Pembe Pırlantalar

 

Geçtiğimiz akşam yeni bir oyun izledik, mahallenin tiyatro salonunda. Biletlerimizi çok önceden almıştık.Yer bulmak kolay olmuyor,biletler hemen tükeniyor. Michael Pertwee 'nin yazdığı Gencay Gürün tarafından çevrilen Pembe Pırlantalar isimli iki perdelik yaklaşık yüz yirmi dakika süren komedi oyun. 

Gerçekten uzun bir süredir bu kadar gülmemiştim, gözlerimden yaş geldi. Sadece ben değil tüm salon kahkahayla doldu. Sinan Çalışkanoğlu ve Ceyhun Fersoy ayrı bir komedi yeteneğiymiş. Sinan Çalışkanoğlu 2006 yılında meşhur çocuk dizisi Selena'da Hades rolü ile tanınmıştı. Pek çok dizi ve filmde oynayan oyuncu özellikle Güldür Güldür Show'da Çetin karakteri ile de bizleri eğlendirmeyi bilmişti.
Ceyhun Fersoy'da aynı şekilde bir çok oyunda, dizide, reklam ve sinemada oynamasına rağmen Seksenler dizisi ile tanınırlığı artmış bir oyuncu.
Serkan Üstüner'in yönettiği oyunda, iki kuyumcu ortaktan birinin yaptığı acemi çapkınlık macerası sonunda başına gelen olaylar, olaya polisin karışması /ki bu rolde Lemi Filozof çok başarılıydı, adeta bir Komiser Colombo 😎idi/ çalınan pırlantalar, yanlış anlamalar derken oyun akıcı bir şekilde devam edip 
herşey yoluna girecek şekilde bitti. 
İyi ki gitmişim dediğim  bir oyun ve gösteriydi.
Çok beğendik.

28 mart

 İçiçleri Bakanlığının açıklamasına göre 1876 (yazı ile: bin sekiz yüz yetmiş altı) kişi gözaltına alınmış. İnanılmaz, çoluk çocuk kadın erkek genç yaşlı, öğrenci,gazeteci,avukat,emekli kim varsa gözaltında. 'Herşey  güzel olacak Ekrem abi'  diyerek Her şey çok Güzel Olacak sloganına esin kaynağı olan Berkay Gezgin de tutuklananlar arasında. Henüz 22 yaşında genç bir delikanlı.Korku devleti olmamıza çok az kaldı. Protesto etmeye , yürümeye , slogan atmaya, zıplamaya hakkımız yok, gezide de görmüştük o zamanki çocuklar büyüdü şimdi onlara da aynı muameleyi yapıyorlar.

Gece Ekrem İmamoğlu'nu avukatını da gözaltına almışlar. Savunmasınlar da adam öyle içerde yatsın. Daha önce içeriye alınan ve hala iddanamesi yazılmayan Ümit Özdağ'da açlık grevine başlayacakmış. İnsanlara eziyet etmekte üstlerine yok bu dönem  iktidar sahiplerinin. 

Ya camii imamına ne demeli; cemaate bu şekilde  vaaz verme hakkı var mı? Halkı galeyana getiriyor adeta.Yazıklar olsun, ortalığı sakinleştirmesi gereken imamın söylediklerine bakın hele.

Tabii yine inanılmaz bir şekilde haber aldığımız üç dört kanal var onlara da çok ağır cezalar kesildi RTÜK Sözcü tv ye on gün ekran karatma , diğerlerine de para ve program durdurma cezaları kesti. Pardon inanılmaz yazmışım yanlışlıkla, inanılır inanlır, artık iktidarda kalabilmek için her şeyi yapabileceklerine inanılır.

Yarın yani 29 Mart cumartesı Maltepe'de miting yapılacak. Erken seçim çağrı mitingi. Öğrencilerde yürüyüş ve protestolarına devam ediyor. 

Bu arada yüzümüzü güldüren, bozulan sinirlerimizi boşaltıp bizi güldüren pikachunun akibeti de umarım iyidir:)



 

25 mart

 Her şey çok güzel olacak sloganın doğmasına vesile olan 22 yaşındaki Berkay'ı da tutukladılar. Binlerce başka genç insanla birlikte. Gösterilerde tutuklanan gözaltına alınan çok sayıda kişi olduğu yazılıyor. Güvenlik güçleri dün akşam biraz daha sakindi sanırım. Dün gece son Saraçhane mitingi yapıldı. Cumartesi günü ise Maltepe'de bir miting düzenlenecek. Sanırım bu Ekrem İmamoğlu'nun son gün bahsettiği, yapamadan gözaltına alınıp tutuklandığı ,miting olacak. Üniversiteli gençler dün Maçka parkında toplanıp oradan kayyum atanan Şişli belediyesine yürümüşler. TV'le görmedi, göstermedi tabi. Sosyal medyadan gördüğümüz kadarı ile çok kalabalıklardı. Gençler haklarını arıyor. Konuyu ele almış gibiler. Gelecek onların, yaşayacak olan onlar, haklarını tabi ki savunacaklar. Olaylar dünya basınında yer almaya başlayınca iktidar tarafından yayın yapan TV kanalları da nihayet bir şeyler olduğunu göstermeye başladılar. Bu arada muhalefetin başka bir atağı da bir takım firmalara uygulanmasını istediği boykot kararı idi. Bilmiyorum bu tip boykot kararları işe yarar mı? 

Yani İstanbul karışık, havası kapalı, ılık , boğucu. Bekliyoruz bahar gelsin, bakalım..  



24 mart

 

Baharlar karanlıkta açıyor..
 Dün akşam yine yüzbinler Saraçhane meydanındaydı. Bir önceki gece miting sonrası  güvenlik güçlerinin orantısız müdahalesi ile dağıtılan gençlerin Şehzade camiine ve etrafına zarar ziyan verdiği söylentileri çıktı! Kargaşa sonucu oluşan hasarları ,Belediye sabahına temizleyip düzenledi. Bunun üzerine bir grup akşam burada iftar açma etkinliği düzenleyeceğini duyurdu. Ne yaratıcı olay, ne benzersiz durum. sanki bir zamanlar bir yerlerde camiye ayakkabı ile girildi, bira içildi vs. gibi şeyler mi olmuştu, değil mi? Şimdi yine bir camii olayı gündeme gelecekti ki olay, vali ve  muhalefet partisi yöneticileri tarafından görüşülerek sakince halledildi. Ne zaman dini, camiyi , ibadeti kullanmaktan vazgeçecekler acaba?

Bu arada bu gösterilerde bin üç yüz kadar kişinin gözaltına alındığı duyuruldu. Bunların arasında sabah şafak operasyonu ile evinden alınan öğrenci ve foto muhabirleri de varmış. Dokuz foto muhabiri çektikleri görüntüler nedeniyle herhalde, içeri alınmış. Muhabirde fotoğraf çekmeyecekse kim çekecek de halkı bilgilendirecek. 
Dün yine Galata köprüsü mitinge gelenlerce oturma eylemi yapılarak kapatılmış. Sadece X haberlerinde gördük. TV ler hele bazı kanallar hiç değinmiyor bu mitinglere. İstanbul hop oturup hop kalkıyor bu kanallar kendilerini eyliyorlar.
Bu gece son kez Saraçhane'de toplanılacakmış. Yarın İBB başkanlığına kimin vekalet edeceği belirlenecek. Sonrası, bilmiyoruz..

23 mart:

 Ah güzel İstanbul ve İstanbullular iki kez üst üste seçtiğin Belediye Başkanını göz göre göre, geliyor gelmekte olan diye diye alıp, tutukladılar, hapishaneye götürdüler. Bekleniyordu, beklenen oldu. Kendilerinden başka kimsenin bu ülkeyi yönetmesini istemeyenlerin dönemindeyiz ne ülkeyi,ne illeri, ne ilçeleri . Hep ben, sadece ben, tek ben!

Gece yine yüzbinlerce İstanbullu Saraçhane meydanındaydı. Biz gidemeyenler de ekran başında. Evlerden protesto sesleri geliyordu, ıslıklar, alkışlar, tencere sesleri. 

Dün Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığıda hem parti üyelerinin, hem de dayanışma için oy kullananların desteği ile ilan edildi. Yurttaşlar uzun kuyruklar oluşturarak oy kullanılacak salonlarda sıraya girdiler, yaşlısı genci oyunu kullandı. Yaklaşık on dört milyon oy kullanıldığı açıklandı. Tabi mahkum olursa Ekrem İmamoğlu nasıl aday olacak, diplomasi iptal edildi yani öyle siyasi oyunlar oynanıyor ki izliyoruz, anlamaya çalışıyoruz.

Ey İstanbul senin için tarih boyu hep savaşılmış ve hala nasıl mücadele ediliyor, görüyor musun?

Edip Akbayram'da çok güzel anlatıyor, melodisi ve sözleri ile.

22 mart

 22 Mart cumartesi akşamı İstanbul'a giriş çıkışlar, protestolara katılmaları muhtemel kişiler için kısıtlanmış. Sanırım yollarda çevirme, arama yapacaklar. Böyle bir tedbir sanırım pandemide olmuştu.

İnanılmaz bir korku dağları sardı ,durumu var. Akşam Saraçhane, Çağlayan Adliyesi ve yurdun pek çok yerinde toplantılar, protestolar vardı. Milyonlar sokaklardaydı. Mahallerde apartmanlardan tencere tava çalanlar, düdük sesleri birbirine karıştı. Ama yine bunu ekranlarında gösterebilen iki üç TV kanalı vardı. Diğerleri eli sopalılarla ekranlarda kafaları eğik bir şeyler anlatıyorlardı, sesleri içlerine kaçmış gibiydi. Haber alabildiğimiz TV kanalları da sanmayın rahat, onların başında da RTÜK gibi bir kısıtlayıcı var. halktan bilgiyi nasıl kaçırabilirsin, bizim haber alma özgürlüğümüzü nasıl elimizden alabilirsin? 

Bunlar kabul edilebilir olaylar değil.

Haber almak bizim hakkımız. Madem diktatörlük yok diyorsunuz, salın bir milleti ya hu! 


23 mart sabah itibari ile Ekrem İmamoğlu ve doksan iki kişi mahkemeye tutuklama talebiyle sevkedildi. Şimdi mahkemeden kararın çıkması bekleniyor. Muhalefet partisi geleceğin cumhurbaşkanı adayını tespit ettirmek için pek yerde kurduğu sandıklarda seçim yaptırıyor. Tek aday olduğundan seçim denemez onay vermek gibi bir durum var. 

Bu günlük böyle başladı.

Bir İhtimal Daha Var

 Dün haber kanallarına bakmamaya çalışarak Netfliksde Bir İhtimal Daha Var'ı izledik. 

Hakan Algül yönetmenliğinde, Ata Demirer, Uğur Yücel ,Esra Bilgiç, Lale Mansur ve pek çok başka oyuncunun yer aldığı, Urla gibi yazlık bir ilçemizde geçen 8 bölümlük mini bir dizi. Keyiflenmek zor bu aralar ama yaz özlemi de oluşmaya başladı ,o nedenle seyretmesi iyi geldi, neşelendik. Çok iyi değil, klişe sahneler, tahmin edilebilir konu, biraz romantik komedi, biraz heyecan var. Ama kolay seyrediliyor. Böyle dizi ve filmlere ihtiyacımız var. Tam zamanında yetişti. Hele diziye adını veren cümlenin geçtiği şarkı ne güzeldir.

Bir ihtimal daha var.. O da ölmek mi dersin? Söyle canım ne dersin?

Ne güzel söyler Müzeyyen Senar  bu şarkıyı.. Dinlemek isteyenlere gelsin..

21mart

 Yine bu sabah alttaki komşu genç ıslıklı melodisi ile güne başladı, erken kalkıyorlar evden çalışıyorlar ve her sabah belirli bir melodide ıslık çalarak güne başlıyor. Neşeli,mutlu genç bir çift, ufak bir bebekleri var. Onların alt komşumuz olması beni sevindiriyor çünkü mutlulukları bize de yansıyor. Daha önce alt katımızda oturanlar devamlı kavga dövüş halindeydi. Evlerden uzak olsun, sorunlu bir evlatları vardı ve baba oğul tartışmaları, araya giren anne çığlıkları hiç huzur vermezdi. Onların karanlık tarafı da bize yansıyordu. Sağında solunda, çevrende ne varsa sen de o oluyorsun zamanla. Toplumsal yansımalarda öyle, bu kadar şey olurken kimine bakıyorsun ; ne varmış ne yokmuş,diyor, belki de içinden iyi olmuş diye geçiriyor. İyi olur mu? Bugün ona yarın sana, bana. belli mi olur. Sabah huzurla başlarken akşam haberlerinde gerginlik vardı.Üniversite gençlerinin protesto hakkını kullanmak istemeleri yine genç güvenlik güçlerince engelleniyordu. Su sıkıldı, gaz atıldı.Anne olarak ''ahh nasıl da ıslandılar ya hu!'' diye düşünmeden edemedim. Ama gelecek onların sahip çıkmaları da lazım. Malum sosyal medya mecraları kapalı. Youtube, X, İnstagrama erişilmiyor, whatsapp kısıtlı, görüntü gelmiyor. Mecbur Tv'de iki kanala sıkıştık. Bir tanesinde RTÜK cezası nedeniyle belgesel vardı. Diğer iki kanal açıktı. tabi önce Türkiye-Macaristan maçını izlemeyi de ihmal etmedik. Neyse ki yüz güldürdüler maçı 3-1 kazandık. Bir nebze sevinçti. 

Sabah sosyal medya kanalları açılmış, nihayet. Kızınca çocuğunun elinden oyuncağını alan ebeveynler gibi bir durum var. Düğmeyi kapatıyorlar, sonra kızgınlıkları mı geçiyor nedir, bilmem açıyorlar yine, ceza bitiyor.

İşte böyle bu sabah, 21 Mart ; nevruz, bir de o var değil mi?İki yıl önceki yazım(tık tık)  Uzun uzun yazmışım. Bu bahar günü de bir bahar dalı resmi koyalım, yine güzel şeylerin de belki de yakın olduğunu umut edelim.



20 Mart

 Bu sabah itibari ile sosyal medya hala çalışmıyor. Olayları sadece vpn yükleyenlerden ve TV'lerden duyabiliyoruz. Gerçekten çok üzülüyorum ülkem adına. İstanbul adına. Seçtiğimiz belediye başkanını suçlu ilan etmeye çalışıyorlar, iktidara gelmeye çalışmayı suç örgütü kurmak olarak niteliyorlar. Oylarımızla geldi o insan belediyenin başına, dürüstçe verilmiş gerçek oylarla, koca bir şehrin oyları ile. Biz nasıl oy vermediğimiz ama başka seçmenlerın oyları ile bizi yönetenlerden ,nasıl olurlarsa olsunlar razı oluyorsak, iktidardakiler de bizim seçtiğimiz belediyeye bunu yapamazlar. Sevgili okuyucu diyorsun ki: 'Yapıyorlar, ne yapacaksın?' İşte onu da seçildiği parti düşünecek. Dün Meclis kürsüsünde konuşma yaptılar, protesto ettiler, Meclis'ten  , Partilerinin Ankara İl binasına yürüyüşe geçtiler. Bir takım kalabalığa konuşmalar yaptılar. O kadar sanırım. Akşam Saraçhane'de epey kalabalık toplanmıştı. Tabi İstanbul'u bilen bilir bir yerden bir yere ulaşmak hele yollar kapalı iken zor. Zorlukları aşıp gidenlere helal olsun. Gençlerin de çoğunlukta olduğu söyleniyor, şahane. Zaten gelecek gençlerin. ODTÜ öğrencileride protesto eylemlerinde bulundular. Biliyorsunuz insanların gösteri yapma, eylemde bulunmak gibi Anayasal bir hakları vardır. (Anayasa madde:34) İstanbul Üniversitesi öğrencileri de destek açıkladılar ki kendi mezun olduğum okulun verdiği diploma iptal kararının kınıyorum. TRT de biri çıkmış bu diploma işinin organize bir çalışma olduğunu iddia ediyordu .Peki otuz kırk yıl önce mi? Şaşkınız bu fikirlere.

Aymayan günlerden biri..

 Dün gece;

Hiç bir şeye şaşırmayız artık diyoruz, yine yeni bir şey bizi dumura uğratıyor. Ana muhalefet partisinin CB seçimlerindeki olası adayının üniversite diploması iptal edildi. Onunla birlikte aynı durumda olan 28 kişi de bu olaydan etkilendi. Olacak şey değil hiç bir varlığımızın güvencesi yok mu artık. İlerde bizimde herhangi bir kurumla ilgili başımıza bir şey gelir mi? Nelerimiz iptal edilebilir? Zamanında kurumlar hata yaptıysa eğer, ki daha önce her şeyin dosdoğru olduğu açıklanmış, onun hatasını neden bireyler çeker? Hem de yıllar yıllar sonra. 

Artık çok oluyorlar. Gemi azıya alıyorlar.

Bu sabah;


Bu günkü nokta. 
Berbat, karanlık bir İstanbul sabahı.
Yollar kapandı, metroların bir kısmı çalışmıyor.
Gösteri yapılması dört gün boyunca yasak.
Bir anda borsa kapandı, döviz ve altın fırladı.
Sosyal medyalara erişim yapılamıyor, ( VPN ile bile)
Sadece TV ler var onlara da bir şey olur mu?
Daha ne olacak diye bekleşen şaşkın vatandaşlarız..


bir takım eklemler..

 Aradan beş yıl geçmiş bile. İlk yıl kontrol için gitmiştim, sonrasında pandemi girdi araya ben de iyiydim, bir daha gidip kontrol muayenesi olmadım. Oysa önemli bir ameliyat kalça protezi her yıl doktora bir görünmek lazım, ihmal ettim. Neyse ki yerli yerinde, çok şükür, sorunsuz duruyor. Tabii, son beş yılda aldığım kilolar zamanla protezi zorlayabilir. Mesela, dizlerimden sinyaller gelmeye başladı. Ağrı yok ama kıtırtılı sesleri duymamak mümkün değil. Dizlerle ilgili şikayetlerimi de dinleyen doktorum, onların da röntgenini istedi, durum iç açıcı değil, egzersiz şart. Eklemlerimle ilgili sorunlar bende genç yaştan beri var, yıllarla da artıyor pek tabi. Henüz doğum yaptığım zamanlarda sürecimi takip eden doktorum,  bazı hastalıklarla beraber yaşamaya alışırız , demişti. İlaçları muntazam içip yaşamını ona göre ayarlayacaksın. Doktorumu dinlemiştim ,o zaman; mesela tuzu mutfağımdan çıkarmıştım bir müddet, çok faydasını gördüm, tansiyonum nispeten ayarlanmış oldu. Şimdi de doktor; egzersiz yapılacak, yürüyüş yapılacak, kilo alınmayacak, diyor , elimizden geldiğince yapacağız. Çalıştığım yıllarda uzun süreli oturarak çalışıyorduk, şansıma evim hep yürüyüş mesafesinde idi,ulaşım araçlarına gerek yoktu,  bol bol yürüyordum. Ama şimdi öyle bir zorunluluk yok , keyfe kalmış yürüyüş yapmak. İşte o keyfe hareket etmesi için sıkça  hatırlatma yapmak lazım..

Hazır havalar da yaz moduna geçmişken ,üşenmeyelim, bahane bulmayalım😊yürüyelim arkadaşlar...

İyi haftalar..

Burgaz Ada

 

Camdan reçel kavanozuna  konulmuş mimozalar 🌼masalara renk katmış. Mimoza ağaçları adaların olduğu kadar Kartal ve Pendik'in de simge ağaçlarındandı. Ama  dal dal koparıp parayla satalım diye kimsenin aklına gelmezdi. Şimdi fulyalar, nergisler gibi mimoza dalları  da köşe başlarında para ile satılıyor. Tevekkeli zamanında İstanbul'un taşı toprağı altın , demişler. Bir yerden bir şeyler satıp geçinmeye çalışıyor insanlar. Bir ağaç dalına bile para verecek insanlar , bir ağaç dalını paraya çevirecek insanlar bir arada .
Mimoza baharın ilk açan çiçeklerinden,  kıştan sonra gelecek sıcakları , güneşi 🌞müjdeler gibi. Aynı zamanda İtalya , Fransa gibi ülkelerde kadınlar gününün simgelerinden. Çok da hoş kokuları vardır.
Burgaz adanın simgelerinden biriside, yaşamını burada geçirmiş olan Türk edebiyatının usta yazarlarından Sait Faik Abasıyanık. Burgazada'da yaşadığı ev müze olarak ziyarete açık, adına bir okul var ama bu heykel son geldiğimizde burada değildi. Heykeltraş Çağdaş Erçelik tarafından yapılmış Sait Faik Abasıyanık heykeli , Burgaz adaya gelenleri hemen iskele meydanında karşılıyor.
Tabii ki kuğu gibi süzülen ada vapurları. İstanbul'a en çok yakışan taşıtlar⛵️. Gerçi sayıları azaldı artık şekilsiz, bakımsız gürültülü motorlar deniz ulaşımında başrolde. Yani güzel şeylere odaklanmak istiyorum ama yine öyle şeyler var ki yaşadığımız bu yüzyılların şehrine yakışmıyor. Bir bakımsızlık, ilgisizlik , düzensizlik en önemlisi estetik yoksulluğu var. Bazen manzara bile kurtaramıyor bunu. Of adalar harika evet ama coğrafik olarak harika , eskiden kalan yapılar, evler bahçeler harika ama işte sonrası iç açıcı değil. Faytonlar kalktıktan sonra konulan elektrikli araçlar , model olarak tıpkı Kadıköy_Pendik minibüsleri şeklinde hatta neredeyse aynı boyutlarda. İlerde trafik sorunu yaşanabilir adalarda . Ziyaretçi sayısı da hayli artmış, kış olmasına , ramazan ayı olmasına ve hafta içi olmasına rağmen üstelik.

2019 Burgaz Ada'sı nasılmış  bir okuyun derim. Pandemi öncesi. İnanın o hali çok iyiymiş. Orada yazdıklarımdan bazıları değişmiş. Gidiş ücreti dahil. Şimdi motorla geçmek İstanbul kartla 88.-TL  gidiş-dönüş 176 TL. 65 yaş üstü ücretsiz. 

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar

 

Stefan Zweig'in İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar adlı eseri, tarih boyunca insanlık için dönüm noktası olan on iki olayı ele alır. Bu kitap, Zweig’in tipik biyografik ve psikolojik anlatım tarzıyla, belirli anların dünyayı nasıl değiştirdiğini vurgular.

Eserde, geçmişte yaşanan ancak insanlık tarihine damga vurmuş olaylar dramatik bir üslupla anlatılır. Zweig, bu olayları sadece tarihi gerçekler olarak değil, insan ruhunun, azminin ve kaderin nasıl şekillendiğini göstermek için kullanır. Kitaptaki bazı bölümler şunlardır:

  • Bizans’ın Fethi (1453): Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişi, Doğu Roma’nın çöküşüyle yeni bir çağın başlaması.
  • Georg F.Handel,Yeniden Hayata Geliş.
  • Bir Gecelik Dahi ;''La Marseıllaıse''
  • Waterloo Savaşı (1815): Napoleon’un son yenilgisi ve Avrupa’da güç dengelerinin değişmesi.
  • Tolstoy’un Son Günleri (1910): Büyük yazarın, servet ve şöhretten kaçışı, içsel hesaplaşması.
  • Johann August Sutter; Altın Eldorado’nun Keşfi (1848): Amerika’daki altına hücum ve tarihteki büyük ekonomik göç dalgalarından biri.
  • Güney Kutbu için Mücadele; Kaptan Scott.

Bu olayların ortak noktası, belirli bir anın veya kişinin insanlık tarihini geri dönülmez şekilde değiştirmesidir. Bazı anlar o karar anının değerlendirenleri gökyüzüne yükseltir, ölümsüzleştirir, bazılarını ise gerisin geriye iter. 

Zweig, tarihin yalnızca büyük liderler ve savaşlardan ibaret olmadığını, bazen tek bir anın veya bireyin tüm insanlık üzerinde nasıl etkili olabileceğini anlatmak ister. Ona göre, insanlığın yıldızının parladığı anlar bir kader anıdır ve bu anlar, olağanüstü cesaret, deha ya da sezgi gerektirir. 


''Şans, çok sevdiklerine karşı bile her zaman cömert değildir ve ilahların, ölümsüzlere unutulmaz işler başarma imkanını bir defadan fazla verdikleri az görülmüştür.''

 Bu kitabı okuduktan sonra da anlaşılacağı üzere bize verilen şansı her zaman çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Çünkü o şans ilk ve tek kez karşımıza çıkmış olabilir ve şansımızı , şansızlığımıza çevirmemizde olasılık dahilindedir.

Bence okunması gereken kitaplardan biri.

martılar..

 

Pencereme kuş kondu. İstanbul'un kuşlarından en meşhuru ; kocaman bir martı. Tabi bu bir kumru ya da karga da olabiliyor. Onlar İstanbul hava sakinleri. Tabi bazen mevsimine göre sığırcık kuşları , kırlangıçlar ve ebabiller de ziyaret ediyor göç yollarının üzerindeki bu koca şehirden. Leylekleri de unutamayız. Bir de son yıllarda yeşil papağanlar var.Bunlar bilinenler, daha kim bilir kaç tür kuş var üzerimizden gelip geçerken, karınca misali gördükleri insancıklara baka baka uçup giden.

Martı en çok içli dışlı olduğumuz kuş,büyük kuş,bir tavuk kadar var, belki daha büyük. İşte hep insanları mı konuşacağız, bu gün martılara bakalım ne gibi özellikleri varmış ,bize benzeyen ya da bize hiç benzemeyen.

Pek çok ilginç özelliğinden bazıları şöyleymiş mesela;

Uçarken Uyuyabilirler 😴✈️Martılar, göç sırasında veya uzun uçuşlarda tek gözlerini kapatarak beyinlerinin yarısını dinlendirirler. Böylece hem uyanık kalabilir hem de dinlenebilirler.

Buz Gibi Havada Hayatta Kalabilirler ❄️Martıların ayaklarında kan damarları özel bir sistemle düzenlenmiştir. Soğuk havada veya buzun üzerinde durduklarında vücut sıcaklıklarını kaybetmezler ve donmazlar. 

Kendi Yavrularını Tanıyabilirler 👶Martılar büyük koloniler hâlinde yaşasalar da her anne martı, kendi yavrusunun sesini ve kokusunu ayırt edebilir. Yavrular da annelerini kısa sürede tanır ve başka bir martıya gitmezler. (Tıpkı koyunlarla kuzular gibi:)) 

Çöpçü ve Temizlikçi Kuşlar 🗑️Martılar genellikle kıyılarda, şehirlerde ve çöplüklerde sıkça görülür. Doğanın temizlikçileri olarak atıkları tüketerek ekosistemi dengede tutmada önemli bir rol oynarlar. 

Bazı Martılar Tek Eşlidir 💕Çoğu martı türü tek eşlidir ve ömür boyu aynı eşle birlikte kalır. Eşleriyle güçlü bağlar kurarlar ve her yıl aynı yuvalama alanına dönerler. (Ne kadar romantik) 

Uçan Yavru Yetiştirme Teknikleri 🏋️‍♂️Martı yavruları uçmayı öğrenirken ebeveynleri onları yavaş yavaş cesaretlendirir. Yüksekten atlamaları gereken türlerde, anne-babalar yavrularını önce daha güvenli yüksekliklerden atlamaya teşvik eder. (Bunu bizim apartmanın karşı binasının damında sık sık gözlemliyoruz, baya uçmayı öğretiyorlar)  

Geri Dönüşçüler! 🔄Martılar belirli bir bölgeyi sahiplendiklerinde, yılın belli dönemlerinde sürekli aynı yere dönerler. Bu yüzden birçok sahil kasabasında her yıl aynı martı ailesini görmek mümkündür .(vefalı kuşlar, köklenmeyi seviyorlar demek)  

Hırsızlık Yetenekleriyle Ünlüler 🍟Özellikle şehirdeki martılar, insanlardan yiyecek çalmakta ustadır. Sahillerde dondurma veya patates kızartması çalan martıları görmüş olabilirsin!  (Bu konuda bizzat,yaşadığım deneyim)  

Kanat Çırpmadan Süzülebilirler 🌬️   Martılar hava akımlarını ustaca kullanarak uzun süre kanat çırpmadan havada süzülürler. Bu, onları çok enerjik ve dayanıklı kuşlar yapar.

Farklı Türleri Farklı Yaşam Alanlarında Yaşar 🌍Dünyada yaklaşık 50’den fazla martı türü bulunur ve bazıları deniz kenarında yaşarken bazıları iç kesimlerdeki göllerin veya nehirlerin yakınında yaşamayı tercih eder.

Martılar gerçekten doğanın en uyumlu ve akıllı kuşlarından biri! 🕊️  Doğadaki bize gayet normal gelen ama aslında her biri muhteşem bir mucize gibi olan canlılardan sadece bir tanesi. İşte İstanbul'a ayrı bir güzellik katan bu canlılar, bu kuşlar bu martılar böyleyken böyleymiş, bir çok özelliği varmış..


maalesef..

Mübarek Ramazan ayı ile birlikte giren Mart ayının ilk haftası bitti bile. Mavi gökyüzüne pamuk pamuk serpilmiş beyaz bulutlar, etraf sabah sakinliği. Güneş bulutların ardından bakıyor. 

 Biraz yürüyüş iyi geldi. 
**
Bugün nasıl olduysa blog sayfası inanılmaz sayıda görüntüleme almış. Arada istatistik sayfasına bakıyorum, sayılar çok düşük. Normal tabi o kadar çok sosyal mecra var ki. Blog onlar arasında nostaljik kaldı. Sayıların artması o nedenle şaşırttı. Üstelik çok eski yemek ve tatlı tariflerim yeniden görüntüleme almış. Ramazan etkisi diyebiliriz. Benim bile unuttuğum tariflere kendim de göz attım. Çocuklar küçüktü ve zamanımın çoğu mutfakta geçiyordu. Başka sayfalardan tarif okuyup uygulamayı da severim. Bu konuda instagram yardımcım, keşif sayfası tariften geçilmiyor. Biliyorsunuz neye bakarsanız onu göstermek gibi bir durum var, sanırım algoritma dedikleri bu. Biraz can sıkıcı olabiliyor bir süre sonra. 
**
Dün sabah sahura kalktığımda alarmı kapatırken şöyle X'e bir göz attım, pazar gününden beri kayıp olan Ece bulunmuş, tarifsiz ,nedensiz bir mutluluk duydum.  Günlerdir izliyordum ekrandan, arama kurtarma çalışanlarının çabaları , ana babanın bulunacağına dair inancı beni de tıpkı diğer insanlar gibi etkilemişti. Bulunması memlekette bu haberi takip eden herkesi ,duymayan da kalmadı sanırım, sevince boğdu. 
Bu sabah ise yine aynı saatlerde Ece'nin maalesef hayata tekrar tutunmayı başaramadığını yazıyordu haberler. Allah rahmet eylesin. Kolay değil , inanılmazdı zaten dört gün dört gece ormanda bir başına aç açına , soğukta hayatta kalabilmesi. Kurtarıldığı andaki görüntüleri hemen sosyal medyaya düşmüştü, kendinde değil gibiydi ,bağırıyor, çırpınıyordu. Meğer son zamanlarıymış. Bu belki hayatta olduğu , yaşayacağı düşünüldüğü için , belki de o an bulanların sevincini paylaşmak için yayınlandı ama şimdi ailesine acı bir hatıra olarak kalacak. Çok çok üzücü, kahredici, iç acıtıcı.
 
Memlekette hep birlikte sevineceğimiz şeyler ,bir an kadar kısa sürüyor.