film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

bir kaç günlük..

 Bugün haziran ayının birinci günü perşembe. Nihayet benim açımdan mutlu ve telaşeli, ülkem açısından karmakarışık ,gergin,heyecanlı bir mayıs ayını devirdik. Ben kızım sayesinde hayatta oynadığım ya da üstlendiğim  rollerden bir çeşidine daha büründüm, kayınvalide olma yoluna girdim. Çok mutluyum. İnsanı evlatları ile ilgili en mutlu eden olaylardan biriymiş. Zaten anne olduktan sonra, sanırım en mutlu ve en mutsuz olduğum anlar hep çocuklarımla ilgili. Kendimle ilgili olanları çabuk atlatıyorum, hüzünlerim, duygu dalgalanmalarım, öfkelerim gelip geçiyor ama en çok çocuklarımla ilgili olanlarda sarsılıyorum,kafama takıyorum  ya da coşuyor, seviniyorum. Belki normali bu belki benimki anormal..


****

Dün öğlen yemeğe çıkalım dedik ,bir yağmur bir yağmur, oturduğumuz mekandan kalkamadık adeta. sonra tam arkamızdaki masada youtube dan takip ettiğimiz Haluk Özdil'i gördük . Onlarda ailece yemekteydi. Kalkarken selam verdik, ne kadar hoş ve samimi ,biraz da şaşkın karşıladı. Sanırım kendisi de nasıl takipçileri olduğunu merak ediyordur:) İşte eşimde onlardan biri, sıkı takipçisi:)

Yediğimiz yemek biraz soğuk geldi fakat lezzetliydi, hani çıkarmışlar ama garson beklemiş tezgahta bizim masaya gelebilmesi için, gibi. Hesabı öderken bunu da ilettik kendilerine. Aman efendim hiç bu kadar ilgili bir işletmeci görmedim, adam çırpındı, yok yenisini getirteyim, yok şöyle, yok böyle. Hemen bize çay söyledi ki yemek üstü çay ikram edilen bir yer asla değil. Çıkarken kapıya kadar uğurladı. Şaka değil bu, şaşırdık! 


*****

Kurak Günler filmini izledim. Konu güzel, oyuncular, çekilen yerler güzel ,sade seyirci olarak beni mutlu etti, tabii bir çok ödül sahibi bir film. Lakin o sonu açık, konusu bitmemiş, yarım kalmış hissi yaratan filmleri hiç mi hiç sevmiyorum. Benim hayal gücüme kalmışsa son baştan da ben hayal edebilirdim konuyu, etmedim, sonunu niye edeyim. Seyirci olarak sonu olmayan filmlere 'sinir' oluyorum.


*****

Erikler kirazlar pazarda boy göstermeye başladı çoktan. Domatesler tadını buldu artık, yaz sebzeleri tezgahlarda sıra sıra dizili. Havalar ısınmasa da yaz geldi dedirtiyor artık ağız tadımız. Fiyatları için artık ahlanıp  vahlanmayacağım, herkese ne ise bize de o, madem ki yüzde elli iki bu düzenden memnun, e ben de memnunum o zaman..

*****

Elveda Haziran isimli bir romana başladım. Sarah Jio'nun .Baştan sarmadı diyebilirim. Çok sıradan, çok işlenmiş, öylesine bir aşk kitabı gibi. Onun için yavaş gidiyor.Umarım temmuza kalmadan bitiririm Elveda Haziran'ı.  Bazı romanları hemen bitmesin diye sindirerek okurum. Bazılarını heyecandan hızla bitiririm, bu ikisinden de değil. Şöyle güzel bir aşk romanı okumayalı epey oldu, var mı acaba?



*****


Azizler , izlediniz mi?


 Filmin oyuncularının isimlerini okuyunca, seyretmek için sabırsızlandım. Kimler yok ki; Engin Günaydın, Haluk Bilginer, Binnur Kaya, İlker Aksum, Fatih Artman,İrem Sak,Öner Erkan.. Hatta Halit Ergenç ve Bergüzar Korel bile var bir sahnede. 

Ancak beğendiğim bu kadar oyuncu ile çevrilen  film, bana göre çıkmadı. Bir takım sıkıntılı, üzücü insan yaşamlarını, araya komedi katmaya çalışarak anlatmak istemiş filmi yapanlar. Ama komedi, komedi gibi değil. Evet bu da kara mizah denilen bir tür ,ama galiba ben bir seyirci olarak açık açık anlatılan konuları seviyorum hele ki film 'komedi 'diye etiketlendiyse. Konuyu dolanan  filmleri izlemek hoşuma gitmiyor. Olayları bilmece gibi anlatmaları ,bu böyle mi acaba, sonunda şöyle mi olacak ki? diye diye bir film izlemek ancak gerilim ve polisiye de heyecanlı oluyor. İrem Sak filmin başından sonuna ''kolye nerde'' dedikçe , bir fena oldum. Anlayana kadar ,bir hal olduk filmi.  

Neyi anlayacağız filmden derseniz, ya da ben ne anlamışım; insanların yalnızlığını, plaza insanlarının ''hoş''luğu , çocukların popüler kültür sonucu ne hale geldiğini, ailelerin çocukların kölesi olduğunu , yalan kötüdür, dostluk her şeydir ama yoktur. Yalnız filmden baya mesaj çıkarmışım ben. Bu sefer sonuna kadar seyrettim çünkü..  9 Kere Leyla'ya dayanamamıştım. Filmde bir çocuk var, evlerden uzak. Abartıda son nokta. Yalnız çocuğa doktorun koyduğu ''Denyo'' teşhisi , bu da espri mi, ne oluyor yani, bu ne  şimdi, falan dedirtti. Kolye nerde, kolye nerde, diye başlayacaktım bende ..

 Eşimin son cümlesi ,

-'' sabah sabah seyrettirdin bana bunu ya!!''  

ile ''The End'' oldu film.

Beğenenlerde vardır , bu benim düşüncelerim, emeklerine sağlık diyelim, sinemacıların . Filmler ve diziler olmasa, bu evde kapalı günlerimiz çok daha kasvet içerisinde geçerdi ,eminim. Ben yine ,dizilerime devam edeyim. Ozark'ı izliyorum, 1. sezondayım..



roma


hava soğuk, hemde buzz gibi.düşün İstanbul'a kar yağıyor . sıcak evde otururken soğuktan şikayet etmeye hiç hakkım yok.dışarda aç açıkta olanlara allah yardım etsin. diziler yok , filmlere sardım ama nedense kendime hiç uygun olmayan film seçmelerine doyamıyorum.
buyrun Roma..

Yönetmen Alfonso  Cuaron'un , kendi çocukluğunun geçtiği yerlerde yaşananları anlattığı bir film ,Roma.
1970' lerde Meksika'da Roma mahallesinde bir evde geçiyor.Ev ahalisi dört çocuk , anne-baba, iki hizmetçi, arada bir gelip sonra temelli yerleşen bir anneanne ve bir köpekten mütevellit.Evin hizmetçisi Cleo evin tüm işlerinden ve çocuklardan sorumlu. Olaylar genelde Cleo odaklı anlatılmış. Evin hanımı Sofi doktor olan eşi tarafından terkedilince destek için annesi yanına geliyor. Bu arada Cleo'da hamile kaldığı için sevgilisi tarafından hakaretlere uğrayarak terk edilince, evde tam bir kadın dayanışması baş gösteriyor.Ailenin kadınlarının maddi, manevi sıkıntıları rutin yaşamları içerisinde anlatılmış. Arka planda Meksika'da yaşanan depremler, ayaklanmalar, protesto gösterileri, kültürel ve sosyal yaşam aile ile ilişkili olsa da olmasa da, bir şekilde yer almış.
Uluslararası alanda pek çok ödül sahibi olan Roma, duygusal bir film.
Siyah beyaz çekilmiş. Gözümüz renkli filmlere alıştığından ,seyrederken başta bir tuhaf geldi, sonra alışılıyor.
Film 2 saatten fazla sürüyor.
İzlerken hep ekstra bir şey olacak mı? diye bir beklentiye girsem de film bu beklentimi karşılamıyor.
 Roma filmini izleyecekseniz eğer ,bu kadar bahsi geçmesinden dolayı, aşırı bir beklentiyle seyretmeyin derim.

suyun sesi



Hafta sonu TV'de izlediğim bir filmden bahsetmek istiyorum.
 Suyun Sesi(The Shape of Water)
Film 1960'ların başında geçiyor. Eliza tek başına yaşayan dilsiz bir kadın.Bir Uzay laboratuvarında temizlik işcisi olarak çalışıyor. Zamana ayak uyduramayıp işinden kovulan yaşlı komşusu Giles ve işyerinde beraber çalıştığı arkadaşı Zelda'dan başka kimsesi yok. Çok iyi niyetli bir kadın olan Eliza bir gün laboratuvara bir nehir yaratığının getirilmesine şahit oluyor.Kendisi de nehir kıyısına terkedilen ,yetimhanede büyümüş olan Eliza yaratığa karşı garip bir ilgi duyuyor.Vahşi olduğu düşünülen yaratık,laboratuvarın güvenlik şefi tarafından türlü işkencelere maruz kalınca iyi yürekli Eliza'nın bunu içi kaldırmıyor.Yaşlı komşusu , en yakın arkadaşı ve Rus ajanı olan bilim adamının da  yardımıyla Eliza yaratığı evine kaçırmayı başarıyor.Tabii ki böyle bir varlığın bir temizlikçi tarafından kaçırılacağı hiç akla gelmediğinden ,soğuk savaş dönemi zamanları malum, bu işin içinde Rusların olacağı düşünülmeye başlanıyor.
....



Film masal gibi, hangi masal derseniz ,havuzdan çıkan yaratığı görünce Kurbağa Prens 🐸masalı diyebilirim.Tabii şöyle bir şey var kızımız 👸güzel bir prenses değil, sonunda da kurbağa yakışıklı prense 🤴dönüşmüyor .Filmle ilgili eleştirmen yorumlarını okumuştum daha önce nerelerden nerelere bağlantılı yorumlar yapılmış, şaşırtıcı.Kimi çok beğenmiş, kimi hiç beğenmemiş.❄O kadar çok ödül almasının vardır bir nedeni.Bu konunun uzmanlarının bileceği iş .
Biz sadece seyirci olarak gördüklerimizin ifadelerini yazarız.
Bana kalırsa her türlü varlığa sevgi, yalnızlık,iyilikseverlik işlenmiş filmde, üzerine biraz  eski soğuk savaş dönemi Rus-Amerikan temasları, fonda 60'lı yılların popüler yıldızları ,müzikleri ile ,fantastik tiyatro havasında bir bilim kurgu masalı olmuş Suyun Sesi filmi. Seyretmesi zevkli bir film.Seyretmediyseniz ,rastlarsanız izlemenizi öneririm. Değişik..

❄(Film 2018 yılı En İyi Film, En İyi Yönetmen,En İyi Film Müziği ,En İyi Yapım Tasarımı olmak üzere tamı tamına dört dalda Oscar aldığı gibi ondan öncesi ve sonrası da pek çok ödüle layık görülmüş.)

Film tavsiyesi...

 
 
Gizli Sayılar
 


Geçenlerde televizyonda bir film izledim. 
1960lı yılların başında Amerika'da geçiyor.Üç siyahi kadın,Katherina, Mary ve Dorothy'in  yaşam öykülerinden kurgulanmış bir film.
 Kadınlardan biri Mary mühendislik, Dorothy mekanik, esas üzerinde durulan Katherine ise matematik alanında yüksek deha sahibi. Üç kadında N.A.S.A. da çalışıyor.
Buraya kadar normal görünüyor.
Ancak bu üç akıllı kadının ne çalışma hayatı ne de özel hayatı hiç de kolay değil.
Bir yandan ırkçılık, bir yandan erkek egemen çalışma hayatı,
onları büyük bir mücadeleye sokuyor.
60 'lı yıllarda, NASA gibi bilimle, uzayla, karşılaşması muhtemel uzaylılarla ilgili
 çalışılan bir kurumda bile ırk ayrımı olduğunu seyretmek çok tuhaf geldi.
 Bu üç kadın NASA 'daki, uzaya insan gönderme çabalarına büyük katkı sağlarken
bir yandan siyah-beyaz ayrımına ,diğer yandan kadın -erkek ayrımına maruz kalıyorlar.

Kadınların her işte ehil olabileceğinin mücadelesini, hem erkek meslektaşlarına
hem de diğer beyaz kadınlara karşı veriyorlar.
Renkli personel dedikleri çalışanların tuvaletleri ayrı,
içtikleri kahveler ayrı, yemekhaneleri ayrı, otobüste yerleri ayrı.Tam bir ızdırap.
Onca çektiklerine rağmen, sabrın ve azmin sonucu,
 bu üç insan ,sonunda hak ettikleri yerlere geliyorlar.




 Çok güzel, ibretlik bir film. Bu kadar ayrımcı bir duygu dünyasına
 nasıl kapılmış bu insanoğlu.
Kim neye göre kendini üstün görmüş, nereden çıkmış ayrımcılık?
Düşündürüyor doğrusu.