crochetblanket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
crochetblanket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

kış hazırlığı.

 İki kış bitirdi üçüncüye girmeye hazırlanırken nihayet bitti. Tembel işi de diyebiliriz. Örnek çıkartayım diye başlayıp, hadi battaniye olsun bu, diyerek devam etti. Yazın hava sıcak diye örülemedi, bahar da biraz biraz devam edilmişti ha gayret diyerek sonbaharda son ilmek atılarak kenarları oyalanarak hazır hale geldi.




Yüncü


 Soğuklar bastırmadan şu battaniyeyi bitireydim iyiydi. Yazın sıcaklar fazla olunca plan şaştı, oysa hesaplamıştım yazın bitecekti. Örgü ipleri de aşırı pahalandı. Yedi bilemedin on lira olan ipler baharda yirmi beş liraya, yeni aldım otuz yedi TL ye yükselmiş. Mahallenin Yüncü esnafı da nakit çalışır, POS cihazı almamakta direnirdi bankadan. Neymiş efendim Banka komisyon alıyormuş da zaten ne kazanıyormuş da. Kendisini bankada çalıştığım zamanlardan tanıyorum, müşterimizdi. İstikrarlı bir çok ekonomik kriz atlatmış bir yüncü esnafı kendisi. Yıllardır aynı dükkanda yün satar.  Bu sefer baktım POS makinası almış, şaşırdım;'' Ne yapalım efendim '', dedi ''Artık kimse de nakit çıkmıyor.'' Çıkmaz tabi bir yumak yün 37 TL olursa. O da nihayet kedi kartı ile satış dönemine geçmiş. Bir kaç tane daha ip alıp çıktım, umarım yetişir bunlar da bitiririm bir an önce battaniyeyi. Bu gün mesela bak hava kışa giriş yapmaya çalışıyor, buz gibi..

C2C


iyi haftalar, 
dün akşam bir yandan Survivor izlerken bir yandan  epeydir elimde sürünen , şal diye başlanıp, ufak bir diz battaniyesine /TV battaniyesi de deniyor/  dönüşen örgümü bitirdim. C2C model deniyor bu tığ işi modele. Yani Corner To Corner, Türkçesi ''köşeden köşeye'' Bu battaniye ile birlikte elde kalan iplerim bitti, 2 diz battaniyesi ve bir büyük tek kişilik battaniye** tık tık tık **örmüş oldum ,kalan ipler değerlenmiş oldu. Pandemi dönemi örgüleriydi bunlar, karışık mı karışık ruh hallerimi yansıttığı için biraz da cafcaflı oldu renkleri ama sıcak mı sıcak tutuyor :) Bu tip model,C2C örgü tekniğini tığ işinde kullanmak  hoşuma gitti, ekleme derdi de yok, bir uçtan başlıyorsunuz diğer uçta bitiyor. Bundan sonraki projemi biraz daha planlı yapmayı düşünüyorum, önce renklerimi seçip ,iplerimi alıp yine bir tek kişilik battaniye örmek niyetindeyim. Bu sefer ki yine köşeden köşeye ama bunun farklı yapım aşamaları var, görünüm farklı. 
Bakalım kısmetse örüp paylaşırız.

harfler, uzun uzun rakamlar


Bu rengarenk, sıcacık  battaniyeyi örerken; bir sonbahar, bir kış, bir ilkbahar geçti.O zamanların bir de hikayesi var;

Hey gibi hey! Dışarıya çıkmaya korktuğumuz günlerdi. İlk ne zamandı kasım ayıydı galiba, ekranlarda çook uzak diyarlarda, milyarlarca insanın yaşadığı Çin'de bir salgın başladığını duymuştuk. O zamanlar buralara ulaşır mı?diye endişe duyanlar da vardı ama çoğu adını bile duymamıştı bu illetin. Ekranda sokak ortasında aniden düşüp kalan insanlar görüyorduk, koca bir eyaleti karantinaya almışlar, hatta karantinayı da insanların evden çıkmalarını yasaklama derecesine vardırmışlardı. Hastalık kapanları, tamamen beyaz tulumlar içinde yüzleri gözleri seçilmeyen görevliler ,zorla yaka paça evlerinden alıp karantina hastanelerine kapatıyorlardı. Çoğu ölüyordu. Ne ilaç ,ne aşı vardı, sadece korku hakimdi.

Sonra o uzak diyardan yayılmaya başladı hastalık, önce komşu ülkelerine , sonra bizim komşusu olduğumuz ülkelere ve Avrupa'ya ,tüm dünyaya. Pandemi ilan edildi. Tabi memlekete sıçramaması mümkün değildi ama bizde her şey normal gibi gösteriliyor önceleri,bu da halk arasında fısıltı gazetesinin yayılmasına, hastalığın ülkede de olabileceği söylentilerine neden oluyordu. Derken TV'lerde izlediğimiz  ünlü bir gezgin, hasta olduğunu tv de anlattı,yardım istiyordu. Kronik boğaz ağrısı idi kendince, sonra İngiltere'ye gittiğini ve orada hastalığı kaptığını öğrendi herkes. Bu arada ülkede ilk vak'a açıklandı. Sonra havaalanlarında kontroller, giriş çıkışlarda kısıtlamalar başladı. Bu kısıtlamalar devam ederken, hasta olanlar yurtdışından yurtiçine geldi, Avrupa'dan gelenler, umreden yarı hacılar, Doğu'dan gezmeye gelenler. Hastalık her yanı sardı. Yönetenlerden eski artistlerden Kadir Savun'a benzetilen tonton sağlık bakanımız olduğunu pandemi ile öğrenmiş, ağzından ne çıkacak diye izlemeye almıştık. Her akşam ekranlarda konuştu.Halkın kahramanı kurtarıcısı gibi, her dediğini dinledik. Uslu çocuklar gibi davrandık; hijyen dedi, tamam, maske dedi, tamam, kolonya dedi, zaten tamam ,mesafe tamam/sözde/ .Ama nafile,  salgın yayıldı,hem de nasıl, kurbağaları tencerede yavaş yavaş ısıttılar, zıplayacak ne  aklımız kaldı, ne yerimiz vardı. Tıpkı kıssadaki gibi ,tüm dünya kocaman bir tencere , içi de kurbağa dolmuştu.


Hayat Evlere Sığar, diye bir sloganımız oldu. HES. Herkese kimlik numarası dışında, bir başka numara taktılar. İsmimiz, TC miz, HES imiz. Harflar ,rakamlardan oluşan uzun uzun numaralar. Bunlardan ibarettik. Evlere sığıverdik. Alışverişi bile evden yapmaya alıştık. Bankacılık eve girdi. İşyerleri evden çalışılabildiğini gördü, öğretim evden başladı.

Çoluk çocuk ve yaşlı tayfası neredeyse evden hiç çıkmadı. Ağızlarımızda bir bez parçası ile dolaşmaya başladık. Çalışanlar işe gidip geldi, her yerler temiz tutuldu, kapandık iyice kapandık ama ne hastalığa çare oldu, ne yayılmasına. Baktılar ki olacak gibi değil, insanlar evlerde bir yere kadar. Çıkmayacağı varsa bile çıkası geliyor. Sonunda bilim insanları ve firmalar hastalığı önleyici aşılar geliştirdi. Bir umut ışığı parladı. Ülkemizde bize önce Çin aşısı yaptılar,Çin'de olay bitmiş gibiydi /hatta ilk açılan ülke oldu/ sonra Alman aşıları geldi. İnsanları yavaş yavaş aşılamaya ve salmaya başladılar. İlk önce, iflasların eşiğinden dönen  havayolları ile ulaşım açıldı sonra turizme yol verdiler. Çünkü dünya maddiyat üzerine dönüyordu ve kalpler hep bomboştu. Kalpler bomboş yaşanırdı lakin cepler boş asla:(


İşte hes'li günlerde , evdeki artık renkler ,ipler ve ben bir arada buluşup bu kocaman battaniyeyi , iki bahar bir kış zamanında bitirdik. Siyahı uzak tuttuğum, diğer ne varsa kullandığım renkler karmakarışık oldu ,tıpkı o zamanlar ki halimiz gibi. Salgın yine var, korkusu ile beraber yaşayıp gidiyoruz. Yapacaklarımızı yapıyoruz, yapmak istemediklerimize de bahane olmaya devam ediyor.  Bir de üstüne üstlük ekonomik kriz, yetişemediğimiz fiyatlar, satın alma gücü gittikçe düşen paramız derken bu kış salgına ilave yeni yeni travmalar yaşatacağa benziyor bize.

Şu an yeni bir battaniyeye başlıyorum,terapi yerine. Umarım yine siyahları uzak tutabilirim.

İyi pazarlar.. 

örgücünün muhabbeti..

Bu aralar en çok vakit geçirdiğim ''etkinlik '' tığ işi. Motiflerin renklerini , içimden geldiği gibi seçmek, tek tek örüp, sonra onları birleştirip ,ortaya çıkanları kendi kendine beğenmek iyi hissettiriyor. Evet elim biraz ağır, aheste örüyorum. Çünkü bir hırka örmek uğruna omuz kaslarımı mahvedip, aylarca kolumu yukarı kaldıramamışlığım var. Yavaş  örüyorum artık.Yukarıdaki motifleri taa yazın Ayvalık'ta başlamıştım. Daha da yeni bitti. Hatta hırka olacakken renkler yetmeyince yelek olmasına karar verildi. Fena olmadı galiba.
Kaftana mı benzemiş nedir??

Bu minnaklar da yeni  kreasyon için ,henüz ne olacağı konusunda ören kişi olarak kararsızım. Maksat eldeki ipler değerlensin.

Çevre de bebek yok ama bu minnaklar bebek battaniyesi olma yolunda ilerliyor. Dursun kenarda ,bakarsın hediye olur bir eve:)
Birde bunlar var, içimdeki renkleri tek tek tığlamışım.

Bu renkler gibi, dün de  8 Mart Dünya Kadınlar Günü  çeşit çeşit,rengarenk kutlandı. Kimi protesto gösterileri, yürüyüşler, kimi sosyal medya mesajları, kimi ticari reklamlar, kimi konuşmalar, vs vs vs.. 

Sonuç; bugün el elde baş başta kalındı .Bir gün öncesine dönüldü mü ,dönüldü. Özel günlere fazla anlam yüklemeyenlerdenim. Söze değil ,yapılanlara bakmak lazım. Birebir eşit olmasak da ,çünkü kadınların erkeklerden üstün, erkeklerin de bizden farklı özellikleri var elbette,kadın olarak haksızlığa uğradığımız pek çok da konu var. Gerek çalışma hayatında gerekse ev hayatında.Ve çözüm koltuğunda oturanlarda ,maalesef ve maalesef ki erkekler.. 

Yine de umutsuz değilim; bugün düne göre kazanımlarımız nasıl daha çoksa, yarınlarda da bugüne göre çok daha fazla hak-hukuk-saygı-sevgi sahibi olacağımızdan eminim. Kadının değerini bugün hala  bilmeyenler dahi ,yarınlarda öğreneceklerdir .Umudum bu yönde😊..Yeter ki insan,insana saygı -sevgi göstermeyi unutmasın. Sadece bir insan olduğunu, aklından çıkarmasın..