Bu hafta nasıl çabuk geçti anlamadım. Evlat gidince ev bir boş kaldı. Bir kaç gece kapıyı kilitlemeye tereddüt ettim, sanki dışardan gelecek, anahtarı ile kapıyı açıp girecek hissi gitmedi zihnimden. Neyse tabii ki böyle ayrılıklar olsun. Salı günü kahveye topladım anneler grubumuzu. 8 mart öncesi Kadınlar günü kutlaması oldu. Kahvenin yanında nane likörü ikram ettim, uzun süredir yapmadığım bir ikramdı nostalji yaşattım bizim altın kızlara:)
Babamın memleketini görme arzusu çoğalınca annemi ve onu Pendik'ten gemiye bindirip yolcu ettik. Bir kaç gün kalacaklar Mudanya'da halamda. Bu yıl yazlık hayalleri ötelendi malum mayısta seçim var, artık kısmetse oy kullanıp öyle giderler Ayvalığa. Yarın 10 Mart bakalım seçim maratonuna start verilecekmiş. Bekliyoruz heyecanla adaylar da az çok belli artık.
Tabii ki haftanın benim için en can sıkıcı olayı bulaşık makinasının eror/hata/ vermesi oldu.Tam da misafirlerim gelecek çat diye bozuldu. Beyaz eşya tam bir piyango işi. Bulaşık makinası her yıl en az bir kez tamire gidiyor. Üstelik iyi de bir marka güya. Yenisini almamakta direniyorum. Alıp makinayı gittiler, çalıştırıp söküp bakacaklarmış, neyi var neyi yok. Çaresi yoksa artık mecbur değişecek. Umarım vardır.
Sevgili bey Kadınlar Günü münasebetiyle akşam beni yemeğe çıkardı. Epeydir iki kadehin belini kırmamışız iyi geldi. Dönünce de yeni başlayan Benim Adım Farah adlı diziyi izledik biraz. İranlı bir kadının Türkiye'deki maceraları. Demet Özdemir'i pek izlemezdim,genelde romantik komedi tarzıydı dizileri ama bu dizide farklı bir rolde, Engin Akyürek için de izlenir dizi zaten.
Sabah lodoslu bir güne uyandığımız gibi Marmara denizinde de deprem olmuş 4 e yakın sanırım. Yine bir pırpır oldu yüreğimiz.
Allah'ım artık şu yeryüzüne bir sakinlik verse, bir huzur bulsak biz insancıklar biraz da olsa.
Şimdilik havadisler böyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder