

Köyde yaşayanlar evlerini gelen turistlere açmış, çay kahve ikram ediyor, nefis otlu gözlemeler yapıp satıyorlar. Bol ısırganlı, taze soğanlı, ıspanaklı ve kendi yaptıkları peynirli gözlemelerin tadına bakmadan geçmedik elbet. Köyde ceviz ağaçları, kestane ağaçları var, bir Bursa'lı olarak kestanenin burada da üretiminin çok olduğunu görmek beni şaşırttı, hatta artık Bursa'da pek de bulunmayan kestane şekerini burada rahatça bulmak hoşuma gitti.
Birgi köyünde bulunan Çakırağa Konağı Müzesi öğlen tatili dolayısı ile kapalı idi. Biraz bekledik, kuyruk oluştu. Dolayısı ile biraz acele bir gezi oldu. Çakırağa Konağının sahibi Çakıroğlu Mehmet Bey iki hanımı için yaptırmış konağı. Çok zengin bir Beymiş, Konak üç katlı, ahşap. İki ayrı odada yaşayan hanımların biri İstanbullu ,diğeri İzmirliymiş. İstanbullu olanın odasının duvarında İstanbul resmedilmiş, İzmirli hatunun odasına da İzmir resmi yapılmış. Hanımlar memleket hasreti çekmesin diye. Ya! Romantik ve düşünceli bir beymiş Çakırağaoğlu Mehmet Bey:)
Sonrasında yolumuz yine sıkça adını duyduğum Bademler Tiyatrosuna düştü. Bademler Köyü zamanında burada sadece üç badem ağacı bulunduğundan dolayı bu ismi almış bir Alevi köyü. İlk yerleşildiğinde buranın hiç suyu yokmuş. Necati Cumali'nin buradaki anılarına dayanarak yazdığı Susuz Yaz hikayesi ,1963 yılında Metin Erksan tarafından bu köyde filme çekilmiş.Film ekibi 9 ay boyunca köyde yaşamış. Susuz Yaz filmi bir çok açıdan önemli bir film. Hülya Koçyiğit'in ilk filmi, Erol Taş'ın başrol olduğu ilk filmi.En önemlisi; Susuz Yaz ,1964 yılında Berlin Film festivalinde Altın Ayı ödülünü alarak ülkemize ilk uluslararası film ödülünü getirmiş. Ne acıdır ki film o yıllarda ülkemizde sansürden geçemeyip gösterime girememiş. Böyle de bir tezat.
Köy halkı günümüzde tanınmasını tiyatrosuna borçlu sanırım. Yıldız Kenter teknik ekibinin çalışması ile harika bir akustiğe sahip kocaman bir tiyatro salonları var ve köy halkı her yıl tiyatro eserleri sergiliyor, turnelere gidiyor ve bu konuda her geçen gün yeni başarılara imza atıyor.
Bunca gezip dolaşmadan sonra Ödemiş'in pazarı var biraz dolaşalım enginar falan alalım dediler. Tabii ki meşhur Ödemiş köftesinin de tadına bakmadan geçemezdik. Yemeğimizi yedik, pazarımızı dolaştık, yorgunluk çaylarımızı da meydandaki çay bahçesinde içtik.
Ne iyi yapmışsın Mehtap. Gerçekten güzelmiş. Susuz Yaz'ın çekildiği yerleri dolaşmak da hoş. Demek köy gerçekten susuzmuş onu da öğrenmiş oldum. İki karılı adamın düşünceliliği muhteşem:))))
YanıtlaSilEvet köy gerçekten susuz bir arazide kurulmuş ama sonra köylüler bir şekilde su getirmişler ama işte su yüzünden çok olaylar yaşanmış köyde. Filmlere konu olacak kadar.
SilYani iki karılı ağayı şöyle düşündüm ; o zamana göre belki de iki azdı hele ki ağaysan:)) İkisine de eşit muamele etmiş zamanına göre düşünceli geldi bana.
ödemiş köftesi evet bir de tire kebabı var tabii. bademler susuz yaz bu hikayeyi bilmiyordum teşekkürler :)
YanıtlaSilİkisi de lezzette yarışır yani, çok lezizler.
SilNe güzel gezmişsiniz, tatlı tatlı da anlatmışsın, sanki gitmişim gibi bir ferahlık bıraktı. Bursa'da kestane şekeri var da, kalitesi eskisi gibi değil.. DSİ'nin tenis kortlarını hatırlar mısın, Setbaşı'na doğru, nasıl güzel kestane ağaçları vardı.. Neler neler vardı, İpek fabrikaları.. Yine var var da, kalite aynı değil..
YanıtlaSilBilinmedik, görülmedik yerler istiyor ruhum... Tam mevsiminde gitmişsin, kalabalıklar olmadan bu köyler kasabalar çok güzel...
Kestane şekeri ben küçükken ve gençken dahil yolkenarlarında satılırdı, her yerde vardı, sonra hem pahalı hem az bulunanan bir ürün oldu ne yazık ki. Bir de şeftalileri unutmam ne çoktu. Bursa artık tarım değil sanayi şehir maalesef.
SilBen de memlekette az bilinen yerleri gezmekten yanayım bu aralar. Aralarda kalmış memleketin eski halini anımsatan yerleri seviyorum. Evet mayıs gezmek için şahane bir ay, her yer yeni yeşilleniyor, çok sıcak değil, kalabalık değil.