Sarı 'ya N'oldu?

      Geçen gün  Ağaç Evi Sohbetlerinin konusu ''Kedi mi köpek mi *''idi. 

Ben evde ikisini de istemem açıkçası. Bahçeli bir evim olsa olabilirdi tabi.  Bunu deneyimledim. Ankara Yenimahalle'de yaşarken , ben lisedeyim o zamanlar, anneannem  İstanbul'dan bizi ziyarete geldi. Oturduğumuz ev de bir değişikti, sokaktakilerin çoğu gibi iki katlı ,biz ikinci kattayız fakat kot farkı deniyor sanırım, arka tarafta mutfak kapısının açıldığı bir küçük bahçesi vardı. Bir köşesinde kömürlük, diğer köşesinde ne olduğunu hatırlamadığım cılız bir ağaç . Arka tarafımızda da koca bir park. O bahçeye bir gün ufacık bir kedi yavrusu geldi. Miyav da miyav, hava soğuk Ankara'nın ayazı. Anneannem 'alalım eve akşam ,üşümesin yavru bu', dedi. O zamanlar kömür sobası zamanı. Kocaman bir salonu var evin  soba ortada kurulu ,iki oda da salona açılıyor. Bir oda annemlerin yatak odası, diğeri kapalı misafir odası. Ben ,kardeşim, anneannem hepimiz sobalı kocaman salondaki divan ve çekyatlarda yatıyoruz. Kedi de bizle yatar, dedi rahmetli. Ay ! kedi sabaha kadar miyav da miyav miyavladı ,üstüne üstlük her taraf da hacetini görünce , biz sabah elimizde bez-kova temizliğe girişirken ,kedicik kendini yine bahçe kapısında buldu. Orada bakılmasına karar verildi. Bizle epey kaldı kedi , kardeşim okula giderken onun peşine takılır gider, sonra geri gelirdi. 

Sonra benim İstanbul günlerim başladı, İstanbul'un da kedileri meşhur. Hele şimdi oturduğum sitede baya çok kedi var, hatta başka yerlerden de kedileri getirip bizim bahçeye bırakıyorlarmış. Eh yer müsait, sevenleri de çok, gelsinler. Lakin tek sıkıntı garajda yaşanıyor. Her dışardan yeni gelen arabanın sıcak kaputuna çıkıp oturuyorlar. Haliyle arabalara zararları da olduğu oluyor. Hayat ve her şey pahalı, insanlar mallarına zarar gelsin istemiyor, kedi tırmığı ,kedi çişi ,kokusu her neyse işte. Hele bir Sarı var  tam edepsiz kerata. Her yeni giriş yapan arabanın takibinde, kış oldu mu garajdan çıkmaz. Benim sevgili beyle de çok didişirler, hatta arabayı park ederken Sarı nerede acaba diye, ona göre park yeri seçer. Geçen geldik arabadan indik, yanımızdaki arabanın tam sileceklerini olduğu yere ön cama boylu boyunca kleopatra gibi yayılmış, miyavlaya miyavlaya gözümüzün içine içine baktı, hiiç istifini bozmadı. 

Geçen akşam çayımı demlemişim, tam oturmuş Kızılcık Şerbeti'ni izleyeceğim. 

Sevgili bey; 'Ya Sarı vardı ya üç dört gündür ortada yokmuş', dedi. 'Hee ,n'apalım?!' 

''Geçen gün minibüs yolunda kediye araba çarpmış, ona benzetmişler..'' Ay deme !' Yüreğim parçalandı, ben bir üzül, moralim bozuldu, ay Sarı değildir, yaralıdır belki falan diye dizinin ağlaklı sahnelerini bırakıp Sarı'yı andık durduk.

Ben üzülünce, belki bir yerlere gitmiştir, sahile bırakmışlardır falan diye kendimiz avutup, konuyu değiştirdik. 

Yarın dışarda bir dolanıp ortalarda mı bizim Sarı bir bakalım. Nereden aklıma geldiyse işte bir Sarı hikayesi yazayım dedim size de sevgili okuyucu.

bu bizimki değil, temsili..


7 yorum:

  1. ayyy işallah iyidir sarı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hala ortalarda yok, güvenliğin dediğine göre diğer komşu sitelere de girip çıkıyormuş, ben başka siteye gittiğini düşünmek istiyorum.

      Sil
  2. Ayy valla bende hayvan sevmiyorum ama sırf bundan işte, çok üzülüyorum. Dokunmaya falan korkuyorum da yine de üzülüyorum ya...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canlılara her türlü üzülüyoruz, karınca bile olsa içim ezilir benimde. Ama işte dokunmak yakın durmak ayrı konu.

      Sil
  3. Doğrusu ben de evde kedi köpek istemem. Ama sizin hikaye ilginç. Sobalı evde kedi bakmak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde çocuklar ister ama biz de anneannem istemişti:)

      Sil
  4. Aman aman köpekler şimdilik bu civarda fazla değil, kedilerimizi seviyoruz, zararları yok. İstanbul'a hoşgeldiniz diyelim. Ankara'dan sonra İstanbul zorlayıcı olabilir, gerçi Ankara'nın da benim hatırladığım yılları çok öncesi , belki orası da zorlaşmıştır yaşam olarak.

    YanıtlaSil