Her sabah 'Fatih Altaylı Yorumluyor' youtube kanalını mutlaka dinlerdim. Katıldığım fikrileri olur, karşı olduklarım olur. Ama yine de dinlerim. Ulusal haber kanalları o kadar tek düze ki olan biteni Youtube üzerinden yayın yapan habercilerden dinliyoruz. Bu gazetecilerin yayınları o kadar çok izleniyor ki sanırım biraz da bunun etkisi ile gözün üzerinde kaşın var diye, haklarında soruşturmalar, şikayetler oluyor. Onları da teker teker içeri alırlarsa artık ne dinleyeceğiz bilemiyorum. Bu sabah Fatih Altaylı' da Koltuğu ve Emre yayında olayı kısaca özetlemiş 'Fatih Altaylı Yorumlayamıyor', demiş. Malum hafta sonu Fatih Altaylı' yı önce gözaltına aldılar, sonra tutukladılar, Silivri'de. Dolayısı ile doğru demiş ,Fatih Altaylı yorumlayamıyor. Belli ki yakında kimse gıkını çıkaramayacak. Şöyle düşününce dinlediğimiz doğru düzgün gazeteci, yorumculardan hakkında soruşturma açılmayan, şikayet edilmeyen, gözaltına alınmayan yok gibi. Yok hatta. Saymayı bıraktığımız kadar sanatçı, gazeteci, yorumcu hatta sade vatandaş sadece ve sadece muhalefet edip, eleştirdiği, başka bir yönetim istediği için /ki normal neredeyse çeyrek asırdır aynı iktidar var , değişmesi istenilebilir,/ gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı ve bunlar devam ediyor. İnfaz yasasında yapılan değişiklikle bir çok mahkum salıverilirken, sadece konuşan, yazan, eleştirel bakış açısı sunan, muhalefet eden pek çok değerli insan tutuklanıyor, mahkumiyetine karar bile verilmeksizin hapislere konuluyor.
Ben sadece bir vatandaşım. Ülkemi çok severim, ailemizde, okullarda öyle büyütüldük/m. Bu durum benim içimi sıkıyor, ruhumu daraltıyor. Var öyle keyif keka yaşayanlar ama ben onlardan olamıyorum. Zaten hayat pahalı, geçim derdimiz var, etrafımızdaki ülkelerde savaş can yakıyor bari ülkemizde huzurlu bir hayatımız olsa diyoruz. Yok olmuyor, izin vermiyorlar. Ne olacak böyle , bilemiyoruz?
Üzgünüm ama "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" nedeniyle bu konumdayız.
YanıtlaSilBir noktada tak edecek, onu bekliyoruz hep birlikte, ömrümüz yeter mi o tak noktasına bilmem... Türkiye demokrasi ile yönetilen bir ülke değil, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü yok. Bu sistemi seçen halk cahil fakat eğitime değer de yok. Yani bir şey olmayacak, ben söyleyeyim..
Gidebilenler yurtdışına gidiyor, ki o da çözüm değil açık söyleyeyim. Yurtdışına gidenler travmalarını da birlikte taşıyorlar ve hayat kolay değil. Sistem değiştikten sonra belki dönülür yeniden... Umarım dönülür yeniden..
Kalanlar mutsuz, huzursuz, sürekli bir yaşam ve varolma mücadelesi içindeler. Kendileri gibi küçük adacıkları bulup, küçük dünyalarına çekilmek dışında bir şey gelmiyor ellerinden. Toprağın altına kaçıp baharı bekleyen böceklere döndük... Kış da uzadıkça uzadı..
Elbet bir şekilde sistem kendi kendini yokedecek, ama ömür yeter mi görmeye, bilemem.......
Kendimizden geçtik biz bari çocuklar, torunlar iyi günlere özgür, demokratik, mutlu refah içinde günler görsün diyoruz. Ülkemiz öyle bir konumdaki rahat etmesi zor gibi. Çok akıllı , çok ileri görüşlü insanlara ihtiyaç var.
SilBenim kişisel yöntemim, kendi küçük dünyama odaklanmak. Ailem, iki üç dostum, köşede biraz birikimim, kanaatkar bir yaşam.. Tüm bunlar arasında güzellikler çıktıkça nefes gibi içime çekmek... Kış ayları da böyle değil midir, evde oturup içine kapanırsın... baharı beklersin.
YanıtlaSilMedya aşırı derecede olumsuzluk pompalıyor, sosyali de öyle. Ben uzak durmayı seçtim. Belki bencillik ama açık söyleyeyim değiştiremediğine bir tür adaptasyon geliştirmek zorundasın diye düşünüyorum.. Bu dönem yaşanacak, değiştiremeyiz ama yaşanırken iki seçenek var: ya sürekli mutsuz umutsuz olacaksın sürekli ahlar vahlar edeceksin (ve değişmeyecek) ya da biraz oynayacaksın hayatla, bakış açını değiştireceksin, hayata 1 defa geldik diyeceksin, savaşta bile öten kuşlar misali, hayatı yine de onurlandıracaksın (ve yine değişmeyecek). Bunun bilincinde olunca, insan daha farklı davranıyor bence...
İşte inan o kadar kolay değil. Öyle yapmaya kendi kabuğumuzda kendi halimize kavrulmaya çalışalım diyoruz ama mesela bir alışverişe çıksan nevrin dönüveriyor. Evet herşey para pul değil ama parasız dönmeyen bir dünya yaratıldı. İki gönül bir olsun samanlık seyran olur kandırmacaları bilinmiyor artık. Belki büyük şehir hayatı köreltti bizi, yani heryerde serçe seslerini, kırlangıç cıvıltılarını karga ve martı cak cakları bastırıyor.
SilYaşamak zevksiz oldu güzel ülkemde.
Medya ve sosyal medya kesinlikle mutlu , neşeli, çok gezentili görüntülerle saklı olumsuzluk yayıyor , katılıyorum. Ben de uzak durmaya çalışıyorum özellikle algoritma denilen olay iyice belirginleştikten sonra.
Yine de yeni nesil çocuk ve gençlerden umutluyum, onlar bizden daha kendilerinin ve toplumda güzel yaşamanın farkında olacaklardır.Umuyorum.
Selam hapistekiler için af ile ilgili bir yorum vardı hapistekileri çıkarıp içerisini boşaltıp solcu, çağdaş, sorgulayan insanlara yer açmak için. Bu açıdan bakmamıştım ama galiba haklılar. Eleştri yapmayacaksın konuşmayacaksın. Tepki vermeyeceksin. Hani meşhur hikaye var. Kral bir terziye elbise ısmarlıyor kimsede olmayan . Terzi elbiseyi bulamıyor bulmuş gibi yapıp krala sanki elbiseyi giydiriyor. Kralı ikna ediyor çok yakıştı diye Sokakta dolaşırken kimse sesini çıkarmıyor. ÇOCUĞUN BİRİ KRAL AMA ÇIPLAK DİYOR . çocuklar doğruyu söyler. Onun misali çocuklardan ders alalım. Ülkemizi sevmek suç sayılmamalı. Altın madeni aramakla meşgullar karın doyurmaz ama zeytin ağacı karın doyurur. Beton karın doyurmuyor. Daldan dala atladım ama ne desem bilinçli insanlar olarak bizler gerçeği arıyoruz. Sevgiyle kalın.
YanıtlaSilDaldan dala atlamamız normal değil mi? Neye bakıp neye üzüleceğimizi şaşıracağımız bir kötü haber yaylımı altındayız. Kafamız allak bullak. Büyük şehirleri betonlaştırdılar, tarlaları da madenlerle yozlaştırma derdindeler. Maden çıkardın bitti, zeytin yüzlerce yıl hayatta kalıyor, yaşam için elzem, diğeri kullan at ,çöp olsun malzeme. Bir gün umarım topluca kral çıplak deriz. Sevgiler.
Sildışarıda kimse kalmayacak :)
YanıtlaSilevet galiba.
Sil