Bursa'dan dönüşte Gemlik'i geçtikten sonra saptık İznik yoluna.
40 km kadar mis gibi yemyeşil zeytin bahçeleri arasından kıvrıla kıvrıla giden
yol ,göle paralel seyrediyor. Kenarında sıra sıra geçtiğimiz sakin sessiz köyler.
Sonra İznik 'e varılıyor.
Sapanca gölünden sonra İznik gölü çok daha sakin çok daha bozulmamış,
çok daha bizden. Sahil yolu hem yayalara hem arabalara açık ,piyasa yapan İzniklilerle
yada ziyarete gelen bizim gibi misafirlerle dolu .
Yolun diğer tarafında çay bahçeleri , kafeler var ancak İstanbul'daki lüksü arama hatasına
düşmeyelim. Çoğu çok bakımsız görünüyor, havanın henüz yeni ısınmaya başlamasının
etkisi olabilir belki yazın daha iyi durumda olabilirler.
Bizde sahilde yürüyüşten sonra bir tanesine oturduk, çekine çekine . Çünkü Sapanca
da bu çay bahçeleri ile hoş olmayan anılarımız vardı. Yanılmışız.
İçerde langırt oynayan gençler, bilardo oynayan genç kızlar, çay içip sohbete gelmiş
bayanlar, kahvelerini yudumlayan beyler, oyuna dalmış çocuklar ile çok sıcak
gayet modern bir hava hakimdi.
Garsonlar kibar, çaylar nefis, çay bardakları parmak izsiz, tostlar lezzetli ve ucuz,
İstanbul'da iki çaya vereceğiniz paraya burada iki kişi karnınızı da doyurursunuz.
Çayımızı içip ,civarın meşhur zeytini ile birlikte getirdikleri tostumuzu yedikten sonra ,
Orhangazi tarafına gölün diğer yolundan dolaşarak devam ettik ,
bu yol daha düzgün ,daha geniş.
Bu tarafta da şeftali ağaçları, bademler, erikler rengarenkti..
Yolun iki tarafı meyve bahçeleri
ile dolu. Ey bereketli topraklar ey ,sebze meyve ambarı mübarek.
Bazıları kar yağmış gibi ,
bazıları sanki pespembe pamuk şekeri.
İstanbul'un dibindeki cennet köşelerden,
umarız bu yeni yapılan İzmir otobanını bahane edip buralardan da yol geçirme bahanesiyle
betona çevirmezler , imara falan açmazlar..
Hepimize güzel bir hafta diliyorum,
sevgiler...