,Gaziantep hepsinden çok bahsettik, bir daha gelelim , tek tek dolaşalım, dedik.
Şimdi ''iyi ki gidip görmüşüz.'' diyorum.
Görenin çok güzel anlattığı bir kent. Kültürlerin buluşması. Ben görmedim. Keşke enkaz kaldırma yapılırken tarihi dokunun bir kısmını korusalar.
YanıtlaSilBen tekrar canlanabileceğini düşünüyorum, ne medeniyetler kurulmuş orada demek ki kimse vazgeçememiş o bölgeden, yine toparlanacaktır.
SilBiz de kızım ve arkadaşımla Kasım'da oradaydık. Yazdıklarınız o kadar tanıdık ki... Düşününce inanamıyor insan artık hiçbir şey aynı değil orada.
YanıtlaSilevet, sadece iyi ki gitmişiz,diyorum:(
SilŞimdiye kadar gidip göremediğime de çok üzülüyorum. Her şeye ayrı buna ayrı üzülüyorum...
YanıtlaSilevet hayatımda üzüldüğüm pek çok şeyin arasına bir de şehir eklendi.
Sil