GEZİYORUM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GEZİYORUM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Blaundos Antik Kenti

 Blaundos Antik Kenti, Uşak iline  yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta Ulubey ilçesinde yer alıyor. Doğanın ve tarihin içi içe geçtiği bu harika antik şehir, sessiz ve huzurlu bir atmosfer sunuyor.

Blaundos, Büyük İskender'in Anadolu seferi sonrasında Makedonlar tarafından kurulmuş bir şehir olarak biliniyor. Şehrin adı, kurucularının Makedon kökeni olduğuna işaret ediyor. Helenistik dönemde inşa edilen,tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Blaundos, özellikle Roma döneminde büyük bir gelişme göstermiş. Bu dönemden kalma tiyatro, tapınaklar ve kaya mezarları, kentin ne kadar önemli bir merkez olduğunun kanıtı.

Blaundos Antik kenti
Bu antik kent üç tarafı derin uçurumlarla çevrili bir yarımada gibi . Sadece kuzeyde bulunan bir kapıdan geçilerek giriliyor, büyük bir antik kent ve hala çalışmalar devam ediyor. Şahane taş yapılar günümüze ulaşmış. Değişik görüntüleri büyüleyici. Stadyum, tapınaklar, kaya mezarları var.
Blaundos tarihten günümüze kadar gelen antik şehirlere ilgisi olanların mutlaka görmesi gereken yerlerden biri.




Karanlık Kanyon ve kanyoning

 Fırat Nehrinin kollarından  Karasu nehri üzerinde yer alan Karanlık Kanyon, Erzincan ili Kemaliye (Eğin) ilçesi sınırları içinde bir doğa harikası. Burada yaptığımız bot turunda unutulmaz doğa manzaraları izlerken , kayalarda yaban keçileri de bizleri izliyordu şaşkın bakışları ile.Alışkınlar burada turistlere ve sporculara. Çünkü Karanlık kanyon hem bot turları için bir gezinti alanı hem de su sporları tutkunları için bulunmaz bir parkur.

Rafting, kano ve adını ilk kez duyduğum ''canyoning'' sporu Karanlık Kanyonda yapılabiliyormuş. Canyoning sporu yeni bir spor dalı , mağaracılık ,dağcılık gibi bir tür keşif sporu olarak başlamış , bir mağaradan ya da bir vadiden atlayarak ,yüzerek  yürüyerek ,tırmanarak çıkmak ya da geçmek gibi eylemleri içeriyormuş. Karanlık Kanyon bu spor için adeta biçilmiş kaftan.

Mesela bu konuda düzenlenen spor etkinliklerinden birinde iki yakanın en yüksek yerinde gerili çelik bir halat  aşağı (550M yükseklikten) *base jumping atlayışı gerçekleştiriyor adrenalin tutkunu sporcular. İnanılmaz heyecan verici olsa gerek.

Karanlık Kanyon'da görülmesi gereken bir başka nokta da çok uzun yıllarda tamamlanan Taş yol. Taş yol ;kanyonun yamacında 1870'li yılların başlarında sarp bir coğrafyada kurulu o zamanki adıyla Eğin'i Erzincan'a bağlamak için yapımına başlanmış bir yol. Bu yoldaki tünel ilk zamanlar el ile oyularak yapılıyormuş sonra yarım kalmış daha sonra devlet desteği ile bitirilmiş doğal bir kaya tüneli arada havalandırma delikleri de kayalara oyularak yapılan pencerelerden oluşuyor. Önceleri sadece yaya yolu iken sonradan araç geçecek kadar genişletilmiş. 7 km uzunluğunda ve üzerinde 38 tünel bulunan yoldan araba ile geçmek yürek isteyecek cinsten, tehlikeli bir yol ,sarp kayalar, bir tarafta uçurum ve keskin virajlar . Evet bu kanyon her yönü ile heyecan verici.
Erzincan'ın Kemaliye ilçesi ülkemizde gördüğüm en güzel coğrafyaya sahip yerlerden biri ilk beşe girer sanırım. Güzel ülkemizin her yeri ayrı bir doğal güzellik barındırıyor. Lakin  daha çok özen göstermeli ve kıymet bilmeliyiz.  Tanıtımını çok daha iyi yapmalıyız.  




                                                              Erzincan ili Kemaliye ilçesi

Not:* Base Jumping; yüksek sabit nesnelerden (köprü, bina ,uçurum gibi ) atlamak ya da inmek için paraşüt kullanılan eğlence amaçlı spor.

Konya'dan enstantane

 Sonbahar renklerini çoktan terketmiş olan huzur dolu ,maneviyatı dolu dolu hissettiren
şehrimiz Konya zamanı .Özellikle Şeb-i Arus törenlerini izlemek için Aralık ayında bir çok tur şirketi bu güzel, sakin şehre geziler düzenliyor.
Biz gittiğimizde kasım ayıydı, mevsimin ilk sulu karlı yağışı ile karşılamıştı bizi Konya.
Hey gidi günler deyip, üzerinden çok geçmemişse de, bu kara günlerde biraz seyahat anısı paylaşmak istedim.

Görülecek tabii ki ilk yer Mevlana Türbesi, gündüzü gecesi ayrı güzel.

 Babası Baheeddin Veled'in,Mevlana vefat edince saygıdan ayağa kalkmaya çalıştığı,kabir taşının o nedenle kalktığı rivayet edilir.

Bu gül bahçesini baharda görmek lazım.






Şemsi ziyaret etmeden dönmek olmazdı:Çarşının biraz fazla betona boğulmuş meydanından sonra ,çok güzel ,ağaçlı bir parkın içerisinde Şemsi Tebrizi türbesi.

 
 
Çarşıiçi dükkanları bana Mahmutpaşa'yı anımsattı. İstanbul'da Mahmutpaşayı bilenlerdenseniz o kargaşa ve hengameyi yaratanların gelip şu Konya'nın çarşısını bir görmelerini isterim,;

 Tabii ki karnınız acıkınca Konya'nın nefis yöresel lezzetlerinin tadına bakmadan olmaz. Fırın kebabını biz Ali Baba Fırın kebapda yedik, yemelere doyamadık;
 
Yanında sadece kuru soğan veriyorlar bir de ayran.Çatal bıçak isteyene var:)
Sonra bence Konyalılar Etli Ekmek yerine ki bildiğimiz uzun ince etli pide kendisi,Tirit üzerine çalışsalar daha iyi ederler.
 Mithat Tirit salonunda yediğimiz tirit ve arkasından gelen zerdesi çok leziz, hafif ve uygun fiyatlı idi. Zerde bizim bildiğimiz gibi öyle katı nişastalı değil sulu sulu bol tarçınlı hafif bir tatlıydı.Tirit adına türküde çığrılmış şahane bir yemekmiş , çok duydum ama ilk kez tattım.

Ayrılma vakti gelince umduğumdan çok daha düzenli, temiz ve yeşil bulduğumuz Konya'ya
bahar aylarında da ziyarete gelmeyi  hayal edip hoşça kal dedik.


 

 

bir tatil anısı..


 Otobüsün camından dışarıya bakıldığında uzanan sonsuz bir beyazlık görüntüsü;

Tuz Gölü..Türkiye'nin ikinci büyük gölü. Şereflikoçhisar'da kenarına kurulan bir tesiste
mola verip üzerinde sanki sonsuza doğru yürüyorsunuz. Git git bitmiyor..
herkes ayakkabılarını çıkarmış yalınayak yürüyor. Sağlığa iyi geliyormuş,öyle söyleniyor,
bilemeyeceğim.Lakin kıtır kıtır tuz bir zeminde yürümek insana tuhaf bir duygu veriyor.
Şarj olmak gibi:)

 
Uzun yıllar Ankara'da yaşamışlığım var ama böyle bu sığ gölde uzun uzun yürüyüş
yapılabildiğini bilmiyordum. Bu göl kenarı tesisin biraz temizlik ve bakıma ihtiyacı olduğunu
söylemeden geçemeyeceğim ancak gölde yürümek, eşşiz manzarasını fotoğraflamak çok güzel
bir olay..



bahar ..pembe beyaz olur...


Bursa'dan dönüşte Gemlik'i geçtikten sonra saptık İznik yoluna.
40 km kadar mis gibi yemyeşil zeytin bahçeleri  arasından kıvrıla kıvrıla giden
yol ,göle paralel seyrediyor. Kenarında sıra sıra geçtiğimiz sakin sessiz köyler.
Sonra İznik 'e varılıyor.
Sapanca gölünden sonra İznik gölü çok daha sakin çok daha bozulmamış,
çok daha bizden. Sahil yolu hem yayalara hem arabalara açık ,piyasa yapan İzniklilerle
yada ziyarete gelen bizim gibi misafirlerle dolu .
Yolun diğer tarafında çay bahçeleri , kafeler var ancak İstanbul'daki lüksü arama hatasına
düşmeyelim. Çoğu çok bakımsız görünüyor, havanın henüz yeni ısınmaya başlamasının
etkisi olabilir belki yazın daha iyi durumda olabilirler.
Bizde sahilde yürüyüşten sonra bir tanesine oturduk, çekine çekine . Çünkü Sapanca
da bu çay bahçeleri ile hoş olmayan anılarımız vardı. Yanılmışız.
İçerde langırt oynayan gençler, bilardo oynayan genç kızlar, çay içip sohbete gelmiş
bayanlar, kahvelerini yudumlayan beyler, oyuna dalmış çocuklar ile çok sıcak
gayet modern bir hava hakimdi.
Garsonlar  kibar, çaylar  nefis, çay bardakları parmak izsiz, tostlar lezzetli ve ucuz,
İstanbul'da iki çaya vereceğiniz paraya burada iki kişi karnınızı da doyurursunuz.

Çayımızı içip ,civarın meşhur  zeytini ile birlikte getirdikleri tostumuzu yedikten sonra ,
Orhangazi tarafına gölün diğer yolundan dolaşarak devam ettik ,
bu yol daha düzgün ,daha geniş.
Bu tarafta da şeftali ağaçları, bademler, erikler rengarenkti..
Yolun iki tarafı meyve bahçeleri
ile dolu. Ey bereketli topraklar ey ,sebze meyve ambarı mübarek.
Bazıları kar yağmış gibi ,
bazıları sanki pespembe pamuk şekeri.



 
İstanbul'un dibindeki cennet köşelerden,
umarız bu yeni yapılan İzmir otobanını bahane edip buralardan da yol geçirme bahanesiyle
betona çevirmezler , imara falan açmazlar..
 
Hepimize güzel bir hafta diliyorum,
sevgiler... 

ohh hava miss...


İstanbul'da Anadolu yakasında yaşayan bir İstanbullu olarak karşıya göre daha şanslı
olduğumu düşünüyorum. Henüz betonlaşma dönüşüm adı altında yeni başlasa da,
yine de sahilde Adalara karşı bir çay içebilmek arkanızda yükselen yeni yerleşim binalarının
''Ne olacak semtimizin hali'' modundan çıkarıyor kolayca.
Havalar öyle pırıl pırıl ki bu Aralık ayının 14 ünde, kendimizi evde tutabilmek zor.
Şöyle Tuzla taraflarına gittik dün yine böyle günlük güneşlik bir günde. Tuzla çocukluğum
dan beri yazlık bir semt havasındazaten,yeni de bir Marina kurdular şimdi bir de.
İçinde bir alışverişmerkezi, henüz inşaatı bitmemiş kocaman bir (roller coaster)
lunapark treni de olan oyun alanları, sinemalar, lokantalar var.
En güzel yanı açıkhavada su kenarında gezinerek alışveriş olanağı;
 

Ne kadar karşı çıksak dahi
artık AVM ler bir sosyal yaşam yeri olarak hayatımızda kabul gördü.
Ancak böyle açıkhavada olanlar benim için özellikle güzel havalarda tercih nedeni.
Baksanıza tertemiz su yolları yapmışlar, dükkanlar onun kenarında sıralı;
 Biraz yerlerin damarlı gri beyaz mermer olması,'' ay hamam mermeri mi bu '' dedirtse de,
bu havuzlar, olayı güzelleştirmiş
 Birde bu zeytin ağacı dikkatimi çekti. Burası denizin doldurularak kara haline getirildiği,
üzerine de bu marinanın ve dükkanların inşaa edildiği bir yer. Hatta bu fotoğrafı buldum,
Henüz doldurmaya yeni başladıklarında yine bir Tuzla gezisinde çekmişim 2014 kış başında;

 O zaman ortada görünmeyen bu zeytin ağacı nereden gelmiş ki;
Ege yöresinden getirmişler,  handiyse insanlara değil
ağaçlara da yerinde toprağında rahat yok,
100 yaşındaki bu ağaç da taaa nerelerden gelmiş,neyse ki yerini sevmiş her yerinden dal vermiş,
umarım burada da yaşamaya devam eder..
yerini yurdunu yadırgamaz..

Günümüz aydın ve güneşli olsun, her ne kadar olabiliyorsa...

pastırma yazı

Kasım ayında, takvimlere göre 11 kasım 25 kasım arası, mevsimsiz sıcaklar başlar,
soğuk kış günleri ardı sıra beklediği için bu fırsatı mutlaka değerlendirmek lazım gelir.
Pastırma Yazı özellikle sonbahar gelmeye başladığını hissetiğimiz zamanlarda, hasretle
gözlediğimiz bir dönemdir, tıpkı şu günlerde olduğu gibi günlük güneşlik geçer,
ancak geceleri yinede pastırma yazına aldanıp kalorifer , soba yakmadanda geçirilemez..
O kadar da yaz değildir hani laf aramızda....
Dün de o günlerden biriydi ve ömerle kendimizi dışarlara attık, İstanbul Anadolu Yakası
nın bir ucundan bir ucuna bir gezinti yapıp hem Boğaz havası aldık hem de dua ettik;
 Boğazın suları bir göle dönüşmüştü, durgun, sakin,
Gerçi böyle açık ama puslu , güzelliğini sisler arkasına saklamış İstanbul havasını sevmem
lakin bu manzara da her hava durumunda hayran kalınmayacak gibi değilmiş.
 Bahçeler yapraklarını döken ağaçların sessizliği ile yazın kalabalığından sonra adeta
dinlenmeye çekilmiş,
 
Sonra oradan nispeten boş ,şaşkınlık yaratan Boğaz trafiğinde Beykozdan Üsküdara yol aldık,

 Ağaçlar sonbaharın renklerini giymiş, sarılar, kırmızlar, yeşiller,
yapraklarını henüz dökmeden, etrafı süslemeye devam ediyor
Kuleli heybetli duruyor sahilde...
 
Arada bir karnımız acıktı, deniz kenarında Avrupa yakasını seyrederek balığımızı yedik,

Sonra yine bol trafikli bir yolla ,adalar karşısındaki güzel
ilçemize ulaştık. İstanbul da her yer ayrı güzel, her yer başka duygular yaratıyor,
galiba onun için de bu kadar kalabalık..
Güzel bol gezmeli bir hafta sonu diliyorum...

Hızır Günü

 Hızır günlerinin başlangıcı.. Yani artık 186 gün sürecek Yaz günleri başladı..
 Bu günlerin başlangıcı pikniklerle, eğlencelerle, gül ağacına asılan bolluk bereket
 dilekleriyle kutlanır.

''Mitolojiye göre ''Ab-ı Hayat'' denilen yaşam suyundan içerek ölümsüzlüğe ulaşmış,
bir zamanlar peygamber de olan İlyas, bastığı yerlerde sular fışkırtır,yeşilliğe büründürürmüş,
onun için aynı zamanda yeşil demek olan Hızır adını alarak Hızır-İlyas olmuş, zamanla da
Hıdırellez e dönüşmüş. Eski bir inanışa göre Hızır Yazın ilk günü doğaya çıkar,
bunu kutlayanlara sağlık, uğur dağıtırmış, bu yüzden  Hıdırellez günü doğaya çıkılıp,
temiz havada, güneşten, suyun sesinden yayarlanılır, yenilip, içilir, eğlenilir...''

Yani Hıdırellez bir nevi doğayla yenilenme, baharı karşılama, solan kuruyan ağaçların,
çiçeklerin, çimenlerin , tüm börtü böceğin yeniden uyanışını kutlamak, onlarla beraber
kendimizi de yenilemek..
Bizde buraya Hızır uğramıştır kesin dedirten ,yeşilliklerin çoştuğu,adeta bir yeşil
fanusu andıran;




Suların taşıp gümbür gümbür aktığı;



Yemeklerin tadının damağınızda kaldığı;
bir yer olan Sapanca'nın Mahmudiye köyünde bulunan Natürköy de Hıdırellezi karşıladık.
Sağlık, huzur, bereket dileklerimizi de
gül ağacı dallarına astık...