SİNEMA SEANS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SİNEMA SEANS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DEHA
Başlamasını beklediğim dizinin,neredeyse bir saate yakın
süren özeti bitsin diye beklerken takıldığım film.
O upuzun siyah kirpikli tatlı kızı görüp ,filmini seyretmemek mümkün değildi.
Dayısı rolündeki Frank'i ise Marvel filmlerinin Kaptan Amerikası,diye hatırladım .
Mary ,intihar eden annesinin ardından, kendini suçlu hisseden dayısı Frank
ile yaşamakta olan 7 yaşında bir kız çocuğu.
Fakat annesi ve anneannesi gibi müthiş bir matematik zekasına sahip.
Çözülmeyen tüm büyük problemleri çözebilecek kadar.
Dayısı Frank, onu herhangi sıradan bir çocuk gibi yetiştirip, dehasını köreltmek
isterken(tabi bunun için kendince geçerli sebepleri var)
zengin anneanne tam tersi Mary'nin bu yeteneğini geliştirmek peşinde.
Bu iki farklı istek, Mary için açılan velayet davası ile devam edip işin iyice
sarpa sarmasına neden oluyor.
Bir yandan anne ile çocukları arasındaki derin sorunlar açığa çıkarken,
diğer yandan dayısından ayrılmak istemeyen Mary, ne yapacağını bilemiyor,
büyük bir üzüntüye düşüyor..
Velhasıl oldukça acıklı bir film.
Dramatik..
Filmi izleyince benim beklediğim dizide yalan oldu.
Artık haftaya özetinden izlerim.
Film ,diziden kat be kat güzeldi..
Seyretmediyseniz, bu tip film izlemekten hoşlananlara tavsiye ederim.
Güzel bir hafta olsun...
UZAYDAN GELEN FIRTINA
Dünyada fırtınaların ,kasırgaların, sellerin, kuraklığın hüküm sürdüğü bir dönem gelmiş çatmış.
Bu dünya çapındaki iklim değişikliklerine ve doğal afetlere çare bulmak için tüm ülkeler tabii başta Amerika ve Çin ,Hollandalı adını verdikleri bir uzay istasyonu yapıp, uzaya kurdukları binlerce uydunun bağlı olduğu bir ağ ile bu hava olaylarını kontrol altına almayı başarmışlar.
Böylece dünyada yaşayanlar, normal hayatlarına dönmüşler.
Lakin bir takım kötü niyetler, bu iyi niyetli hava uydularını bir silaha dönüştürmeye çalışınca işler karışmış yine.
Devreye, Hollandalı denen bu uzay istasyonunu kurup, sonra hadi işin bitti diye yollanan bilim
insanı Jake giriyor. Önlenemez hale gelen doğal afetlere sebep olan uydu sorunlarını çözmek için uzay istasyonuna geri dönen Jake orada daha da farklı sorunlarla karşılaşıyor.
Bilim kurgu seviyorsanız,bu hafta bir sinemaya gideyim,diyorsanız,
size güzel bir film seçeneği olabilir''Geostorm''.
Başka neler var bu hafta vizyonda derseniz,
Blog arkadaşımız Film Gündemi nde neler gösterimde hepsi var..
S.G: Bilet fiyatları Maltepe Park 'da; 24 TL
Diğer AVM'ler de;35 TL.
Bunlar normal salonlar için.Çünkü bir de VİP salonlar var.Onların fiyatlarına hiç değinmeyeceğim.
(S.G;Söylemeden geçemeyeceğim)
SOLACE
Oyuncularına bakarak film seçtiğim doğrudur.
SOLACE de Anthony Hopkıns ve Colın Farrel oynuyor.
Ancak Colın Farrel neredeyse filmin ikinci yarısına sahnede yerini alıyor..
Bir seri cinayet filmi. Psişik yeteneklere sahip bir doktor olan John Clancy
kızının zamansız ölümüyle kendini inzivaya çekmişken ,
bu seri katille baş edemeyen genç FBI dedektifi ve ortağı ondan yardım isterler.
Doktor kızına benzettiği polise yardım etmeye karar verir. Ancak karşılarında
hiç ummadıkları kadar bilinmezliklerle dolu bir katil vardır...
SOLACE üzüntüyü hafifletme, teselli etme anlamında kullanılmış..
Filmi izleyince ;
ay böyle de teselli mi olur.. brrr... deyip, tüyleriniz diken diken olabilir..
Evde sinema izlemenin keyfide bir başka oluyor...Yalnız Anthony de çok yaşlanmış
hakikaten..
zaman aşımı
Üstelik onunda ''ak düşmüş'' gri ''saçlarına''
Bir evsiz ve yapayalnız .
Efsane, yakışıklı , karizmatik , zengin rollerin yakışanı Richard Gere ,
sen bu hallere de mi düşecektin.
Demeden edemedim:))
Bir de ''ha şimdi bir şey olacak''
''dur bakalım burada mı bir olay var ''diye diye 2 saatlik filmi aldı götürdü mü sana.
Mekanda NY sokakları ve evsizler barınağı.
Hayal dünyası ile dayatılan devasa kentin pek gözüksün istenmeyen yüzü.
Çekinmeden, sere serpe anlatılmış.
Bir şey de olmadı finalde.
Sonunu siz tamamlarsınız artık, diyen filmlerden.
Ben iyi tamamladım.
Mutlu sonları severim.
Mustang
Yönetmen Deniz Gamze Özgüven'in Türkiye'de çevrilmiş filmi ,
Fransa adına yarıştığı Cannes Film Festivalinde ödül kazandı.
Merak ettiğim filmi TV de izledik.
Karadenizin sahil kasabalarından birinde(İnebolu) yaşayan 5 kız kardeşin hazin öyküsü.
Kızlar henüz okul çağında, anne babalarını kaybetmiş,babaanneleri ve amcaları
ile yaşıyorlar. Güzel ve hayat dolu kızlar mahallede dedikodulara sebep olunca
babaanneleri tarafından adeta bir hapis hayatına zorlanıp okuldan da alınıyorlar.
Sonra babaanne ''Artık evlenme vakitleri geldi ''diye düşünerek,en büyükleri
Sonay'dan başlayarak kızları evlendirmeye karar veriyor.
İşte kızların hayatı bundan sonra tam anlamıyla altüst oluyor.
Zorla evlendirilmeye başlanan kızların en küçüğü Lale
sıra kendine gelmeden özgürlüğe ulaşmanın yollarını aramaya başlıyor.
Film abartılı , yok artık bu kadar da olmaz desek de, okuduğumuz 3. sayfa
haberleri ya da duyduğumuz , gördüğümüz bunca şeyden sonra daha da
beterleri var , diye düşünmeden edemiyoruz.
Ancak bunca özgür şen şakrak çizilen karakterlerin birdenbire
baskılanması tuhaf kaçmış , babaanne de amca da öyle çok muhafazakar
değiller oysa.
Yukardaki sahne kızların zorla kapalı giydirilmesini simgeliyor ki artık yaşadığımız
memlekette kapanma böyle olmuyor gayet iyi biliyoruz.
Birde başta pek anlaşılmayan amcanın ''iğrenç'' yüzü var ki babaannenin
kızların evlenmesini neden bu kadar istediği acı bir şekilde anlaşılıyor.
Bir evde olanlar üzerine bir film..
Olmuyor mudur? Oluyordur.
Olmamış mıdır ? Olmuştur, hem de belki bin beterleri.
Ama yurtdışında ödül almaya aday olan,bizi anlattığını iddia eden eserler,
genelde kötüleyen, eksik , yanlış ,olmamış taraflarımızı gösteren
eserler mi olmak zorunda .
Bunu anlamıyorum.
NOT: Bu filmi seyredip bu yazıyı yazdığımda henüz son günlerde gündemdeki,
çocuklara taciz, tecavüz ,cinayet haberleri ayyuka çıkmamıştı .
Haberlerde izlediklerimiz bu filmdeki konuyu bile masum bıraktı,
ne acı..
ne kadar güzel filmmiş
çok önce seyretmiştim, akşam ekran karşısında kanallar arası dolaşırken,
karşıma çıkınca seyretmeden duramadım.
DR JIVAGO;
2015 yılında hayata veda eden Ömer Şerif'in 1965 yılında
çevirdiği ,bir çok ödüllü, Rus yazar Boris Pasternak ın romanından uyarlanmış filmde
kendisine hayran olan , çok seven karısı Tonya ile;
yıllarca ara ara karşısına çıkan gizli aşkı, bahtsız ,sevmediği biriyle evli
Lara arasına kalan;
hem şair hem doktor Yuri Jıvago nun Bolşevik dönemi Rusyasının sefalet dolu
savaş ortamında çaresizliğini anlatan 3,5 saatlik olmasına rağmen hiç şikayetsiz
seyrettiğim bir film oldu. Müziği çok meşhur. Çok da güzel bir melodi .
Gerçi bu kadar hüzün ,acı,umutsuzluk dolu bir hikaye için çok fazla da romantik.
Filmin sonunda ,ilk seyrettiğimden aklıma kazınan, filmin o sahnesi;
ahh Jıvago ahh,
kavuşamadın gittin Lara'ya...
karşıma çıkınca seyretmeden duramadım.
DR JIVAGO;
2015 yılında hayata veda eden Ömer Şerif'in 1965 yılında
çevirdiği ,bir çok ödüllü, Rus yazar Boris Pasternak ın romanından uyarlanmış filmde
kendisine hayran olan , çok seven karısı Tonya ile;
yıllarca ara ara karşısına çıkan gizli aşkı, bahtsız ,sevmediği biriyle evli
Lara arasına kalan;
hem şair hem doktor Yuri Jıvago nun Bolşevik dönemi Rusyasının sefalet dolu
savaş ortamında çaresizliğini anlatan 3,5 saatlik olmasına rağmen hiç şikayetsiz
seyrettiğim bir film oldu. Müziği çok meşhur. Çok da güzel bir melodi .
Gerçi bu kadar hüzün ,acı,umutsuzluk dolu bir hikaye için çok fazla da romantik.
Filmin sonunda ,ilk seyrettiğimden aklıma kazınan, filmin o sahnesi;
ahh Jıvago ahh,
kavuşamadın gittin Lara'ya...
en son ne seyrettim...
havalar soğuyunca yapılacak en güzel şey film seyretmek,
hayatı seyretmekten daha kolay..
Türkçesi ''Altınlı Kadın'' olan film her ne kadar yine mi
Yahudilerin uğradığı haksızlık dedirtse de,
Nazi dönemindeki sanat hırsızlıkları ve ''Portrait of Adele Bloch-Bauer''
isimli tablo üzerinden gerçek bir hayat hikayesini senaryolaştırmış ,
iyi oyuncularla desteklenmiş bir film..
hayatı seyretmekten daha kolay..
Türkçesi ''Altınlı Kadın'' olan film her ne kadar yine mi
Yahudilerin uğradığı haksızlık dedirtse de,
Nazi dönemindeki sanat hırsızlıkları ve ''Portrait of Adele Bloch-Bauer''
isimli tablo üzerinden gerçek bir hayat hikayesini senaryolaştırmış ,
iyi oyuncularla desteklenmiş bir film..
anneler de bilimkurgu sever..
nasıl sevmeyelim ki 70 li 80 li yıllarda Atılgan Uzay Gemisinde Uzay Yolu,
Ay üssü Alfa da Uzay 1999 dizileriyle büyümüş bir nesiliz biz de.
Onun için ben de , kan revan içermeyenler yalnız, bilim kurgu tarzı
filmleri özellikle sinemada seyretmekten büyük keyif alıyorum..
Açlık Oyunları Suzanne Collıns adlı Amerikalı yazarın seri olan
''Açlık Oyunları'' , ''Ateşi Yakalamak'' ''Alaycı Kuş'' adlı romanlarının
filme uyarlanması. Son kitabı 2 bölüm halinde sinemalaşmış. Yazın
diğer bölümleri seyredince Açlık Oyunları Alaycı Kuş :Bölüm 2 yi
sinemada seyretmek zevkinden eksik kalmayalım dedim.
Film 20 Kasım da vizyona girmişti. 136 dakika sürüyor ama zorlu bir arenada
heyecanla geçen bir zaman dilimi oluyor. Şimdi biliyorsunuz birde filmler 3D .
Tamamen Katniss ve galiplerle birlikte filmin içine dahil oluyorsunuz.
Üstene üstlük bu kadar aksiyon dolu bir filmin romantik bir finalle noktalanması
hoş bir tebessümde yaratmıyor değil..
NOT DÜŞMEK ADINA;
Sinemada film seyretmek üstelik AVM içinde
vasat bir salonda 20 TL ,eğer gözlüklerinizi yanında getirmediyseniz
3 TL de gözlük parası;23 TL .
Ay üssü Alfa da Uzay 1999 dizileriyle büyümüş bir nesiliz biz de.
Onun için ben de , kan revan içermeyenler yalnız, bilim kurgu tarzı
filmleri özellikle sinemada seyretmekten büyük keyif alıyorum..
Açlık Oyunları Suzanne Collıns adlı Amerikalı yazarın seri olan
''Açlık Oyunları'' , ''Ateşi Yakalamak'' ''Alaycı Kuş'' adlı romanlarının
filme uyarlanması. Son kitabı 2 bölüm halinde sinemalaşmış. Yazın
diğer bölümleri seyredince Açlık Oyunları Alaycı Kuş :Bölüm 2 yi
sinemada seyretmek zevkinden eksik kalmayalım dedim.
Film 20 Kasım da vizyona girmişti. 136 dakika sürüyor ama zorlu bir arenada
heyecanla geçen bir zaman dilimi oluyor. Şimdi biliyorsunuz birde filmler 3D .
Tamamen Katniss ve galiplerle birlikte filmin içine dahil oluyorsunuz.
Üstene üstlük bu kadar aksiyon dolu bir filmin romantik bir finalle noktalanması
hoş bir tebessümde yaratmıyor değil..
NOT DÜŞMEK ADINA;
Sinemada film seyretmek üstelik AVM içinde
vasat bir salonda 20 TL ,eğer gözlüklerinizi yanında getirmediyseniz
3 TL de gözlük parası;23 TL .
Unutursam Fısılda..
Hafta sonu izlemeyi çok istediğim ''Unutursam Fısılda'' filmini seyrettik.
Çağan Irmak bizi 70'li yıllara ve güzel bir hikayeye götürdü.
Oyuncular çok başarılıydı. Farah Zeynep Abdullah bir zamanların Hülya Koçyiğit
ve Filiz Akın arası bir görünüme sahip bana göre, bu filmde hele o yılları oynayınca
iyice benzemiş görünüş olarak.
Sesi harikaydı. Filmde zaten şarkılar sizi sizden alabilir.
Kıyafetler desen bayıldım.
İki saate yakın süren film nasıl bitti anlamadım.
Tabii ki ben bir film eleştirmeni değilim ,genelde de burası benim mutfağım olsa da
ben çocukluğumdan beri iyi bir film izleyicisiyim , beğendiğim filmler üzerine
kritik yapmayı çoğumuz gibi severim.
Upuzun bir hayatı kısaltmak kolay değil tabii de sanki pek çok konuya el atıp
hepsi kısaca geçilmiş gibi geldi.
Başrolde ''esas oğlan'' ın ölümü sahnesi mesela o kadar mı geçiştirilir.
Bir de çok sevdiğim filmlerden olan Barbra Streisa ve Kris Kristofferson un başrolünü
paylaştığı ''Bir Yıldız Doğuyor'' filminin konusuyla da benzeştirdim ben,
meşhur olma ve bunu kaldıramama olayını..
O filmin de bende ayrı bir yeri vardır..
Mendillerinizi tabii ki yine yanınıza alın,
sonunda ağlamadan Türk Filmi olmaz ..
Çağan Irmak bizi 70'li yıllara ve güzel bir hikayeye götürdü.
Oyuncular çok başarılıydı. Farah Zeynep Abdullah bir zamanların Hülya Koçyiğit
ve Filiz Akın arası bir görünüme sahip bana göre, bu filmde hele o yılları oynayınca
iyice benzemiş görünüş olarak.
Sesi harikaydı. Filmde zaten şarkılar sizi sizden alabilir.
Kıyafetler desen bayıldım.
İki saate yakın süren film nasıl bitti anlamadım.
Tabii ki ben bir film eleştirmeni değilim ,genelde de burası benim mutfağım olsa da
ben çocukluğumdan beri iyi bir film izleyicisiyim , beğendiğim filmler üzerine
kritik yapmayı çoğumuz gibi severim.
Upuzun bir hayatı kısaltmak kolay değil tabii de sanki pek çok konuya el atıp
hepsi kısaca geçilmiş gibi geldi.
Başrolde ''esas oğlan'' ın ölümü sahnesi mesela o kadar mı geçiştirilir.
Bir de çok sevdiğim filmlerden olan Barbra Streisa ve Kris Kristofferson un başrolünü
paylaştığı ''Bir Yıldız Doğuyor'' filminin konusuyla da benzeştirdim ben,
meşhur olma ve bunu kaldıramama olayını..
O filmin de bende ayrı bir yeri vardır..
Mendillerinizi tabii ki yine yanınıza alın,
sonunda ağlamadan Türk Filmi olmaz ..
FAKAT MÜZEYYEN (bugün böyle)
Behzat Ç. tutkusu vardı bir zamanlar TV de .
Bu Filmde de sanki Erdal Beşikçioğlu hala Behzat mış da emekli olmuş,
roman yazmaya başlamış gibi geldi bir an.
Filmin sonralarında baktım bu farklı bir kişilik.
Sezin Akbaşoğulları'nı beğenirim zaten Beyaz Gelincik ten beri:)
Çoğu sanatçıyı TV dizileri sevdirdi, tanıttı önce bize..
Eşimin sıkıldığı , sevmez o bu tarz konuları ama benim hatırıma seyreder yine de,
benimse oyuncularından dolayı severek izlediğim film seyri oldu.
sinema ,
seyretmesi zevktir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)